Nutuk/12. bölüm/Mütareke teklifine cevap vermeye hazırlanırken alınan sulh teklifi
Efendiler, Sivrihisar’da mütareke teklifine ait olan nota cevâbını kararlaştırdıktan sonra Heyet-i Vekile Ankara’ya avdet etti. Fakat bu cevâbı vermeye vakit kalmadan Paris’te in’ikad eden Nâzırlar Konferansı’nın 26 Mart 922-338 tarihli ikinci bir notası alındı. Bu nota, İtilâf Devletleri’nin, sulh esâsâtı hakkındaki tekliflerini ihtivâ ediyordu. Bu tekliflerin hutût-ı esasiyesi şunlardı:
“Gerek Türkiye’de, gerek Yunanistan’da ekalliyetlerin müdafaa- i hukukuna ve bu bâbda vaz’ olunacak kavaidin tatbikine Cemiyet-i Akvâm’ın dahi iştirak ettirilmesi; şarkta bir Ermeni yurdunun teşkili ve bu işe de kezalik Cemiyeti Akvâm’ın iştirak ettirilmesi;
Boğazların serbestîsini temîn için Gelibolu Şibh-i Ceziresi ’nde ve Boğazlar havalisinde gayr-i askerî bir mıntıka teşkili;
Trakya hudûdunun Tekirdağı’nı bize ve Kırkkilise, Babaeski ve Edirne’yi Yunanlılara bırakacak surette tespiti;
Bizde kalacak olan İzmir’in Rumlarına ve Yunanlılarda kalacak olan Edirne’nin Türklerine, işbu şehirlerin idâresine âdilâne bir surette iştirak edebilmek imkânını vermek maksadıyla münasip bir usûlün kararlaştırılması;
Sulhu müteakib İstanbul’un İtilâfçılarca tahliyesi.
Sevr projesi ile elli bin kişiden mürekkeb olan Türk kuvâ-yı müsellahasının seksen beş bine iblâğı ve Sevr projesinde olduğu gibi askerlerimizin ücretli asker olması.
Sevr projesindeki malî komisyonun ilgasıyla beraber Düvel- i İtilâfiye’nin iktisadî menâfiini, düyûn-ı umumiyenin ve bize tahmil olunacak tazminat-ı harbiyenin temîn-i tesviyesi hususunda Türk hâkimiyetiyle kabil-i telif bir usûlün tayini.
Adlî ve iktisadî kapitülasyonlarda ta’dîlât icrası zımnında birer komisyonun teşkili”.
Efendiler, İtilâf Devletleri’nin mütareke teklifine ait olan ilk notalarının muhteviyâtı tahlil edildikten ve ikinci mufassal notalarının ihtivâ eylediği şerâit görüldükten sonra İstanbul Hükümeti de beraber olduğu halde aleyhimizde imhâkâr teşebbüs ve mesâi ile yeni bir safha açtıklarına hükmetmek tabii idi. Buna karşı vaziyeti gayet ciddî telâkki eylemek ve esaslı, büyük bir mücadeleye hazırlanmak lâzım geliyordu.
Evvelâ, bize teklif olunan şerâitin mahiyetini, millete ve cihan efkârına teşrih etmek münasip idi. Bu nokta-i nazarlardan Heyet-i Vekile’ye iş’âratta bulundum.
Her iki notaya, 5 Nisan 338 tarihinde verilen cevâbımızın esas noktalarını, hatırlatayım:
Mütarekeyi esas itibarıyla kabul ettik. Fakat şart-ı esasî olarak mütareke ile beraber tahliye ameliyesine ibtidâr olunmasını elzem addettik. Mütareke müddetinin Anadolu’nun tahliye müddeti olan dört aydan ibaret olmasını teklif ve tahliye hitamında müzâkerât-ı evveliye-i sulhiye neticelenmemiş olursa, mütarekenin kendiliğinden üç ay daha imtidâdına muvafakat eyledik.
Tahliyenin tarz-ı icrası için de teklifimiz şu idi:
Mütareke mebdeinden itibaren ilk on beş gün zarfında Eskişehir-Kütahya-Afyonkarahisar hatt-ı umumîsinin ve mütareke mebdeinden dört ay zarfında İzmir dahi dahil olduğu halde, arazi-i meşgûle, tamamen tahliye edilecektir.
Mütareke hakkındaki tekliflerimiz, Düvel-i Müttefika’ca kabul edildiği takdirde, sulh tekliflerini tetkik için, üç hafta zarfında murahhaslarımızı, takarrür edecek şehre göndermeğe âmâde olduğumuzu bildirdik.
Bu notamıza, 15 Nisan 338’de cevap verdiler. bi’t-tabi menfî idi. Biz de 22 Nisan’da buna cevap verdik. Bu cevâbımızın nihayetinde, mütareke meselesinde mutabakat hâsıl olmasa bile, sulh müzâkerâtını tehir etmenin muvâfık olmayacağını bildirdik. İzmit’te bir konferans toplanmasını teklif ettik. Bu muhhaberât dahi neticesiz kaldı. Beykoz’da veya Venedik’te bir konferansın ictimâı mükerreren mevzu-i bahis oldu. Fakat nihaî zaferimizin tahakkuku anına kadar, bunların hiçbiri tahakkuk etmedi.