Nutuk/15. bölüm/Rauf Bey devlet riyâseti makamının takviyesini söylerken ne düşünüyordu
Ondan sonra, Rauf Bey’le aramızda, şu mükâleme cereyân etti:
Rauf Bey —Heyet-i Vekile Riyâseti’nden çekilirken, sizden çok ricâ ederim dedi, devlet riyâseti makamını takviye ediniz.
Rauf Bey’e, dediğinizi yapacağıma kat’iyen emin olunuz! Cevâbını verdim.
Rauf Bey’in ne demek istediğini, ben pek güzel anlamıştım. Rauf Bey, devlet riyâseti makamı olarak, hilâfet makamını düşünüyor ve o makama kuvvet ve salâhiyet temînini benden ricâ ediyordu.
Rauf Bey’in, benim müsbet cevâbımın medlûlünü anlayıp anlamadığı meşkûktür. Bi’l-âhire, Cumhuriyet ilânından sonra, kendisiyle Ankara’da vuku bulan bir mülâkatımızda, ne için muârız olduğunu, yapılmış olan şeyin, Ankara’dan müfârekat ederken, benden yapılmasını ricâ ettiği ve benim söz verdiğim meseleden başka bir şey olmadığını söylediğim zaman, ben demişti, devlet riyâseti makamını takviye ediniz derken, asla Cumhuriyet ilânını tasavvur ve kastetmemiştim.
Halbuki Efendiler, benim verdiğim cevâbın medlûlü tamamen o idi. Fi’l-hakika, bence devlet riyâseti makamıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi makamını memzûc bulundurmak, hükümet-i milliyemizin mahiyeti, hükümeti Cumhuriyet olduğu halde, onu kat’î olarak ifade ve ilân etmemek bir zaaf teşkil etmekte idi. İlk fırsatta, resmen Cumhuriyet ilân etmek ve devlet riyâsetini, Riyâset-i Cumhur makamında temsil ederek kuvvetli bir vaziyet vücuda getirmek elzem idi. Rauf Bey’e bunu yapacağıma kat’iyen söz vermiştim. Eğer maksadıma intikal edememiş ise, zannederim, noksan bende değildir.