Nutuk/5. bölüm/Harbiye Nâzırı Cemal Paşa'nın işten uzaklaştırılması teklifi karşısında Ali Rıza Paşa Kabinesi

Vikikaynak, özgür kütüphane

Efendiler, Meclis-i Mebusan, 19 Kânunsani 336 tarihinde açılmıştı. Takrîben bir ay sonra Harbiye Nâzırı’nın 21 Şubat 1920 tarihli telgrafını aldım. Aynen arz ediyorum:

Ankara’da K. O. 20 Kumandanlığı’na

Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine:

İngilizler, hükümete verdikleri bir notada benim ile Cevat Paşa Hazretlerinin vazifeden çekilmekliğimizi talep ettiler. Kabine’ce şedîden cevâb-ı red verildiyse de vaziyet Kabine’nin kalmasını ve yalnız benim ile Cevat Paşa’nın çekilmemizi icap ettirdi.

Harbiye Nezareti’ne Salih Paşa vekâlet edecektir. Kabine’yi müşkil vaziyete sokacak bir harekette bulunulmamasını ricâ ederim. Aksi halde vaziyet, tasavvur buyurduğunuzdan daha vahim olur.

Harbiye Nâzırı
Cemal

Bu telgraf 22 Şubat vâsıl olmuştu. Derhal telgraf başında saat 11.30 evvelde bu telgrafı yazdım:

22. 1. 336
Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretlerine

1– Verilen notayı aynen lütfeder misiniz?

2– Teklif-i vâkii is’âfta istical buyurmayınız. Notayı ba’de’l-mütâlaa mütâlaatımızı arz edeceğim.

Mustafa Kemal

Cemal Paşa’nın, imzasını gizleyerek verdiği cevap şu idi:

Ankara’da K.O. 20 Kumandanlığı’na

Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine:

Notanın muhtasaran sureti ber-vech-i zîrdir:

1–Suret-i mahsusada müntehap zâbitânın Kuvâ-yı Milliye Erkân-ı Harbiyesi’ne i’zâmı.

2–14. Kolordu’dan terhîs ve tefrîk suretiyle Kuvâ-yı Milliye’ye efrâd i’zâmı.

3–Top kaması ve sâir edevat kaçırılması.

4–Zonguldak’tan İstanbul’a gelen taburun iadesini ta’vîk eylemek.

5–Afyonkarahisarı’ndan Alaşehir’e alay nakletmek.

6–Bursa’dan Bandırma’ya bir alay nakletmek.

7–Bu ahvâlde Harbiye Nâzırı ve Erkân-ı Harbiye Reisi’nin şahsen medhaldar oldukları tebeyyün etmiş. Kırk sekiz saat zarfında bu iki şahsın vazifelerinden uzaklaştırılması.

Dikkat buyuruluyor ki Aydın cephesi meselesi bu notada mevzu-i bahis bile değildir. Bu notaya cevâben bir, iki, üçüncü maddeler yalandır. Dördüncü mesele benim zamanımda değildir. Ben mürâcaatları üzerine iade ettim. Beşinci meselede, Fırka Kumandanı’nı tebdil ettim. Altıncı mesele, Ahmet Anzavur meselesi de asayişe taalluk eder. Bu bâbda muhaberelerimiz vardır. Şimdi de dosyalar tetkik olunursa anlaşılır denildi. Kabul etmediler. Ânın üzerine üç şık mevzu-i bahis oldu: Notaya birinci cevaptan sonra cevap vermemek ve ahkâmına kulak asmamak, Kabine kâmilen istifa etmek. Benim istifam. Birinci madde halinde, burada bir iskandal zuhûrundan korkuldu. İkinci madde halinde, zaten istedikleri zuhûra ve Ferit Paşa Kabine’ye gelmiş olacağı mülâhaza olundu. Binâenaleyh, benim istifam ile nezaretin vekâletle idâresi tercih edildi. Her halde kararınızın evvelâ bana tebliğini ricâ ve sizlere hürmetlerimi ilâ eylerim efendim.

(Ferik Cemal.)
Seryaver
Salih

Cemal Paşa, bu notada, Aydın cephesinin mevzu-i bahis olmadığını işaret etmekle bilmem ne murad ediyor? Şüphe yok ki mevzu-i bahis olan Aydın cephesidir, ona muâvenettir ve Kuvâ-yı Milliye’dir. Yalnız Cemal Paşa, bu imasıyla müsebbibin Heyet-i Temsiliye olduğunu anlatmak sevdasındadır.

Cemal Paşa’ya, bu telgrafına cevâben yazdığım telgrafla, şu emri verdim:

22 Şubat 336
Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretlerine

Vazifeden çekilmek suretiyle İngilizlerin talebine ıktifâ etmeniz, öyle vahim bir vaziyet husûle getirir ki sizin aksi halde tasavvur buyurduğunuz vahamete fâiktir. Bundan mâadâ, Heyet-i Temsiliye’nin bir murahhası olan zât-ı devletlerinin, Heyet-i Temsiliye’nin haberi olmaksızın ve hatta ânın mütâlaasına rağmen çekilmeniz kabul edilemez, İngilizlerin, sizi cebren vazifeden ayırmaları ihtimali bile bizim hesabımızdadır. Ve tedâbîr-i seria alınmıştır. Binâenaleyh, evvelâ notayı aynen bildiriniz, sonra ahvâlden ma’lumât vererek karara intizâr ve kemâl-i metânetle mevkiinizi muhafaza buyurmanız kat’iyen matlûbumuzdur.

Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal

Ali Rıza Paşa’ya da şu telgrafı yazdım:

Ankara, 22. 1. 336
Zât-ı sâmî-i Sadaret-penâhîye

İngilizlerin, Harbiye Nâzırı’nın ve Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi’nin tebdilini talep etmeleri, devletin istiklâl-i siyasîsine kat’î bir tecavüzdür. Bu tecavüz, bir müddetten beri memâlikimizin taksimi ve mevcudiyet-i siyasiyemizin imhâsı yolunda cihan efkâr-ı umumiyesinde deveran eden münakaşatın, bir karar-ı kat’îye iktirân etmiş olması neticesi midir? Yoksa mevcudiyet-i siyasiyemizi imhâ yolunda vuku bulacak teşebbüsâtın ne netice vereceğini keşif için yapılmış bir teşebbüs müdür? Yoksa İtilâf Devletleri’nin alıştıkları vechile, yekdiğerinin muvafakat ve kararını almaya lüzum görmeksizin, münferiden ika-ı nüfûz yolunda herhangi bir hareket midir? Bunları tefrîk edebilecek ma’lumâta mâlik değiliz ve mâlik olamayız. Kezalik Yunanlıların Salihli cephesinde başlayan taarruzlarının bu teşebbüsât ile derece-i münasebetini de tayin edemeyiz. Fakat istiklâl-i siyasîmize vuku bulan bu kasd-ı sarîhi, devletçe kabul ve milletçe sükût edersek, mevcudiyet-i siyasiyemiz aleyhinde en bedbîn mukarrerât ve icrââta kendi tarafımızdan yol verilmiş olacağımıza şüphemiz yoktur. Binâenaleyh, İngilizlerin İstanbul’da muhtemel tecavüzleri ne şekil ve ne dereceye varacak olursa olsun, dahil ve hariç nazarında, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne müstenid bilinen hükümetin, bu teklifi şiddetle red ve Nazır ile Reis’i behemehâl muhafaza etmesi kat’iyen matlûbumuzdur. Bunun haricinde bir hareket-i mutavaatkârâne, yalnız milletin istiklâline ve mevcudiyetine münâfi olmaz fakat hükümeti millete karşı vermiş olduğu taahhütten inhirâf etmiş ve istiklâl uğrundaki mücahedât-ı milliyemizi ta’vîk ve tas’îb etmiş vaziyetine koyar. Binâenaleyh hükümet kabul etse dahi biz, hükümetin heyetimize karşı taahhüdâtını ifa etmemekle, milletten aldığı kuvvetini tamamen zayi etmiş olduğunu ve muhill-i istiklâl tavır ve hareketinden dolayı hükümeti mes’ûl addettiğimizi ilân etmek mecburiyetinde kalırız. Hükümetin mukavemeti halinde, İngilizler Harbiye Nâzırı’nı cebren kaldırmak ve bütün hükümeti ıskat etmek cihetine bile teşebbüs etseler, vaziyet gerek hariç ve gerek dahile karşı, onların emriyle Nâzır’ı feda etmek şıkkından daha müsaittir. Vaziyetin safahatı hakkında bir iki saate kadar cevâb-ı fahîmânelerini istirham ederiz, İstanbul ile muhabere, İngilizler tarafından men’ olunursa istiklâl-i millî uğrunda mücahede-i milliye ve diniye ilân etmek yolunda ilerleyeceğiz!

Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal

Aynı günde Cemal Paşa’ya, bu telgrafı yazdım:

Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretlerine

İngilizlerin emri neticesi olarak Harbiye Nezareti’ni terk buyurdukları anlaşılıyor. Devlet ve milletimizin istiklâlini muhil olan bu çekilmek keyfiyetini, herçi-bâd-âbâd kabul etmemek sizin ve bizim vazifemiz iktizasındandır. Biz vazifemizi sonuna kadar ifa etmek için her türlü tedâbîri alıyoruz. Sizi de makamınıza oturup nezaretinizi ifa etmek suretiyle vazifenizin ifasına davet ederiz. Eğer şahsî veya ictihâdî herhangi bir sebeple durmak istemiyorsanız İngilizlerin notası üzerine değil, müstakil bir milletin nâzırına câiz olan şekilde infisâl eylersiniz. Meseleyi şahsî bir nokta-i nazardan değil, bu müdahale, vatanımız için hatıra gelebilecek ağır felâketlerin mukaddimesi olabilir nokta-i nazarından muhakeme etmenizi ricâ ederiz, nezaretten bu suretle çekilmeniz, İngilizlerin müdahalesini ve istiklâl-i milletin ihlâlini teshîl edecektir. Eğer vazife başına gelmemekte ısrar ederseniz, İngilizlerin istiklâl-i milleti ihlâl ettiğini ilân ederken, Harbiye Nâzırı’nın da vazife-i vataniyesini ifa etmemekten mes’ûl olduğunu ağır bir surette ilâve eylemek mecburiyetindeyiz. Nota mealini bir gün sonra bildirmeniz ve elân heyetimizle temasa gelemeyecek surette uzaklaşmanız vaziyeti ağırlaştırmaktadır. Cevap vermenizi talep ve ricâ ederiz.

Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal

Sadrazam ile telgraf başında şu muhabereler cereyân etti:

Bâbıâli, 22 Kânunusani 336
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi’ne

Harbiye Nâzırı Cemal Paşa’nın Kabine’den çekilmesi ve Erkân-ı Harbiye Reisi Cevat Paşa’nın tebdili, yalnız İngilizler tarafından talep olunmamıştır. İngiltere, İtalya ve Fransa mümessilleri Bâbıâli’ye müşterek bir ültimatom vererek esbâb-ı mûcibe serdiyle kırk sekiz saat zarfında şu matlebin husûlünü istemişlerdir. Bu ağır teklif karşısında Kabine’ce bi’l-etraf müdâvele-i efkârdan sonra umumen çekilmeye karar verildi ve Meclis-i Mebusan müteşekkil bulunsaydı Kabine’ce başka gûnâ hareket edilmek mümkün idi. Tekliflerini geri aldırmak üzere düvel-i selâse mümessilleri nezdinde, serd ettikleri esbâb-ı mûcibenin reddiyle, teşebbüsât-ı lâzimede bulunuldu. Mümessiller tekliflerinde ısrar ettiler. Kabine’nin istifası tahakkuk etmişken Meclis-i Mebusan’ın henüz müzâkerâta başlayamadığı bir zamanda Kabine’nin çekilmesi menâfi-i âliye-i vatana mugayir olacağını, Cemal Paşa bizzat îrâd ederek ve böyle bir buhranlı zamanda Kabine’nin istifası, İstanbul’u Anadolu’dan ayırmaya kadar varıp gayet vahim netâyic tevlîd eyleyeceğini ileri sürerek, kendi istifasıyla meselenin hallolunmasını tercih etmiştir. Meselenin safahatı bundan ibarettir. Meclis-i Mebusan’ın, nihayet bir iki güne kadar nisâb-ı ekseriyeti hâiz olarak ictimâı muhakkak olduğundan hükümet, her nev’î hususâtı Meclis’in pîş-i nazarına vaz’ edecektir. Tarafınızdan bu bâbda hiçbir gûna teşebbüsât vuku bulmaması lâzımdır. Çünkü söz sahibi Meclis-i Mebusan’dır. Vükelâ, vahamet-i vaziyeti tamamen müdrik ve ef’âl ü harekâtının selâmetine kani olduğundan ehven-i şerri ihtiyâr etmiştir. Müdâhalâta nihayet verileceği Cumartesi sabahına kadar bildirilmediği halde Kabine’nin mevki-i iktidardan çekileceği ve bundan tevellüd edecek hâdisâtın mes’ûliyeti kendisine ait olmayacağı beyan olunur.

Sadrazam
Ali Rıza

Efendiler, Sadrazam Paşa kendilerini tahkîr edene değil, bize dehşetli ültimatom veriyor.

Kongre, 22.1.36
Sadrazam Paşa Hazretlerine

Telgrafname-i fahîmâneleri üzerine Heyet-i Temsiliye’ce bir karar ittihâz edilmek için evvel emirde ültimatom suretinin aynen bildirilmesine ihtiyac-ı kat’î vardır. Bunun lütfen tebliğini arz ve ricâ ederim.

Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Erenköy, 22/23.1.336
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi’ne

C: Ba’de’l-müzakere bildirilecektir.

Sadrazam
Ali Rıza

Burada, söylemeliyim ki hükümet bu nota suretini aynen bize vermek istememiş ve vermemiştir.

Sadrazam’a verdiğim cevap budur:

22.1.336
Zât-ı sâmî-i Sadaret-penâhîye

Ültimatom suretini gördükten sonra karar-ı kat’îyi arz edeceğiz. Ancak vaziyetin mütâlaa edildiği esaslarda, hükümetle aramızda müşahede farkı vardır ki evvelâ onu bertaraf etmek isteriz. Hükümet bizim ma’rûzâtımızı kendi icrââtına müdahale şeklinde telâkki etmiş, yani vaka-i hariciyeyi bir tarafa bırakarak, bir mesele-i dahiliye önünde bulunduğunu zannetmiştir. Vakayı, münhasıran ecnebilerin bir nâzırı tebdil edebilmesi nokta-i nazarından düşünmek lâzımdır. Kezalik istidlâl olunduğu vechile Harbiye Nâzırı’nın şahsı dahi mevzu-i bahis değildir. Aynı vaziyette diğer bir nâzır ve herhangi bir zat olsa, vaka aynı suretle muhakeme edilecekti. Diğer taraftan Nâzır’ın tebdilini emreden kuvvetin, Meclis-i Mebusan’ın in’ikadına ve hükümetin izâhâtından sonra Meclis-i Mebusan’ın bir karar ittihâz etmesine müsaade edip etmeyeceği de şu anda mechûldür. Meclis-i Mebusan söz sahibi olmazdan evvel vuku bulacak emr-i vâkilere hazırlanmak icap ettiği için hükümet-i seniyenin kararını anlamak istiyoruz. Meclis-i Mebusan söz sahibi olmazdan evvel emr-i vâkiler tevâli eder ve mesele-i hariciyenin mahiyetine muvâfık tedâbîr almak teehhür ederse, bundan mütevellid mes’ûliyetin de heyetimize râci olamayacağı teslim buyurulur. Meclis-i Mebusan fi’l-hakika toplanır ve ifa-yı vazifeye başlarsa, hükümete hiçbir şey için mürâcaat etmeyeceğimiz tabiidir. Notayı yalnız İngilizlerin değil, Düvel-i İtilâfiye’nin müştereken tebliğ etmesi, mesele-i hariciyenin ehemmiyetini ihata için ayrı bir sebeptir.

Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal

Cemal Paşa, son telgrafımıza 23/24 Kânunusani’de verdiği cevapta, çekilmesinin zaruretinden ve Meclis-i Millî’nin tarz-ı hareketine intizâr lüzumundan bahsediyordu (Vesika: 221).

Efendiler, aynı günün zevâlinde Ankara, Erzurum, Sivas, Diyarbekir, Bandırma, Balıkesir, Konya, Edirne, İstanbul ve Bursa’da bulunan kumandanlara vaziyet ve nokta-i nazarımız bildirilerek nazar-ı dikkatleri celp ve mütâlaaları istifsâr olundu (Vesika: 222).

İstanbul’daki Onuncu Kafkas Fırkası Kumandanı Kemalettin Sami Bey’e de (Berlin Sefiri Kemalettin Sami Paşa’dır) ayrıca şu emri verdim:

22 Kânunusani 36
Onuncu Kafkas Fırkası Kumandanlığı’na

Hemen Rauf Bey’i bularak vaziyeti beraber ve emniyet dahilinde takip etmenizi ricâ ederiz. İngilizlerin talebini is’âf etmek kat’iyen gayr-i câizdir. Buraca o nokta-i nazardan tedâbîr-i seriaya tevessül edildi. İstanbul’daki telgraf muhhaberâtını taht-ı temîne almanız lâzımdır (Vesika: 223).

Mustafa Kemal

Efendiler, Rauf Bey, Bekir Sami, Cami Bey ve umum mebuslara da Kafkas Fırkası Kumandanı Kemal ve Mevki-i Müstahkem Kumandanı Şevket ve Harbiye Nezaret Seryaveri Salih Beyler vasıtalarıyla da şifre olarak şu tebliğde bulundum:

22 Kânunusani 336
Onuncu Kafkas Fırkası Kumandanlığı’na

İngilizler, Harbiye Nâzırı Cemal Paşa ile Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Cevat Paşa’nın vazifeden çekilmesini talep etmişlerdir. Bu teşebbüs, devletin istiklâli aleyhinde kat’î bir harekettir. Binâenaleyh, bu teşebbüs aleyhine milletin icrâ edeceği harekât, muhafaza-i istiklâl için yapılacak mücahedât cümlesindendir. İlk devre-i mücahedâtta vazife, milletin mebuslarınındır. Mebuslar, Kabine azasının mevcudiyetine müdahale ve ika-ı tesir suretiyle devletin İstiklâl-i siyasîsi aleyhine, ingilizlerin vuku bulan tecavüzlerini, dahil ve harice karşı kat’iyen ve serian reddeylemek mecburiyetindedir. Bunun tarz-ı icrasını kararlaştırarak buraya bildiriniz. Fakat icrââtta şu noktaları behemehâl temîn etmek icâp eder:

Evvelâ, Meclis’in feshi hakkında bir irâdenin Meclis’te bağteten okunması ihtimaline ma’rûz kalmamalıdır. Eğer bu ihtimal kat’iyen gayr-i vârid olmazsa, mebuslar teşebbüslerini hususi ictimâ halinde de yaparlarsa kâfidir. Saniyen, devletin istiklâl-i siyasîsi aleyhine kat’î bir hareket vuku bulduğunu Sulh Konferansı’na ve Avrupa milletlerine ve âlem-i İslâm’a ve dahil-i memâlike ilân etmek lâzımdır, İngilizlerin tecavüzü geri alınmadığı takdirde, Meclis’in vazifesi, Anadolu’ya geçmek ve idâre-i milliyeyi deruhde etmektir. Bu icrâât, bütün milletin kuvvetlerini cem’ etmiş olan Kuvâ-yı Milliye tarafından her vasıta ile teyid olunacaktır. Şimdiden tedâbîr-i lâzime ittihâz olunmuştur.

Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal

Bu tebliğ sureti aynen umum kumandanlara bildirildi.

Efendiler, ayrıca Rauf Bey’e de 23 Kânunusani 336’da, Onuncu Kafkas Fırkası Kumandanı vasıtasıyla yazdığım şifrede, “Harbiye Nâzırı’nın infisâli bir emr-i vâki olmakla beraber, meselenin ehemmiyeti bâkidir dedim.” Düvel-i İtilâfiye mümessilleri, hükümetimizi istedikleri gibi terkib etmek yolunu tutmuş oluyorlardı. Yarın, Meclis’in itimat edeceği bir hükümete de aynı suretle muamele etmelerine misâl hazırlanmış oluyordu. Hükümetin, milleti ve matbûatı haberdâr etmeyerek, bir kabine meselesi yapmayarak mutavaat göstermesi istiklâl-i milleti muhildi. Hadiseyi kapatmayarak Meclis-i Mebusan’da, hükümeti, istiklâl-i milleti muhafaza edemediğinden alenen ıskat etmek lâzım idi. İşte, bütün bunları Rauf Bey’e yazdım (Vesika: 224).

Aynı tarihte, Onuncu Kafkas Fırkası Kumandanı’yla Rauf Bey’e müştereken şu direktifi vermiştim:

Hükümet mukavemet ederek Sulh Konferansı’nı, Kuvâ-yı Milliye’den dolayı Türk Hükümetini ıskata karar verdiğini, bütün cihana karşı ilâna mecbur etmek lâzımdır. Kabine’nin eslâfı gibi, istiklâl-i millîden sükûnetle fedakârlık etmesi, salâbet-i şahsiye itibarıyla zaafını, idrâk ve ihata itibarıyla da asla şâyân-ı itimat olmadığını bir daha vâzıhan göstermiştir. Bu kadar muğlâk mesâili seciyeten ve fikren bu mertebe zayıf zevât ile idâre etmeye çalışmak artık gayr-i mümkündür. Binâenaleyh, Kabine’nin son meseleden dolayı ıskatı lâzımdır. Milletin itimâd-ı âmmesine lâyık bir kabinenin mevki-i iktidara gelmesi yolunda çalışınız (Vesika: 225).