Nutuk/18. bölüm/Mecliste umumî istîzâhın son günü

Vikikaynak, özgür kütüphane

Efendiler, 8 Teşrinisani günü, Meclis’te, umumî istîzâhın müzakeresine devam olundu.

Feridun Fikri Bey’in “anket parlmanter”in kabulü hakkındaki uzun beyânâtı, muhtelif hatiplerin sözleriyle karışarak hayli devam etti. Ondan sonra, Yunus Nadi Bey kürsüye çıkarak: “Efendiler –dedi– memleketin rejimi mevzu-i bahistir. Cumhuriyet idâresi mevzu-i bahistir. Her şeyden evvel, bu meseleyi görüşmek lâzımdır.” Yunus Nadi Bey, Rauf Bey’in bir gün evvelki beyânâtına temas ederek, hâkimiyet-i milliye mi Cumhuriyet’in tekâmülüdür, Cumhuriyet mi hâkimiyet-i milliyenin tekâmülüdür? gibi bir nazariyenin mevzu-ı münakaşa olmasına mahal olmadığını izah etti.

Rauf Bey’in, değil halifenin, sultanın, bu makamın hukukunu almak istidadında olan herhangi bir makamın aleyhindeyim, tarzındaki sözlerini Yunus Nadi Bey şu suretle izah etti: “Bu makamın Rauf Bey’ce hukuku vardır, sarîhtir ifade; mahfûz hukuku vardır. Sakın kimse almasın. Günün birinde belki lâzım olacaktır.” “Halbuki Teşkilât-ı Esasiye çıkmıştır. Bütün makamlar tespit olunmuştur. Bütün vaziyetler kanun haline konulmuştur. Hâlâ efsaneden, safsatadan bahseder.”

Bundan sonra, Yunus Nadi Bey, şu sözleri söyledi: “.. Cumhuriyet’i beğenmeyen adamlar vardır. İtiraf etmedikleri şeyi fikrinde besleyen mahlûkat vardır ve içimizdedirler.” “... Öyle adamların kafası ezilir, Efendiler!”

Yunus Nadi Bey, Rauf Bey ve arkadaşlarının, nümayişkâr vaziyetlerinden, Müfettiş Paşaların istifalarından ve Meclis’in içinde oyun oynanılamayacağından bahsettikten sonra dedi ki: “Hususî ve gizli tertibât ile bazı makasidi istihsal ederiz zu’munda bulunmak ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin köşesinde oturarak bu şeylerde bulunmak hürmetsizliktir. Kabul edemeyiz efendim.”Yunus Nadi Bey, Refet Paşa’ya ilişerek şu beyânâtta bulundu: “Refet Paşa Hazretleri, malûm-ı âliniz olduğu vechile, altı yedi ay mukaddem mutantan ve manasız... bazı ilânat ve beyânât ile mebusluktan istifa buyurmuşlardır. Garip bir hadisedir. Esbâb-ı mûcibe olarak ilâve etmişlerdi ki mebusluktan sebeb-i istifa, karanlık odada, yârân arasında bir ahd-i millî mi? ne, bir şey varmış. Orada toplanan arkadaşları iş başına getirecekmiş. Efendim, çok merak ettim bu işe.”

Karahisar Mebusu Ali Bey, yerinden söze karıştı ve: “Yani generaller hükümeti.” dedi. Yunus Nadi Bey: “Çok merak ettim bu işe” diyerek sözüne devam etti ve dedi ki: “..Teşkilât-ı Esasiye vardır. Cumhuriyet teessüs etmiştir. Hükümet nasıl yapılacaktır, orada yazılıdır. Bütün bunları idâre eden bir Türkiye Büyük Millet Meclisi vardır. Hayır, bunlar kâfi değildir, Refet Paşa mebusluktan istifa etsin, lâzımdır ve gitsin hükümet yapsın, yârân toplasın ne kanaattir bu?”

“.. Efendim dağ başında mıyız? Demirci Efe’yi alıp gelip de hükümet mi yapacaktı. Meclis yok mudur? Teşkilât-ı Esasiye yok mudur? Bu, ne mantıksızca harekettir.”

Refet Paşa, Yunus Nadi Bey’e cevap vermek üzere kürsüye çıktı. Kendini müdafaaya çalışırken, Rauf Bey’le aralarında mevcut fikir birliğinden ve Rauf Bey’in söylediği her şeyin onun hesabına da kaydedilmesi icap edeceğinden bahsettikten sonra: “İki asker mebusun Meclis’e avdet etmesini arzu etmişsem, acaba Çin’de olduğu gibi bir cumhuriyet mi yapmak istemiş olurum?” dedi. Refet Paşa’nın beyânâtına muhtelif zevât, yerlerinden kısa cevaplar vermeye başladılar, adeta münakaşalı bir muhavere cereyân etti. Nihayet, kürsü başka bir muhâlif hatibe terk olundu. Bundan sonra kürsüye çıkan Mahmut Esat Bey (İzmir): “.. Günlerden beri devam etmekte olan münakaşata ve henüz neticesi gelmeyen müzâkerâta, ne inkılâbın ve ne de milletin tahammülü vardır.” dedikten sonra izah etti ki vaziyet “inkılâb namına, inkılâbı ileri götürmek namına ıskat” tan ibaret değildir.

Mahmut Esat Bey, her şeyden evvel gidilecek yolları tayin etmek lüzumunu ve o takdirde daha samimî ve daha kat’î yürünebileceğini beyan etti ve Rauf Bey’in nazariyesine temasla, şu tahlilâtta bulundu: “Hâkimiyet-i milliye başka bir meseledir. Cumhuriyet, meşrûtiyet, mutlakıyet-i idâre, istibdat, yine başka birer meseledir. Bir kısmı eşkâl-i hükümettir. Diğeri milletin irâdesinin infaz ve tatbikidir. Bu dört şekil içinde, muhtelif şekilde hâkimiyet-i milliyenin tatbik edildiğini görmekteyiz. Hatta istibdatta bile bir parça vardır. Meşrûtiyet’te biraz daha fazla, Cumhuriyet’te daha fazla, binâenaleyh bu noktadan bu iki şeyi karıştırmamak lâzımdır. Hâkimiyet-i milliye Cumhuriyet’in tekâmülü demek değildir. Çünkü hâkimiyet-i milliye şekil değildir. Ruh ve esas meselesidir.”

Mahmut Esat Bey, Rauf Bey’in ictihâd diye ortaya attığı sözler üzerinde lüzumu kadar tevakkuftan sonra: “Türk inkılâbı yükseliyor.” “Ancak, bu inkılâbı sür’atle hedefine, milletçe beklenilen hedefine îsâl etmek için bir an evvel hakikî vaziyetin tavazzuh etmesi lâzımdır. Türk milleti, ortada demokrasi namına çekilmiş bir kılıç gibi, bunu beklemektedir.” sözleriyle beyânâtına hitam verdi.

Bundan sonra Adliye Vekili Necati ve Maarif Vekili Vasıf Bey’ler, muhâlif hatiplerin istîzâhlarına uzun beyânâtta bulunarak cevap verdiler.