— Bu da yarı Rumca, yarı İngilizce, yarı Fransızca.
- İştar: dört...
— İştar mı?
— Ha ha!
— Bu da biraz Arnavutçaya benziyor ama...
— O Arnavutça başka o, ona derler İşkiptar!
— O değil ulan, bu senin söylediğin ıstar, galiba Rumcanın tesera'sı ile farsların çehar'ından ve Fransızların katr'ından bozma olacak!
— Bilmem artık Fransızların katırından mı, yoksam İngilizlerin sıpasından mı bozmadır!
— Peki, beş nedir?
— Panç: beştir.
— Anlaşıldı, Farsçanın penci ve Rumların pendesinden alınma...
— Altıya deriz: şov!
— Bunu pek bir şeye benzetemedim!
— Yediye süyleriz: efta!
— Bu, tastamam Rumların eftası... Ve Farsların haftasına benzer!
— Sekiz için lafımız: ohto!
— Dokuzun adı: enya!
— O da öyle!
— Ona çıktık mıydı deriz: deş.
— Pekâlâ... anlaşıldı... Sizin dil, gerçekten şuradan buradan devşirme bir dilmiş...
— Ama bizim dil, kıyaktır be!
— Nasıl kıyak?
— Söz misali, bizim dilde bir kıza, seni seviyorum dedin miydi, o sanar ki karşısına iki ayaklı
bir bülbül gelmiş de ötüyor.