Nutuk/7. bölüm/Hilâfet Ordusu
Efendiler, İzmit’te de Süleyman Şefik Paşa kumandasında, Hilâfet ordusu unvanını taşıyan bir hain kuvvet tahaşşüd ediyordu. Bunun bir kısım kuvveti de Bolu civarlarında Erkân-ı Harp Binbaşısı Hayri Bey kumandasında âsileri takviye etmişti. Bu kuvvetle beraber İstanbul’dan gönderilmiş birçok zâbitân da vardı.
Hilâfet ordusunun, Süleyman Şefik Paşa’dan sonra, belli başlı kumandanları Süvari Mirlivası Suphi Paşa ve Topçu Kaymakamlarından Senai Bey’di. İstanbul’da da suret-i mahsusada teşkil edilmiş bir erkân-ı harbiye heyeti vardı. Bu heyetin belli başlı rüesâsı da Erkân-ı Harp Miralayı Refik ve Erkân-ı Harp Kaymakamı Hayrettin Beylerdi.
Suphi Paşa hakkında küçük bir hatıramı nakledeyim: Suphi Paşa’yı Selânik’ten tanırdım. Ben kolağası, o daha o zaman mirliva ve süvari fırkası kumandanı idi. Aradaki rütbe farkına rağmen çok samimî arkadaşlığımız vardı. İlân-ı meşrûtiyette, ilk defa İştip havalisinde Cumalı namında bir yerde süvari manevraları yaptırmıştı. Diğer bazı erkân-ı harpler meyânında beni de tatbikat ve manevrada bulunmak üzere davet etmişti. Kendisi Almanya’da tahsil görmüş, çok mâhir bir binici idi. Fakat sanat-ı askeriyeyi anlamış bir kumandan değildi. Manevranın hitamında ben, salâhiyetim ve rütbem müsait olmadığı halde, Paşa’yı, umum zâbitân muvacehesinde acı bir tarzda tenkit etmiştim ve müteakiben “Cumalı Ordugâhı” isminde küçük bir eser de yazmıştım. Suphi Paşa, gerek alenî tenkidâtımdan ve gerek intişar eden bu eserimden pek meyus oldu. Kendi itirafı vechile kuvve-i maneviyesi kırıldı. Fakat şahsen bana gücenmedi. Arkadaşlığımız temâdi etti. İşte hilâfet ordusuna buldukları kumandan bu Suphi Paşa’dır. Paşa, bi’l-âhire Ankara’ya geldi. Seyahate çıkıyordum. İstasyonda çok kalabalık içinde bir birimize tesâdüf ettik. Kendisine ilk sualim şu oldu: “Paşam, niçin hilâfet ordusu kumandanlığını kabul ettin?” Suphi Paşa bir an tereddüt etmeksizin: “Size mağlûp olmak için.” cevâbını verdi.
Bu cevâbıyla anlatmak istiyordu ki bu vazifeyi bi’l-iltizâm kabul etmişti. Suphi Paşa böyle bir histe bulunabilir. Fakat hakikatte kumandayı deruhde ettiği zaman kuvvetleri zaten mağlûp edilmiş bulunuyordu.
Bolu, Düzce, Adapazarı ve İzmit havalisindeki bu isyan, bu defa 4 Haziran 336 tarihine kadar üç aydan fazla devam etti. Fakat bundan sonra, 29 Temmuz’da tekrar bir isyan oldu. Bundan sonra dahi bu havalide tamamen sakin kalınmış değildir. Mamafih, usât, bi’n-netice, kâmilen münhezim edilmiş ve rüesâsı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kanunlarına tevdî olunmuştur. Hilâfet ordusunun, Bolu civarında bulunan kısmı da münhezim edildi. Kumandanı Binbaşı Hayri ve zâbitleri Yüzbaşı Ali, Mülâzım-ı Evvel Şerefettin, Mülâzım-ı Evvel Hayrettin, Makineli Tüfek Zâbiti Mehmet Hayri, Tabur Kâtibi Hasan Lütfü, Cerrah İbrahim Ethem Efendiler diğer rüesâ-yı usât gibi muamele gördüler. Hilâfet ordusu da İzmit’ten İstanbul’a firâra mecbur edildi.