Nutuk/10. bölüm/Ethem ve kardeşleri kâmilen imhâ edilmekten kurtulabilmelerini Refet Paşa'ya medyûndurlar
Yunan ordusunun icrâ ettiği bu taarruzda, Ethem ve kardeşleri de kendilerine düşen vazifeyi ifadan geri durmadılar. Tekrar Kütahya’ya teveccüh ederek, orada bulunan zayıf fırkamıza taarruza başladılar. İzzettin Paşa’nın metîn karakteri ve vâkıfâne kumandası ve maiyetindeki Türk zâbit ve neferlerinin yüksek kahramanlıkları, Ethem ve kardeşleriyle saldıran hain kuvvetleri mağlûp ve ricâta mecbur etti. Eğer, şahısları da dahil olduğu halde kâmilen imhâ edilmekten kurtulabilmişlerse bunu da hiç sevmedikleri Refet Paşa’ya medyûn bulunduklarını söylemeliyim. Bu noktayı izah edivereyim:
Refet Paşa, iki süvari fırkasıyla, Dumlupınar’ın on kilometre kadar şarkında Küçükköy’de bulunuyordu. Kütahya’da bulunan Altmış Birinci Fırka’ya, garptan taarruz eden Ethem kuvvetlerini, serî bir surette mağlûp ve imhâ etmek üzere hareketi emrolundu. Refet Paşa süvarileriyle Ethem kuvvetlerinin yan ve arkasına gidecekti. Bulunduğu mevkiden şimale, Kütahya’ya bakılacak olursa, bu vazifenin tabii bir yürüyüşle ve pek müessir bir surette yapılabileceği meydanda idi. Halbuki Refet Paşa, icap eden yere gitmemiş, bunun aksi tarafına, Kütahya’nın garbında değil, şarkında, Alayunt’a gitmiş. Süvari kuvvetleri, 12 Kânunusani 337 zevâline doğru Alayunt mıntıkasına vâsıl oldu.
Refet Paşa, İzzettin Paşa ile görüşmek üzere Kütahya’ya gitti. İzzettin Paşa, süvari fırkalarının Kütahya cenubundan Yellice Dağı garbından, tamamen süvariden ibaret olan, Ethem kuvvetlerinin gerilerine sevk edilmesini teklif etmiş. Refet Paşa, tarafeynin muharebe vaziyeti hakkında tam bir ma’lumâtı olmadığını ileri sürerek, böyle bir harekete yanaşmamış... Refet Paşa, İzzettin Paşa kuvvetlerinin, şarka, Porsuk suyu gerisine çekilmesi halinde, süvarileriyle Kütahya ovasından usâtın yan ve gerilerine taarruzu düşünüyormuş. Atlı usât hayvanlarından inmiş, piyade fırkamız karşısında yaya cenk yaptığı en zayıf vaziyetinde üzerine yürümekte tereddüt gösteren kumandan, piyade fırkamız mağlûben ricât ederken atları üzerinde bulunacak, kuvve-i maneviyeleri yükselmiş usâtın, hangi yanına ve nasıl taarruz etmeyi düşündüğü, hakikaten her asker için düşünülecek bir meseledir. Böyle şey olamaz! Bu düşman süvarisi, ricâta mecbur ettiği piyadeyi bırakıp, Refet Paşa süvarileri üzerine atılmayacak mıydı?
Efendiler, muharebe meydanına, top ve tüfek sedasına gelen bir kuvvet, bir tek tüfek, muharebe eden kendine mensup kuvvetin mağlûbiyetine intizâr etmek ve ondan sonra iş görebileceği zannında bulunmak, yalnız asker olanların değil, en sade görüşlü insanların bile, makul bulacağı bir fikir değildir. Vazife ve fedakârlık, muharebe eden kısmın mağlûp olmadan, çekilmeden, muvaffakiyetini temîne çalışmakla ifa olunur.
Arkadaşı muharebe ederken ve muâvenete muhtaç iken, seyirci kalmış kumandanlar arkadaşının mağlûbiyetine şahit olabilirlerse de tarihin bî-âmân tenkidinden, takbîhinden asla kurtulamazlar.
İzzettin Paşa, 11 Kânunusani 337 zevâlinden 13 Kânunusani gece yansına kadar cereyân eden şiddetli ve buhranlı muharebeler esnasında, süvari gruplarının da taarruza iştiraki zamanının geldiği hakkında Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyâseti’ne de ma’rûzâtta bulunmuştu. Refet Paşa, Cenup Cephesi’nden celp ettiği Sekizinci Fırka yetişebildiği takdirde, 14 Kânunusani’de taarruza geçmek niyetinde olduğunu, kıtaatına bildiriyordu. İzzettin Paşa, 11, 12, 13 Kânunusani günlerinde yalnız başına düşmanla muharebe ettikten sonra, akşam gurûb zamanı yaptığı bir mukabil taarruzla usâtı mağlûp ve firâra mecbur etti. Refet Paşa, muharebeye seyirci kalmak suretiyle büyük bir fırsat kaçırdı ve Ethem’in ve kuvvetlerinin ricâline müsait vaziyet bıraktı. 14’üncü günü taht-ı emrinde bulunan bütün süvari kuvvetlerini Süvari Fırka Kumandanlarından Derviş Bey’in (Kolordu Kumandanı Derviş Paşa’dır), taht-ı emrine vererek onu, Ethem’in takibine memur etti. Derviş Paşa, Afşar’da, bilhassa Gediz’de Ethem kuvvetlerinin gerilerine doğru, geceleri de yürümek suretiyle tevcîh ettiği müthiş darbelerle Ethem, Tevfik, Reşit kardeşleri sersem etti. Kuvvetlerinin toplanmasına zaman bırakmadı. Derviş Bey, Ethem ve kardeşlerini 14 Kânunusani’den 22 Kânunusani’ye kadar, dokuz gün nefes aldırmaksızın mütemâdiyen takip etmiştir. Neticede, bütün Ethem kuvvetleri esir edilmiş, yalnız Ethem, Tevfik ve Reşit kardeşler yeni vazife almak üzere, düşman ordugâhına firâr edebilmişlerdir.