gönülsüz adamdır; buradaki Loncalılar ise kibar oldukları için onların evliyaları olan Hoca Ali de kendileri gibi kibardır.
— Peki, sizin bu Etem baba kimmiş? Nereden gelmiş buraya?
— Bizim Etem babamız, en menşur meleklerimizden! Hazreti İbrahim Etem peygamberimiz! yok mu hani? İşte onun sülâlesindenmiş...
— Bu, en meşhur meleklerimizden Hazreti İbrahim Etem peygamberimiz dediğin kim?
— Sultan Halil İbrahim efendimizin oğlu!
— Ya, Sultan Halil İbrahim Efendi kimin oğlu?
Yanındaki kocakarıya,
— Akı Naile, Sultan İbrahim Halil efendimiz, kimin oğluydu, sen bilirsin?
— Ayol, ben ne bileyim, evvel zaman içinde gelip geçmiş adamların babalarını... onu bilse bilse Edirnekapı meyzini Hafız Hamdi bilir.
Ben,
— Bu Etem baba, nereden gelmiş oraya?
— Hızır aleyhisselâmlan birlikte Kafdağından gelmiş...
— Hızır aleyhisselâm kim?
— Ayol, sen ne kadar cahil bir çocukmuşsun be! Hızır aleyhisselâm, hıdırellezin kendisi... Her sene, nisanın yirmi üçünde gelir dünyaya... Sabahleyin erkenden Kâğıthane deresinden aptes alıp Sünnet köprüsünün yanında sabah namazını kılar; sonra kalkar, gider Çırpıcı'ya, orada da avşam vakti Çırpıcı deresinden aptes alıp kılar avşam namazını; ondan sonra geçer, gider geldiği yere...
— Buraya geldiği zaman size hiç uğramaz mı?