— Etem benim eski ahbabımdır.
Kadınlar, ikisi birden ellerini yüzlerine götürüp garip bir kahkaha savurdular.
— Ne gülüyorsunuz ya?
— Abe sen ilen biraz daha muhabbet edecek olursak biz, korkarız ki, çıkmıyalım hısım akraba!...
— Neden?
— Nedeni var mı? Gâvur Etem benim süt kardeşimdir.
— O halde Nazlı da yabancınız değil!...
— Nazlı, ah Nazlı, lâçi (güzel) Nazlı!... Şukar (dil- ber) Nazlı!... Mangaptut (malihulyalı) Nazlı!... Zavallı Nazlı! Nerededir şinci o fukaracık, gene Topçular'da mıdır?
— Topçular'da olsaydı, şimdi ben size sorar mıydım nerede olduğunu?
— Yok mudur şinci Topçular'da Nazlı?...
— Yok ya!... Birkaç gün önce oradaydı, amma, sonra oradan savuşmuş!...
— Nereye savuşmuş?
— Bilsem, size sorar mıyım yahu?
Koltuğumdaki kemana bakarak,
— Sormak ayıp olmasın amma, siz çalgıcı mısınız?
— Onun gibi...
— Ne ararsınız buralarda şinci?...
— Demin falıma baktığın vakit ne aradığımı kendin söylemedin mi?
— Abe birağ şinci letaifi de süyle ne ararsın yalnız başına bu bayırlarda avşam vakti?
— Nazlı'yı arıyorum yahu!...