TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu Raporu/İnceleme bölümü

Vikikaynak, özgür kütüphane

VII. İNCELEME BÖLÜMÜ

A-Susurluk'ta Meydana Gelen Kaza Olayı ve Arkasındaki İlişkilerin Açığa Kavuşturulması ile İlgili İnceleme

B-Ömer Lütfü Topal Cinayeti ile İlgili İnceleme

C-Söylemez Kardeşler Çetesiyle İlgili İnceleme

D-Mehmet Hadi Özcan.-(Kocaeli) Çetesi ile İlgili İnceleme

E-Yaşar Öz ile İlgili İnceleme

F-Tevfik Nurullah Ağansoy Cinayeti ile İlgili İnceleme

G-Mehmet Ali Yaprak'ın Kaçırılması ile İlgili İnceleme

H-Dilek Örnek ile İlgili İnceleme

I-ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'a Budapeşte'de Yapılan Saldırı ile

İlgili İnceleme

J-Alpaslan Pehlivanlı'nın Öldürülmesi ile İlgili İnceleme

K-Kartal Demirağ ile İlgili İnceleme

L-Hurşit Han ile İlgili İnceleme

M-Ahmet Tekin Baykal Çetesi ile İlgili İnceleme

N-Eşref Bitlis Olayı ile İlgili İnceleme

O-Tarık Ümit'in Kaybolması Olayı ile İlgili İnceleme

P-Yüksekova Çetesi ile İlgili İnceleme

A-SUSURLUKTA MEYDANA GELEN KAZA OLAYI VE ARKASINDAKİ İLİŞKİLERİN AÇIĞA KAVUŞTURULMASI İLE İLGİLİ İNCELEME[değiştir]

1- Komisyon Başkanlığının 7.2.1997 tarih ve 217 sayılı yazısı ile Abdullah ÇATLI (Mehmet ÖZBAY)’ın kazadan sonra evinin aranıp aranmadığı, arandı ise tutanak örneklerinin gönderilmesinin istenildiği,

İstanbul Emniyet Müdürlüğünün 24.2.1997 tarih ve 2509-Br-142 sayılı yazısı ile 14.1.1997 tarihinde Abdullah ÇATLI’nın evinde 6.no.lu DGM’nin 13.1.1997 tarih ve müteferrik 1997/14 Hz:1996/2303 sayılı arama kararına dayalı olarak arama yapıldığı, herhangi bir suç deliline rastlanamadığının tespit edildiğinin 15.1.1997 tarih ve 36 sayılı İstanbul Emniyet Müdürlüğü yazısında, belirtildiği incelenmiştir.(Ek:55)(kaç ay sonra)

2- Komisyon Başkanlığının 17.2.1997 tarih ve 238 sayılı yazısıyla;

Emniyet Genel Müdürlüğüne İsrail tarafından hibe edilen silahlardan depoda bulunmayan ve kaybolanların listesi ile konu hakkında varsa tahkikat evraklarının istenildiği,

Emniyet Genel Müdürlüğünün 13.3.1997 tarih ve 058885 sayılı yazısıyla,

Konu hakkında İçişleri Bakanlığı Müfettişlerince soruşturma yürütüldüğü, tahkikat sonucuna göre düzenlenecek evrakın bilahare gönderileceğinin bildirildiği incelenmiştir. (Ek:56)

3- Komisyon Başkanlığının 18.3.1997 tarih ve 298 sayılı yazısıyla;

Susurluk yakınlarında meydana gelen trafik kazasında ölen Hüseyin KOCADAĞ, Abdullah ÇATLI (Mehmet ÖZBAY, Mehmet ÖZBEY ve Şahin EKLİ isimleri de dahil olmak üzere) ve Gonca US gibi olaya karışanların mal varlıklarıyla ilgili olarak herhangi bir soruşturma yaptırılıp, yaptırılmadığının bildirilmesi istenilmiş,

Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları Kurulu Başkanlığının 20.3.1997 tarih ve 132 sayılı, 25.3.1997 tarih ve 143 sayılı yazılarında;

Sorulan kişiler hakkında araştırmaların yapılmakta olduğu, gerektiği taktirde hesaplar üzerinde inceleme yapılacağını, halen sonuçlanmış herhangi bir araştırma yada inceleme bulunmadığının bildirildiği incelenmiştir.(Ek:57)

4- Komisyon Başkanlığının 31.1.1997 tarih ve 195 sayılı yazısıyla;

İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığından İstanbul İl’i Beşiktaş İlçe Nüfus Müdürlüğü tarafından Mehmet ÖZBAY (Abdullah ÇATLI)’ya verilen Z 01-150837 seri numaralı sahte nüfus cüzdanı verenler ile ilgili olarak yapılan soruşturmaya ilişkin raporun örneği ile ilgili bilgi ve belgenin talep edildiği,

İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığının 4.2.1997 tarih ve 241-2-11/257-1 sayılı yazısında;İnceleme ve soruşturmanın devam ettiğinin bildirildiği incelenmiştir.(Ek:58)

5- Komisyon Başkanlığının 29.1.1997 tarih ve 187 sayılı yazısıyla;

Emniyet Genel Müdürlüğünden, Susurluk kazası neticesinde ele geçen tüm silahlar hakkında 26.1.1997 tarih ve 026292 sayılı yazı ile bilgi ve belgelerin gönderildiğinin belirtildiği ve 11.11.1996 gün ve 3531 sayılı Daire Başkanı imzalı yazıda da A92571 V seri nolu 22 cal. Baretta Marka tüfeğin teşkilatın demirbaşına kayıtlı olmadığının künye kayıtlarının incelenmesinden anlaşıldığı belirtilmekte, 19.12.1996 gün ve 4016 sayılı yazıda ise bu silahın bir İsrail Şirketi tarafından Türk Polis Teşkilatına hibe olarak gönderilecek malzemeler içerisinde olduğu, gönderilen kısımların Özel Harekat Daire Başkanlığına teslim edildiği, o daireden sorulduğunda ise bu silahın kayıtlarında mevcut olmadığının bildirildiğinin görüldüğünü,buna göre, son kullanma belgesine istinaden İsrail Şirketi tarafından Türk Polis Teşkilatına gönderilen hibe malzemeler içerisinde yer almamakta, yada teslim edilen mezkur silahın hibe malzemeler listesinde yer almasına rağmen, nedeni bilinmeyen bir şekilde teşkilat kayıtlarında ve demirbaşında bulunmadığı gibi sonuç ortaya çıktığını, ilgili şirket ile temasa geçilerek konu hakkında alınacak sağlıklı bilginin bildirilmesinin istenildiği,

Emniyet Genel Müdürlüğünün 5.2.1997 tarih ve 034255 sayılı yazısıyla;

Konu hakkında İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından soruşturma yürütüldüğü, soruşturmanın konusunun silahların gümrüğe girişi ve gümrükten sonraki akıbeti hususunda olduğunu, sorulan hususların soruşturma sonuçlandığında belirleneceğinin düşünüldüğünün bildirildiği incelenmiştir.(Ek:59)

6- Komisyon Başkanlığının 7.2.1997 tarih ve 216 sayılı yazısıyla Abdullah ÇATLI’nın hangi tarihte, hangi suçtan, hangi mahkeme tarafından tutuklandığı, İsviçre’de hangi suçtan tutuklu bulunduğu, hangi tarihte cezaevinden firar ettiği ve varsa hükümlülüklerine dair mahkeme karar örneklerinin Emniyet Genel Müdürlüğünden istenildiği,

Emniyet Genel Müdürlüğünün 28.2.1997 tarih ve 51123-7693/990011 sayılı yazısında;

Adıgeçenin, 23.02.1982 günü İsviçre’nin Zürih kentinde Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü Abdi İPEKÇİ’nin öldürülmesinde bu suçu azmettirmek, suçta kullanılan silahı temin etmek, 6136 sayılı kanuna muhalefet suçlarından “KIRMIZI BÜLTEN” ile aranan Mehmet ŞENER isimli şahısla birlikte; Zürih Savcılığınca çıkartılan tevkif müzekkeresine istinaden 03.02.1954 doğumlu Mehmet SARAL adına tanzim edilmiş “Sahte Pasaport Kullanmak” suçundan yakalandığı ve ÇATLI’nın 24.02.1982 tarihinde aynı Savcılıkça saat 14.00’de serbest bırakıldığı;Adı geçenin, Fuat KOÇAL ve Nevzat BİLECAN isimli şahısların da aralarında bulunduğu ve 1984 yılının Nisan ayı ortalarında İsviçre’ye yaklaşık 3 kg. eroin maddesinin sokulması olayının organizatörleri olarak Oral ÇELİK ile birlikte hakkında 06.09.1984 günü Bale Kantonu Savcısı Sayın Schıld tarafından çıkartılan gıyabi tevkif müzekkeresine istinaden İsviçre’ye iadeleri amacıyla Uluslararası düzeyde tutuklattırılmak üzere aranmalarına başlandığı,

“Uyuşturucu Madde Kaçakçılığı” suçundan 24.10.1984 günü Fransa/Paris’de 01.01.1954 Reyhanlı doğumlu Hasan KURTOĞLU sahte kimliği ile yakalandığı, yedi (7) yıl hapis cezasına mahkum edilerek 27.10.1984 tarihinde Sante Cezaevine konulduğu,

Şahsın Türkiye’de işlemiş olduğu suça idam cezası verildiği cihetiyle, Fransa’dan ülkemize iadesi için yapılan talebimizin 27.05.1985 tarihinde kabul edilmediği,

25.11.1988 tarihinde Fransa’dan İsviçre’ye iade edildiği, İsviçre İnterpolünden alınan 13.01.1989 tarihli mesajda; uyuşturucu suçundan dolayı davasının anılan ülkede Bale Asliye Ceza Mahkemesince görüleceği, ÇATLI’nın ülkemize iade edilebilmesi için Fransa’nın rızasının alınmasının zorunlu olduğunu bildirdiği,

19.05.1989 tarihli mesajlarında da; Fransız Makamlarının daha önceden idam cezasına çarptırılan şahsın Türkiye’ye iade edilmesini reddetmesinden bahisle ülkemize iadesinin imkansız olduğunu ifade ettiği,

27.04.1990 tarihinde İsviçre İnterpol’ünden alınan mesajda ise; ÇATLI’nın 20.03.1990 tarihinde Zug Kantonundaki Bostadel Hapishanesinden beş (5) kişi ile birlikte kaçtığının belirtildiği,

Bu mesajdan önce Dışişleri Bakanlığının 10.04.1990 tarihli yazılarında da; Abdullah ÇATLI’nın sözkonusu hapishaneden iki (2) Yugoslav, iki (2) İtalyan ve 1963 Sandıklı doğumlu Mehmet ve Hanım oğlu Ahmet TANRIKULU isimli Türk uyruklu şahısla birlikte kaçtığının belirtildiği anlaşılmıştır.

Diğer taraftan, ÇATLI’nın sözkonusu hükümlülüklerine dair mahkeme kararları elde mevcut olmayıp, Adalet ve Dışişleri Bakanlıkları kanalıyla temin edilebileceği hususunun bildirildiği incelenmiştir.(Ek:60)

7- Komisyon Başkanlığının 10.01.1997 tarih ve 130 sayılı yazısında,

Emniyet Genel Müdürlüğünden Mehmet Özbey’e ait pasaportlar ile kaç defa yurt dışına giriş-çıkış yapıldığının, bu giriş-çıktılarının hangi seri no’lu pasaportlar ile yapıldığının bunlardan hangisinin Abdullah Çatlı tarafından kullanıldığının bildirilmesini ve Abdullah Çatlı tarafından kullanılan yeşil pasaportla ilgili tahkikat dosyasının istenildiği,

Emniyet Genel Müdürlüğünün 27.01.1997 tarih ve 028038 sayılı yazısında;

Mehmet Özbay’a ait pasaportlar ile kaç defa yurtdışına giriş-çıkış yapıldığının, bu giriş-çıkışların hangi seri numaralı pasaportlar ile yapıldığının, bunlardan hangisinin Abdullah Çatlı tarafından kullanıldığının bildirilmesi ve Abdullah Çatlı tarafından kullanılan yeşil pasaportla ilgili yapılan tahkikata dair dosyanın suretinin gönderilmesi ilgi yazınız ile istenmiştir.

03.11.1996 günü Susurluk İlçesi Çatalceviz mevkiinde meydana gelen trafik kazasında ölen ve üzerinde Şanlıurfa Birecik Meydan mahallesi nüfusuna kayıtlı, mevlüt-Fatma oğlu, 1961 doğumlu Mehmet Özbay adına düzenlenmiş sahte kimlik bulunan, bilahare gerçek kimliğinin Ahmet ve Remziye oğlu, 1956 Nevşehir doğumlu Abdullah Çatlı olduğu anlaşılan şahıs hakkında yapılan araştırma ve incelemede;

Mevlüt oğlu, 1961 doğumlu Mehmet Özbay’ın TR A 245202 seri numaralı hususi pasaport ile 8 giriş-çıkış,

Mevlüt oğlu, 1961 doğumlu Mehmet Özbey’in TR A 776305 seri numaralı umuma mahsus pasaport ile 2 giriş-çıkış,

Mevlüt oğlu, 1961 doğumlu Mehmet Özbey’in TR E 740374 seri numaralı umuma mahsus pasapot ile 13 giriş-çıkış,

Mevlüt oğlu, 1961 doğumlu Mehmet Özbay’ın TR E 271320 seri numaralı umuma mahsus pasaport ile 7 giriş-çıkış,

Mevlüt oğlu, 1961 doğumlu Mehmet Özbey’in TR G 873170 seri numaralı umuma mahsus pasaport ile 29 giriş-çıkış,

1961 doğumlu, Mehmet Özbay’ın İngiliz makamlarınca tanzim edilen B-441537 seri numaralı İngiliz pasaportu ile 23 giriş-çıkış,

1961 doğumlu Mehmet Özbay’ın 500120981 seri numaralı İngiliz pasaportu ile 27 giriş-çıkış,

Mevlüt oğlu, 1961 doğumlu Mehmet Özbay’ın Z-01-150837 seri numaralı nüfus hüviyet cüzdanı ile 4 giriş-çıkış,

Haydar oğlu, 1957 doğumlu Şahin Ekli’nin TR F 282820 seri numaralı umuma mahsus pasaport ile 9 giriş-çıkış olmak üzere toplam 122 giriş-çıkış yapıldığı bilgisayar kayıtlarının sorgulamasından anlaşılmış olup, kronolojik dökümü ekte sunulmuştur.

Bilgisayar kayıtlarından elde edilen ve yukarıda seri numaraları belirtilen pasaportlarla ilgili olarak yapılan arşiv araştırmasında ise;

TR A 245202 seri numaralı hususi pasaportun, Maliye Bakanlığının 03.08.1994 gün ve 94/3212 sayılı, Personel Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Çetin Kıvcı imzalı pasaport talep formuna istinaden (1) kadro dereceli Maliye Müfettişi sıfatıyla Mevlüt Fatma oğlu, Şanlıurfa Birecik Meydan Mahallesi, Cilt No:004/13, Sahife No: 631, Kütük No:91 üzerine kayıtlı 16.10.1961 doğumlu Mehmet Özbay adına Bakanlığımız tarafından tanzim edildiği,

TR a 776305, TR B 469147, TR E 271320 ve TR E 740374 seri numaralı umuma mahsus pasaportların, Mevlüt-Fatma oğlu 16.01.1961 Suruç doğumlu, Şanlıurfa-Birecik Meydan Mahallesi Cilt No: 004/13, Sayfa No: 91, Kütük No: 631 üzerine kayıtlı Mehmet Özbay/Özbey adına;

TR A 776305 seri numaralı umuma mahsus pasaportun, 05.06.1986 tarihinde,

TR B 469147 seri numaralı umuma mahsus pasaportun, 08.04.1988 tarihinde,

TR E 271320 seri numaralı umuma mahsus pasaportun 24.07.1990 tarihinde,

TR E 740374 seri numaralı umuma mahsus pasaportun 07.05.1992 tarihinde Londra Başkonsolosluğu tarafından tanzim edildiği,

Adı geçen ile ilgili yazışmalarda soyadının Özbey veya Özbay olarak geçtiği ancak, her ikisinin de aynı şahıs olduğu Dışişleri Bakanlığından alınan 20.01.1993 gün ve 302 sayılı yazıları ile 24.01.1997 gün ve 239-1024 sayılı yazılarından anlaşıldığı,

TR G 873170 seri numaralı umuma mahsus pasaportun İstanbul Valiliğince Mevlüt ve Fatma oğlu, Şanlıurfa Birecik Meydan Mahallesi Cilt No: 004/13, Sayfa No: 631, Kütük No: 91 üzerine kayıtlı 16.10.1961 Suruç doğumlu Mehmet Özbey isimli bir şahsın Londra Başkonsolosluğunca tanzim edilen TR E 740374 seri numaralı umuma mahsus pasaportunun 59. sayfasında “İngiltere’ye giremez” kaşesi bulunduğundan bahisle pasaportunun süresi kadar yenilenmesi talebi üzerine tanzim edildiği,

Dışişleri Bakanlığından alınan 20.12.1996 gün ve 7784-14421 sayılı yazıda ise Ankaradaki İngiltere Büyükelçiliğinden alınan notadan bahisle, anılan notada yer almamakla beraber İngiltere Büyükelçiliğinden şifaen alınan bilgilere göre 16.01.1961 Suruç Şanlıurfa doğumlu Mehmet Özbay’ın bir İngiliz vatandaşıyla evli olup, İngiltere’de 3 yıl ikamet ettikten sonra 04.05.1991 tarihinde İngiliz vatandaşlığını kazandığı, adı geçene İngiltere’nin İstanbul Başkonsolosluğunca 25.07.1991 tarihinden 2001 yılına kadar geçerli B-441537 seri numaralı İngiliz pasaportu düzenlendiği,

Bilgisayar giriş-çıkış kayıtlarında 1961 doğumlu Mehmet Özbay Adına görülen 500120981 seri numaralı İngiliz Pasaportunun ise zayiinden anılan kişi adına İngiltere’nin İstanbul Başkonsolosluğunca verildiği, Dışişleri Bakanlığı tarafından ilgili Başkonsolosluktan temin edilen şifai bilgilerden anlaşıldığı,

Mevlüt oğlu, 1961 doğumlu Mehmet Özbay adına tanzim edilen Z-01-150837 seri numaralı nüfus hüviyet cüzdanının 25.04.1994 tarihinde Beşiktaş Nüfus Müdürlüğünce verildiği,

TR F 282820 seri numaralı umuma mahsus pasaportun, Haydar ve Fahriye oğlu, Malatya İl’i, Merkez İlçe, Çavuşoğlu köyü, Cilt no. 016/01, Sayfa No: 05, Kütük No: 08 üzerine kayıtlı Malatya 03.11.1957 doğumlu Şahin Ekli adına İstanbul Valiliğince 16.11.1990 tarihinde 5 yıl süreyle geçerli olarak tanzim edildiği, tespit edildiği,

Yukarıda arzedilen bilgi ve belgelerden de anlaşılacağı üzere, kimlik bilgileri aynı olan Mehmet Özbay ile Mehmet Özbey’in aynı kişiler olup olmadıklarının tesbiti konusunda yapılan çalışmalar sonucunda;

Mehmet Özbay adına tanzim edilen TR A 245202 seri numaralı hususi pasaport ile Şahin ekli adına tanzim edilen TR F 282820 seri numaralı umuma mahsus pasaportun tanziminde ibraz edilen fotoğrafların aynı kişiye ait olduğu alınan ekspertiz raporundan anlaşıldığı, anılan fotoğrafın Abdullah Çatlı’ya ait olduğu,

Ayrıca giriş-çıkış kayıtlarında Mehmet Özbay adına kayıtlı görülen Z-01-150837 seri numaralı nüfus hüviyet cüzdanı bilgilerinin, Mehmet Özbay adına tanzim edilen TR A 245202 seri numaralı hususi pasaport talep formunda beyan edildiği anlaşıldığından, anılan Z-01-150837 seri numaralı nüfus hüviyet cüzdanı ile yapılan giriş-çıkışlarında Abdullah Çatlı’ya ait olduğu değerlendirilmekte olduğu,

Dışişleri Bakanlığı tarafından verilen TR A 245202 seri numaralı hususi pasaportla ilgili olarak 06.11.1996 günü başlatılan idari soruşturmayla ilgili tamamlanan tahkikat dosyasının tasdikli bir sureti ekte gönderildiğinin bildirildiği,

Emniyet Genel Müdürlüğü Müfettişlerine yapılan 16.12.1996 tarih ve 170 sayılı Fezlekenin sonuç bölümünde;

Tahlil bölümünde de ayrıntılı bir şekilde ifade edildiği üzere, Mehmet Özbay’a (Abdullah Çatlı) Hususi Pasaport verilmesine ilişkin işlemlerde;

Adli Yönden:

a) Olayda kusurlulukları bulunmadığı belirlenen Polis Memuru Ali İhsan Aslanoğlu, Polis Memuru Semra Çam ve Genel İdari Hizmetli Selma Yılmaz hakkında “Men-i Muhakeme” kararı alınması,

b) Şube Müdürü Mehmet Koca, olay tarihinde Başkomiser olan halen emekli bulunan Ömer Karaahmetoğlu ve Polis Memuru Efrayim Aksakal’ın Pasaport Talep Formu ile kadro derecesini gösteren yazıdaki mühürün ve imzaların incelenmesi, imza sirkülerindeki imzalarla karşılaştırılmasının yapılması, bu işlemlerin kurala bağlanması ve denetimi görevlerini yerine getirmedikleri sabit görüldüğünden, haklarında eylemlerine uyan TCK’nun 230’ncu maddesine göre “Görevi İhmal” fiilinden “Lüzum-u Muhakeme” kararı verilmesi,

Disiplin Yönünden:

a) Polis Memuru Ali İhsan Aslanoğlu, Polis Memuru Semra Çam ve GİH Selma Yılmaz hakkında kusurlulukları bulunmadığından ve ayrıca ceza verme yetkisi de zaman aşımına uğradığından “Ceza Tayinine Yer Olmadığı” na karar verilmesi,

b) Şube Müdürü Mehmet Koca, Emekli Başkomiser Ömer Karaahmetoğlu ve Polis Memuru Efrayim Aksakal hakkında görevlerini ihmalden dolayı Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğünün 5-A/6 maddesi uyarınca cezalandırılmaları gerekmekte ise de, fiilin işleniş tarihi itibariyle (03.08.1994) Devlet Memurları Kanunu’nun 127. maddesine göre ceza verme yetkisi zaman aşımına uğradığından, ceza tertibine yer olmadığı,

İdari Yönden:

Şube içerisinde pasaport başvurusunun alınmasından pasaportun ilgiliye teslimine kadar yapılacak hizmetlerin ve göreevlerin tanımının yazılı kurallara dayalı yapılmasının, personelin görev ve sorumluluklarını gösteren iç düzenlemelerin yapılmasının uyğun olacağının teklif edildiği incelenmiştir.(Ek:61)

8-Yabancılar hudut İltica Dairesinin 5.11.1996 tarih ve 41824-45268/ 45407 sayılı bilgi notunda;

Nevşehir nüfusuna kayıtlı ahmet ve Remziyeoğlu 1956 doğumlu Abdullah Çatlı adına;Ankara Sıkıyönetim Askeri Savcılığının 12.01.1981 gün ve 807040 sayılı yurtdışına çıkma yasağı (A),Ankara Cumhuriyet Savcılığının 26.6.1986 günü ve 86-6517 sayılı yurtdışına çıkma yasağı (A),Ankara Cumhuriyet Savcılığının 18.6.1986 gün ve 86-21617 sayılı yurtdışına çıkma yasağı (A),Nevşehir Askerlik Şubesinin 18.8.1993 gün ve 3626 sayılı yakalama kaydı (J),Interpol Daire Başkanlığının 7.2.1991 tarih ve 5648 sayılı arama kayıtları (H),Ankara Emniyet Müdürlüğünün 1.8.1996 gün ve 154792 sayılı yakalama kaydı (P) bulunduğu incelenmiştir.(Ek:62)

9-Komisyon Başkanlığının 23.1.1997 tarih ve 179 sayılı yazısında;İstanbul Emniyet Müdürlüğünden;

22.1.1997 tarihinde komisyonda dinlenilen Meral Çatlı’nın ifadesinde, eşi Abdullah Çatlı’nın yıllarca devletin himayesi ile arandığı halde özellikle İstanbul da yaşadığı, hatta Ataköy de büro açtığını, burada faaliyet gösterdiğinin Emniyet güçlerine ihbar edilmesi üzerine, Emniyetin kocasını bu ihbardan haberdar edip, büroya usulen gidilip tutanak tutulduğunu belirtmiş olduğundan, bu işlemlere dair tahkikat evraklarının talep edildiği,

İstanbul Emniyet Müdürlüğünün 3.03.1997 tarih ve 67 sayılı yazısıyla,

Sorulan hususlarda İstanbul Emniyet Müdürlüğüne herhangibir bilginin intikal etmediği ve işlem yapılamadığının kayıtların tetkikinden anlaşıldığının bildirildiği incelenmiştir.(Ek:63)

10- Komisyon Başkanlığının 23.1.1997 tarih ve 178 sayılı yazısında;

Merat Çatlı’nın komisyonca alınan ifadesinde 3.11.1996 tarihinden 15 gün önce evlerinin önündeki otomobillerinin altına bomba konulduğu ve Emniyetçe gereken işlemin yapıldığını belirtmiştir. Bu işlemlere ilişkin bilgi ve belgenin gönderilmesi istenilmiştir.

Emniyet Müdürlüğünün .. Ocak 1997 tarih ve 2073/009048 sayılı yazısıyla, 22.10.1996 günü saat 7.40 civarında Bakırköy İlçesi Şenlikköy Mahallesi Füze Sokak No:23 sayılı yerin önü kaldırım üzerine kimliği meçhul kişi veya kişilerce bir adet MKE yapısı savunma tipi el bombasının pimi çekilerek bırakıldığı ancak patlamayan bombanın daha sonra bomba uzmanlarınca imha edildiğinin bildirildiği incelenmiştir.(Ek:64)

11-Resmi Gazetenin 25.3.1985 tarih ve 18703 sayılı nüshasında,

Devlet Bakanı Ahmet Karaevlinin 26-27 Mart 1985 tarihlerinde yapılacak olan “Tehlikeli atıkların Sınırlarötesi Hareketlerini” konulu Uluslararası İşbirliği Konferansına katılmak üzere İsviçre’ye gideceğini, onun dönüşüne kadar devlet Bakanlığının Abdullah Tenekecinin vekillik etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin kararın yayınlandığı incelenmiştir.(Ek:65)

12-Komisyon Başkanlığının Maliye Bakanlığı’ndan telefon ile vaki talebi ile pasaport konusunda yapılan inceleme ve soruşturma olup olmadığının sorulduğu ;

Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığının 17.02.1997 tarih ve 9 sayılı yazısı eki Abdullah Çatlı isimli şahsın Mehmet Özbay adıyla ve Maliye Müfettişi ünvanı ile hususi pasaport verilmesinin Maliye Bakanlığı Müfettişlerince düzenlenen 7.02.1997 tarihli inceleme raporunun sonuç bölümünde;

3.11.1996 tarihinde Balıkesir-Susurluk karayolunda meydana gelen trafik kazasında ölen abdullah Çatlı’ya Mehmet Özbay adıyla ve Maliye Müfettişi unvanı ile hususi pasaport verilmesi olayının Maliye Bakanlığı boyutunun incelenmesi sonucunda;

a. Bakanlığımız Teftiş Kurulunda görevli Müfettişlerin hususi pasaport taleplerinin, Emniyet Genel Müdürlüğüne önceden gönderilen imza sirkülerinde yer alan personelin imzası ile Teftiş Kurulu Başkanlığı aracılığı ile yapıldığı,

b. Mehmet Özbay adında bir Maliye Müfettişi bulunmadığı,

c. Bakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı ile Hesap Uzmanları Kurulu Başkanlığı dışında kalan Bakanlığımız birimlerinin hususi pasaport taleplerinin Emniyet Genel Müdürlüğüne Personel Genel Müdürlüğü aracılığı ile intikal ettirildiği,

d. Emniyet Genel Müdürlüğünce konuya ilişkin yaptırılan soruşturma sonucunda; Şube Müdürü Mehmet Koca ile emekli Başkomiser Ömer Karaahmetoğlu ve Polis Memuru Efrayim Aksakal’ın Pasaport Talep Formu ile kadro derecesini gösteren yazıdaki mühürün ve imzaların incelenmesi, imza sirkülerindeki imzalarla karşılaştırılmasının yapılması, bu işlemlerin kurala bağlanması ve denetimi görevlerini yerine getirmedikleri sabit görüldüğünden, haklarında eylemlerine uyan TCK’nun 230 uncu maddesine göre “görevi ihmal” fiilinden “Lüzum-u Muhakeme” kararı verilmesi gerektiği sonucuna varıldığı tespit edilmiş olup,

e. 1.01.1994 - 3.11.1996 tarihleri arasında Bakanlığımız personelinden kimlere hususi pasaport verildiği, başka olayların olup olmadığının tespiti açısından Emniyet Genel Müdürlüğünden istenilmiş olmasına rağmen, bu konuda bilgi alınamamıştır.

f. Öte yandan, Abdullah Çatlı’ya Mehmet Özbay adı ve Maliye Müfettişi unvanı ile hususi pasaport verilmesine esas teşkil eden “Pasaport Talep Formu” ve eki “Belge” deki Personel Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Çetin Kıvcı yerine atılan imzaların bu kişiye ait olmadığı ve bu belgelerdeki tarih ve sayı numaratörlerinin Bakanlığımız Personel Genel Müdürlüğü ve Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğünde kullanılanlara uymadığı, ayrıca, Raporun 2.7. bölümünde ayrıntılı olarak açıklandığı üzere bu belgelerin hiç bir şekilde iğfal kabiliyetinin de bulunmadığı,

g. Raporun bir örneğinin TBMM.’nin 12.11.1996 tarih ve 472 sayılı kararı ile; yurtdışı örgütlerin Devletle olan bağlantıları ile Susurluk’ta meydana gelen kaza olayının ve arkasındaki ilişkilerin aydınlığa kavuşturulması amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonuna gönderilmesi gerektiği,sonuç ve kanaatine varıldığı incelenmiştir.(Ek:66)

13-Komisyon Başkanlığının 10.01.1997 tarih ve 113 sayılı yazısıyla,

Mehmet Özbay (Abdullah Çatlı’ya) verilen silah ruhsatının tahkikatını yapan polis memuru Dinçer Sarıboğa ve Başkomiser Doğan Şimşek Hakkında yapmış olduğunu idari tahkikata ilişkin dosyanın bir örneğinin talep edildiği,

Emniyet Genel Müdürlüğünün 12.2.1997 tarih ve 96/272-500485 sayılı, 28.01.1997 tarih ve 500340, 261-331/97 sayılı eki, Polis Müfettişlerince düzenlenen 15.1.1997 tarih ve 1996/812 sayılı yazıları Ek’i gönderilen soruşturma raporunun sonuç bölümünde yapılan inceleme ve soruşturma neticesinde elde edilen bilgi ve belgelere, sanıkların beyanlarına göre;

1) Sanık 39485 sicil sayılı Başkomiser Doğan Şimşek’in Mecidiye Polis Karakolunun bulunduğu adresi Mehmet Özbay (Abdullah Çatlı) adındaki şahsın ikametgahı olarak gösterdiği ve kasıtlı olarak gerçek dışı rapor vermek suretiyle görevini kötüye kullandığı sübuta erdiğinden,

a) İdari Yönden: Eylemine uyan E.Ö.D.T. Madde 8/12 ye göre Meslekten Çıkarma Cezası ile tecziye edilmesi gerekmekte ise de bu suçu 05.11.1993 tarihinde işlediğinden 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu 127. maddesine göre disiplin cezası verme yetkisinin zaman aşımına uğradığı,

b) Adli Yönden: Eylemine uyan TCK. 240. maddesine göre görevi kötüye kullanmaktan hakkında Lüzum-u Muhakeme kararı verilmesi gerektiği,

2) Sanık 120600 sicil sayılı Polis Memuru Dinçer Sarıboğa’nın görevine ilişkin olarak kamu adına kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğine tanık olduğu halde ilgili makama bildirmediği sübuta erdiğinden,

a) İdari Yönden: Eylemine uyan Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğünün Madde 8/14’e göre Meslekten Çıkarma Cezası ile tecziye edilmesi gerekmekte ise de bu suçu 05.11.1993 tarihinde işlediğinden 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu 127. maddesine göre disiplin cezası verme yetkisinin zamanaşımına uğradığı,

b) Adli Yönden: Eylemine uyan TCK. 235 maddesine göre görevini yaptığı sırada görevine ilişkin olarak kamu adına kovuşturmayı gerektiren bir suç işlendiğini öğrenip de ilgili daireye bildirmediğinden hakkında Lüzum-u Muhakeme kararı verilmesi gerektiği,

3) Fatih Uzunyusuf Mahallesi Muhtarı Burhan Kocapehlivan’ın TCK. Madde 341 (f.2)’ye göre resmi evrak münderecatının sıhhatini tasdik suretiyle sahtekarlık yapmak suçundan inceleme yapmak üzere Fatih Kaymakamlığınca hakkında idari soruşturma açılması gerektiği, kanaat ve sonucuna varıldığının bildirildiği incelenmiştir.(Ek:67)

14- Komisyon Başkanlığının 10.1.1997 tarih ve 115 sayılı yazısıyla;

Mehmet Özbay (Abdullah Çatlı) isimli şahsa verilen nüfus cüzdan sureti ile ilgili olarak, sahte nüfus cüzdanı veren Beşiktaş Nüfus İdaresinin bu konudaki işlem dosyasının talep edildiği, İstanbul Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğünün 29.1.1997 tarih ve 945/43 sayılı yazısıyla,Beşiktaş Kaymakamlığı Nüfus Müdürlüğünün 24.1.1997 tarih ve 945-466-557 sayılı yazıları ile 25.4.1990 tarihinde verilen 201-150837 seri no’lu nüfus cüzdanının tanzimine esas dayanak teşkil eden belgenin bulunamadığı, o tarihte kullanılan erkeklere ait nüfus cüzdanı kayıt defterinin İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişlerince yürütülen soruşturma nedeniyle incelenmek üzere alındığından, kayda ilişkin belge gönderilemediğinin bildirildiği incelenmiştir.(Ek:68)

15- Komisyon Başkanlığının 10.1.1997 tarih ve 119 sayılı yazısıyla;

Abdullah ÇATLI üzerinde çıkan uzman kimliği ile ilgili olarak yapılan tahkikat evrakının Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından talep edildiği,

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 27.1.1997 gün ve Hz.1996/79643 sayılı yazısıyla, uzman kimliği ile ilgili hazırlık tahkikatına ilişkin evrakın tümü bilirkişi tetkikatı yapılmak üzere Adli Tıp Kurumuna gönderildiğinden talep gereğinin yerine getirilemediğinin bildirildiği incelenmiştir.(Ek:69)

16- Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 2.10.1992 tarih ve 3127 sayılı nüshasında,

Baysa Ticaret ve Gıda Sanayii, Anonim Şirketinin kuruluşu ile ilgili ilanın yer aldığı, buna göre, İstanbul I. Ticaret Mahkemesinin 24.9.1992 tarih ve E:1992/3924 K:1992/3674 sayılı kararı ile şirket kuruluşunun onandığı, kurucuların Ant Güven Sazak, Ahmet Baydar, Silva Sazak, Mine Baydar ve Alper Baydar olduğu, şirket amacının ithalat, ihracaat, pazarlama ve imalat işleri olduğu incelenmiştir.(Ek:70)

17- Komisyon Başkanlığının 17.1.1997 tarihli ve 161 sayılı Botaş Genel Müdürlüğüne yazdığı yazı ile, Ahmet Baydar ve Mehmet Özbay (Abdullah Çatlı)’nın ortak olduğu BAYSA A.Ş.’nin, İskenderun’da yapılan ihale ile ilgili bilgi ve belgenin talep edildiği,Botaş Boru Hatları ile Petrol Taşıma Anonim Şirketinin bila tarih ve bila sayılı yazısında,Irak-Türkiye Hampetrol Boru Hattı’nın 1990 yılında Körfez Savaşı sebebiyle BM Kararıyla kapatılmasından sonra BOTAŞ Ceyhan Bölge Müdürlüğünde bulunan Petrol Depolama Tankları bir program dahilinde bakıma alındığı, bu kapsamda 1993 yılında yapılan bir ihale ile sisteme dahil depolama tankları hem bakım-onarımlarını yaptırmak hem de tank tabanlarında oluşan petrol çamurunu (sludge) temizletmek maksadıyla GÜNEY MAKİNA SANAYİ ve TİCARET LTD. Şirketi isimli firmaya ihale edildiği, adı geçen firma tarafından yapılan uzun süreli çalışmalar sonucunda, tank tabanlarında oluşan yaklaşık 20.000 ton petrol çamuru (Sludge) tanklardan temizlenerek açık toprak havuzlara ve sisteme ait olan ve boş durumda bulunan ballast tankına taşındığı, tank tabanlarından çıkarılan ve Sludge (Petrol çamuru) olarak isimlendirilen bu tortulaşmış maddenin ekonomik açıdan pek fazla bir değer ifade etmediği, anılan malzemenin petrol sektöründe çoğu zaman bedelsiz olarak ya da çok düşük fiyatlarla elden çıkarılan bir konuma sahip olduğu, bu konuda sektörün diğer kuruluşları olan TÜPRAŞ ve ATAŞ Rafinerilerinin de benzer uygulamaları yaptığı, bu noktadan hareketle kurumda petrol çamuru temizliği yapan GÜNEY MAKİNA firması adı geçen bu atık maddeyi ton başına 150-200 TL gibi düşük bir bedelle satın alarak tesislerinden tahliye etmek istediği, BOTAŞ Genel Müdürlüğü olarak, hem açık toprak havuzlarda depolanan petrol artığı malzemenin yangın ve benzeri tehlikelerini bertaraf etmek, hem de Irak-Türkiye Boru Hattı’nın açılması durumunda ihtiyaç olunacak ballast tankının boşaltılmasını sağlamak gayesiyle yukarıda tarif edilen bu atık maddeden kurtulma yollarının arandığı, bu maksatla Gümrükler Genel Müdürlüğü, Çevre Bakanlığı ve ilgili diğer kuruluşlar ile temasa geçildiği, başlangıçta anılan malzemenin Gümrük Müsteşarlığı Tasfiye İşleri Genel Müdürlüğünce tasfiye edilmesinin gündeme geldiği, daha sonra gerekli çevresel tedbirler alınmak ve lüzumlu gümrük işlemlerini tamamlatmak şartıyla sözkonusu atık maddenin BOTAŞ Genel Müdürlüğü tarafından elden çıkarılmasının uygun bulunduğu, bu gelişmeler üzerinde Kuruluşun adı geçen maddeyi satın alabilecek firmaları bulma arayışına girdiği, bu kapsamda ABAK isimli ikinci bir firmanın daha adı geçen atık maddeyi ton başına 200 ile 500 TL arasında bir fiyatla satınalmaya talip olduğu, aynı dönemde BAYSA A.Ş. isimli firmanın da 07 Mart 1995 tarihli müracaatıyla anılan artık malzemeyi ton başına 10 ABD Doları bir fiyatla satın almaya talip olduğu,

BAYSA A.Ş. firmasınca teklif edilen 10 Dolar/Ton fiyatın adı geçen tarihlerde sözkonusu atık maddeye verilen en yüksek fiyat ve BOTAŞ için en uygun teklif olduğu hususları gözönüne alınarak 09.03.1995 tarihinde BAYSA A.Ş. firmasıyla Sludge (Petrol Çamuru) satış sözleşmesi imzalandığı, yapılan sözleşmede her türlü gümrük işlemleri, vergiler ve gerekebilecek her türlü yasal yükümlülüklerin anılan firmaca yerine getirileceğinin hükme bağlandığı, yapılan bu işlemin akabinde, daha önce çok düşük fiyat teklifleri veren GÜNEY MAKİNA SANAYİ ve ABAK isimli firmaların anılan atık madde için daha yüksek fiyatlar verebileceklerini BOTAŞ’a yazılı olarak bildirdikleri, bu gelişmeler üzerine BOTAŞ Genel Müdürlüğünün hem sözkonusu atık maddeden daha fazla gelir elde etmek hem de sağlıklı bir rekabet ortamı oluşturmak gayesiyle, BAYSA A.Ş. firmasıyla daha önceden yapılmış Sludge satış sözleşmesini iptal ettiği, bu işlemlerin ardından Genel Müdürlüğün 29.03.1995 tarih ve 387 sayılı OLUR’u ile kurum üst düzey yetkililerinden oluşan 7 kişilik bir açık artırma ihale komisyonu oluşturulduğu, kurulan bu komisyonun sözkonusu atık maddeyi o tarihe kadar almaya talip olan her üç firmayı da 29.3.1995 tarihli yazısıyla yapılacak açık artırma ihalesine davet ettiği, 04.04.1995 tarihinde BOTAŞ Genel Müdürlüğünde yapılan açık arttırma ihalesi sonucunda BAYSA A.Ş. firmasının sözkonusu atık petrol çamurunu ton başına 10 ABD Doları fiyatla almaya hak kazandığı, iki tur halinde devam eden açık artırma ihalesinde GÜNEY MAKİNA SANAYİ LTD. firması ton başına 8 ABD Doları, ABAK firması ise ton başına 7 ABD Doları fiyatları teklif ettikleri, daha önceden yüksek fiyat vereceklerini beyan eden her iki firmanın da ihale komisyonuna adı geçen atık maddenin bulunduğu tankın içindeki suyun tahliyesi hususu ile BOTAŞ tarafından talep edilen teknik emniyet konularının ağırlığından bahisle daha yüksek fiyatlar veremeyeceklerini beyan ettikleri,

İlgi yazıda bahsi geçen diğer Mehmet ÖZBAY ya da Abdullah ÇATLI isminde bir şahsın adı geçen ihale ile herhangi bir ilgisi bulunmadığı, ayrıca gerek ihale öncesi gerekse de ihale safhasında adı geçen şahsın BOTAŞ Genel Müdürlüğü ile herhangi bir münasebeti veya teması da olmadığı, Susurluk’ta meydana gelen trafik kazası sonrasında adı geçen şahsın BOTAŞ’tan ihale aldığı yolunda bazı haberlerin birtakım basın organlarında yer alması üzerine Genel Müdürlüğümüzce adı geçen konuda ciddi tetkikler yapıldığı, bu incelemeler sonucunda Mehmet ÖZBAY isimli şahsın; BOTAŞ’da yapılan ihaleden 5-6 ay sonra sözkonusu BAYSA A.Ş. Firmasına Yönetim Kurulu üyesi olarak katıldığının öğrenildiği, ancak adı geçen Mehmet ÖZBAY’ın BAYSA A.Ş. firması Yönetim Kurulu üyesi olduktan sonra dahi BOTAŞ ile herhangi bir temasına veya ilişkisine rastlanmadığı,

Yukarıda geniş olarak tarif edilen petrol çamuru (Sludge) tahliye işlemlerinin BAYSA A.Ş. firmasınca halen yürütülmekte olup, işin son kısımlarına gelindiği, ihale kapsamında günümüze kadar BAYSA firmasınca yaklaşık olarak 11.000 Ton Sludge tahliyesi gerçekleştirildiği, bu sonuca göre işin toplam mali hacminin de yaklaşık olarak 110.000 (yüzonbin) ABD Doları olduğunun bildirildiği incelenmiştir.(Ek:71)

18- Komisyon Başkanlığının 6.1.1997 tarih ve 103 sayılı yazısıyla;

960 303 044 453-7, 950 901 023 601-9, 950 117 009 033-6 simkart nolu telefonların kimin adına kayıtlı olduğu, bu telefonlarla 1.1.1996 tarihinden itibaren yapılan görüşmelere ait komputür listesi ile İstanbul Emniyet Amirliğine ait 2144033 nolu telefonu 25.8.1996 günü saat 12-16 arasında hangi telefonların aradığı hususunda bilgi talep edildiği,

Türk Telekom Firmasının 14.1.1997 tarih ve 2101/84 sayılı yazısıyla;

Anayasanın 22. maddesi, 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun 20. maddesi, Meclis İçtüzüğünün 105. maddesi 3-5 fıkraları hükümleri gereğince bir sakınca bulun-madığından simkart numaralarının sırasıyla Hatay İli Payas İlçesinde ikamet eden Ali AKTEKİN adına, Ankara’nın Topraklık’ta ikamet eden Osman TOSUN adına, İstanbul Üsküdar’da ikamet eden Hüseyin KOCADAĞ adına kayıtlı bulunduğu,

2144033 numaralı telefona ait görüşmelerin ve cep telefonlarının hangi telefonlarla arandığına ilişkin hususun teknik imkansızlıklar nedeniyle mümkün olamadığının bildirildiği incelenmiştir.(Ek:37)

19- Komisyon Başkanlığının İçişleri Bakanlığına gönderdiği 29.11.1996 tarih ve 4 sayılı yazısıyla,

Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından Mafya-Yasadışı örgütler ile Devlet ilişkileri ve bağlantıları, ayrıca Susurluk’ta meydana gelen kaza olayı ve arkasındaki ilişkiler konusunda rapor hazırlanmışsa da bunların ve varsa belgelerinin incelenmek üzere Komisyona gönderilmesinin talep edildiği,

Jandarma Genel Komutanlığının 6.12.1996 tarih ve 217053 sayılı yazısıyla,

Balıkesir-Susurluk İlçesi Bursa karayolunun 13 ncü Km.de, 03 Kasım 1996 günü saat 17.00 sıralarında, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin KOCADAĞ’ın kullandığı 06 AC 600 plakalı mercedes otomobilin bir kamyona arkadan çarpması sonucu meydana gelen kazada; Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin KOCADAĞ, Abdullah ÇATLI, Gonca US öldüğü, DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip BUCAK yaralandığı, kaza yapan otomobilde; (2) adet MP-5 Mk. tabanca, (5) adet tabanca, (2) adet susturucu, (281) adet muhtelif tabanca fişeği, (3) adet sahte kimlik belgesi, çok az miktarda kahverenkli toz madde ve naylon poşet parçasında toz bulaşığı madde bulunduğu, olaya başlangıçta Susurluk Cumhuriyet Başsavcılığınca el konulmuş olup, dosya bilahare İstanbul DGM. Başsavcılığına devredildiği, İstanbul DGM Başsavcılığınca araçta bulunan silah ve iki maddenin J.Gn.K.lığı Kriminal laboratuvarında incelenmesi istendiği, elde edilen sonuçlar ilgili Savcılığa gönderildiği,

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca Mehmet ÖZBAY adına düzenlenmiş silah taşıma belgesinin incelenmesi J.Gn.K.lığı Kriminal Laboratuvarından talep edildiği, elde edilecek sonuçların ilgili Savcılığa gönderileceği,Yukarıda belirtilen hususlardan başka J.Gn.K.lığında bilgi bulunmadığının bildirildiği,Emniyet Genel Müdürlüğünün 9.12.1996 tarih ve 2694-96 sayılı yazısıyla;

Emniyet Genel Müdürlüğünce 6.11.1996 tarih ve 96/272 sayılı talimat yazısıyla Susurluk İlçesinde meydana gelen kaza olayında, Emniyet Müdürü Hüseyin KOCADAĞ’ın olayın tümü üzerinde değerlendirilerek, gereken inceleme, araştırma ve soruşturmanın yapılmasının istenildiğinin bildirildiği incelenmiştir.(Ek:72)

20- Komisyon Başkanlığının 10.1.1997 tarih ve 112 sayılı yazısında,

Emniyet Genel Müdürlüğünden Susurluk Kazasında bulunan ruhsatsız silahlarla ilgili menşei tespitinin yapılıp yapılmadığının, yapıldı ise sonucunun, ayrıca bu silahlardan hariç İsrail’den hangi cins silahların hibe olarak alındığının bildirilmesinin istenildiği,

Emniyet Genel Müdürlüğünün 26.1.1997 tarih ve 026292 sayılı yazısı ve eklerinde,

Susurluk İlçesinde kaza yapan araçta ele geçen tüm silahlar ile ilgili bilgiler ve İsrail’den hibe olarak alınan silahlara ait ilgili Daire tarafından hazırlanan dökümanların liste halinde gönderildiği,

Bunlardan A 92571 U seri numaralı 22 kalibre İtalyan yapımı Baretta Marka tabancanın Ocak 1994 tarihinde yapılan bir anlaşmayla bir İsrail Şirketi tarafından Türk Polis Teşkilatına satıldığının İsrail İnterpolünce bildirildiği, ancak, Emniyet Genel Müdürlüğü silah kuvve kayıtlarında mevcut olmadığı,

Irak yapımı, Tarıq marka 9 mm çaplı 930647 seri numaralı tabancanın seri fabrikasyon numarası silinip tek tek bu seri numarası vurulmuş olduğu için üretici fabrikadan satım yeri hakkında cevap almanın mümkün görülmediği.,

MP-5 marka 9 mm çaplı 21995 ve C 48952 seri numaralı yarı makinalı tabancaların ise menşeilerinin tespitine ilişkin olarak konu, 14.2.1997 tarih ve 038646 sayılı yazı ile aynen bildirildiği,

Buna göre; MP-5 marka silahların İngiltere’de üretildiği, bunlardan C 49952 seri numaralı silahın 1985 yılında Kuveyt’e satıldığı, MP-5 marka 21995 seri nolu silahın ise 1980 yılında Yugoslavya’ya satıldığının, İngiliz İnterpolünden alınan yazılardan anlaşıldığı, bu bilgilerin ilgili ülkeler nezdinde de alınarak detaylı bilgilerle takviye edileceğinin bildirildiği,

İsrail’den bugüne kadar 8.12.1993 tarih ve 31862 sayılı yazıda belirtilen; 10 Adet Ruger kısa tüfek 0.22 LR, 10 Adet Baretta tabanca cal:22, 8 Adet Remington Model 870 Av tüfeği,5000 Adet“oo” Buchshot kovan, 5000 Adet Lock-Buster av tüfeği kovanı, 100 Adet UZİ Yarı Mak.tab.7 (şarjörü),100 Adet 9 mm tabanca, 4 Adet Magnum 300 Mac Millan tüfeği,10000 Adet Magnum 300 fişeği, 5000 Adet Cal. 50 fişeği alındığı, bunlarla ilgili olarak 19.2.1996 tarih ve 4016 sayılı yazıda açıklandığı üzere son kullanıcı belgesindeki 10 ayrı kalem malzemeden bir kısmının gönderildiği ve kullanıcı olan Özel Harekat Daire Başkanlığına orijinal ambalajlı olarak teslim edildiği, kurulan muayene ve kabul komisyonunca kabulünün yapıldığı ve ayniyatının kesilerek 15.11.1994 tarihinde kuvve kayıtlarının alındığı,

23.12.1993-15.6.1994 tarihleri arasında da,

100 Adet 5,56 mm Galli Tüfek, 20 Adet 7,62 mm Galli Tüfek, 100 Adet 9 mm Jeriko 028 Otomatik Tabanca, 60 Adet 9 mm Jeriko 94/15 Otomatik Tabanca, 100 Adet 9 mm Mini Uzi Otomatik Tabanca, 90 Adet 9 mm Mikro Uzi Otomatik Tabanca, 40 Adet 9 mm Uzi Seyyar Dipçikli Tabanca, 50 Adet 9 mm Uzi Sabit Dipçikli Tabancanın İsrail Hospro Firması tarafından hibe ve bedelsiz olarak Emniyet Teşkilatına gönderildiği, tamamının Özel Harekat Daire Başkanlığının taleplerine dayalı olarak tesellüm belgesi ile bu daireye zimmetle teslim edildiğinin bildirildiği incelenmiştir.(Ek:73)

21- Komisyon Başkanlığının 29.11.1996 tarih ve 3 sayılı yazısında;

Adalet Bakanlığından, Susurluk Cumhuriyet Savcılığındaki tahkikat dosyası ile dava açılmış ise dava dosyasının, Ömer Lütfi TOPAL Cinayeti ile ilgili dosyanın, Söylemezler Çetesi ile ilgili dosyanın, 1978 yılındaki Bahçelievler Katliamı dosyasının, Abdi İPEKÇİ’nin öldürülmesi ile ilgili dava dosyalarının ilgili Cumhuriyet Savcılıkları ve Mahkemelerden,

Ayrıca Susurluk’ta meydana gelen kaza üzerine, İstanbul DGM ve Cumhuriyet Savcılığındaki soruşturma dosyasının, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığındaki tahkikat dosyalarının Komisyona gönderilmesinin talep edildiği,

Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 13.12.1996 tarih ve 031114 sayılı yazısı ekinde gönderilen dosyalarda;

Susurluk Cumhuriyet Savcılığının 12.11.1996 tarih ve Hz:1996/949 E:1996/407 İddianame: 1996/145 sayılı iddianamesinde;

Hüseyin KOCADAĞ, Abdullah ÇATLI (Mehmet ÖZBAY) ve Gonca US isimli kişilerin ölü, Sedat Edip BUCAK’ın yaralı, Hasan GÖKÇE isimli şahsın sanık olduğu, suçun 3.11.1996 tarihinde işlendiği,

Olay tarihinde sürücü Hüseyin KOCADAĞ yönetimindeki Sedat BUCAK’a ait 06 AC 600 plakalı Mercedes marka otomobil ile İzmir İlinden, İstanbul İline doğru seyir halinde iken; İlçenin uçakyolu mevkii 53. Km.ye geldiğinde sol taraftaki benzinlikten çıkış yaparak Bursa istikametine (aynı istikamete) gitmek isteyen Hasan GÖKÇE yönetimindeki 20 RC 721 plakalı ford kamyona sağ arka yan taraftan çarparak ölümlü ve yaralamalı trafik kazası meydana geldiği,

Kaza neticesinde 06 AC 600 plakalı Mercedes otomobilin sürücüsü Hüseyin KOCADAĞ, aynı araçta bulunan Abdullah ÇATLI ve Gonca US isimli şahıslar öldüğü, otomobilin sağ ön koltuğunda bulunan Milletvekili Sedat BUCAK hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığı,

Sanığın yargılanmasının yapılarak eylemine uyan; TCK.nun 455/2, son, 40,2918 sayılı yasanın 119. maddeleri gereğince cezalandırılmasına karar verilmesi kamu adına talep ve iddia olunduğu,

Şahıslarda ve araçta elde edilen silah ve kimliklere ilişkin olarak evrakın tefrik edileceği ve fezleke ile yetkili Cumhuriyet Başsavcılıklarına gönderileceğinin kararlaştırıldığı,

Susurluk Cumhuriyet Savcılığının Hz. 1996/961,963,964 Fezleke: 1996/ sayılı İstanbul DGM Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen fezlekede;

3.11.1996 tarihinde sorumluluk bölgesi içinde meydana gelen trafik kazası ile ilgili olarak, olay yerine giden jandarma yetkililerine, kazaya karışan Mercedes otomobilde iki adet MP-5 otomatik tabanca, beş adet çeşitli marka veçapta tabanca ile bunlara ait iki adet susturucu, toplam onüç adet jarşör ve mermilerin ele geçirildiğini, olay yerinde keşif yapıldığı, bilirkişi raporu ve olay yeri krokisi ile kaza yapan araçların durumlarının fotoğrafla tespit edildiği, ölenlerin üzerlerinde yapılan incelemede, ölen Hüseyin KOCADAĞ üzerinde Emniyet Genel Müdürlüğüne ait polis kimliği, banka kartları, sigorta kartı ile gazete kağıdına sarılı olarak 0,33 cm. kahverengi renkli niteliği belirsiz toz madde, 19.050 bin lira para, nüfus cüzdanı ve sürücü belgesi, ölen Abdullah ÇATLI’nın (Mehmet ÖZBAY) üzerinde, Mehmet ÖZBAY adına düzenlenmiş sürücü belgesi, silah taşıma ruhsatı, silah taşıma izin belgesi, kartvizit, Baysa Ticaret adına düzenlenmiş fatura bilgi kartı, Viza kartı, Yapı Kredi Kartı, Barclay Kart, bir adet telefon kartı, İstanbul Ticaret Odası üyelik kartı, bir adet üzerinde beyaz toz taneciği bulunan naylon poşet, 44 milyon 500 bin lira, 29 adet 100’lük ABD doları, yüzelli dolar, 305 Alman Markı, ölen Gonca US’un üzerinde, sürücü belgesi, çeşitli fotoğraflar, gözlük çerçevesi, sol ayağında 24 cm. uzunlukta altın zincir çıktığı,

Basın yayın organlarının yayınları ile otomobilde ele geçen silahlar, mermiler ve eşyalar ile ölen şahıslar üzerindeki eşya ve belgelerin değerlendirilmesinde, ayrıca Mehmet ÖZBAY kimlikli şahsın gerçekte Abdullah ÇATLI isimli şahıs olduğu ve 18 yıldır arandığından,

Şahısların birarada bulunması, çeşitli silahlar ve sahte belgelerin mevcudiyeti ile TCK.nun 313. maddesine muhalefet suçunu oluşturacağı, bu suçun da Devlet Güvenlik Mahkemesi yetkisi ve görevi içinde olduğunun anlaşılması nedeniyle fezleke düzenlenerek, hazırlık evrakı ve diğer malzemelerin İstanbul DGM. Başsavcılığına gönderildiği,

Trafik kazası ile ilgili olarak Hz/1996/949 sayılı soruşturmanın devam etmekte olduğu, hususlarının fezlekede yer aldığı incelenmiştir. (Ek:74)

22- Susurluk Cumhuriyet Başsavcılığının 7.11.1996 tarih ve Hz: 1996/962 , E: 1996/20 sayılı yetkisizlik kararında;

3.11.1996 tarihinde meydana gelen kaza olayında Abdullah ÇATLI olarak yakınlarınca da teşhis edilen şahsın üzerinde Mehmet ÖZBAY adına düzenlenmiş sürücü belgesi, çeşitli bankalara ait kredi kartları, Ticaret Odası üye kartı, silah taşıma ruhsatı ve silah taşıma izin belgesi çıktığı, silah taşıma izin belgesinin Emniyet Genel Müdürlüğünce düzenlendiğinin anlaşılması üzerine, suç yeri itibariyle Savcılığın yetkisizliğine ve gereği için yetkili ve görevli Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verildiği,

Susurluk Cumhuriyet Savcılığının 7.11.1996 tarih ve Hz: 1996/949 sayılı Tefrik Kararında;

3.11.1996 tarihinde meydana gelen trafik kazasında;

Trafik kazası olayı, diğer olaylar da aynı olmakla, 1996/949 sayısı üzerinden yürütülmesine, Abdullah ÇATLI üzerinde çıkan ehliyetname, silah taşıma ruhsatı ve banka kayıtlarının düzenlenme yerleri İstanbul İli olmakla, diğer evraklardan ayrılarak, tefrik edilerek hazırlığın Hz: 1996/961 sayısı üzerinden yürütülmesine,

Abdullah ÇATLI üzerinden çıkan silah taşıma izin belgesinin düzenleniş itibarı ile farklı olması nedeniyle tefrik edilerek Hz: 1996/962 sayılı üzerinden yürütülmesine,

Araçta bulunan çeşitli evsaftaki silah, mermi ve jarşörler hakkındaki soruşturmanın sağlıklı yürütülmesi için tefrik edilerek Hz. 1996/963 no. üzerinden yürütülmesine,

Ölen Abdullah ÇATLI (Mehmet ÖZBAY) üzerinde çıkan küçük naylon poşetteki beyaz toz bulaşığı ve ölen Hüseyin KOCADAĞ’ın cüzdanı içinden çıkan 0,33 cm. kahverengi toz hakkındaki evrakın tefrik edilerek Hz: 1996/964 no. üzerinden yürütülmesine, karar verildiği incelenmiştir.(Ek:75)

23-Komisyon Başkanlığının 29.11.1996 tarih ve 3 sayılı yazısında;

Adalet Bakanlığından, susurluk Cumhuriyet Savcılığındaki tahkikat dosyası ile dava açılmış ise dava dosyasının, Ömer Lütfü Topal cinayeti ile ilgili dosyanın, Söylemezler Çetesi ile ilgili dosyanın, 1978 yılındaki Bahçelievler Katliamı dosyasının, Abdi İpekçinin öldürülmesi ile ilgili dava dosyalarının ilgili Cumhuriyet Savcılıkları ve Mahkemelerden,

Ayrıca Susurlukta meydana gelen kaza üzerine, İstanbul DGM ve Cumhuhuriyet Savcılığındaki soruşturma dosyasının, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığındaki tahkikat dosyalarının komisyona gönderilmesinin talep edildiği,

Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 13.12.1996 tarih ve 031114 sayılı yazısı eki dosyalardan Mehmet Özbay’a ait 1996/1136 sayılı Silah Taşıma dosyasında;Mehmet Çakır vekili Nihat Yanık’ın 28.3.1995 tarihli dilekçe ile 9 mm. Baretta marka L 53461 Z seri nolu silahın Mehmet Özbay’a hibe etmek için dilekçe ile İstanbul Valiliğine müracaat edildiği,

Mehmet Özbay’ın 28.03.1995 tarihli dilekçesi ile Mehmet Çakır’a ait silah hibe yoluyla almak istediğini, bir dilekçe ile İstaanbul Valiliğine müracaat ettiği,

Emniyet Genel Müdürlüğünün 14.11.1991 tarih ve 62159/69 sayılı makam onayında;Emniyet Genel Müdürü’nün teklifinde, Mehmet Çakır’ın talebi üzerine yaptırılan tahkikatta, hayatının harici ve ciddi tehlikeye maruz kaldığına dair herhangibir belge ve bilginin mevcut olmadığını, silah satın aldırılarak taşıma ruhsatı verilip verilmeyeceği hususunun Bakanlık makamının taktirine bırakıldığı, taşıma ruhsatı verilip verilmeyeceği makamının tensiplerine arz edildiği, İçişleri Bakanlığı tarafından da taşınan ruhsata verilmesi için onay verildiği, Ankara Valiliğinin 5.11.1991 tarih ve 285525 sayılı yazısı ile tabancan ve mermi alabilmesi için düzenleme yapıldığı, Ankara Valiliğinin 4.2.1994 tarih ve 147762 sayılı onayı ile, 31.12.1995 tarihine kadar Taşıma ruhsatı verilmesinin Valilikçe onaylandığı,

İstanbul Valiliğinin 14.6.1994 tarih ve 11782 sayılı yazısı ile Mehmet Özbaya isimli şahsın can güvenliğinden bahisle MKE’den silah satın aldırılarak tabancanın ruhsatı verilmesini talep ettiğinden bahisle taşıma ruhsatı verilip verilmemesi hususunun sorulduğu, Emniyet Genel Müdürlüğünün teklifinde İstanbul İl’inden 1961 doğumlu Mehmet Özbay isimli şahısların hayatları harici ve ciddi tehlikeye maruz kaldığından bahisle silah taşıma izni verilmesinin istenmesi üzerine yaptırılan tahkikatta hayatlarının tehlikede olduğuna dair herhangibir belge ve bilgi bulunmadığını, yönetmeliğin 7/a maddesine göre silah taşıma izni verilip verilmeyeceği hususunu onaya arz ettiği 4.7.1994 tarihli Bakan Onayı ile taşıma ruhsatı verilmesinin uygun görüldüğü,

İstanbul Valiliğinin 25.3.1996 tarih ve 11782 sayılı Valilik onayı ile de 4.7.1999 tarihine kadar taşıma ruhsatının verilmesi için onay verildiği incelenmiştir. (Ek:76)

24-Komisyon Başkanlığının 29.11.1996 tarih ve 3 sayılı yazısında;

Adalet Bakanlığından, susurluk Cumhuriyet Savcılığındaki tahkikat dosyası ile dava açılmış ise dava dosyasının, Ömer Lütfü Topal cinayeti ile ilgili dosyanın, Söylemezler Çetesi ile ilgili dosyanın, 1978 yılındaki Bahçelievler Katliamı dosyasının, Abdi İpekçinin öldürülmesi ile ilgili dava dosyalarının ilgili Cumhuriyet Savcılıkları ve Mahkemelerden,ayrıca Susurlukta meydana gelen kaza üzerine, İstanbul DGM ve Cumhuhuriyet Savcılığındaki soruşturma dosyasının, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığındaki tahkikat dosyalarının komisyona gönderilmesinin talep edildiği,

Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 13.12.1996 tarih ve 031114 sayılı yazısı eki “ideolojik amaçla 7 kişiyi öldürmek” suçu ile ilgili dosyada;

Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.12.1996 tarih ve E: 1990/44 K: 1995/278 Savcılık:1986/6517 sayılı gerekçeli kararında;

İddia, savunma, Ankara 4. Kolordu Komutanlığı Nezdinde Kurulan Sıkıyönetim I Numaralı Askeri Mahkemesinin 1984/55 Esas numaralı dava dosyası içeriği, yeminli tanık ve katılanların anlatımları ile dosyadaki diğer tüm kanıtların objektif ve kül halinde değerlendirilmesinden Bahçelievler 15. Sokak No:56/2’deki evde oturan maktüller Serdar Alten, Hürcan Gürses, Efraim Ezgin, Osman Nuri Uzunlar, Latif Can, Salih Gevenci, Faruk Ersan’ın olay günü evlerine baskın yapılarak ellerinin arkadan bağlandığı ve eter koklatılmak suretiyle bayıltıkları maktüllerden Salih Gevenci ile Faruk Ersan’ın bir abrabaya konularak Eskişehir Yoluna götürülüp orada başlaarına kurşun sıkılmak suretiyle öldürüldükleri, daha sonra evde kalan maktüllerden Osman Nuri Uzunlar’ın boğularaka, Hürcan Gürses, Efraim Ezgin, Latif Can ve Serdar alten’inde baş ve göğüs kısımlarına tabanca ile ateş edilerek maktüller Hürcan Gürses, Latif Can ve Efraim Ezgin’in evlerinde öldürüldükleri, Serdar Alten’in ise ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılmasını müteakip 17.10.1978 tarihinde hastanede ölmesi suretiyle 7 kişinin katledilmiş oldukları Semiha Üstündağ adındaki tanığın yolda tesadüfen gördüğü iki genç arasındaki konuşmalarında birinin diğerine “tamam mı” diye soru sorması üzerine ötekinin “5-6-2 tamam reis” şeklinde cevap vermesi ve bu gördüklerini bir aile toplantısında polis memuru Recep Okay’a anlatması, katliam olayının gerçekleştiği ev numarasının 56/2 olması nedeniyle Recep Okay’ın öldürülme hadisesi ile ilgili o gençlerin aralarındaki konuşmaları irtibatlandırarak durumu mesai arkadaşı Selami Ünal’a bildirdiği, Selami Ünal’ında Recep Okay’dan aldığı bilgileri Ankara Emniyeti 2.Şubesinde katliam olayını soruşturmakla görevli komiser dürüst Oktay’a anlatmasını müteakip Semiha Üstündağ’a fotoğraflar göstermek suretiyle o konuşan şahıslardan birinin Duran demirkıran olduğunu saptaması, Duram Demirkıran’ın ise bahçelievler bölgesinde ülkücü görüşün ileri gelenlerinden olması nedeniyle gözaltına alınarak yapılan sorgulamasında olayda adres tesbiti ve gözcülük yaptığını, yakında Ömer Özcan’ın olduğunu söyledikden sonra soruşturma derinleştirilmiş sanıklar Haluk Kırcı, Ahmet Ercüment Gedikli, Ömer Özcan, Duran Demirkıran, ibrahim Çiftçi, Ömer Yavuz Hacıömeroğlu, Abidin Şahiner, Mehmet Kundakcı ve Kadir Temir haklarında Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığının 30.7.1979 gün 1979/597 Esas, 1979/1061 iddianame sayılı iddianemesi ile kamu davası açılmıştır.

Adı geçen mahkemece yapılan yargılama sonucunda 19 Aralık 1985 gün 1984/55 Esas ve 1985/311 karar numaralı ilamla “ İbrahim Çiftçi, Ömer Yavuz Hacıömeroğlu, Abidin Şahiner, Mehmet Kundakçı ve Kadir Temir’in beraatlerine, sanıklar Duran Demirkıran ile Ömer Özcan’ın TCY,’sının 149/2, 65/3 ve 59. maddeleri gereğince 12’şer yıl 6’şar ay ağır hapis cezası ile sanık Ahmet ercüment Gedikli’nin ömür boyu ağır para cezası ile ve sanık Haluk Kırcı’nın ise idam cezası ile cezalandırılmalarına karar verilmiş ve karar temyiz edildikten sonra Yargıtay’dan geçip Sıkıyönetim Mahkemesince yeni baştanhüküm kurularak enson Ankara 1 Numaralı Askeri Mahkemesinin 17.06.1988 gün 1987/44 Esas 1988/101 karar numaralı ilamı ile kesinleşmiştir.

Sanıklar Mahmut Korkmaz, Bünyamin Adanalı, Abdullah Çatlı, Ünal Osmanağaoğlu, Kadri Kürşat Poyrak ve Mahmut Korkmaz haklarında gıyabi tutuklu olmaları nedeniyle dosyanın tefrik edildiği daha sonra bu sanıklar hakkında kamu davası açılarak sanıklar Abdullah Çatlı, Ünal Osmanağaoğlu Bünyamin Adanalı, Kadri Kürşat Poyrat ve Mahmut Korkmaz ile ilgili davanın mahkememizin 1990/44 esas numaralı dosyasında görüldüğü,

Bir kısım tanıklar ve mahkum olan sanıkların olaya Bünyamin Adanalı’nında katıldığı yolunda hazırlıkda anlatımda bulunmalarına rağmen mahkememizde dinlenilen bu sanıklar ve tanıklar Bünyamin Adanalı’nın olaya katıldığını görmediklerini ve duymadıklarını hazırlıkda yapılan sorgulama sırasında baskı ve işkence altında kaldıklarını ve yazılan tutanakların kendilerine okutulmadan imzalatılmış olduğunu beyan etmişlerdir,

Sanıklar Abdullah Çatlı, Ünal Osman Ağaoğlu, Kadri Kürşat Poyraz ve Mahmut Korkmaz gıyaben tutuklanmalarına rağmen bugüne kadar yakalanamadıkları için bunlar hakkındaki yargılama ile ilgili işlemler tefrik edilmek suretiyle başka bir dosyada esas açılıp oraya kaydı yapıldıktan sonra o dosyada yürütülmesine karar verilmiştir.

Yukarıda anlatıldığı üzere, sanık Bünyamin Adanalı üzerine atılan suçu işlemediğini olay yerine uğramadığını, olay tarihinde Erzurum’da olduğunu savunmuş ve bu savunmaları mahkememizce dinlenen tanıklar Mesut Nabi Adanalı ve Hasan Fehmi Adanalı tarafından doğrulandığı gibi olayda yargılanıp cezalandırılan ve cezasını çektikden sonra çıkan Duran Demirkıran’da sanık Bünyamin Adanalı’nın olaya katılmadığını, Bünyamin Adanalı’yı birkez gördüğünü ve kendisininde olaya katılmamasına rağmen baskı ve işkence sonucunda hazırlıkda suçu üzerine aldığını söylemiştir.

Sanık hakkında cezalandırılma yoluna gidilebilmek için kesin, inanadırıcı ve yeterli kanıtın elde edilmiş olması gerekmektedir.

Olayda sanık Bünyamin Adanalı hakkında üzerine atılan suçtan hükümlülüğünü gerektirir derecede yeterli, inandırıcı ve kesin kanıt elde edilemediği gibi mahkememizce şüpheye varılmış ve şüphe sanık lehine uygulanır genel kuralıda gözönüne alınmak suretiyle sanık Bünyamin Adanalı’nın 7 kişiyi katletmek suçundan beraatine karar verilmesi yoluna gidilmiştir.

Mahkeme üyesi Kerim Talu ise sanık Bünyamin Adanalı’nın cezalandırılması yolunda dosyada yeterli kanıt bulunduğunu ileri sürerek çoğunluk görüşüne karşı çıkmış ve karşı oy kullanmıştır.Gerekçesi yukarıda anlatıldığı üzere:

H ü k ü m:

1- Suçu işlediğine dair dosyada hükümlülüğünü gerektirir derecede yeterli, inandırıcı ve kesin kanıt elde edilemediğinden şüphe sanık lehine uygulanır genel kuralıda gözönüne alınarak sanık Bünyamin Adanalının ideolojik amaçla 7 kişiyi öldürmek suçundan Beraatine, Üye Kerim Talu’nun bu sanığın mahkumiyeti gerekir yolundaki karşı oyuyla

2- Sanıklar abdullah Çatlı Ünal Osman Ağaoğlu, Kadri Kürşat Poyraz ve Mahmut Korkmaz’ın yargılanmaları ile ilgili evrakların bu dosyadan ayrılarak başka bir dosyaya konulup yeni verilecek esas üzerinden adı geçen sanıklar hakkındaki yargılamaya devam etmesine,

3- Sanıklar Abdullah Çatlı, Ünal Osman Ağaoğlu, Kadri Kürşat Poyraaz ve Mahmut Korkmaz’ın gıyabi tutukluluk durumlarının devamına,

4- Sanık Bünyamin Adanalı’nın Serbest bırakılmasına, başka bir suçtan tutuklu veya hükümlü değil ise derhal salıverilmesi için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasına,

Katılanlar ve katılanlar vekilleri ile sanıklar Abdullah Çatlı, Ünal Osman Ağaoğlu, Kadri Kürşat Poyraz ve Mahmut Korkmaz’ın yokluklarında sanık Bünyamin Adanalı ile bu sanık vekili Av, Yalçın Kasaroğlunun yüzlerine karşı isteme aykırı ve yargıtay yolu açık olmak üzere 26.12.1995 günü açık ve oyçokluğuyla verilen karar yöntemine uygun bir şekilde okundu ve anlatıldı “şeklinde karar verildiği incelenmiştir.(Ek:77)

25- Komisyon Başkanlığının 29.11.1996 tarih ve 3 sayılı yazısında;

Adalet Bakanlığından, susurluk Cumhuriyet Savcılığındaki tahkikat dosyası ile dava açılmış ise dava dosyasının, Ömer Lütfü Topal cinayeti ile ilgili dosyanın, Söylemezler Çetesi ile ilgili dosyanın, 1978 yılındaki Bahçelievler Katliamı dosyasının, Abdi İpekçinin öldürülmesi ile ilgili dava dosyalarının ilgili Cumhuriyet Savcılıkları ve Mahkemelerden,

Ayrıca Susurlukta meydana gelen kaza üzerine, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi ve Cumhuriyet Savcılığındaki soruşturma dosyasının, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığındaki tahkikat dosyalarının komisyona gönderilmesinin talep edildiği,

Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 13.12.1996 tarih ve 031114 sayılı yazısı eki dosyada;

Mehmet Özbay ile ilgili sürücü belgesi ve ilişkin işlemlerde; İlkokul diplomasının 21.5.1973 tarih ve 829 no’lu olduğu iyi derece ile Meydan Köyü İlkokulundan mezun olduğunu gösterdiği, 18.05.1990 tarihinde Motorlu Taşıt sürücü kursuna müracaat ederek kayıt defterinin 979 numaraasına kaydedildiği, 18.12.1990 tarihinde Trafik Tescil Şube Müdürlüğüne müracaat ederek ve Motorlu Taşıt Sürücü sertifikasını ibraz ederek sürücü belgesi talep edildiği, 18.12.1990 tarihinde 63241 sayılı belge düzenlenerek, ilgisine verildiği incelenmiştir.(Ek:78)

26- Komisyon Başkanlığının 10.01.1997 tarih ve 121 sayılı yazısıyla;

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 14.1.1997 tarih ve Muh: 1997/43 sayılı yazısı ve eki belgelerde,

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 20.4.1992 tarih ve Hzr.1992/8718 E:1992/5177 İd: 1992/2596 sayılı iddianamesi ile 26.2.1992 tarihinde Atatürk Hava Limanından yurt dışına çıkarken görevliler tarafından yapılan kontrollarda Şahin Ekli isimli şahsın Belçika makamlarınca düzenlenmiş pasaportun tamamen sahte olduğunun ekspertiz raporunda da belirtildiği gibi iğfal kaabiliyetini haiz olduğu, sanığın üzerine atılan suçu işlediği sanık itirafı ve tüm evrak kapsamından anlaşıldığı gerekçesiyle Bakırköy Asliye Ceza Mahkemesine dava açıldığı,davanın 26.12.1996 tarihi itibarıyla 1992-405 sayılı davanın devam ettiği incelenmiştir.(Ek:79)

27- Komisyon Başkanlığının 3.2.1997 tarih ve 202 sayılı yazısıyla;

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına 6.1.1997 tarih ve 103 sayılı Komisyon Başkanlığı yazısı ile Türk Telekom Genel Müdürlüğünden istenen bilgilerin verilmediğinden bahisle kanuna aykırı davranışa giren ve bu suretle komisyonun görev yapmasını engellemekten bahisle gereken cezai kovuşturmanın açılmasının talep edildiği,

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 25.2.1997 tarih ve Hz: 1997/10691 sayılı kararı ile Genel Müdürlük sorumluları hakkında mahkemeye sevklerine yeter delil bulunamadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiği incelenmiştir.(Ek:37)

28- Komisyon Başkanlığının 10.1.1997 tarih ve 116 sayılı yazısıyla;

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından Haluk KIRCI isimli şahsın İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğünden gözaltında iken kaçma olayı ile ilgili olarak yapılan tahkikat ve yargılamalara ilişkin belgelerin talep edildiği,İstanbul Cumhuriyet Savcılığının 8.4.1996 tarih ve Hz: 1996/11011 Büro: 1996/171 sayılı ek takipsizlik kararında;

“Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının 1995/1054 sayılı ilamı ile aranan ankara 1 No’lu Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesinin 1986/68 Esas, 1987/19 sayılı kararı ile 7 kez idam cezasına hükümlü Şükrü oğlu, 1958 doğumlu Haluk KIRCI isimli şahsın emniyetçe yakalandığı, Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının 1.2.1996 tarih ve 105 sayılı yazıları ile hükümlünün ilamlar gelene kadar emniyet nezarethanesinde tutulması istenilmesine rağmen, yukarıda açık hüviyeti yazılı Asayiş şubesi eski Müdürü Sedat DEMİR’in suç tarihinde infaz bürosundaki görevlilere baskı yaparak hükümlü Haluk KIRCI’nın kaçmasını kolaylaştırdığı iddia edilmekle,

Delillerin değerlendirilmesi üst görevli mahkemeye ait olmak üzere sanık hakkında müsnet suçtan kamu davası ikame olundu” karar verildiği incelenmiştir.(Ek:80)

29- İstanbul Cumhuriyet Savcılığının 8.4.1996 tarih ve Hz: 1996/11011 Büro: 1996/171 İddia: 1996/63 E: 1996/3525 sayılı iddianameyle;

Sanık Emniyet Asayiş Şube Müdürlüğü İnfaz Bürosunda görevli Komiser Servet ATAN, Polis Memurları Cevat YANAR ve Nihat DEMİRAY haklarında kamu davası açılmasının talep edildiği İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 9.7.1996 tarih ve E: 1996/347 K: 1996/830 C.Savcısı: 1996/5617 sayılı kararı ile;

“Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına nazaran sanıkların müsnet suçu işledikleri hususunda kusurlarının bulunmadığını, çalıştıkları Asayiş Şube Müdürlüğüne dört kontrollü dış kapıdan geçilmek suretiyle girildiği, etrafta ayrıca tel örgülerinin de bulunduğu, giren ve çıkan her şahsın kontrol edildiği, ayrıca çıkan şahısların hangi birimden çıktıı tesbit edildikten sonra telefonla o kısımdan teyit aldıktan sonra bırakıldıkları, bu durum muvacehesinde komiser Servet ATAN’ın vve Polis Memuru Nihat DEMİRAY’ın firar sırasında olay yerinde bulunmamaları nedeniyle kendilerine hiçbir kusur izafe edilemeyeceği hususunun dışında o sırada kalabalık odada tek başına bulunan aynı zamanda devamlı gelen telefona bakan sanık Cevat YANAR’ın da olayın meydana gelişinde bir kusur veya kastının bulunamayacağı, zira firar eden şahıs odadan çıksa bile bu kadar önemle korunan bir binadan dış kapıya çıkıncaya kadar bir yerde takılmasının gerektiği, dılayısı ile sanığın bir an dikkatsizliği ile bu olayın husule gelemeyeceği neticesine varıldığından sanıkların müsnet suçtan beraatlerine karar verilmesi hak ve nesafet kaidelerine uygun görülmüştür.”sanıkların müsnet suçtan beraatlerine, şeklinde karar verildiği incelenmiştir.(Ek:80)

30- İstanbul Cumhuriyet Savcılığının 23.12.1996 tarih ve 1996/877 sayılı yazısında;

Hürriyet Gazetesinde çıkan haberin yeni delil ihtiva ettiğinden bahisle 8.4.1996 tarih ve Hz. 1996/11011 Büro: 1996/171 sayılı ek takipsizlik kararının kaldırılarak, yeni hazırlık numarası verilmesinin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından talep edildiği,

İstanbul Cumhuriyet Savcılığının 23.12.1996 tarih ve Hz: 1996/57583 Büro: 1996/877 İddia: 1996/224 E: 1996/1466 sayılı iddianame ile İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına Asayiş eski Şube Müdürü Sedat DEMİR hakkında;

“Ankara 1 No’lu Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesinden verilen 1996/68 Esas, 1987/198 Esas Sayılı kararı ile 7 kez idam cezasına hükümlü Haluk KIRCI isimli şahsın firarına sebebeyit vermek suçundan haklarında İstanbul Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası açılan sanıklar Cevat YANAR, Servet ATAN ve Nihat DEMİRAY’a hükümlüyü nezarete koymamaları hususunda talimat verdiğine dair hakkında dava açılmasını gerektirir delil ve emareye rastlanmadığından müsnet suçtan sanık hakkında takibat icrasına yer olmadığına,” kamu davası açılmasının talep edildiği, davanın halen İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesinde 1997/8 sayı ile davanın devam ettiği, incelenmiştir.(Ek: 80)

31- Komisyon başkanlığının 18.3.1997 tarih ve 293 sayılı yazısında;

İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığından İbrahim Şahin ve 3 Özel Harekat Şube Müdürlüğü mensubu hakkında düzenlenen iddianamenin talep edildiği,

İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının 18.3.1997 tarih ve 1997/561 sayılı yazısı, eki iddianamede;

Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Dairesi eski Başkanı İbrahim Şahin, Polis Memurları Ayhan Çarkın, Ercan Ersoy, Oğuz Yorulmaz, Enver Ulu, Mustafa Altınok, Abdülgani Kızılkaya, Ziya Bandırmalıoğlu Ayhan Akça, Mehmet Korkut Eken’in sanık olduğu, suç tarihinin 1993-1996 yıllarını kapsadığı, suçun “cürüm işlemek için silahlı teşekkül oluşturmak, hakkında tevkif ve yakalama müzekkeresi bulunan kişileri yetkili merciilere haber vermemek” olduğu,

03.11.1996 tarihinde Susurluk İlçesi civarında meydana gelen trafik kazasında, aynı otomobil içerisinde Abdullah Çatlı, Sedat Edip Bucak ve Hüseyin Kocadağ’ın birlikte bulunmaları, o tarihten itibaren, Türkiye gündeminde baş sırayı alarak bugüne kadar süregelen tartışmaların en önemli konusunu teşkil etmiştir.

12.11.1996 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanı ile bir görüşme yapan, Anavatan Partisi Sayın Genel Başkanının ... bazı devlet görevlilerinin uyuşturucu, kumarhane, haraç ve adam öldürme gibi eylemlere karıştıklarını, devlet tarafından aranan bazı silahlı eylemcilerinde bu devlet görevlileri tarafından kullanıldığını ... ifade etmesi sebebiyle Sayın Cumhurbaşkanı 13 Kasım 1996 tarihli mektupla bu bilgileri Sayın Başbakana intikal ettirmişlerdir. Bu mektupta özetle “.. Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde Özel Harekat Dairesi vardır... bu dairenin bazı elemanları uyuşturucu, kumarhane, haraç ve adam öldürme gibi işlere karışmaktadır. Ö.Lütfü Topal’ı öldürenlerin itirafları fevkalade enteresandır. Aşiret reisi devleti kullanmaktadır. Devlette görevli bazı kişilerin Özel Harekat Daire Başkanı İbrahim Şahin’den talimat aldıkları ve bunun İçİşleri Bakanı dahil bir takım yüksek yerlerin bilgisi dahilinde olduğu söylenmektedir.” şeklinde iddia edilen hususlara yer vermişlerdir. Bu iddialar nazara alınarak Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulları tarafından araştırmalar yapılmıştır. Ayrıca, Türkiye Büyük Millet Meclisinde’de bu konularla ilgili bir araştırma komisyonu teşkil edilerek araştırmalar sürdürülmüştür. Bu bilgilerin ve araştırmaların yanında İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca da hazırlık tahkikatı yapılarak yukarıda izah edilen olaylar ayrı ayrı tahkik edilmiş ve toplanan deliller ve delillere istinaden oluşan kanaat iddianamenin muhtelif bölümlerinde ayrıntılı olarak izah ve ifade edilmiştir.

Türkiye’de katliam sanığı olarak gıyabi tutuklama kararı ile, yurtdışında uyuşturucu kaçakçılığı ve cezaevi firarisi olarak İnterpol tarafından kırmızı bülten ile aranan bir silahlı eylemci ile, bu kişiyi yakalamak veya bulunduğu yeri derhal güvenlik birimlerine bildirmekle görevli ve yükümlü olan üst düzey bir emniyet mensubunun ve bir milletvekilinin aynı ortamlarda birlikte olmaları ve bu birlikteliği, Abdullah Çatlı’nın gerçek kimliği bilinerek, uzun süreli yakın ilişkiler içerisinde sürdürülmüş olması,

Bu kişilerin her üçününde üzerinde ruhsatlı tabancaları, yanlarındaki korumaların ayrı ayrı zati silahlarının bulunmasına rağmen ayrıca saldırı, suikast ve gizlice cinayet işlemekte kullanılabilecek vahim nitelikte ve sayıda silahları ve mermilerle,

34 NUL 63 numaralı sahte plakaları (koruma amaçlı olmadığı İst.Emn.Müd. yazı ve araştırması ile saptanmıştır.) ve birçok sahte belgeleri yanlarında bulundurdukları nazara alındığında, bu kişilerin son olaydaki beraberliğinin basit bir tatil gezisi veya başsağlığı ziyareti ile izah edilmesi inandırıcı görülmemiştir. Kaldıki, yukarıdaki tesbitlere göre bu beraberlik tesadüf değil önceden tesbit edilmiş bir buluşma olduğu, İstanbul’da bulundukları ilk günde Abdullah Çatlı, Sedat Edip Bucak ve Hüseyin Kocadağ’ın gizlenen buluşmaları ve görüşmelerinden anlaşılmaktadır.

Bu durum adı geçen kişilerin, yanlarında koruma olarak bulundurdukları kişilerle birlikte, yasalara aykırı silahlı bir eylem hazırlığında bulundukları kanaatini oluşturmuştur.

Bu silahlardan ve mermilerden bir bölümünün özel Harekat Daire Başkanlığı kaynaklı oldukları ve 1993-1994 yılları itibariyle Emniyet Genel Müdürlüğünde kuvve kayıtlarında bulunmaları gerektiği tesbit edilmiştir. Buna rağmen bu silah ve mermilerin kaza yapan otomobil içerisinde ve orada bulunan kişiler elinde ne maksatla bulundukları ve onlara nasıl intikal ettirildikleri, Emniyet Genel Müdürlüğünün cevabi yazılarında izah edilememiştir. Ancak, belirtilen tarihlerde Özel Harekat Daire Başkan Vekili olan İbrahim Şahin’in talimatları ve bilgileri dahilinde adı geçenlere intikal ettirildiği kanaati oluşmuştur.

Abdullah Çatlı’nın üzerinde bulunan ve yukarıda ayrıntıları izah edilen sahte belgeler ve özellikle silah taşıma izin belgeleri ve hususi yeşil pasaportlar düzenlenerek, bu belgelerle Devlet tarafından aranan ve birçok yasadışı eyleme katılmış oldukları saptanan bu kişilerin kolaylıkla silah taşımaları ve kolaylıkla yurtdışına çıkış ve dönüşleri sağlanarak çeşitli imtiyazlarla donatılmış oldukları anlaşılmıştır.

Ömer Lütfi Topal isimli kişinin öldürülmesinde (Olay yukarıda ayrıntılı olarak izah edilmiştir) kullanılan silahın şarjöründe Abdullah Çatlı’nın parmak izi bulunmuş ve Abdullah Çatlı’nın bu olaya iştirak etmiş olduğu bu somut delil ile tesbit edilmiştir. Öldürülen Ömer Lütfi Topal İstanbul’da ve Türkiye’nin muhtelif yerlerinde faaliyet gösteren birçok kumarhanenin işletmecisidir. Bu işletmelerden çok büyük miktarlarda paralar kazanılmaktadır. Sami Hoştan ve Ali Fevzi Bir isimli şahıslarda Ömer Lütfi Topal’ın İstanbuldaki bir kumarhanesinin ortaklarıdır. Bu kişiler bir ihbar üzerine üç polis memuru ile (Ayhan Çarkın, Ercan .Ersoy, Oğuz Yorulmaz) birlikte Ömer Lütfi Topal’ın cinayet zanlıları olarak gözaltına alınmışlardır. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğünde gözaltında bulundukları sırada daha ilk saatlerden itibaren Sedat Edip Bucak İstanbul İl Emniyet Müdürüne defalarca telefon açarak bu kişileri gözaltından kurtarmaya ve araştırmanın genişletilmesini engellemeye yönelik girişimlerde bulunmuştur, araştırmanın 1. günü henüz tamamlandığında ise, İbrahim Şahin’in bizzat İstanbul’a gelmesi henüz tamamlandığında ise, İbrahim Şahin’in bizzat İstanbul’a gelmesi ile bu kişiler apar topar İstanbul Emniyet Müdürlüğünden Ankara Emniyet Genel Müdürlüğüne götürülmüş ve orada kısaca ifadeleri alınıp yüzeysel bir inceleme ile yasal olmayan bir uygulama ile serbest bırakılmışlardır.

Bu kişilerin acele olarak Ankara Emniyet Genel Müdürlüğüne götürülmeleri, özel timler hakkında kamuoyunda olumsuz kanaat oluşmasını önlemek olarak izah edilmeye çalışılmıştır. Ancak, bu kişilerden ikisi sivil şahıstır, özel timlerle ilişkileri yoktur. Diğer polis memurlarının ise önceki tarihlerde Özel Harekat Dairesi ile ilişkileri zaten kesilmiştir. Kaldıki, bu tür uygulamanın mutad olmadığı bizzat İstanbul İl Emniyet Müdürünün ifadesinde belirtilmiştir. Şöyleki; Emniyet Amiri, Başkomiser ve Komiser rütbelerinde birçok Emniyet mensubu muhtelif suçlardan muhtelif tarihlerde İstanbul Emniyet Müdürlüğünde gözaltına alınarak sorgulamaları yapıldığı halde (hatta bir bölümü orada suimuameleye maruz kaldıklarını iddia etmişlerdir.) Emniyet Genel Müdürlüğü veya İçişleri Bakanlığının bu kişiler hakkında yapılan işlemler ile herhangi bir şekilde ilgilenmedikleri ve ayrıca Emniyet Genel Müdürlüğü nezdinde de herhangi bir araştırmaya kalkışmadıkları, zaten bu olayda Emniyet Genel Müdürü’nün de devre dışı bırakıldığı ve kendisine herhangi bir bilgi verilmediği anlaşılmıştır. Bunların dışında, Ö.Lütfi Topal’ın öldürülmesi olayı sebebiyle gözaltına alınan bu üç polis memuru (Mustafa Altınok, Enver Ulu ve Ömer Kaplan isimli polis memurları ile birlikte) Ö.Lütfü Topal’ın öldürülmesine tekabül eden zaman diliminde, Sedat Etip Bucak’a koruma görevlisi olarak tayin edilerek orada toplanmaları sağlanmıştır. (Koruma tayininde aciliyet unsurunun bulunmadığı ve bir kısım işlemlerdeki usulsüzlükler Başbakanlık Teftiş Kurulu Raporunda ve yukarıdaki ilgili bölümlerde izah edilmiştir.) Ö.Lütfü Topal’ın öldürülmesine iştirak ettiği somut delillerle saptanan Abdullah Çatlı ile bu olayın zanlıları olarak gözaltına alınan ve aynı zamanda ortakları olan Sami Hoştan ve Ali Fevzi Bir ile, Sedat Edip Bucak ve onun yukarıda isimleri yazılı korumaları, uzun süreden beri tanışmaktadırlar ve sık sık biraraya gelmektedir. Keza, bu kişilerin hepsi İbrahim Şahin ile de tanışmakta ve onlarla da ilişkili bulunmaktadırlar. Ö.L.Topal’ın öldürüldüğü günlere tekabül eden zaman diliminde ve ayrıca bu olaydan önceki ve sonraki günlerde, Abdullah Çatlı, Sedat Edip Bucak, Sami Hoştan, Ali Fevzi Bir ve Sedat Edip Bucak’ın korumaları arasında yoğun ve dikkat çekici şekilde telefon görüşmeleri yapıldığı tesbit edilmiştir. (Telefon görüşmelerinin detayları yukarıda ayrıntılı olarak izal edilmiştir.) Yine, olayın vukuu bulduğu tarihe yakın zamanlarda Abdullah Çatlı, Sami Hoştan, Ali Fevzi Bir ve S.Edip Bucak’ın korumaları, Siverek’te S.E.Bucak’ın ikametgahında toplanmışlardır. (Fotoğraflarla ilgili bölümde izah edilmiştir.)

Adı geçen bu kişilerin böyle bir olay etrafında yoğun görüşme, beraberlik ve dayanışma içerisinde bulunmaları, özel kasıtla hareket ettikleri kanaatini oluşturmaktadır.

Tarık Ümit’in kaybolması olayı ile ilgili bölümde izah edildiği üzere; Tarık Ümit’in kaybolduğu gün, en son görüştüğü kişiler İbrahim Şahin’in uzun süredir yanında bulunan ve görev ilişkilerinin dışında daha ileri özel ilişkiler içerisinde oldukları anlaşılan polis memurları Ayhan Akça ve Ziya Bandırmalıoğlu’dur. Ayhan Akça ve Ziya Bandırmalıoğlu’nun Tarık Ümit’in kaybolması olayı ile ilgilerini tesbit eden ve bu istikamette araştırma yapan Jan.Astsubay Ahmet Altuntaş’a İbrahim Şahin yasal olmayan bir şekilde müdahale ederek araştırmanın sürdürülmesini önlemiştir. Bu olayda yine Abdullah Çatlı, Sami Hoştan, Haluk Kırcı, İbrahim Şahin, Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu ve Ayhan Çarkın’ın isimleri geçmektedir. Tarık Ümit’in kaybolması olayında bu kişilerle ilişkiyi tesbit eden MİT Konturterör Merkez Yöneticisi Mehmet Eymür, Tarık Ümit’in Abdullah Çatlı ve adamları tarafından kaçırıldığını ve sorgulandığını ifade ederek durumu Özel Harekat Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin’e intikal ettirmiştir. Bu isimler ve bildirim karşısında İbrahim Şahin’in davranışları, bu olayda Abdullah Çatlı’nın varlığı ve adı geçen diğer kişilerle birlikte eylemleri hususunda bilgi sahibi olduğunu göstermiştir.

Ayhan Akça ve Ziya Bandırmalıoğlu’nun çocuklarının İstanbul’da bir gazinoda 03.09.1995 tarihinde yapılan sünnet düğününde, dosyada mübrez davetiye ve fotoğraflarda da görüleceği üzere, Abdullah Çatlı, İbrahim Şahin ve iddianamede adı geçen polis memurları sanıkların birlikte oldukları görülmektedir. Ayrıca, bizzat Ziya Bandırmalıoğlu’nun İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi.. Cumhuriyet Başsavcılığında sanık olarak alınan ifadesinde, Haluk Kırcı’nın da orada bulunduğu ve onlarla birlikte oldukları anlaşılmıştır. Bu düğünün kirveliğini Abdullah Çatlı (Mehmet Özbay sahte kimliği ile) ve İbrahim Şahin birlikte üstlenmişlerdir. Yine Ziya Bandırmalıoğlu’nun ifadesine göre kirvelik görevi Ankara’da Sedat Edip Bucak’ın yazıhanesinde kararlaştırılmıştır. Sünnet düğününde bulunan sanatçının basına yansıyan beyanlarına göre bu düğün için kendisine 400 milyon lira ücret ödenmiştir, ayrıca salon masrafları olarak da 300 milyon lira üzerinde para ödenmiştir. Ziya Bandırmalıoğlu’nun ifade ettiği üzere, yaklaşık 700-800 milyon lira tutarındaki düğün masraflarının tamamı Abdullah Çatlı tarafından karşılanmıştır. 1995 tarihi itibariyle, 700-800 milyon TL. tutarındaki düğün masraflarının Abdullah Çatlı tarafından karşılanmış olması ve en üst düzeyde bir Emniyet görevlisinin bu şahıs ile aynı düğünde kirveliği üstlenmiş bulunmaları, bu kişiler arasındaki mutad arkadaşlık ilişkileri ile izah ve kabul etmek mümkün bulunmamaktadır. Aksine, bu kişiler arasındaki büyük menfaat ilişkileri bulunduğunu göstermektedir.

İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığında sanık olarak ifadesi alınan Ziya Bandırmalıoğlu, müsnet suçlardan tutuklanması üzerine henüz cezaevine gönderilmeden, sevk işlemleri yapıldığı sırada 27.01.1997 tarihinde İstanbul DGM. binasından firar etmiştir.

Ayrıca, İbrahim Şahin’in koruma görevlisi olan Ayhan Akça’nın, yurtdışında uyuşturucudan elde edilen parayı ülkeye getirdiği sırada yakalanan Dilek Örnek hakkında İst.DGM.’ne açılan davada da sanık bulunduğu yukarıda ayrıca izah edilmiştir.

Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkan Vekili olarak görevli bulunan Hanefi Avcı ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kontrterör Merkez Yöneticisi Mehmet Eymür’ün İstanbul DGM. Cumhuriyet Başsavcılığındaki ifadeleri ile teyid ettikleri (bu ifadelerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Susurluk Araştırma Komisyonunda verdikleri ifadeleri de aynen tekrar etmişlerdir) ve dosyada mevcut bilgi, belge ve delillere göre:

Yasadışı bölücü terör örgütlerine destek veren kişilerle hukuki yollarla mücadele edebilmek imkanı bulunmadığını düşünen bir kısım görevliler tarafından başka yöntemler aranmaya başlanmıştır. Bu düşünce ile Emniyet, MİT ve Jandarma Teşkilatlarında bazı görevliler tarafından bu istikamette çalışmalar başlatılmıştır. (MİT ve Jandarma hakkındaki iddialara ilişkin ifadeler Ankara DGM. Cumhuriyet Başsavcılığına, Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki olaylara ilişkin ifadeler Diyarbakır DGM.Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.). Emniyet Genel Müdürlüğü ve Özel Harekat dairesinde bazı üstdüzey görevliler ve yine Özel Harekat Dairesinde görev yapmış birkısım polis memurları ile, bu görevliler tarafından önceki tarihlerden beri bilinen ve tanınan ancak, muhtelif suçları sebebiyle gıyabi tutuklu olarak aranan bir kısım sivil kişilerden oluşan teşekkül meydana getirilerek terör örgütlerine destek sağlandığını düşündükleri kişilere yönelik eylem ve faaliyetlerde bulunulmuştur.

Bir süre sonra, bu teşekkülün eylem yapacakları hedef veya eylemlerini haklı gösterecekleri sebep bulunmadığı görülmekle beraber, oluşturulan bu guruplar dağılmamış aksine, bir kısım siyasetçi ve kumarhane işletmecisinin de katılımı ile, kişisel çıkarlar sağlamaya yönelik eylemler yaptıkları ifade edilmiştir. Nitekim, Susurluk İlçesi civarında meydana gelen malum trafik kazasında birarada bulunan kişiler, bunların yanlarında taşıdıkları silahlar ve belgeler ile bu kişilerin, iddianamede isimleri zikredilen diğer kişilerle ilişkilerinin boyutları ve yine yukarıda izah ve ifade edilen bir kısım olaylar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, Susurluk kazasında birarada bulunan kişilerin yukarıda ifade edilen şekilde, yasadışı eylemlerinden birinin daha hazırlık hareketlerine başladıklarını göstermektedir.

Bu teşekkülde yer alan şahısların kişilikleri, görev alanları ve ülkedeki etkinlikleri nazara alındığında (sanıklardan Korkut Eken’in beyanında da belirttiği üzere) teşekkülün eylemlerinin yetkili ve görevli merciiler tarafından artık kontrol edilemez boyutlara ulaştığı görülmüştür. Ancak, Susurluk kazası ile, bu teşekkül ve bir kısım mensupları meydana çıkmıştır.

Tüm bu delille ve belgeler birlikte nazara alındığında, haklarında iddianame ile dava açılan bu kişilerin birçok olayda isimlerinin birlikte geçtikleri görülmektedir.

Bu birlik ve beraberliğin tesadüflerden ibaret olmadığı, Polis Memurları sanıkların sadece koruma görev yapmak maksadıyla tayin ve tahsis edilmedikleri, bunların Özel Kasıt altında biraraya toplandıkları ve bu suretle: Devlet tarafından muhtelif suçlardan aranan kişiler, kumarhane işletmecileri, bir kısım yönetici ve siyasetçiler ile Özel Harekat Daire Başkanlığında görevli bazı polis memurlarının cürüm işlemek için teşekkül oluşturdukları veya bu teşekküle katıldıkları anlaşılmıştır.

Cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçu: TCK.’nun 313. maddesinde düzenlenen bir tehlike suçudur. Bu madde ile Türk Ceza Hukuku’ndaki genel ilkeye bir istisna getirilmek sureti ile toplum yararına hazırlık hareketleri de cezalandırılmaktadır. Amaç, müstakbel suçları önlemektir. Suçun oluşumu için, iki veya daha çok kişinin aynı gaye doğrultusunda yani, suç işlemek için irade mütabakatı içinde bulunmaları yeterlidir. Şu halde, anlaşma ile suç oluşacağından, herhangi bir cürüm işlenmesine gerek te bulunmayacaktır, başka bir deyişle, cürüm işlemek için teşekkül meydana getirmek suçunun oluşabilmesi için, bu teşekkülün herhangi bir suç işlemiş ve tamamlamış olması da gerekli bulunmamaktadır. Yukarıda ifade edildiği gibi suçun oluşumu için hazırlık hareketleri yeterlidir. Ayrıca, teşekkül üyelerinin aynı derecede görev almaları da gerekli değildir. Bir kısmı koruma, kollama, bir kısmı ikmal, bir kısmı talimat ve direktif, bir kısmı icracı, bir kısmı da suçtan menfaat temin etmiş olması suçun oluşumu için yeterlidir.

Bu eylemle birlikte tüm sanıkların ayrıca, haklarında yakalama ve tevkif müzekkereleri bulunan (Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı) kişilerin saklı bulundukları yeri bildikleri halde yetkili merciilere de haber vermedikleri ve bu şekilde bu suçu da işledikleri anlaşılmıştır.

Susurluk kazası olarak Türkiye’nin gündeminde yer alan olayların, ülke genelinde tüm yönleriyle aydınlığa kavuşması ve olaylarda iştiraki olan başka kişilerin de varlığının belirlenmesi için, Sarıyer Cumhuriyet Başsavcılığınca tahkikatı sürdürülen Ö.Lütfi Topal’ın öldürülmesi olayı, Silivri Cumhuriyet Başsavcılığınca tahkikatları sürdürülen Tarık Ümit’in kaybolması ve İran Uyruklu Asker Smitko-Lasem Ecmaili’nin öldürülmesi olayları, Sapanca Cumhuriyet Başsavcılığınca tahkikatı sürdürülen Behçet Cantürk ve arkadaşlarının öldürülmesi olayı, Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığınca tahkikatı sürdülen Mehmet Ali Yaprak’ın kaçırılması olayı, İstanbul DGM. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Diyarbakır ve Ankara DGM. Cumhuriyet Başsavcılıklarına gönderilen evraklarla ilgili tahkikatların ikmal edilmesi, olay faillerinin somut delilleri ile ortaya çıkarılması gerekmektedir. Bu tahkikatların sonuçlanması halinde, olaylara iştirak ettikleri tesbit edilen sanıklar hakkında, görevli Cumhuriyet Savcılıklarınca yapılacak yasal işlemlere ek olarak, İstanbul DGM. Cumhuriyet Başsavcılığının görev alanına ilişkin olarak, cürüm işlemek için teşekkül meydana getirmek suçundan da ayrıca, ek mukteza tayin olunacaktır.

Zaten, iddianame münderecatında isimleri geçen ve halen firarda bulunan ve yakalama ve Gıyabi Tevkif müzekkereleri ile aranan ancak, ifadeleri alınamadığı için haklarında dava açılmayan birkısım sanıklar hakkında hazırlık evrakı tefrik edilmiş olup, tahkikat İstanbul DGM. Cumhuriyet Başsavcılığınca sürdürülmektedir.

Sanıkların yargılamalarının 2845 Sayılı Kanunun 20.maddesine göre Mahkemenizde yapılarak; tüm sanıkların eylemlerine uyan ve yukarıda zikredilen Kanun maddeleri gereğince ayrı ayrı Cezalandırılmalarına karar verilmesi kamu adına iddia olunur.

1- Sedat Edip Bucak ve Mehmet Kemal Ağar’ın Milletvekili olmaları sebebiyle hazırlık evrakları tefrik edilmiş ve İstanbul DGM. Cumhuriyet Başsavcılığının 30.01.1997 tarih ve 1997/221-1 sayılı Fezleke’si ekinde Adalet Bakanlığı’na gönderilmiştir.

2- Müsnet suçlardan sanıklar (Gıyabi Tutuklu) Sami Hoştan, Ali Fevzi Bir, Yaşar Öz ve Haluk Kırcı haklarındaki evrak tefrik edilmiş olup, adı geçen sanıklar aranmaktadır. Yakalandıklarında haklarında ek iddianame ile dava açılacaktır. (Hazırlık No: 1997/478).

3- Abdullah Çatlı, Hüseyin Kocadağ ve Gonca Us’un ölmüş olmaları sebebiyle, sanıklar Sedat Hoştan ve Ömer Kaplan hakkındaki delil durumu nazara alınarak bu kişiler hakkında Ek Takipsizlik kararı verilmiştir.

4- Diyarbakır, Ankara ve İzmir Yargı çevresine ilişkin iddialarla ilgili evraklar Diyarbakır, Ankara ve İzmir DGM. Cumhuriyet Başsavcılıklarına tefriken gönderilmiştir. (26.02.1997 tarih ve 1996/2303 Hz.)

5- Tuğgeneral Veli Küçük hakkındaki iddia ve ifadelere ilişkin evrak, Genel Kurmay Başkanlığına gönderilmiştir. (24.02.1997 tarih ve 1996/2303 Hz).

6- Yaşar Öz isimli kişi hakkında Emniyet Genel Müdürlüğünde Teknik Danışmanlık Hizmeti yürüttüğünden bahisle düzenlenen evrakta sahteçilik bulunduğu nazara alınarak, Mehmet Ağar hakkındaki evrak tefrik edilmiş ve 1997/9-1 sayılı Görevsizlik Kararı ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.

7- Yaşar Öz isimli şahısta yakalanan silahlar, sahte belgeler ve pasaportlarla ilgili evrak tefrik edilerek Yaşar Öz hakkında evrakta sahtecilik, 6136 sayılı kanuna muhalefet ve olay tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğünde görevli olanlar hakkında evrak tefrik edilerek 1997/10-2 sayılı Görevsizlik kararı ile Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.)

8- Abdullah Çatlı’ya Mehmet Özbay sahte kimliği ile nüfus cüzdanı veren görevliler hakkında evrak tefrik edilerek Görevsizlik Kararı ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir. (Hazırlık No: 1997/23).

9- Abdullah Çatlı’ya Mehmet Özbay sahte kimliği ile sürücü belgesi veren görevliler hakkında evrak tefrik edilerek Görevsizlik Kararı ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir. (Hazırlık No: 1997/25).

10- Abdullah Çatlı’ya Mehmet Özbay sahte kimliği ile umumi ve hususi (Yeşil) pasaport verenler hakkında evrak tefrik edilerek Görevsizlik Kararı ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir. (Hazırlık No: 1997/24).

11- Abdullah Çatlı’ya Mehmet Özbay sahte kimliği ile İstanbul’da Silah Taşıma Ruhsatı verilmesinde suistimali görülenler hakkında evrak tefrik edilerek Görevsizlik Kararı ile İstanbul İl İdare Kuruluna gönderilmiştir.

12- Ayrıca, İstanbul DGM. Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan hazırlık tahkikatı sırasında toplanan delillerden;

a) Tarık Ümit’in kaybolması ile ilgili olanlar bu olay hakkında hazırlık tahkikatı yapan Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.

b) Ömer Lütfi Topal’ın öldürülmesi ile ilgili olarak alınan ifadeler ve yapılan telefon tesbitlerine dair müfredat listeleri bu olay hakkında hazırlık tahkikatı yapan Sarıyer Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir. 05.03.1997 ”şeklinde yapılan düzenleme incelenmiştir.(Ek:81)

32- Komisyon Başkanlığının 10.01.1997 tarih ve 118 sayılı yazısıyla,

Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığından Susurluk olayına ilişkin soruşturma raporu ve eklerinin talep edildiği,

Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığının 6.03.1997 tarih ve 0258 sayılı yazısı ekinde 11 klasörden oluşan soruşturma raporunun birer örneğinin gönderildiği, raporun konumuza ilişkin olarak, (B) bölümünde Susurluk’ta meydana gelen trafik kazası ile ilgili genel açıklamaların Mülkiye Müfettişlerince, Polis Müfettişlerince yürütülen soruşturmaların açıklanmış, Cumhuriyet Başsavcılıklarınca yürütülen çalışmalar irdelenmiştir. Bu bölüme ilişkin değerlendirme olarak ta;

“ 03.11.1996 tarihinde Susurluk ilçesinde, sürücülüğünü İstanbul Kemalettin Erörge Polis Okulu Müdürü Hüseyin Kocadağ’ın yaptığı 06 AC 600 plakalı otonun 20 RC 721 plakalı kamyona arkadan çarpması neticesinde uzun süredir aranmakta olan Abdullah Çatlı ile Gonca Us’un ölümüne; Milletvekili Sedat Edip Bucak’ın da ağır yaralanması ile sonuçlanan kazanın sonucunda:

İdari soruşturmaların sonuçlandığı, ek bir soruşturma yapılmasına gerek bulunmadığı düşünülmektedir.

Mehmet Özbay adına düzenlenmiş olan hususi pasaport ile ilgili işlemlerde ihmali görülenler hakkında fezleke düzenlenmiştir.

Mehmet Özbay adına düzenlenmiş olan silah taşıma ruhsatı ile ilgili işlemde kusuru görülenler hakkında rapor düzenlenmiş olup, cezai bakımdan polis müfettişlerince fezleke düzenlenmektedir.

Adı geçen şahıs adına düzenlenmiş olan sürücü belgesi işlemlerinde usulsüzlük bulunmadığı anlaşılmıştır.

Beşiktaş İlçe Nüfus Müdürlüğünce düzenlenen nüfus hüviyet cüzdanı verilmesinde kusuru görülenler hakkında Mülkiye Başmüfettişlerince soruşturma yapılmakta olup, fezleke düzenlenecektir.

Hüseyin Kocadağ’ın ölmesi nedeniyle adli ve idari yönden hakkında herhangi bir işlem yapılmasına gerek kalmamıştır.

Adli soruşturmalar devam etmekte olup, trafik kazası ile ilgili dava Susurluk Asliye Ceza Mahkemesinde derdesttir. Mehmet Özbay adına mevzuata aykırı silah taşıma belgesi düzenlediği isnad edilen Emniyet Eski Genel Müdürü Mehmet Ağar ile hakkında gıyabi tevkif kararı bulunan ve emniyetçe aranan kişiyi sakladığı isnad edilen ve aracında bulunan ruhsatsız silahlar nedeniyle 6136 sayılı Kanuna muhalefet ettiği düşünülen Sedat Edip Bucak halen Milletvekili olduklarından konulara ilişkin savunmaları, ilgili yer C.Başsavcılıklarının fezleke düzenleyerek ilgili Bakanlık kanalıyla TBMM Başkanlığından yasama dokunulmazlıklarının kaldırılmasını talep etmesi ve Anayasanın ilgili maddesi gereğince talep uygun görüldüğü takdirde mümkün olabilecektir.

Konuların yukarıda belirtilen idari soruşturmalar sonucu düzenlenecek fezleke konuları dışında tamamı C.Başsavcılıklarınca soruşturma konusu edilmiş bulunmaktadır.

Cürüm işlemek amacıyla teşekkül meydana getirilip getirilmediği hususu İstanbul DGM C.Başsavcılığınca soruşturulmaktadır.

Raporunun (G) bölümünde Şahin Ekli ile ilgili pasaport düzenleme ve Mehmet Özbay adına düzenlenen silah taşıma belgelerinin irdelemesi yapılmıştır.

G/3 maddesinde; “03.11.1996 günü trafik kazasında ölen Ahmet-Remziye oğlu, 1956 Nevşehir doğumlu Abdullah çatlı ile ilgili olarak sürdürülen arşiv ve bilgisayar kayıtlarının incelenmesinde, anılan şahsın ayrıca Haydar ve Fahriye oğlu, Malatya İli Merkez İlçesi Çavuşoğlu nüfusuna kayıtlı, Malatya 1957 doğumlu Şahin Ekli adına İstanbul Valiliğinden 16.11.1990 tarihinde verilme TR 282820 seri numaralı 5 yıl süre ile geçerli umuma mahsus pasaport aldığı anlaşılmış ve İstanbul Emniyet Müdürlüğünden temin edilen Şahin Ekli adına tanzim edilen pasaporta ilişkin evrak ve belgeler 04.1.1997 gün ve 012032 sayılı yazımız ile İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.”Raporun sonuç kısmında;

A bölümünde; 3.11.1996 tarihinde Susurluk İlçesinde, sürücülüğünü İstanbul Kemalettin Erörge Polis Okulu Müdürü Hüseyin Kocadağ’ın yaptığı 06 AC 600 Plakalı otonun, 20 RC 721 plakalı kamyona arkadan çarpması neticesinde uzun süredir aranmakta olan Abdullah Çatlı ve Gonca Us’un ölümü, Milletvekili Sedat Edip Bucak’ın ağır yaralanması ile sonuçlanan kazanın sonucunda;

İdari soruşturmaların sonuçlandığı ek bir soruşturma yapılmasına gerek bulunmadığı düşünülmektedir.

Mehmet Özbay adına düzenlenmiş olan hususi pasaport ile ilgili işlemlerde ihmali görülenler hakkında fezleke düzenlenmiştir.

Mehmet Özbay adına düzenlenmiş olan silah taşıma ruhsatı ile ilgili işlemde kusuru görülenler hakkında rapor düzenlenmişo lup, cezai bakımdan polis müfettişlerince fezleke düzenlenmektedir.

Adı geçen şahıs adına düzenlenmiş olan sürücü belgesi işlemlerinde usulsüzlük bulunmadığı anlaşılmıştır.

Beşiktaş İlçe Nüfus Müdürlüğünce düzenlenen nüfus hüviyet cüzdanı verilmesinde kusuru görülenler hakkında mülkiye başmüfettişlerince soruşturma yapılmakta olup, fezleke düzenlenecektir.

Hüseyin Kocadağ’ın ölmesi nedeniyle adli ve idari yönden hakkında herhangi bir işlem yapılmasına gerek kalmamıştır.

Adli soruşturmalar devam etmekte olup trafik kazası ile ilgili dava Susurluk Asliye Ceza Mahkemesinde derdesttir. Mehmet Özbay adına mevzuata aykırı silah taşıma belgesi düzenlediği isnad edilen emniyet Eski Genel Müdürü Mehmet Ağar ile hakkında gıyabi tevkif kararı bulunan ve emniyetçe aranan kişiyi sakladığı isnad edilen ve aracında bulunan ruhsatsız silahlar nedeniyle 6136 sayılı Kanuna muhalefet ettiği düşünülen Sedat Edip Bucak halen Milletvekili olduklarından konulara ilişkin savunmaları, ilgili yer C.Başsavcılıklarının fezleke düzenleyerek ilgili bakanlık kanalıyla TBMM Başkanlığından yasama dokunulmazlıklarının kaldırılmasını talep etmesi ve Anayasanın ilgili maddesi gereğince talep uygun görüldüğü takdirde mümkün olabilecektir.

Konuların yukarıda belirtilen idari soruşturmalar sonucu düzenlenecek fezleke konuları dışında tamamı C.Başsavcılıklarınca soruşturma konusu edilmiş bulunmaktadır.

Cürüm işlemek amacıyla teşekkül meydana getirilip getirilmediği hususu İstanbul DGM Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturulmaktadır.

F bölümünde; Mehmet Özbay adına Abdullah Çatlı üzerinde.. bulunan adı geçenin Emniyet Genel Müdürlüğü mensubu olduğu, silah taşıyabileceği, kendilerine yardımcı olunmasına dair Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar imzalı, mühürlü ve fotoğraflı belgeler konusunda yürürlükteki yönetmeliğe göre böyle bir belge düzenlenemeyeceği, Mehmet Özbay adına düzenlenmişo lan belgenin usulüne uygun düzenlenmiş bir ruhsat olmadığı, Genel Müdürlük bütçesinden aylık almayan birisine bu şekilde belge düzenlenemeyeceğini, Emniyet Genel müdürlüğü yazısında anlaşıldığının belirtildiği “ incelenmiştir.(Ek:82)

33- Komisyon Başkanlığının 28.3.1997 tarih ve 327 sayılı yazısıyla,

Fatih Kaymakamlığından Fatih Uzun Yusuf Mahallesi Muhtarı Burhan Kocapehlivan hakkında idari soruşturma açılıp açılmadığının sorulduğu,

Fatih Kaymakamlığının 5.3.1997 tarih ve 56 sayılı yazısıyla,

Uzun Yusuf Mahalle Muhtarı Burhan Kocapehlivanın, Abdullah Çatlı isimli şahsa Mehmet Özbay adına Mecidiye karakoluna ikametgah olarak gösterilmesi sebebiyle idari soruşturma açılmak üzere Özel İdare Müdürü Cengiz Hepmumcuların muhakkik olarak görevlendirildiğinin bildirildiği incelenmiştir.(Ek:83)

34-Komisyon Başkanlığının 31.3.1997 tarih ve 10/89-330 sayılı yazısıyla İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının 1997/221-1 sayılı fezlekesi Adalet Bakanlığından istenilmiş, Adalet Bakanlığının 1.4.1997 tarih ve 10069 sayılı yazısı eki 30.1.1997 tarih ve Hz:1997/221 fezleke:1997/1 sayılı fezlekenin genel değerlendirme bölümünde;

“ 03.11.1996 tarihinde Susurluk İlçesi civarında meydana gelen trafik kazasında, aynı otomobil içerisinde Abdullah Çatlı, Sedat Edip Bucak ve Hüseyin Kocadağ’ın birlikte bulunmaları, o tarihten itibaren, Türkiye gündeminde baş sırayı alarak bugüne kadar süregelen tartışmaların en önemli konusunu teşkil etmiştir.

12.11.1996 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanı ile bir görüşme yapan, Anavatan Partisi Genel Başkanının... bazı devlet görevlilerinin uyuşturucu, kumarhane, haraç ve adam öldürme gibi eylemlere karıştıklarını, devlet tarafından aranan bazı silahlı eylemcilerinde bu devlet görevlileri tarafından kullanıldığını... ifade etmesi sebebiyle Cumhurbaşkanı 13 Kasım 1996 tarihli mektupla bu bilgileri Başbakana intikal ettirmişlerdir. Bu mektupta özetle... “Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde Özel Harekat Dairesi vardır... bu dairenin bazı elemanları uyuşturucu, kumarhane, haraç ve adam öldürme gibi işlere karışmaktadır... Ö.L.Topal’ı öldürenlerin itirafları fevkalade enteresandır... aşiret reisi devleti kullanmaktadır... Devlette görevli bazı kişilerin Özel Hareket Dairesi Başkanı İbrahim Şahin’den talimat aldıkları ve bunun İçişleri Bakanı dahil bir takım yüksek yerlerin bilgisi dahilinde olduğu söylenmektedir...” şeklinde iddia edilen hususlara yer vermişlerdir. Bu iddialar nazara alınarak Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulları tarafından araştırmalar yapılmıştır. Ayrıca TBMM’de bu konularla ilgili bir araştırma komisyonu teşkil edilerek araştırmalar sürdürülmüştür. Bu bilgilerin ve araştırmaların yanında İstanbul DGM.C.Başsavcılığınca da hazırlık tahkikatı yapılarak yukarıda izah edilen olaylar ayrı ayrı tahkik edilmiş ve toplanan deliller ve delillere istinaden oluşan kanaat fezlekenin muhtelif bölümlerinde ayrıntılı olarak izah ve ifade edilmiştir.Yukarıda izah ve ifade edildiği üzere:

Türkiye’de katliam sanığı olarak gıyabi tutuklama kararı ile, yurt dışında uyuşturucu kaçakçılığı ve cezaevi firarisi olarak İnterpol tarafından kırmızı bülten ile aranan bir silahlı eylemci ile, bu kişiyi yakalamak veya bulunduğu yeri derhal güvenlik birimlerine bildirmekle görevli ve yükümlü olan üst düzey bir emniyet mensubunun ve bir Milletvekilinin aynı ortamlarda birlikte olmaları ve bu birlikteliği, Abdullah Çatlı’nın gerçek kimliği bilinerek, uzun süreli yakın ilişkiler içerisinde sürdürülmüş olması,

Bu kişilerin her üçününde üzerinde ruhsatlı tabancaları, yanlarındaki korumaların ayrı ayrı zati silahlarının bulunmasına rağmen ayrıca saldırı, suikast ve gizlice cinayet işlemekte kullanılabilecek vahim nitelikte ve sayıda silahları ve mermilerle, 34 NUL 63 numaralı sahte plakaları (koruma amaçlı olmadığı İst.Emn.Md. yazı ve araştırması ile saptanmıştır.) ve birçok sahte belgeleri yanlarında bulundurdukları nazara alındığında, bu kişilerin son olaydaki beraberliğinin basit bir tatil gezisi veya başsağlığı ziyareti ile izah edilmesi inandırıcı görülmemiştir. Kaldıki, yukarıdaki tesbitlere göre bu beraberlik tesadüf değil önceden tesbit edilmiş bir buluşma olduğu, İstanbul’da bulundukları ilk günde Abdullah Çatlı, Sedat Edip Bucak ve Hüseyin Kocadağ’ın gizlenen buluşmaları ve görüşmelerinden anlaşılmaktadır.

Bu durum, adı geçen kişilerin, yanlarında koruma olarak bulundurdukları kişilerle birlikte, yasalara aykırı silahlı bir eylem hazırlığında bulundukları kanaatini oluşturmuştur.

Bu silahlardan ve mermilerden bir bölümünün Özel Harekat Daire Başkanlığı kaynaklı oldukları ve 1993-1994 yılları itibariyle Emniyet Genel Müdürlüğünde kuvve kayıtlarında bulunmaları gerektiği tesbit edilmiştir. Buna rağmen bu silah ve mermilerin kaza yapan otomobil içerisinde ve orada bulunan kişiler elinde ne maksatla bulundukları ve onlara nasıl intikal ettirildikleri, Emniyet Genel Müdürlüğünün cevabi yazılarında izah edilememiştir. Silah taşımasına yardımcı olunması hususundaki özel belgeler ve diğer ilişkilerde nazara alındığında bu silah ve belgelerin, belirtilen tarihlerde Emniyet Genel Müdürü olan Mehmet Ağar ve Özel Harekat Daire Başkan vekili olan İbrahim Şahin’in talimatları ve bilgileri dahilinde adı geçen kişilere verildiği kanaati oluşmuştur.

Abdullah Çatlı’nın üzerinde bulunan ve yukarıda ayrıntıları izah edilen sahte belgeler, Abdullah Çatlı (Mehmet Özbay sahte kimliği ile) ve Yaşar Öz adına düzenlenen silah taşıma izin belgeleri ve hususi yeşil pasaportlarında yine, Mehmet Ağar’ın Emniyet Genel Müdürü olduğu dönemlerde ve onun bilgisi ve talimatı doğrultusunda düzenlenerek, bu belgelerle, devlet tarafından aranan ve birçok yasadışı eyleme katılmış oldukları saptanan kişilerin kolaylıkla silah taşımaları ve kolaylıkla yurtdışına çıkış ve dönüşleri sağlanarak çeşitli imtiyazlarla donatılmış oldukları anlaşılmıştır.

Ömer Lütfi Topal isimli kişinin öldürülmesinde (olay yukarıda ayrıntılı olarak izah edilmiştir) kullanılan silahın şarjöründe Abdullah Çatlı’nın parmak izi bulunmuş ve Abdullah Çatlı’nın bu olaya iştirak etmiş olduğu bu somut delil ile tesbit edilmiştir. Öldürülen Ö.Lütfi Topal İstanbul’da ve Türkiye’nin muhtelif yerlerinde faaliyet gösteren birçok kumarhanenin işletmecisidir. Bu işletmelerden çok büyük miktarlarda paralar kazanılmaktadır. Sami Hoştan ve Ali Fevzi Bir isimli şahıslarda Ömer Lütfi Topal’ın İstanbul’daki bir kumarhanesinin ortaklarıdır. Bu kişiler bir ihbar üzerine üç polis memuru ile (A.Çarkın, E.Ersoy, O.Yorulmaz) birlikte Ö.L.Topal’ın cinayet zanlıları olarak gözaltına alınmışlardır. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğünün de yetkili mercilere derhal haber vermedikleri aksine, gizlenmesine yardım ettikleri,

Sedat Edip Bucak’ın, sayı ve nitelik bakımından vahim olan silah ve mermileri ruhsatsız olarak taşıdığı,

Mehmet Ağar’ın Emniyet Genel Müdürü olarak görevli olduğu tarihte, yukarıda Yaşar Öz olayında izah edilen fiil ve hareketi ile görevini suistimal ettiği sonuç ve kanaati oluşmuştur.

DGM.C.Başsavcılığının görev alanına giren, TCK.’nun 313. maddesine münbais, cürüm işlemek maksadıyla teşekkül meydana getirmek suçu ile ilgili hazırlık tahkikatı yapılırken yukarıda zikredilen diğer suçlara ilişkin delillerde birlikte toplanmıştır. Tahkikatın bu aşamasında bu suçlarla ilgili evrakların ve delillerin tefrik edilerek ilgili C.Başsavcılıklarına gönderilmesi halinde tüm olarak tahkikatın sürüncemede kalacağı, delillerin dağılacağı ve yok olacağı ve tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi zorunluluğu nazara alındığında, evrakların tefrik edilmesinde fiili ve hukuki imkansızlık olduğu görülmüş ve bu sebeplerle fezleke, yukarıda zikredilen suçlarıda kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.

“Susurluk kazası” olarak Türkiye’nin gündeminde yer alan olayların, ülke genelinde tüm yönleri ile aydınlığa kavuşması ve olaylarda iştiraki olan başka kişilerinde varlığının belirlenmesi için; Sarıyer C.Başsavcılığınca tahkikatı sürdürülen Ömer Lütfi Topal’ın öldürülmesi olayı, Silivri C.Başsavcılığınca tahkikatları sürdürülen Tarık Ümit’in kaybolması ve İran uyruklu Asker Smitko-Lasem Ecmaili’nin öldürülmesi olayları, Sapanca C.Başsavcılığıncaa tahkikatı sürdürülen Behçet Cantürk ve arkadaşlarının öldürülmesi olayı, Gaziantep C.Başsavcılığınca tahkikatı sürdürülen Mehmet Ali Yaprak’ın kaçırılması olaylarının tahkikatlarının ikmal edilmesi, olay faillerinin somut delilleri ile ortaya çıkarılması gerekmektedir. Bu tahkikatların sonuçlanmaları halinde, olaylara iştirak ettikleri tesbit edilen sanıklar hakkında, görevli C.Başsavcılıklarınca yapılacak yasal işlemlere ek olarak, İstanbul DGM.C.Başsavcılığının görev alanına giren, cürüm işlemek için teşekkül meydana getirmek suçundan da ayrıca ek mukteza tayin olunacaktır.

Zaten, bu olaylarda adı geçen ve halen firarda olup yakalama ve gıyabi tutuklama kararları ile aranan bir kısım sanıklar ile bu olaylara ilişkin bir kısım ihbar ve iddialarla ilgili tahkikat halen İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca sürdürülmektedir.

Halen 20. dönem Şanlıurfa Milletvekili olan Sedat Edip Bucak ve 20. dönem Elazıg Milletvekili olan Mehmet Kemal Ağar haklarında, müsnet suçlardan eylemlerine uyan ve yukarıda zikredilen kanun maddeleri gereğince takibat yapılabilmesi; T.C. Anayasasının 83/2 maddesi gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisinin, adı geçen milletvekilleri hakkında Yasama dokunulmazlıklarının kaldırılması kararına bağlı bulunmaktadır.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin takdirine tevdii olunmak üzere fezleke düzenlenerek, hazırlık tahkikat evrakı ile ilişikte sunulmuştur.” şeklinde değerlendirme yapıldığı incelenmiştir.(Ek:84)

B-ÖMER LÜTFİ TOPAL CİNAYETİ İLE İLGİLİ İNCELEME[değiştir]

1- Cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL’in, 13 Kasım 1996 tarihinde Başbakan Necmettin ERBAKAN’a yazdığı mektupta;

12 Kasım 1996 tarihinde ziyaretime gelen Anamuhalefet Partisi Genel Başkanı Sayın Mesut YILMAZ bana özetle aşağıdaki hususları intikal ettirmiştir:

“Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde Özel Harekat Dairesi vardır.Aldığımız duyumlara göre bu dairenin bazı elemanları; “uyuşturucu, kumarhane, haraç ve adam öldürülmesi” gibi işlere karışmaktadır.Son olay bunun vehim olmadığını, hatta sanıldığından da kötü olduğunu göstermiştir.Ömer Lütfü TOPAL’ı öldürenlerin itirafları fevkalade enteresandır.Bu kişiler suçu itiraf ettikleri halde Ankara’ya celbedilmişler, halen serbest gezmektedirler.İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde her türlü döküman hazırdır.Aşiret reisi, devleti kullanmaktadır.Devlette görevli olan bazı kişilerin Özel Harekat Dairesi Başkanı İbrahim ŞAHİN’den talimat aldıkları ve bunun -İçişleri Bakanı dahil- birtakım yüksek yerlerin bilgisi dahilinde olduğu söylenmektedir.Suça karışan asgari 100-120 kişi vardır.Bunlar, devlet emrinde çalışan katillerdir.Bu işin devlet çapında soruşturulması lazımdır.Buna seyirci kalınırsa, demokrasinin işleyebileceğinden şüphe ederim.Bunların meydana çıkarılması halinde, devletin zarar göreceğinden de endişe ederim.Normal devlet mekanizmasına güvenim yoktur.Devlet Denetleme Kurulu böyle bir şeyi üstlenebilir.”

Bu sözler üzerine ben kendisine; “Devlet Denetleme Kurulu’nun bu çeşit iddiaları araştıracak bir yapıya ve kadroya sahip olmadığını, bunları hükümete intikal ettireceğimi, bir ülkede birden fazla hükümet varmış gibi bir durum olmaması icap ettiğini, benim devlet anlayışımın gereğinin bu olduğunu, -varsa- birtakım kötülüklerin ortaya çıkması gerekeceğini bunun, Devlete zarar vermeyeceğini, aksine Devleti güçlendireceğini” söyledim.Anamuhalefet Partisi Genel Başkanı tarafından ortaya atılan bu iddiaların çok ciddi olduğu kanaatindeyim.Bunların tetkik ve tahkik ettirilerek gereğinin ifasını rica ederim.” şeklinde talimat verildiği incelenmiştir.(Ek:44)

2- Komisyonumuzun Başbakanlığa yazdığı 29.11.1996 tarih ve A.01.1.GEÇ/1 sayılı yazısına cevaben, Başbakanlığın 06.12.1996 tarih ve Müs.1902/01333 sayılı yazısında;

Cumhurbaşkanının önceki maddede sözü edilen mektubu da ilgi tutularak; konu hakkında, Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı, MİT Müsteşarlığı, İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından soruşturmaların devam ettiğinin bildirildiği incelenmiştir.(Ek:85)

3- Komisyonumuzun Başbakanlığa yazdığı 10.01.1997 gün ve 10/89-118 sayılı yazısı ile Başbakanlık talimatı Susurluk Olayına ilişkin Soruşturma Raporu istenmiş,

Başbakanlık bu yazıya cevaben 6.3.1997 gün TKB. 1258 sayılı yazısı ekinde gönderdiği, Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığının 10.01.1997 tarih ve M:001 sayılı Raporunda, Ömer Lütfi TOPAL Cinayeti ile ilgili olarak özetle;

“ İstanbul İli Sarıyer İlçesi Yeniköy Tazeceviz sokak üzerinde 28.07.1996 günü saat 23.00-23.30 arasında Ömer Lütfü TOPAL 34 BTG 96 plakalı otosu içinde kimliği bilinmeyen kişilerce öldürülmüştür. Savcılık iddianamesinden olay, gerekli tespit çalışmaları yapıldıktan sonra Sarıyer Emniyet Müdürlüğünce Sarıyer Cumhuriyet Başsavcılığına intikal ettirilmiştir. Savcılık da 1996/3514 sayılı hazırlık numarası vererek soruşturmaya başlamıştır.

25.8.1996 günü İstanbul Emniyet Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliğine Ömer Lütfü TOPAL’ın öldürülmesi olayını Özel Harekat Şube Müdürlüğünde görevli polis memurları Ayhan ÇARKIN, Ercan ERSOY, Oğuz YORULMAZ, Ataköy Galeriada Natural ayakkabı mağazası sahibi Sami HOŞTAN, Sheraton Oteli gazinosu sahibi Ali Fevzi BİR adlı şahısların gerçekleştirdiğini bildiren isimsiz telefon ihbarı üzerine, adı geçenler İstanbul Emniyet Müdürlüğünce 27.8.1996 tarihinde gözlem altına alınmışlardır. 28.8.1996 günü Emniyet Genel Müdürlüğünden gelen ekibe saat 23.00 da teslim edilmişlerdir. Adı geçen bu zanlılar öldürme olayının meydana geldiği tarihte, bulundukları yerleri mekan tanıkları ile delillendirme yoluna giderek ve kendilerinin de beyanları alındıktan sonra Cumhuriyet Başsavcılıklarına intikal ettirilmeden salıverilmişlerdir.

3 Polis Memuru ve 2 sivil şahsın dönemin İçişleri Bakanı Mehmet AĞAR’ın talimatı, Emniyet Genel Müdürü Alaattin YÜKSEL’in bilgisi dışında, Genel Müdür Yardımcısı Halil TUĞ’un Bakanın talimatını Özel Harekat Daire Başkanvekili İbrahim ŞAHİN’e iletmesi ve talimatın ayrıca Bakan tarafından İbrahim ŞAHİN’e de verilmesi üzerine İbrahim ŞAHİN ve beraberinde Özel Harekat Dairesinden 3 görevlinin İstanbul’a giderek Ankara’ya getirildiği, konu hakkında İstanbul Emniyet Müdürü Kemal YAZICIOĞLU ve Müdür Yardımcısı Bilgi ÜNAL’ın mutabakatının bulunduğu, Sayın Bakan ile Genel Müdür Yardımcısı Halil TUĞ’un 28.08.1996 günü İstanbul’da oldukları ve konu hakkında İstanbul Emniyet Müdürü Kemal YAZICIOĞLU ile görüşme yaptıkları anlaşılmıştır.

Diğer taraftan, Ömer Lütfi TOPAL’ın öldürülmesi olayı ile ilgili olarak İstanbul Emniyet Müdürlüğünde sorgulanan 3 özel harekat memurundan Oğuz YORULMAZ’ın, Özel Harekat Daire Başkanvekili İbrahim ŞAHİN’in İstanbul’da Asayiş Şube Müdür Yardımcısı olduğu dönemdeki koruması olması, daha sonra Hüseyin KOCADAĞ’ın koruması olması, bilahare yine Ankara’da İbrahim ŞAHİN’in koruması olması, daha sonra da Şanlıurfa Milletvekili E.Sedat Edip BUCAK’ın koruması olması, bu dönemlerde Ömer Lütfi TOPAL’ın ortağı oldukları söylenen Ali Fevzi BİR (Aliço) ile Sami HOŞTAN’ı (Arnavut Sami), Sedat Edip BUCAK ile İbrahim ŞAHİN’in yanına gidip gelirlerken tanıdığını açıkça beyan etmesi düşündürücüdür.

Ayrıca Tevfik AĞANSOY’un öldürüldüğü gün, özel harekatçı 3 polis memurunun İstanbul Emniyet Müdürlüğünde Ömer Lütfü TOPAL cinayeti ile ilgili olarak gözetim altında tutulduğu 28.08.1996 günüdür. Dolayısıyla, Tevfik AĞANSOY’un öldürülmesini de bu kişileri ihbar etmiş olabileceği veya karşılıklı hesaplaşma şüphesi doğmakta olup, araştırılması gerekmektedir.

Buna göre; Öldürme olayının soruşturulması görev ve yetkisi Sarıyer C.Başsavcılığına aittir.Cürüm işlemek için teşekkül meydana getirmek yönü ile olayın soruşturulması görev ve yetkisi İstanbul DGM.C.Başsavcılığına aittir.Öldürme olayının zanlıları 3 polis memuru ve 2 sivil şahsın İstanbul emniyet Müdürlüğünden Sarıyer C.Başsavcılığının bilgisi dışında alınarak Emniyet Genel Müdürlüğüne getirilerek C.Başsavcılıklarına haber verilmeden serbest bırakanlar, bu talimatı verenler dönemin İçişleri Bakanı Mehmet AĞAR, Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Halil TUĞ, Özel Harekat Daire Başkanvekili İbrahim ŞAHİN, İstanbul Emniyet Müdürü Kemal YAZICIOĞLU ve Emniyet Müdür Yardımcısı Bilgi ÜNAL haklarında adli görevi ihmal suçundan yetkili C.Başsavcılığınca soruşturma yapılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.İdari yönden Emniyet Genel Müdürlüğünce soruşturma yapılmıştır. İçişleri Bakanlığınca Mülkiye Başmüfettişleri marifetiyle soruşturma sürdürülmektedir. Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip BUCAK’ın korunması için 22.6.1996 tarihli İl Koruma Kurulu sadece bir polis görevlendirmesini uygun gördüğü ve bu kararın İçişleri Bakanlığı Merkez Koruma Kurulunca 25.7.1996 tarihinde benimsediği ve bu durumun İçişleri eski Bakanı Mehmet AĞAR tarafından 06.08.1996 günü Bakan olarak onaylandığı görülmesine rağmen 06.08.1996 günü Sedat Edip BUCAK’a 4’ü İstanbul’da 2’si İzmir’de görev yapan 6 kişinin tahsis edilerek tayinlerinin yapılması, bu kişilerin ise derhal koruma görevine başlamayıp 3 aylık bir dönem içinde ayrı ayrı göreve başlamalarının ise korumada aciliyet olmadığını ortaya koyması, Sedat Edip BUCAK’ın yazılı talebinin tayinlerden bir gün sonrası olan 07.08.1996 günü yapılması, bu korumalardan 3’ünün Ömer Lütfü TOPAL cinayeti ile ilgili olarak gözaltına alınan kişiler olması birinin de bu kişiler lehine tanıklık yapan kişi olması dikkat çekmektedir. Koruma görevlileri verilmesi konusunun ayrıca İçişleri Bakanlığınca incelenmesi ve gerekirse soruşturulmasının uygun olacağı mütalaa edilmektedir.Abdullah ÇATLI’nın -kullandığı diğer isimler de dikkate alınarak- ve Ömer Lütfi TOPAL’ın ortak olduğu şirketlerin Maliye Bakanlığınca araştırılarak hesaplarının incelenmesinin Başsavcılıklarca yapılmakta olan soruşturmalara yardımcı olacağı düşünülmektedir.DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip BUCAK’ın korumalarının tayin konusu ise şöyle gelişmiştir:Televizyon ve basında günlerce tefrika edilen “Söylemezler” çetesi ile ilgili operasyon sonrasında Söylemez kardeşlerin vermiş olduğu ifadelerde bahse konu olan milletvekilini öldüreceklerini söylemişlerdir.Bu hususla ilgili olarak Sedat Edip BUCAK çeşitli gazetelere beyanatlar vermiştir.İçişleri Bakanlığı Genel Sekreteri Ali BİLİR imzası ile 11.07.1996 tarih ve 1200/37 sayı ile adı geçen milletvekilinin korumalarının isim listesine havi yazı Personel dairesine intikal ettirilmiştir.22.06.1996 tarihli İl Koruma Komisyon kararı ile bahse konu Milletvekilinin 1 polis memuru ile korunmasına.25.07.1996 tarihinde de Merkez Koruma Komisyon kararı ile yakın korumaya alınmasına karar verilmiştir.Tekrar 07.08.1996 tarihinde Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip BUCAK İçişleri Bakanlığına müracaatta bulunarak 11.07.1996 tarihindeki müracaatında istediği korumalarının isim listesini İçişleri Bakanlığına göndermiş aynı gün evrak dairemize intikal ettirilmiştir.

Konunun aciliyeti bakımından bize iletilen dilekçelerde ismi geçen polis memurlarının atamaları 06.08.1996 Ankara Emniyet Müdürlüğü kadrosuna yapılmıştır.

Bize yapılan ilk müracaat 11.07.1996 tarihindedir. Atamalar ise bu talepten 25 gün sonra yapılmıştır.

Başbakanlık Teftiş Kurulu Raporunda Ömer Lütfi TOPAL’a verilen diplomatik pasaportla ilgili olarak da;

28.07.1996 günü İstanbul’da uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürülen Ömer Lütfü TOPAL’a ait 34 BTG 96 plaka sayılı oto içerisinde yapılan aramada maktül adına düzenlenmiş 01 NO: 0041672 seri numaralı CCCP Diplomatik Pasaport bulunduğu, elde edilen eşya ve belgelerin Sarıyer Cumhuriyet Başsavcılığınca mirascı Serdar Murat TOPAL vekili Avukat Nilüfer YARGICI’ya 19.08.1996 tarihinde teslim edildiği ifade edilerek, Başbakanlık Makamının 18.11.1996 gün ve M:127 sayılı onayları gereğince yürütülmekte olan inceleme ve soruşturmaya esas olmak üzere sözkonusu Diplomatik Pasaportun temin edilerek anılan pasaport ile ülkemize giriş çıkış yapılıp yapılmadığının, yapılmış ise buna ilişkin ayrıntılı bilgi ve belgelerin gönderilmesi ile temin edildiği takdirde anılan pasaportun gerçekliğinin araştırılarak bilgi verilmesinin, Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığının 12.12.1996 tarih ve 1303 sayılı yazıları ile istenilmesi üzerine; Diplomatik pasaportun halen soruşturmayı yürüten Sarıyer Cumhuriyet Başsavcılığında olduğu anlaşılmıştır.Ömer Lütfü TOPAL’a ait 01 NO: 0041672 seri numaralı CCCP Diplomatik Pasaporta ilişkin ilgili ülke makamlarından bilgi temin edildiğinde ayrıca bilgi verileceği İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilmiş, Sarıyer Cumhuriyet Başsavcılığına da bilgi verilmiştir.”

Ömer Lütfü TOPAL’ın üzerinde bulunan, Savcılıkça ailesine teslim edilen SSCB’ne ait Diplomatik Pasaportun Türkmenistan Cumhurbaşkanı tarafından verildiği, bu pasaportun Türkmenistan, Azerbeycan ve Amerika seyahatlerinde adı geçen kişi tarafından yurtiçi giriş ve çıkışlarda kullanıldığı belirlenmiştir. Dışişleri Bakanlığı kanalı ile yapılan araştırmada, Ömer Lütfü TOPAL’ın Türkmenistan’da 2 tane 5 yıldızlı otel işlettiği, bir iş merkezi bulunduğu, petrol araştırmaları ile sağlık konularında çalıştığına dair duyumlar alındığı, Türkmenistan tarafından diplomatik pasaport verilen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı sayısının 40 rakamının çok üzerinde olduğunun tahmin edildiği, diplomatik pasaport alanlar arasında Erdal İNÖNÜ, Ayvaz GÖKDEMİR ile Veysel ATASOY’un da bulunduğu bildirilmiştir.

Diplomatik pasaport sahiplerinin yurtiçi giriş ve çıkışlarda (ihbar olmadıkça) kendilerinin ve eşyalarının aranmaması gerçeğinden hareketle yurtiçine giriş ve çıkışlarda kara para, silah ve uyuşturucu gibi hususlarda aranmama imkânından Ömer Lütfü TOPAL’ın da istifade etmiş olabileceği düşünülmektedir.

Ayrıca Ömer Lütfü TOPAL ile ilgili olarak yapılan arşiv araştırması neticesinde;

Kullandığı sahte kimliklerin:

1- Mehmet ve Hatice oğlu 1946 Kilis doğumlu, Sadık Sami ONAR,

2- 1948 Gaziantep doğumlu, Serdon Cevat SERDAR olduğu,

Adı geçen şahsa İçişleri Bakanlığınca Hususi Damgalı Pasaport tanzim edildiğine dair herhangi bir bilgiye rastlanmadığı belirlenmiştir.

Yine yapılan dosya tetkikinde; Ömer Lütfü TOPAL’ın, 03.08.1975 tarihinde Ankara Valiliğinden tanzim edilen TR C 403186 seri numaralı Umuma Mahsus Pasaport aldığı, yine aynı şahsın 22.04.1977 tarihinde Gaziantep Valiliğinden Sadık Sami ONAR sahte kimliği ile TR D 256258 seri numaralı Umuma Mahsus Pasaport aldığı,

Ayrıca; Türkiye’ye giriş ve Türkiye’den çıkış bilgisayar kayıtlarında yapılan araştırmada, Mevlüt oğlu 1942 doğumlu Ömer Lütfü TOPAL’ın TR H 918035 seri numaralı Umuma Mahsus Pasaportla giriş-çıkış yaptığı ve bu pasaportun İstanbul Emniyet Müdürlüğünce tanzim edildiği belirlenmiştir.” şeklinde bilgi verildiği incelenmiştir.(Ek:82)

4- Komisyonumuzun 14.3.1997 tarih ve 282 sayılı yazısına cevaben İçişleri Bakanlığının 17.3.1997 gün ve 34-2/619-3 sayılı yazısı ekinde gönderilen İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişlerince hazırlanan 06.01.1997 gün ve 76/1, 114/1 sayılı inceleme ve soruşturma raporunda da özetle;

1) Ömer Lütfü TOPAL’ın öldürülmesi olayını Özel Harekat Şube Müdürlüğünde görevli 3 polis memuru ile 2 sivil şahsın gerçekleştirdiği iddiasına ilişkin olarak yapılan incelemeler sonucu elde edilen verilere göre:

28.07.1996 günü saat 23.00 sıralarında Sarıyer İlçesi Yeniköy Bölgesinde vukubulmakla, yazılı ve görsel basında TOPAL CİNAYETİ diye adlandırılan olayla ilgili olarak, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesine bağlı Cinayet Büro Amirliğinin 214 40 33 nolu telefonuna, 25.08.1996 günü saat 14.00 sıralarında telefon eden bir erkeğin:

- Ömer Lütfü TOPAL’ın öldürülmesi olayını, Özel Harekat Şube Müdürlüğünde görevli polis memurları Ayhan ÇARKIN, Oğuz YORULMAZ, Ercan ERSOY, Ataköy Galeria’da Natural Ayakkabı Mağazası sahibi Sami HOŞTAN ve Sheraton Oteli Gazinosu sahibi Ali Fevzi BİR adlı şahısların gerçekleştirdiğini -ihbar etmesi üzerine,anılan Emniyet birimi tarafından tanzim edilen, “Yakalama ve Üst Arama Tutanağı” belgelerine göre polis memurlarından;Ayhan ÇARKIN’ın 27.08.1996 günü saat 17.00’de,Oğuz YORULMAZ’ın 27.08.1996 günü saat 15.50’de,Ercan ERSOY’un, 27.08.1996 günü saat 11.00’de gözaltına alınarak, olayla ilgilerinin araştırıldığı,yapılan sorgularına ilişkin olarak, daktilo edilmiş birer ifadeleri bulunmayan adı geçenlerin;

- Mekan şahitleri de göstermek suretiyle suçlamaları reddettikleri,

- Kendilerinden alınan parmak izlerinin, olay yerindeki silahta bulunan parmak izleriyle karşılaştırılmalarında mutabakat görülmediği,

İstanbul Polisi tarafından düzenlenen (Yakalama ve Üst Arama tutanakları)nda, yakalanma tarih ve saatleri belirtilmediği gibi, ifadeleri de alınmayan sivil şahıslar Sami HOŞTAN ile Ali Fevzi BİR’in de; Ömer Lütfü TOPAL’ın ortaklarından olduklarını belirtmekle birlikte, adı geçenin öldürüldüğü saatlerde başka yerde ve kişilerle olduklarını ifade ettikleri anlaşılmış.Polis Başmüfettişleri Ş.ERTEN ve H.AKDENİZ tarafından düzenlenen 15.12.1996 tarih ve 1996/820 sayılı (Soruşturma Raporu)nda da;

- ......anılan Polis memurları ile Ömer Lütfi TOPAL’ın öldürülme olayı arasında bir bağ kurulamadığı gibi öldürme olayına karıştıkları hususunda da herhangi bir delil elde edilemediğinden, haklarında yapılacak bir işlem bulunmadığı....- belirtilmiş ise de,

C.M.U.K.nun 153, 160. 163 ve 164 ncü maddeleri hükümlerince;Suç ve suçlananlarla ilgili delillerin toplanılarak; kamu davasının açılmasına yeterli olup olmadığına;Toplanan deliller kamu davası açılmasına yeterli ise, Mahkemeye bir iddianame vermek suretiyle kamu davası açmaya,yapılan hazırlık tahkikatı sonunda, kamu davasının açılması için yeterli delil bulunmaması veya keyfiyetin takibe değer görülmemesi halinde - Takibata Yer Olmadığına- karar vermek yetkisi Cumhuriyet Savcılarına ait olduğundan,

İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğüne bağlı Cinayet Büro Amirliğinin 214 40 33 nolu telefonuna vaki:

28.07.1996 günü saat 23.15 sıralarında sarıyer İlçesi Yeniköy Semtinde meydana gelen, Ömer Lütfi TOPAL adlı şahsın öldürülmesi olayını; Özel Harekat Şube Müdürlüğünde görevli polis memurları Ayhan ÇARKIN, Oğuz YORULMAZ ve Ercan ERSOY ile Ataköy Galleria’da Natural Ayakkabı Mağazası sahibi Sami HOŞTAN ve Sheraton Oteli Gazinosu sahibi Ali Fevzi BİR’in gerçekleştirdiklerine dair ihbarın,doğru olup olmadığı, suçlananların bu fiili işleyip işlemediklerine dair bir değerlendirmeye gidilmeksizin, konuya ilişkin olarak toplanılan bilgi ve belgelerin, olay yeri itibariyle yetkili, Sarıyer Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiinin gerektiği,

- 2- Ömer Lütfi TOPAL’ın öldürülmesi olayını gerçekleştirdiklerine dair bir ihbar üzerine gözaltına alınan 3 polis memuru ile 2 sivil şahsın; yetkili Cumhuriyet Başsavcılığına bilgi verilmeden, 30 saatten fazla gözaltında tutulduktan sonra Ankara’ya gönderilmeleri ve Ankara’ya nakledilen bu kişilerin ifadeleri alındıktan sonra salıverildikleri- Konunun incelenmesi sonucu elde edilen verilere göre:

28.07.1996 günü saat 23.00 sıralarında Sarıyer İlçesi Yeniköy Bölgesinde vukubulmakla, yazılı ve görsel basında TOPAL CİNAYETİ diye adlandırılan olayla ilgili olarak, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesine bağlı Cinayet Büro Amirliğinin 214 40 33 nolu telefonuna, 25.08.1996 günü saat 14.00 sıralarında telefon eden bir erkeğin:

- Ömer Lütfi TOPAL’ın öldürülmesi olayını, Özel Harekat Şube Müdürlüğünde görevli Polis memurları Ayhan ÇARKIN, Oğuz YORULMAZ, Ercan ERSOY, Ataköy Galeria’da Natural Ayakkabı Mağazası sahibi Sami HOŞTAN ve Sheraton oteli Gazinosu sahibi Ali Fevzi BİR adlı şahısların gerçekleştirdiğini” ihbar etmesi üzerine, anılan Emniyet Birimi tarafından tanzim edilen, “Yakalama ve Üst Arama Tutanağı” belgelerine göre polis memurlarından;Ayhan ÇARKIN’ın 27.08.1996 günü saat 17.00’de, Oğuz YORULMAZ’ın 17.08.1996 günü saat 15.50’de İstanbul’da,Ercan ERSOY’un ise; İstanbul’dan İzmir’e gönderilen ekipler marifetiyle 27.08.1996 günü saat 11.00 de yakalanarak, getirildikleri Asayiş Şube Müdürlüğü nezarethanelerine konuldukları, parmak izleri de alınmak suretiyle sorgulamalardan geçirildikleri,

Yakalama ve Üst Arama tutanaklarında, yakalama tarih ve saatleri gösterilmeyen öteki sivil şahıslar Sami HOŞTAN ile Ali Fevzi BİR’in; nezarethaneye konulmadıkları gibi, yalnızca Ali Fevzi BİR’e Başkomiser Şentürk DEMİRAL tarafından bazı sorular sorulup, ifadesinde belirttiği üzere Sami HOŞTAN’a herhangi bir sorunun yöneltilmediği, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun (Adli Görevler) başlıklı 154 ncü maddesinin, 18.11.1996 tarih ve 3842 sayılı Kanunla değişik 2 nci fıkrasındaki:

- Bütün zabıta makam ve memurları, el koydukları olaylar, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri Cumhuriyet Savcılarına derhal bildirmek ve Cumhuriyet Savcılığının adliyeye ilişkin işlerde bütün emirlerini yerine getirmekle yükümlüdürler.-Hükmüne rağmen, el konulan olay, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirlerle ilgili olarak, yetkili Cumhuriyet Başsavcılığına bilgi verilmediği,üç polis memurunun; yakalandıkları 27.08.1996 günü Asayiş Şube Müdür Vekili Ahmet Duran ALP ve ertesi 28.08.1996 günü izinden dönmesi üzerine de Asayiş Şube Müdürü sorumluluğunda sorgulandıkları halde;Anılan kanunun, “İfade ve Sorgunun Tarzı”nı belirleyen, 18.11.1992 tarih ve 3842 sayılı Kanunla değişik 135 nci maddesindeki:

- Zabıta amir ve memurları....tarafından ifade almada....aşağıdaki hususlara uyulur:

--1- İfade verenin veya sorguya çekilenin kimliği tespit edilir. İfade veren veya sorguya çekilen kimliğe ilişkin soruları doğru olarak cevaplandırmak zorundadır.

2- Kendisine isnad edilen suç anlatılır.

3- Müdafi tayin hakkının bulunduğu, müdafi tayin edebilecek durumda değilse baro tarafından tayin edilecek bir müdafi talep edebileceği ve onun hukuki yardımından yararlanabileceği, isterse müdafinin soruşturmayı geciktirmemek kaydı ile ve vekaletname aranmaksızın ifade veya sorguda hazır bulunacağı bildirilir, yakınlarından istediğine yakalandığını duyurabileceği söylenir.

4- İsnad edilen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanuni hakkı olduğu söylenir.

5- Şüpheden kurtulması için somut delillerinin toplanmasını talep edebileceği hatırlatılır ve kendisi aleyhine varolan şüphe sebeplerini ortadan kaldırmak ve lehine olan hususları ileri sürmek imkânı verilir.

6- İfade verenin veya sorguya çekilenin şahsi halleri hakkında bilgi alınır.

7- İfade ve sorgu bir tutanakla tespit edilir. Bu tutanakta;

a) İfade verme veya sorguya çekme işleminin yapıldığı yer ve tarih,

b) İfade verme veya sorguya çekme sırasında hazır bulunan kişilerin isim ve sıfatları ile ifade veren veya sorguya çekilen kişinin açık kimliği,

c) İfade vermenin veya sorgunun yapılmasında yukarıdaki işlemlerin yerine getirilip getirilmediği, bu işlemler yerine getirilmemiş ise sebepleri;

d) Tutanak içeriğinin ifade veren veya sorguya çekilen ile hazır olan müdafi tarafından okunduğu ve imzalarının alındığı,

e) İmzadan imtina halinde bunun nedenleri yer alır.-- hükmüne hiç uyulmayıp; böylesine ciddi bir ihbarla gözaltına alınan kişilerle ilgili ifade ve sorgunun bir tutanakla tespit edilmediği.Anılan Kanunun “Yakalanan Kimsenin Sorguya Çekilmesi” başlıklı değişik 128 nci maddesindeki:-Yakalanan şahıs bırakılmazsa, yakalama yerine en yakın sulh hakimine gönderilmesi için gerekli süre hariç yirmidört saat içinde Sulh Hakimi önüne çıkarılır ve sorguya çekilir. Yakalananın talebi halinde müdafi de sorguda hazır bulunabilir.Üç veya daha fazla kişinin bir suça iştirak suretiyle toplu olarak işlenen suçlarda, delillerin toplanmasındaki güçlük veya fail sayısının çokluğu ve benzeri nedenlerle Cumhuriyet Savcısı bu sürenin dört güne kadar uzatılmasına yazılı olarak emir verebilir. Soruşturma bu sürede sonuçlandırılamazsa Cumhuriyet Savcısının talebi ve sulh hakiminin kararı ile sekiz güne kadar uzatılabilir. Sulh hakimi yakalamayı gerektiren bir hal görmez veya yakalama sebepleri ortadan kalkmış bulunursa yakalanan şahsın bırakılmasına karar verir.-Hükmüne rağmen, cinayet ihbarıyla yakalanarak 30 saatten fazla İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesinde tutulan 3 polis memuru ile 2 sivil şahsın,

- Mekan şahitleri de göstermek suretiyle suçlamaları reddetmeleri,

- Kendilerinden alınan parmak izlerinin, olay yerindeki silahta bulunan parmak izleriyle karşılaştırılmalarında mutabakat görülememiş olması,

- Olayla ilgilerinin bulunduğuna dair maddi bir delil bulunamamış olması,

- Bir kere de bu görevlilerin bağlı oldukları üst kuruluş ve “Emniyet Genel Müdürlüğü ilgili daire ve şubelerinin imkânlarından faydalanılarak incelenmesinin uygun olacağı” gibi gerekçelerle, 28.08.1996 günü saat 23.00 de Çamlıca Turnikeleri’nde, Ankara’dan gelen Emniyet Genel Müdürlüğü ekibine teslim edildikleri, Ankara’da ifadelerine başvurulan bu görevlilerin, birlikte götürüldükleri öteki iki sivil şahıs ile birlikte serbest bırakıldıkları,

Silahla adam öldürdükleri ihbarı üzerine yakalanan ve 30 saatten fazla gözaltında tutulan üçü polis memuru beş kişinin Ankara’dan gelen ekibe teslimi sırasında düzenlenen tutanağa konulan, “tetkik ve gereği yapılmak üzere” ibaresinin;

İstanbul Emniyet Müdürü Kemal YAZICIOĞLU, Asayişten sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Bilgi ÜNAL, Asayiş Şube Müdürü Fatih ÖZKAN ile Asayiş Şube Müdür Yardımcısı (27.08.1996 günü Asayiş Şube Müdür vekili) Ahmet Duran ALP’in CMUK’un 125, 135 ve 154 ncü maddesinden doğan sorumluluklarını ortadan kaldırmadığı gibi, aynı sorumlulukların;

-Anılan öldürme olayı ile ilgili soruşturma neticesinde tetkik edilmek ve araştırılmak üzere alınan ... şahıslarla illiyet sağlanamamışsa da olayın önemi bakımından, Emniyet Genel Müdürlüğünün ilgili daire ve şubelerinin imkânlarından da faydalanılarak incelenmesinin uygun olacağı değerlendirildiğinden tutanakta ismi geçen şahıslar (ı), üzerlerinden çıkan silah ve zati eşyalar (ile birlikte),

Kanundaki, “bütün zabıta makam ve memurları” genellemesi kapsamında, Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Daire Başkanvekili İbrahim ŞAHİN için de başlamış olmakla,Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 154 ncü maddesinin 3 ncü fıkrasındaki:

“Kanun tarafından kendilerine verilen... adliyeye müteallik görev veya işlerde suistimal veyahut ihmal ve terahileri görülen Devlet Memurları..... hakkında Savcılıkça doğrudan doğruya takibatta bulunulur.Ancak Zabıta Amirleri hakkında hakimlerin görevlerinden dolayı tabi oldukları muhakeme usulü tatbik olunur. - hükmü doğrultusunda, bu konudaki tahkikatın Sarıyer Cumhuriyet Savcılığı tarafından yapılması gerekeceği, kanaat ve sonucuna varıldığı “ şeklinde değerlendirme yapıldığı incelenmiştir.(Ek:86)

5- Komisyonumuzun 29.11.1996 gün ve 3 sayılı yazılarına cevaben Adalet Bakanlığı tarafından gönderilen 13.12.1996 gün ve 031114 sayılı yazısı ekinde İstanbul DGM Başsavcılığının 1996/2303 Hazırlık ve Sarıyer C.Başsavcılığının 1996/3514 hazırlık sayılı dosyalarının onaylı fotokopileri gönderilmiştir.

Aynı dosyaların Komisyonumuzun 10.1.1997 gün ve 125 ve 126 sayılı yazıları ile de Komisyonumuza gönderildiği anlaşılmıştır.(Ek: 74; 81; 87)

6- İstanbul DGM Başsavcılığının 1996/2303 Haz. 1997/294 Esas ve 1997/261 numaralı iddianemesinde özetle;

“ Emperyal Kumarhameleri işletmecisi olan ve kamuoyunda işletmelerden çok yüksek gelir sağladığı kanatı bulunan Ömer Lütfi Topal 28.7.1996 tarihinde saat 23.30 sıralarında İstanbul Sarıyer ilçesi, Tazeceviz Sokakta, içerisinde bulunduğu 34 BTG 96 plakalı otomobili içerisinde otomatik silahlarla taranarak öldürülmüştür.

Olay mahallinde suçta kullanılan 2 adet Kalaşhnikov marka otomatik tüfek, bu tüfeklere ait şarjörler, 47 adet dolu 9 adet boş kovan bulunmuştur. Aynı gün polise telefonla yapılan bir ihbarda olayı gerçekleştiren kişilerin 34 KN 288 plaka sayılı araç ile kaçtıkları bildirilmiş ve bu araç İstinye Polis Karakolu idaresinde terkedilmiş olarak bulunmuş ve araç içerisinde 9 mm. çapında UZİ marka makinalı tabancalara ait 1 adet şarjör (UZİ marka makinalı tabancalar Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Dairesinde kullanılmaktadır). 9 mm. çapında MKE yapısı UZİ marka 9 adet mermi, 7.62x39 mm. çapında Kalashinkov marka tüfeklere ait 2 adet şarjör ve 7.62x39 mm. çapında 27 adet fişek bulunmuştur. Ancak, UZİ marka şarjörlerin ait olduğu silah bulunamamış ve muhtemelen olay faillerinin kaçarken yanlarında götürdükleri kanaatine varılmıştır. Bu otomobil hakkında yapılan araştırmada 24.04.1995 tarihinde Ankara İlinde çalınmış olduğu ve gerçek plakasının 06 V 7550 olduğu tesbit edilmiştir.

Bu olayın İstanbul Emniyet Müdürlüğünce tahkikatının yapıldığı sırada 25.08.1996 tarihinde Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliğine ismini bildirmeyen bir kişi tarafından yapılan ihbarda, Ömer Lütfi TOPAL’ın öldürülmesi olayının faillerinin Ayhan ÇARKIN, Ercan ERSOY, Oğuz YORULMAZ isimli Özel Harekat Dairesi polis memurları ile Sami HOŞTAN ve Ali Fevzi BİR isimli kişiler olduklarını bildirilmiştir. Bu ihbar üzerine adı geçenler 28.08.1996 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğünde gözaltına alınmışlardır. Bu kişilerin gözaltına alınmalarını müteakip Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip BUCAK tarafından İstanbul Emniyet Müdürü KEMAL yazıcıoğlu’na defalarca telefon ederek gözaltına alınanların serbest bırakılmalarını kolaylaştırmak maksadıyla ona etkide bulunmaya tevessül edilmiştir. (Kemal YAZICIOĞLU’nun ifadeleri) Bu kişiler hakkında İstanbul Emniyet Müdürlüğünce araştırma devam ettiği sırada olaya müdahale edilerek, Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Halil TUĞ aracılığı ile Özel Harekat Daire Başkanvekili İbrahim ŞAHİN görevlendirilerek, gözaltındaki bu kişiler Ankara Emniyet Genel Müdürlüğüne götürülmüşler ve orada yüzeysel bir araştırma yapılarak serbest bırakılmışlar ve görevli Cumhuriyet Başsavcılığına da bu olay intikal ettirilmemiştir.

Adı geçen kişiler bu şekilde serbest bırakıldıktan sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğüne gelen İstihbari bilgiler üzerine İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından araştırmalar sürdürülmüş ve bu kişilerin bu olaya iştirak ettikleri hususunda emareler elde edildiği bildirilerek bu durum bizzat İstanbul Emniyet Müdürü tarafından Sayın Cumhurbaşkanı’na ve Sayın Başbakan’a şifahi olarak arzedilmiştir. (Kemal YAZICIOĞLU’nun ifadeleri).

Nitekim, 22 Aralık 1996 tarihinde Çankaya Köşkünde liderler zirvesinde Sayın Cumhurbaşkanı’nın liderlerle yaptığı konuşmanın bir bölümünde İstanbul Emniyet Müdürü Kemal YAZICIOĞLU’nun kendisine arzettiğini beyan ederek, özetle ...Biz Ömer Lütfi TOPAL’ı öldürenleri bulduk... Ankara merkez geldi, bizim elimizden aldı... İsterlerse merkez alır. Emniyetin usul ve kaidesidir... Bunlar Ömer Lütfi TOPAL’ı öldürdüklerini itiraf ettiler, siz sorsanız size de söylerler... sorunca söylüyorlar... ifadeleri henüz zapta almadım... dediğini bildirmişlerdir.

Bu olayla ilgili olarak İstanbul Emniyet Müdürlüğünde sürdürülen araştırmalar sırasında Ö.Lütfi TOPAL’ın öldürülmesinde kullanılan ve olay yerinde terkedilen Kalashinkov marka tüfeklerden birinde, bu tüfeğin iki şarjörünü birbirine monte etmekte kullanılan koli bantının iç yüzeyinde bulunan 1 adet parmak izinin mukayese çalışmalarında, bu parmak izinin 26.02.1992 tarihinde sahte pasaport ile Atatürk Hava Limanından çıkış yapmak istediği sırada yakalanan Şahin EKLİ isimli kişiye ait olduğu tesbit edilmiştir. ŞAHİN EKLİ ile ilgili kayıtların araştırılmasında, bu kimliği kullanarak sahte pasaportla yurtdışına çıkmak isteyen kişinin gerçek kimliğinin Abdullah ÇATLI olduğu saptanmıştır. Bunun üzerine Abdullah ÇATLI’nın kayıtlarda gerek kendi adına gerek Mehmet ÖZBAY adına mevcut bulunan parmak izleri ile ölümünü müteakip Nevşehir Devlet Hastanesi morgunda alınan parmak izlerinin mukayesesi yapılmış ve sonuç olarak suç aleti tüfeğin şarjörlerini monte eden koli bantı üzerindeki parmak izinin Abdullah ÇATLI’ya ait olduğunu kesin olarak anlaşılmıştır. Bu durumda Abdullah ÇATLI’nın Ömer Lütfi TOPAL’ın öldürülmesi olayına iştirak ettiğini bu somut delille tesbit edilmiştir.

Bu şekilde, Ömer Lütfi TOPAL’ın öldürülmesine iştirak ettiği tesbit edilen Abdullah ÇATLI’nın bu olay sebebiyle gözaltına alınan kişilerle ve İstanbul DGM Cumhuriyet Başsavcılığınca tahkikatı yapılan (Cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçuna ilişkin) olaylarda adı geçen kişilerle ilişkileri şöyledir;

Sami HOŞTAN ve Ali Fevzi BİR, Ömer Lütfi TOPAL’ın İstanbul İntercontinental Otelindeki kumarhanesinin % 50 oranında ortaklarıdır. Abdullah ÇATLI’nın sık sık bu kumarhaneye geldiğini, Sami HOŞTAN ve Ali Fevzi BİR ile idare odasında oturup, uzun görüşmeler yaptıkları, keza Sami HOŞTAN ve Ali Fevzi BİR’in de Ankara İline gittiklerinde Sedat Edip BUCAK’ın yazıhanesinde Abdullah ÇATLI ile buluştukları ve görüştükleri ve bu kişiler arasında uzun süredir yakın ilişkiler olduğu bizzat Sami HOŞTAN’ın kardeşi Sedat HOŞTAN’ın ifadesi ve diğer ifade ve delillerden ve telefon tesbit tutanaklarındaki görüşme detaylarından anlaşılmıştır.

Dosya içerisinde mübrez bulunan ve yukarı bölümlerde izahı yapılan ve Siverek İlçesinde Sedat BUCAK’ın ikametgahında çekildiği tesbit edilen ve Ömer Lütfi TOPAL’ın öldürüldüğü tarihlere yakın zamanlara tekabül eden günlerde çekilmiş olduğu tesbit edilen fotoğraflarda bu kişiler arasındaki yoğun ve gizli ilişkileri teyit etmektedir. (Abdullah ÇATLI, Sami HOŞTAN ve Ercan ERSOY’un yanyana çekilmiş muhtelif fotoğrafları.)

Ö.Lütfi TOPAL olayı sebebiyle gözaltına alındıktan sonra Ankara Emniyet Genel Müdürlüğüne götürülerek orada kısaca ifadesi alınan Sami HOŞTAN bu ifadesinde Ö.L.TOPAL’ın öldürüldüğü tarihlerde Marmaris Grand Azur Otelinde konakladığını belirterek, otelin faturalarını ibraz etmiştir. Ancak, dosyada mübrez bu fotoğrafların incelenmesinde, konaklayan kişilerin Sami HOŞTAN ve aile efradı oldukları görülmekle beraber gerek rezervasyonunun gerekse faturaların Mehmet ÖZBAY (Abdullah ÇATLI) adına düzenlenmiş olduğu görülmüş ve bu husus Sami HOŞTAN ve Abdullah ÇATLI arasındaki ilişkilerin başka bir göstergesi olmuştur. Yine Sami HOŞTAN’ın kardeşi Sedat HOŞTAN’ın ifadesine göre 03.11.1996 tarihinde Susurluk İlçesi civarında meydana gelen kazada Abdullah ÇATLI’nın ölümü ilk kez kendisine duyurulan kişilerden biri de Sami HOŞTAN’dır. Bu haber üzerine Sami HOŞTAN derhal olay yerine gitmek için harekete geçmiş ve durumu ortağı Ali Fevzi BİR’e de bildirmiş ve Susurluk’a gitmek üzere İstanbul Boğaz Köprüsü çıkışında buluşmuşlar ve orada karşılaştıklarında “Abdullah’ı kaybettik” diye birbirlerine sarılmışlar ve oradan hareketle Susurluk Devlet Hastanesine gitmişlerdir. Abdullah ÇATLI’nın Susurluk Devlet Hastanesindeki cenazesini, Abdullah ÇATLI’nın diğer yakınları ile birlikte Nevşehir İline götürmüşler ve orada defnedilmesinde hazır bulunmuşlardır.

Aşağıda Tarık ÜMİT olayında anlatılacağı üzere Abdullah ÇATLI’nın birçok eyleminde Sami HOŞTAN onun yanında bulunan kişilerden birisidir.

Abdullah ÇATLI ile bu şekilde çok yakın ve karmaşık ilişkilerde bulunan Sami HOŞTAN ve Ali Fevzi BİR, Sedat BUCAK ve onun yanında koruma polisi olarak görevlendirilen ve iddianamede sanık olarak adı geçen polis memurları ile de yakın derecede ilişkileri bulunmaktadır. (Mehmet EYMÜR’ün ifadeleri)

Ömer Lütfi TOPAL’ın öldürülmesi olayı ile ilgili olarak Sami HOŞTAN ve Ali Fevzi BİR ile birlikte gözaltına alınan polis memurları Ayhan ÇARKIN, Oğuz YORULMAZ ve Ercan ERSOY ile birlikte diğer polis memurları Enver ULU ve Mustafa ALTINOK, bu olayın vuku bulduğu döneme tekabül eden zamanda, alelacele Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip BUCAK’ın koruması olarak onun yanına verilmişlerdir.

Başbakanlık Teftiş Kurulunun 09.01.1997 tarihli raporuna esas teşkil eden belgeler ve İstanbul DGM C.Başsavcılığınca Emniyet Genel Müdürlüğünden celbedilip, cevabi yazı ve belgelere göre; Sedat Edip BUCAK’ın korunması için İl Koruma Kurulu sadece bir polis memuru görevlendirilmesini uygun görmüş ve bu karar, merkez koruma kurulunca da yeterli görülerek onaylandığı halde 06.08.1996 günü Sedat Edip BUCAK’a dördü İstanbul’da, ikisi İzmir’de görev yapan 6 polis memurunu (Ayhan ÇARKIN, Oğuz YORULMAZ, Ercan ERSOY, Mustafa ALTINOK, Enver ULU, Ö.KAPLAN) tahsis edilerek tayinlerinin yapılması, bu kişilerin derhal koruma görevlerine başlamayıp üç aylık bir dönem içerisinde ayrı ayrı göreve başlamalarının KORUMADA ACİLİYET OLMADIĞINI ortaya koyması, Sedat Edip BUCAK’ın yazılı talebinin bir gün sonrası olan 07.08.1996 günü yapılması, bu korumalardan üçünün Ömer Lütfi TOPAL’ın öldürülmesi ile ilgili olarak gözaltına alınan kişiler olması ve birinin de (Ö.KAPLAN) bu kişiler lehine tanıklık yapan kişi olması, ayrıca bu memurlardan Oğuz YORULMAZ’ın Özel Harekat Daire Başkanvekili İbrahim ŞAHİN’in İstanbul Asayiş Şube Müdürü Yardımcısı olduğu dönemde koruması olması, daha sonra Hüseyin KOCADAĞ’ın koruması olması, bilahare yine Ankara’da İbrahim ŞAHİN’in koruması olması, daha sonra da Sedat Edip BUCAK’ın koruması olması ve bu dönemlerde gerek Oğuz YORULMAZ’ın gerekse diğer polis memurlarının Ömer Lütfi TOPAL’ın ortakları olan Sami HOŞTAN ve Ali Fevzi BİR ile, Sedat Edip BUCAK ile İbrahim ŞAHİN’in yanına gidip gelirken tanıdıklarını açıkça beyan etmeleri bir bütün olarak nazara alındığında, bu korumaların özel olarak Sedat Edip BUCAK’ın yanında toplandıklarını göstermektedir. Sedat Edip BUCAK’ın yanında koruma görevlisi adı altında bu şekilde toplanan polis memurlarının, İstanbul DGM C.Başsavcılığında Susurluk olayı ile ilgili olarak verdikleri ilk ifadelerinde Abdullah ÇATLI’yı Mehmet ÖZBAY kimliği ile ve Sedat Edip BUCAK’ın koruma görevine başladıktan sonra tanıdıklarını söylemiş iseler de, İstanbul DGM C.Başsavcılığında yapılan araştırmada yapılan telefon tesbitlerinde, Abdullah ÇATLI’nın kullanımında olan çok sayıda cep telefonları ile çok uzun süreden beri yoğun telefon görüşmeleri yaptıkları tesbit edilmiştir. Bunun üzerine adı geçenlerin sanık sıfatı ile alınan ifadelerinde Abdullah ÇATLI’yı birkaç yıldan beri tanıdıklarını ve onunla sık sık görüştüklerini ifade ettikleri görülmüştür.

Ömer Lütfi TOPAL’ın öldürülmesi olayı ile ilgili olarak yapılan hazırlık tahkikatının Sarıyer Cumhuriyet Başsavcılığının 1996/3514 Hazırlık numaralı evrakında halen sürdürülmekte olduğu ve yukarıda izah edilen tesbitlerin Sarıyer Cumhuriyet Başsavcılığınca da yapıldığı bildirilmiştir. (Sarıyer Cumhuriyet Başsavcılığının 21.02.1997 tarih ve 1996/3514 Hz. sayılı yazısı).” şeklinde değerlendirme yapıldığı incelenmiştir.(Ek:81)

7- Ömer Lütfi TOPAL’ın öldürülmesi ile ilgili Sarıyer Cumhuriyet Başsavcılığınca açılan 1996/3514 sayılı Hazırlık numaralı dosya, anılan Savcılığın 20.1.1997 tarihli yazısı ekinde Komisyonumuza iletilmiş, bilahare aynı Savcılığın 17.3.1997 tarihli yazısı ile de aynı dosyaya sonradan intikal eden belge ve ifadeler gönderilmiştir.Buna göre;

“ Cinayetle ilgili soruşturma henüz tamamlanamadığından, iddianamenin hazırlanmadığı, ancak dosyada olayla ilgili, yer tesbit tutanakları ekspertiz ve laboratuvar raporları, birkısım ifadeler ve yazışmaların yeraldığı anlaşılmıştır.

a) Dosyada yer alan önemli ifadelerden Ömer Lütfi TOPAL’la 7 yıldır gayri resmi evliyim diyen Hilal ALTINTAŞ ifadesinde özetle; Ömer beyin son bir yılda müthiş bir stres altında olduğunu, ölümünden 10 gün önce de üzerinde artan bir tedirginlik olduğunu, bir gün önce ise çok sinirli olduğunu, sabaha kadar sürekli telefonla konuştuğunu, sert tartışmalar yaptığını, ama gizli konuştuğu için ne konuştuğunu duyamadığını, ancak duyabildiği kadarı ile Mehmet AĞAR isminin çok geçtiğini, önce çelik yelek ısmarladığını, ancak bunu hiç giymediğini,

Ömer Beyin ortakları Sami HOŞTAN ve Aliço’yu hiç sevmediğini, ÇİLLER’den de hoşlanmadığını,

b) İstanbul Emniyet Müdürü Kemal YAZICIOĞLU ise Savcılıktaki ifadesinde özetle;

Ömer Lütfi TOPAL’ın ölümünden bir ay kadar sonra bu olayın İstanbul Emniyet Müdürlüğünce tahkikatının yapıldığı sırada 25.08.1996 tarihinde Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliğine ismini bildirmeyen bir kişi tarafından yapılan ihbarda, Ömer Lütfi TOPAL’ın öldürülmesi olayının faillerinin Ayhan ÇARKIN, Ercan ERSOY, Oğuz YORULMAZ isimli Özel Harekat Dairesi polis memurları ile Sami HOŞTAN ve Ali Fevzi BİR isimli kişiler olduklarını bildirmiştir. Bu ihbar üzerine adı geçenler 28.08.1996 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğünde gözaltına alınmışlardır. Bu kişilerin gözaltına alınmalarını müteakip Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip BUCAK tarafından İstanbul Emniyet Müdürü KEMAL yazıcıoğlu’na defalarca telefon ederek gözaltına alınanların serbest bırakılmalarını kolaylaştırmak maksadıyla ona etkide bulunmaya tevessül edilmiştir. (Kemal YAZICIOĞLU’nun ifadeleri) Bu kişiler hakkında İstanbul Emniyet Müdürlüğünce araştırma devam ettiği sırada olaya müdahale edilerek, Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Halil TUĞ aracılığı ile Özel Harekat Daire Başkanvekili İbrahim ŞAHİN görevlendirilerek, gözaltındaki bu kişiler Ankara Emniyet Genel Müdürlüğüne götürülmüşler ve orada yüzeysel bir araştırma yapılarak serbest bırakılmışlar ve görevli Cumhuriyet Başsavcılığına da bu olay intikal ettirilmemiştir.

Adı geçen kişiler bu şekilde serbest bırakıldıktan sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğüne gelen İstihbari bilgiler üzerine İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından araştırmalar sürdürülmüş ve bu kişilerin bu olaya iştirak ettikleri hususunda emareler elde edildiği bu emarelerin daha çok cep telefonlarından yola çıkarak ulaşılabilecek bir takım sonuçlar olduğunu,

c) Ömer Lütfi TOPAL’ın avukatı Ekrem MARAKOĞLU Savcılıkta verdiği 25.12.1996 tarihli ifadesinde;

Bodrum’daki otele ortak olan Hikmet BABACAN’ın öldürülmesinden azmettirici olarak Ömer Lütfi TOPAL’ın sorumlu tutulduğunu,

Emperyal’den ekmekleri kesilen bazı kişilerin bu olaya yardımcı olabileceğini,

Kuşadası’ndaki bir cinayetten de Emper Gazinosunun Müdürü Sami ŞAHİN’in sorumlu tutulduğunun,Polis memuru Ercan ERSOY’un kendilerinin korumalığını yaptığı gibi gittiği yerlerde de Emniyet Müdürlükleri ile temas kurarak onlardan destek ve yardım aldığını, devamlı telefonla birbirleriyle görüştüklerini,Sami HOŞTAN’ın Ömer Lütfi TOPAL’ın Abdullah ÇATLI’yı tanımadığını söylediğini, Sami HOŞTAN’la Ömer Lütfi TOPAL arasında bir ihtilaf olmadığını, Ömer Lütfi TOPAL’ın Rize Milletvekili Nihat METE’ye yardım ettiğini, Devletteki işlerini ona gördürdüğünü, Ömer Lütfi TOPAL’ın Mehmet AĞAR’ın İçişleri Bakanı olmasından tedirgin olduğunu,

d) Emperyal Şirketinin Genel Müdürü Ahmet KARA 23.1.1997 tarihli ifadesinde;

Sami HOŞTAN’ın, Ömer Lütfi TOPAL’ın ölümünden 15 gün önce şirket kazancından yeteri kadar pay almadığını, parasının çoğunu Ömer Lütfi TOPAL’ın aldığını söylediğini, ancak Ömer Lütfi TOPAL’ın ortakları ile herhangi bir kavgasına ve tartışmasına şahit olmadığını, Sami HOŞTAN’ın emniyet görevlileri ile arasının iyi olduğunu,

e) Ömer Lütfi TOPAL’a ait Shereton Otelin Gazino Müdürü Orhan ÖZTÜRK, Mehmet ÖZBAY olarak tanıdığı Abdullah ÇATLI’nın sık sık gazinoya geldiğini, Ömer Lütfi TOPAL, Sami HOŞTAN ve Ali Fevzi BİR’le oturduğunu, daha çok Ali Fevzi BİR’le oturduğunu, patronları arasında herhangi bir sürtüşme ve anlaşmazlık olmadığını,

f) Ömer Lütfi TOPAL’ın Emperyal Gazinolarının Halkla İlişkiler Müdürü Arzu TOK, patronları Ömer Lütfi TOPAL, Sami HOŞTAN ve Ali Fevzi BİR’in aralarının çok iyi olduğunu, aralarında bir kavga ve husumete şahit olmadığını, Mehmet ÖZBAY olarak Abdullah ÇATLI’nın patronlarının misafiri olarak Shereton Casinosuna sık sık yalnız olarak geldiğini, sanık olarak adları geçen polis memurlarını hiç görmediğini söylemiştir.

g) Sarıyer C.Savcılığının gönderdiği dosyada cinayet tanığı olarak ifadesi alınan Atike KILIÇ, “28.7.1996 günü saat 23.00 sıralarında balkonda bulunduğu bir sırada, evine yakın yolun kenarı ile beyaz renkli bir aracın park halinde olduğunu, aracın tamamen 20-30 m. yakınından da 3 erkek şahsın aşağıya doğru yürüdüğünü gördüğünü, şahısların bu otodan inip inmediklerini görmediğini, şahıslardan birinin elinde cep telefonu olduğunu farkettiğini, şahısların oldukları yere sokak lambası uzak olduğu için şahısların yüzlerini göremediğini, üzerlerine ne giydiklerini de farkedemediğini, şahısların eşkali hakkında herhangi bir bilgi veremeyeceğini” beyan etmiştir. “ şeklinde kayıtlamaların bulunduğu incelenmiştir.(Ek:88)

8- Komisyonumuzun 10.01.1997 gün ve A.1.01.GEÇ.10/89-135 sayılı yazısı ile İstanbul Emniyet Müdürlüğünden Ömer Lütfi TOPAL adlı şahsın öldürülmesi olayı sebebiyle gözetim altına alınan şahısların olay tanıkları ile yüzleştirme yapılıp, yapılmadığının bildirilmesi istenmiş,

İstanbul Emniyet Müdürlüğü de 17.01.1997 gün ve 8971 sayılı yazısı ile “ Ömer Lütfi TOPAL’ın öldürülmesi olayı sebebiyle tanık olarak ifadeleri tespit edilen şahısların olay anını görmediklerini eylemin karanlıkta yapılmasından dolayı sağlıklı bir eşkal veremedikleri, teşhis yapamayacakları anlaşıldığından olay sebebiyle gözetim altına alınan şahıslar ve tanıklar arasında herhangi bir teşhis ve yüzleştirme işlemi yapılmadığı dosya tetkikinden anlaşılmıştır, şeklinde cevap vermiştir. (Ek:90)

9-Komisyonumuzun Ömer Lütfi TOPAL’ın öldürülmesi olayında gözaltına alınan 3 polis memuru ve 2 sivil şahsı Savcılığa bildirmeden Ankara’ya gönderilmeleri ve buradan salıverilmeleri konularında yapılan işlemlere ilişkin olarak Sarıyer C.Başsavcılığına yazdığı 18.3.1997 gün ve 10/89-299 sayılı yazısına cevaben, Sarıyer C.Başsavcılığının 19.3.1997 gün ve 1996/3514 Haz.Sayılı cevabından;

a) İçişleri Bakanı Mehmet AĞAR, Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Halil TUĞ, Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Daire Başkanvekili İbrahim ŞAHİN, Özel Harekat Daire Başkanlığı Komiseri Yusuf YÜKSEK, Özel Harekat Daire Başkanlığı polis memurları Şahin ASLAN ve Uğur ŞAHİN haklarında 10.1.1997 tarih ve 1997/9 sayılı Adli Görevi Kötüye Kullanmak suçunun Ankara’da işlenmesi nedeniyle Yetkisizlik Kararı verilerek, dosyanın Ankara C.Başsavcılığına gönderilmesine,

b) İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Bilgi ÜNAL, Asayiş Müdürü Fatih ÖZKAN, Başkomiser Refik BAŞTÜRK, Başkomiser Şentürk DEMİREL ve Polis Memuru Ziyaettin FERMAN haklarında, suç yerinin Gayrettepe’deki Emniyet Müdürlüğü olması nedeniyle 06.01.1997 gün ve 11977/1 sayılı kararla Sarıyer C.Başsavcılığının Yetkisizliğine karar verilerek evrakın İstanbul C.Başsavcılığına gönderilmesine,

Aynı nedenle polis memuru Ahmet DURAN hakkında 21.1.1997 gün ve aynı sayılı Ek Yetkisizlik Kararı ile evrakın İstanbul C.Başsavcılığına gönderilmesine,

c) Sarıyer C.Başsavcılığının Adalet Bakanlığına yazdığı 5.1.1997 gün ve 14 sayılı yazı ile, “CMUK’nun 154/2. maddesi gereğince, Ömer Lütfi TOPAL cinayeti nedeni ile yakalanan kişikelir yakalanma, sorgulanma ve bırakılmalarından Savcılığa bilgi verilmeden 36 saat gözaltında tutulmaları ve Savcılığa bilgi verilmeden Genel Müdürlüğe gönderilmeleri nedeniyle görevi kötüye kullanan İstanbul Emniyet Müdürü Kemal YAZICIOĞLU Zabıt Amiri olmasından dolayı 2802 sayılı yasanın 82. maddesine göre soruşturma izninin istendiği,” incelenmiştir.(Ek:89)

10- İstanbul Emniyet Müdürlüğü, 27.1.1997 gün ve 8988 sayılı yazısı ile Komisyonumuzun 10.01.1997 gün ve A.1.01.GEÇ.10/89-134 sayılı “Ömer Lütfi TOPAL’ın öldürülünceye kadar hakkında çıkartılan yakalama ve gıyabi tevkif müzekkerelerinin şubemiz infaz bürosunda bulunan müzekkerelerinin tastikli suretinin çok acele Komisyonumuza gönderilmesine” ilişkin yazısında;

“ Adı geçen şahıs hakkında Asayiş Şubesi İnfaz Büro Amirliğinde Yakalama ve Gıyabi Tevkif müzekkeresi bulunmadığı, ilimizde bulunan İstanbul ve bağlı İlçe C.Başsavcılıkları ile bu konuda yapılan yazışmada, Şişli 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 1993/10781 Hazırlık sayılı ile Gıyabi tevkif Müzekkeresi çıkartıldığı ve bu olay İstanbul 1.Ağır Ceza Mahkemesine intikal ederek 1996/155 esas sayısını aldığı, ancak Gıyabi Tevkif Müzekkeresi İstanbul C.Başsavcılığının 26.06.1996 gün ve 1996/155 sayılı yazısı ile düşümü yapılarak evrak İstanbul C.Başsavcılığına iade edildiği, ayrıca İstanbul C.Başsavcılığından alınan cevabi yazıda şahsın Çorlu 5. Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesinin 1986/10321, 1986/321 sayılı kararı ile Askeri Ceza Kanununun 66/1-A maddesine muhalefetten 5 ay hapis cezası bulunduğu, ancak evrakın 06.03.1991 tarih ve 1991/15-66 sayı ile infaz mahalline gönderildiği bildirilmiş, yine İstanbul C.Başsavcılığınca Hazırlık Bürosu bilgisayar kayıtlarında 1995/5780 Hz. ve 1996/28590 Hz. sayılı iki adet dosyası bulunduğu bildirilmiş olup, ilimizde bulunan diğer Adli merciilerce hakkında yakalama ve gıyabi tevkif müzekkeresinin bulunmadığı cevabi yazılarında bildirilmiştir.” şeklinde cevap verildiği incelenmiştir. (Ek:91)

11- Komisyonumuzun 19.3.1997 gün ve 10/89-302 sayılı yazısına cevaben Ankara C.Başsavcılığının 25.03.1997 gün ve Hz.3521 sayılı yazısında;

“ a) Ömer Lütfi TOPAL Cinayeti ile ilgili olarak gözaltına alınan 3 polis memuru ve 2 sivil şahsın ilgili savcılığa bilgi vermeden Emniyet Genel Müdürlüğüne aldırılma emrini veren İçişleri Eski Bakanı Mehmet AĞAR hakkında, Ankara C.Başsavcılığı, Anayasanın 100. maddesine göre TBMM’nce karar verilmesi gerektiğinden 14.02.1997 tarihinde verdiği TAKİPSİZLİK KARARI’nı,

b) Aynı konuda sözkonusu sanıkların Ankara’ya getirilmesini sağlayan Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Halil TUĞ, Özel Harekat Daire Başkanvekili İbrahim ŞAHİN, Komiser Yusuf YÜKSEK, polis memurları Uğur ŞAHİN ve Şahin ARSLAN haklarında,

Adı geçen kişilerin Özel Harekat Daire Başkanlığı elemanları olmaları ve Özel Harekat Dairesinin adli görevi olmaması ve 657 sayılı Kanuna tabi olmaları nedeniyle haklarında Memurin Muhakematı Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanması gerektiğinden 14.2.1997 tarihinde Ankara C.Başsavcılığının Görevsizliğine ve evrakın gereği için İçişleri Bakanlığına gönderilmek üzere Adalet Bakanlığına sunulmasına karar verilmiştir.” şeklinde cevap verdiği incelenmiştir.(Ek:92)

12-Komisyonumuz, 06.12.1996 tarih ve 58 sayılı yazısı ile İçişleri Bakanlığından, “Özel Harekat Dairesi” hakkında bilgi istemiş, İçişleri Bakanlığının 12.12.1996 tarih ve 275427 sayılı yazısında cevaben;

a) Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde bugüne kadar Özel Harekat Dairesi ismiyle veya özel faaliyet göstermek üzere başka bir isimle herhangi bir teşkilat kurulmadığını,

b) 26.7.1993 günlü Bakanlır Kurulu Kararı ile İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde Özel Harekat Dairesi Başkanlığının kurulduğu ve kuruluş amacı Yönetmeliğin 1 nci maddesinde belirtildiği gibi; “Devletin ekonomik, sosyal, siyasî ve hukuki temel anayasal düzenin yıkılmasına, ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü bozmaya ve Cumhuriyetin temel niteliklerini değiştirmeye yönelik baskı, cebir, şiddet, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerini kullanan terör örgütlerini meskun veya kırsal kesimde etkisiz hale getirmek, rehin aldıkları kişi, uçak, araç ve benzeri yerleri kurtarmak için ani müdahale, pusu, keşif, baskın ve operasyon yapmaktır.”

Bakanlık yazısına ek olarak Ö.H.D.Başkanlığı Kuruluş, Görev ve Çalışma Yönetmeliğini de eklemiştir. (Ek:93)

13- Komisyonumuzun 31.01.1997 gün ve 194 sayılı yazısına cevaben İstanbul C.Başsavcılığı, 03.02.1997 gün ve 82 Büro sayılı yazısı ekinde İstanbul 1.Ağır Ceza Mahkemesinin 1995/167 Esas ve 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 1995/40 Esas sayılı Dosyaları gönderilmiştir.

a) İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 1995/167 ve 1996/67 Karar sayılı kararında Necdet Elmas ve 3 arkadaşının dövülmesine ilişkin yeterli delil bulunamadığından sanıklara Ömer Lütfi Topal ve 4 arkadaşının beraatine,

b) İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 1995/40 Esas ve 1996/292 karar sayılı kararında; Mehmet Fırat’ın öldürülmesi ile ilgili olarak sanık Ö.Lütfi Topal öldüğünden TCK’nun 96. maddesi gereğince davanın düşürülmesine, diğer 5 sanığın beraatine karar verilmiştir. (Ek:94)

14- Komisyonumuzun 31.1.1997 gün ve 10/89-198 sayılı yazısına cevaben, İstanbul Emniyet Müdürlüğü 03.02.1997 gün ve 86 sayılı faks yazısıyla;

“ Akgün Otelinin yanında bulunan otoparkta Bülent FIRAT isimli şahsın öldürülmesi ile alakalı olarak, Akgün Oteli Casinosunda yapılan aramada ele geçen suç delillerine tutanak ve ekspertiz raporları gönderilmiş, bu raporlardan, olay yerinde bulunan mermi kovanlarının inceleme konusu olarak gönderilen silahlardan atılmadığının tesbit edildiği anlaşıldığının bildirildiği” incelenmiştir.(Ek:95)

15- Komisyonumuzun 31.01.1997 gün ve 10/89-199 sayılı yazısı ile sorulan Bodrum Regeta Otelde öldürülen Hikmet BABATAŞ’ın sanık zanlıları ile ilgili olarak açılan dava dosyasını istemesi üzerine,

Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı, 03.02.1997 gün ve 280 sayılı yazı ekinde gönderilen dosyada yer alan 1996/2503 Haz. 1996/1014 E ve 1996/338 sayılı Savcılık İddianamesinde özetle;

“Olay tarihinde Hikmet BABATAŞ’ın Turmen Otelinden çıkıp, aynı otelin otoparkında iken sanıklar Metin AYDOĞMUŞ ve Ergün MÜJDE tarafından tabanca ile ateş edilmesi sonucu vurularak öldüğü, olay yerine yakın bir yerde 34 YIK 63 plakalı araçla bekleyen sanık Çetin AYDOĞMUŞ’un sanıkları olay yerinden kaçırdığı, ölüme maktülün vücuduna isabet eden mermi çekirdeklerinin neden olduğu, karaciğer, sol böbrek ve ince bağırsak harabiyeti ile kanama sonucu meydana geldiği, olay yerinde elde edilen kovanların iki ayrı silaha ait olduğu iddia, sözler otopsi tutanakları ekspertiz raporu ve tüm soruşturma kapsamından anlaşıldığı,

Maktülün 1989 yılında Bodrum Regal Otelinin inşaatına başladığı, inşaatın devamı sırasında mali yönden sıkıntıya düşmesi nedeniyle otelin alt kısmını Ömer Lütfi TOPAL’a ait olan Emperyal Şirketler Grubuna kiraya verdiği, daha sonra da otelin % 50 hissesini aynı şirkete satarak Ömer Lütfi TOPAL ile iş ortağı olduğu, Kurban Bayramından iki gün önce başbaşa görüşme yaptıkları, görüşme sonunda maktül Hikmet’in sinirli ve suratı asık olarak ayrıldığı, 28.4.1996 tarihinde saat 17.00 sıralarında maktülün otel hesapları ile ilgili olarak toplantı yaptığı, toplantıya sanık İhsan’ın da katıldığı toplantıda otel giderleri ve teknik masrafların fazlalığı ile ilgili olarak anlaşmazlık çıktığı ortaya çıktığı,

Her ne kadar sanık Metin AYDOĞMUŞ gezmek amacıyla dayısı Yusuf KAYAPINAR’dan aldıkları arabayı Çetin AYDOĞMUŞ’un kullandığını bir süre yanlarında Ergün MÜJGE’de olduğu halde gezdiklerini ancak işsiz oldukları için iş aramak amacıyla sahil boyunca çeşitli il ve ilçelere gittikleri, en sonunda da Bodrum’a uğradıkları, bir gün Bodrum’da iş aradıklarını bulamadıklarını, sonra Senar Oteline gitmeye karar verdiklerini, bu sırada yandaki otelin otoparkında daha önce yanında işçilik yaptığı maktülü görüp onun yanına Ergün ile birlikte gittiklerini, alkollü olan maktülden daha önce önceye dayalı iki aylık alacağını istediğini, maktülün yine kendilerini terslediğini, birara elini beline attığını, bunun üzerine kendilerinin de ellerini bellerine attıklarını, maktülün arabasına doğru gitmesi üzerine ateş edeceğini düşündüklerinde Ergün ile birlikte maktüle ateş edip, ileride bekleyen Çetin’in kullandığı arabaya binip kaçtıklarını savundukları, diğer sanıklar Ergün MÜJGE ve Çetin AYDOĞMUŞ’un aynı beyanda bulundukları,

Bu savunmaya rağmen, sanıklar Çetin, Metin ve Ergün’ün gezmek amacıyla aldıklarını söyledikleri arabayla Mersin’den Bodrum’a kadar gitmeleri üstelik aracın olayda iki gün önce sanık Yusuf KAYAPINAR’a sanık Ahmet KARA’nın kabulü ile verilmesi ve yukarıda belirtilen Ömer Lütfi TOPAL ile maktül arasındaki görüşme sonucunda maktülün haleti ruhiyesi, otelin masrafları konusunda anlaşmazlık çıkmış olması karşısında eylemin taammüden adam öldürmek şeklinde gerçekleştiğini ortaya çıkarmaktadır. Ayrıca olayı fiilen gerçekleştiren Çetin AYDOĞMUŞ ve Ergün MÜJGE ve olay yerinin yakınında araçta bekleyen Çetin AYDOĞMUŞ ile maktül arasında önceye dayalı bir husumetin bulunduğu yolunda evrak içerisinde bir kanıt olmadığı, sanık Metin’in maktül ile tesadüfen karşılaştığı, onun alacağını vermeye yanaşmadığı, ayrıca maktülün ateş edeceğini düşünerek ona ateş ettikleri yolundaki savunması olay saati ve mahal itibariyle de düşünüldüğünde hayatın olağan akışına uymadığı,

Maktülün yukarıda belirtildiği gibi sonradan öldüğü anlaşılan Ömer Lütfi TOPAL ile iş ortağı olması aralarında menfaat ilişkisinin bulunması ayrıca sanıklar Ahmet KARA, İhsan KARAKAYALI ve Arif BALKAN’ın dosya kapsamına göre Ömer Lütfi TOPAL ile iş yakınlıklarının bulunduğunun anlaşılması karşısında atılı suça azmettirmek suretiyle sanıkların haklarında kamu davası açıldığı,Bu sanıkların her ne kadar savunmaları alınamamış ise de sanıklar Metin, Çetin ve Ergün’ün 17.5.1996 tarihinden bu yana tutuklu olmaları nedeniyle evrakın iddianameye bağlanması gereği düğduğu,Bu nedenlerle sanıkların yargılamalarının yapılarak eylemlerine uyan;

Sanıklar Metin AYDOĞMUŞ, Ergün MÜJGE’nin TCK’nun 450/4, 31, 33, 40, 6136 Sayılı Yasanın 13/1. Maddeleri, sanıklar Ahmet KARA, Çetin AYDOĞMUŞ, Yusuf KAYAPINAR, İhsan KARAKAYALI, Arif BALKAN’ın TCK’nun 64. Maddesi delaletiyle TCK’nun 450/4, 31, 33. maddeleri gereğince cezalandırılmalarına, sanıklar Çetin AYDOĞMUŞ ve Yusuf KAYAPINAR hakkında TCK’nun 40. Maddesinin uygulanmasına karar verilmesi kamu adına talep ve iddia olunduğu incelenmiştir. (Ek:96)

16-Muğla C.Başsavcılığı, 17.2.1997 gün ve 353 sayılı yazısında da: Komisyonumuzun 17.2.1997 gün ve 10/89-240 sayılı yazısına cevaben;

a) Hikmet BABATAŞ’ın öldürülmesiyle ilgili olarak Ömer Lütfi TOPAL hakkında tevkif kararı ve yakalama müzekkeresinin bulunmadığı,

b) Ömer Lütfi TOPAL’ın Bodrum’da bulunmaması nedeniyle 7.6.1996 tarihinde savunmasının alınması için İstanbul C.Başsavcılığına yazılmak suretiyle bu tarihten itibaren aranmaya başlandığının belirtildiği incelenmiştir. (Ek:97)

17- Ömer Lütfi TOPAL’ın avukatı Ekrem MARAKOĞLU’nun Komisyonumuzdaki 30.1.1997 tarihli ifadesin de;

“Ömer Lütfi TOPAL Cinayetinde Emperyal Şirketler Grubunu çok büyük zarara sokacak bir maddi ihtilafın olması gerektiği, örneğin ölmeden bir gün önce İspanya’dan arayan İsmail TANK adlı birisiyle adeti hilafına uzun ve sert bir tartışma yaptığı, geçmişte uyuşturucu kaçakçılığından hapiste yatmış bulunan Giresun’lu bu adamın, Ömer Lütfi TOPAL ile geçmişe dayalı çok özel bir hukuklarının bulunduğunu, ama ailenin bu konuları saklamaya çalıştığını söylediği “ incelenmiştir.(Ek:186)

18-Adı geçen hakkında Emniyet Genel Müdürlüğünden gelen 12.3.1997 tarihli bir bilgi notunda;

“a) 21.11.1987 tarihinde İspanya’nın Marbella şehrinde ele geçirilen 5 gr. eroin maddesi olayı ile ilgili olarak yakalandığı,

b) Eşi, Hasibe kızı, 1959 doğumlu Ayhan TANK’ın 22.07.1988 tarihinde Bolu İli Caydurt Nahiyesi Becikoğlu Tesislerinde, Hamza ve Emine oğlu, 20.02.1957 Adapazarı doğumlu Ömer DURAN isimli şahıs tarafından ateşli silahla öldürülmesi olayına adı karıştığı,

Hollanda interpolünden alınan 10.08.1988 tarihli teleks yazıda; Ayhan TANK’ın kocası İsmail TANK tarafından öldürtülmüş olabileceğinin bildirildiği,

Sözkonusu cinayet olayı ile ilgili olarak, Bolu C.Başsavcısı tarafından hazırlanan 16.08.1988 tarih ve 1988/1198 Hz. sayılı iddianamede, sanıklar arasında İsmail TANK’ın adı geçmediği,

c) 12.01.1989 tarihinde Belçika’nın Brüksel kentinde ele geçirilen 43 kg. eroin maddesi olayının firari sanığı olarak aranmakta iken, Belçika’ya iade edilmek üzere 29.03.1989 İspanya’nın Toledo Kentinde 1 kg 570 gr eroin maddesiyle yakalandığı,

d) Yurtdışına eroin ihraç etmek suçundan hakkında İstanbul 1. Nolu DGM nezdinde, 991/433 esas sayıya kayden dava açıldığı,Mahkeme neticesi henüz bilinmediği,

e) Adına konulmuş herhangi bir tahdit mevcut olmadığı belirtilmiştir.

Komisyonumuzun 12.3.1997 tarih ve 10/89-274 sayılı yazısı ile İsmail TANK’ın nüfus kaydı istenmiş, gönderilen kayda göre, adı geçenin Giresun İli, Görele İlçesi Çiftlik Köyü 19 hanede kayıtlı Mustafa oğlu, Meşkure Mücella oğlu 26.5.1956 doğumlu olduğu 13.9.1995 tarihinde evlendiğinin bildirildiği “ incelenmiştir.(Ek:98)

19- Türk Hava Yolları A.O., Komisyonumuzun 16.12.1996 gün ve 68 sayılı yazısına cevaben. 23.12.1996 gün ve 133 sayılı yazısında;

“ Ortaklığımıza (THY) ait Courtesy Card, Yönetim Kurulumuzca, Kamu Kuruluşları ve özel şirketlerin üst düzey yöneticilerine ve seçkin kişilere verilmektedir.

Ömer Lütfi TOPAL’a ait Courtesy Card 30.11.1995 tarihinde, Emperyal Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı olması sıfatıyla verilmiş olup, kartın özellikleri bu kartın sağladığı hizmet ve imkânlar şu şekilde sıralanmaktadır :

- Rezervasyon Önceliği, Ayrı bankoda check-in, Kısaltılmış check-in süresi, Fazla bagaj hakkı,Erken bagaj teslimi,Uçuş öncesi özel salonlarda ağırlama, Uçak içinde tercihli koltuk, Uçuş sınıfını yükseltme (upgrade),Çeşitli otellerde ve araba kiralama şirketlerinde indirim,Uçuş milleri toplamına göre ücretsiz bilet kazanma hakkı verdiğinin” bildirildiği incelenmiştir. (Ek:99)

20- T.H.Y.A.O. Komisyonumuzun 10.1.1997 gün ve 127 sayılı yazısına T.H.Y.O.’nun 27.1.1997 tarih ve 19 sayı ile verdiği cevabi yazısında;

“Courtesy Card üyemiz ömer Lütfi TOPAL’ın üyeliği 30.11.1995 tarihinde başlamış olup, üyelik kaydında sadece 19.12.1995 tarihinde TK602 sayılı İstanbul-Ashkabat seferimizle yaptığı Business Class uçuş yer almaktadır.” şeklinde cevap verildiği incelenmiştir. (Ek:100)

21- Turizm Bakanlığı, Komisyonumuzun 15.1.1997 gün ve 10/89-151 sayılı yazısına cevaben gönderdiği 28.1.1997 gün ve 120-2802 sayılı yazısı ekinde gönderilen, Ömer Lütfi TOPAL’ın ortağı bulunduğu şirketlerin almış olduğu Talih Oyunları Salonları İşletmeciliği ile Turizm Bakanlığında bulunan tüm dosyaların incelenmesinde düzenlenen raporda;

“Ömer Lütfi TOPAL’ın sahibi olduğu Emperyal Otelcilik Turizm ve Ticaret A.Ş’nin aşağıda turizm işletme belgeli 13 turizm kompleksi bünyesinde bulunan talih oyunları salonlarına, Turizm Bakanlığından Talih Oyunları İşletme İzni alarak çalıştırdığı mevcut belgelerden görüldüğü,Mersin Hilton Oteli ,Antalya Grand Oteli,İstanbul Ceylan İnter Continantel Oteli,Antalya Seven Seas Oteli ,Antalya Lara Ofo Oteli,İstanbul Akgün Oteli,İstanbul Polat Rönessance Oteli ,İstanbul Topkapı Eresin Oteli,Bodrum Park Resort Oteli,Aydın Kuşadası Onura Oteli,Antalya Saray Regency Oteli ,İstanbul Hyatt Oteli ,Adana Seyhan Oteli 6.9.1993 tarih 93/4811 sayılı Turizm Yatırım ve işletmeleri Nitelikleri Yönetmeliği’nin 136’ncı maddesine göre, Turizm Bakanlığının izni ile belgeli turizm işletmelerinin talih oyunu oynanacak mahalleri başkasına kiraya verebilmeleri mümkün bulunmaktadır. Bu nedenle, sözkonusu otellere ait oyun salonlarının Emperyal Otelcilik Turizm ve Ticaret A.Ş. tarafından kiralanma işlemlerinde yasal bir engel görülmediği, Kiralama işlemlerinden sonra, Emperyal şirketinin, her bir otelin talih oyun salonu için Turizm Bakanlığından ayrı ayrı “Talih Oyunları İşletme İzni” aldığı anlaşılmaktadır. Emperyal şirketinin bu konudaki müracaatlarının özellikle 1994 yılından sonra yoğunlaştığı görülmüştür.

Turizm Bakanlığınca 8.1.1983 tarihli Talih Oyunları Yönetmeliğinin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 10.3.1994 tarih 21873 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe konulan Yönetmeliğin 5 nci maddesinde, talih oyunu salonlarına işletme izni vermek için , tüzel kişilerin yönetim kurulu ile denetim kurulu üyeleri için ilgili adli mercilerden iyi hal kağıdı istenildiği, Emperyal şirketinin bu kapsamda “Talih Oyunları İşletme izni” almak için Turizm Bakanlığı’na yaptığı müracaatlarda Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Lütfi TOPAL ve diğer Yönetim Kurulu Üyelerinin sabıka kaydının bulunmadığına dair ilgili Cumhuriyet Savcılıklarından alınan yazılar sunduğu, ancak, Ömer Lütfi TOPAL’ın daha önce uyuşturucu madde kaçakçılığı suçundan yurtdışında 1977 yılında Belçika’da uyuşturucu madde kaçakçılığından 5 yıl hapis cezasına mahkum edildiği, 1981 yılında Belçika’dan ABD’ne iade edilerek, burada da eroin kaçakçılığı suçundan dolayı 5 yıl hapis cezası verildiği, adıgeçenin Cumhuriyet Savcılıklarından aldığı sabıka kaydının olmadığına dair yazılarda bilgisayarca kontrolü yapılan kimlik bilgilerinde harf ve rakam değişiklikleri yapıldığı, Örneğin, 4.1.1995 tarihinde İstanbul Sicil Müdürlüğüne yazılan dilekçede isim Ömer Lütfi yerine Ömer Lütfü yazıldığı, diğer taraftan, adıgeçen tarafından 25.3.1994 tarihinde Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’ne yazılan dilekçede, baba adı Mevlüt olmasına karşın, Mevlut yazıldığı, Malatya Cumhuriyet Savcılığına yazılan 5.7.1994 tarihli dilekçede doğum tarihi 1942 olmasına rağmen 1994, aynı şekilde doğum yeri Akçadağ olmasına karşın Malatya yazıldığı,


Ömer Lütfi TOPAL’ın sahibi olduğu Emperyal A.Ş’nin Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca satışa çıkarılan HAVAŞ’ın ihalesine katılmak üzere teklif vermesi üzerine, ABD’nin Ankara’daki Büyükelçiliğince Dış İşleri Bakanlığı’na 23.2.1995 tarihinde, HAVAŞ’ı satın almaya talip olan adıgeçenin, 1977 yılından bugüne kadar Avrupa ve ABD’ne yönelik teşekkül halinde uyuşturucu madde kaçakçılığına dair kayıtlar bulunduğu, yukarıda belirtilen mahkumiyetlerinin olduğu belirtilerek, teklifinin değerlendirilmesinde bu hususların dikkate alınması yönünde bir Nota verildiği, ABD’nin Türkiye’de takip ettiği bu kişinin sahibi olduğu Emperyal Şirketine, Türkiyede yaptığı işlemlerde Ülkemizdeki Yetkili Mercilerce gereken incelemeler yapılmadan, “Talih Oyunu Salonları İşletme İzni” verilmesi düşündürücüdür.

Turizm Bakanlığı tarafından 30.12.1994 tarih 22157 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “Talih Oyunları Yönetmeliğinin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Yönetmelik” ile talih oyunu işletme izni için istimal ve istihlak kaçakçılığı hariç, kaçakçılık suçlarından mahkumiyet bulunmama şartı aranıldığı,

Belirtilen nedenden dolayı, Talih Oyunları Yönetmeliğine göre Emperyal Otelcilik Turizm ve Ticaret A.Ş.’ye Talih Oyunları İşletme İzinleri verilmemesi gerektiği anlaşılmaktadır.

Emperyal A.Ş’nin Turizm Bakanlığındaki işlemlerinin incelemesi sonucunda, anılan şirketin kiraladığı talih oyunu salonlarındaki oyun araç ve gereçleri yerine, sanki bu araç ve gereçler yokmuş gibi Turizm Bakanlığı’na müracaat ettiği, bu durum Turizm Bakanlığı yetkililerince bilinmesine rağmen çok sayıda talih oyunu araç ve gereçlerinin bu şekilde ithaline Turizm Bakanlığınca izin verildiği, Emperyal Şirketinin bu konuda yaptığı işlemler hakkında Turizm Bakanlığı’na bilgi verilmesi istenilmesine karşılık, istenilen bilgileri genelde vermediği ve sonuçta; önemli miktarda kayıtdışı talih oyunu araç ve gerecinin yurtiçine girişine izin verildiği,

Her yıl Talih Oyunu İşletmecileri kayıtlı her oyun masası için 15.000 $, oyun makinaları için 400-800 $’ı Turizm Bakanlığı’na ödemeleri gerektiği, sözkonusu oyun masası ve makinalarının kayıtdışı tutulduğu, anılan şirketin Devlete ödemesi gereken katkı paylarını ödemediği, buna örnek olmak üzere, Mersin Hilton Oteli İşletmesi ile ilgili işlemlerde, bu işletmenin 21.1.1994 tarihinde Turizm Bakanlığı’na yazdığı yazıda 11 adet oyun masası ve 54 adet oyun makinası olduğunu bildirmiştir. Mersin Giriş Gümrük Müdürlüğünün 28.2.1994 tarih 3426 sayılı yazısında anılan şirketin 120 adet oyun makinası ithal ettiğinin belirtildiği,

Nitekim Turizm Kontrolörlerince Mersin Hilton Oteli İşletmesinde yapılan 20.12.1995 tarihli denetimde, tesiste 11 adet oyun masası ve 54 adet oyun makinası olması gerekiriken, uygulamada 19 adet oyun masası ve 154 adet oyun makinasının olduğu, 22.3 1996 tarihli denetimde, 18 adet oyun masası, 154 oyun makinası bulunduğu, 1.6.1996 tarihli denetimde ise 20 adet oyun masası, 1 adet at yarışları makinası(23 kişilik) , 154 adet oyun makinası buluntuğu saptanmış, Bu usulsüzlükten dolayı anılan şirkete yalnızca, 3.150.000 Tl ceza kesilmesi önerilmiştir.

Bu tespitlere göre anılan talih oyunu işletmesinin Turizm Bakanlığı’na 1995 yılında ödemesi gereken ücret (6 adet oyun masası için 100.000 $ + 15.000 X 13 = 295.000 $ Oyun makinaları için ise 15 adet için 15.000$ geriye kalan 139 X 800= 131.200 $ Genel Toplam :421.200 $ olmasına karşılık, Turizm Bakanlığınca 1995 yılında 221.200 $, 1996 yılında 250.000 $ alındığı dosyasından görülmektedir. Buna karşılık bazı dosyalarda fiili durum esas alınarak sözkonusu hesaplamalar yapılmıştır. (Örneğin, Antalya Lara Ofo Oteline ait dosya. )

Görüldüğü gibi Emperyal A.Ş’nin Devlete olan borç yükümlülükleri her bir oyun salonunda yıllık 500.000 $’ geçtiği, buna rağmen, 10.3.1994 tarihli Talih Oyunları Yönetmeliğinde Yapılan değişiklik ile Emperyal A.Ş’nin vermek zorunda olduğu her bir işletme için 600.000 $ teminat toplam 13 oyun salonu için 7.800.000 $ teminat, her bir işletme için 200.000 $ teminata indirilmiştir. Böylece, Emperyal A.Ş’nin bütün oyun salonları için vermesi gereken teminat mektubu 2.600.000 $ indirilmiştir. Bu işlemde dikkat çekici bulunmuştur.

Mevcut tespitimize göre, Turizm Bakanlığınca Talih Oyunu İşletme İzni verilen bütün işletmelerin talih oyunları işletme izinlerinin ve fiilen kullandıkları oyun masaları ve oyun makinalarına göre ödemeleri gerekli ücretleri Turizm Bakanlığına yatırıp yatırmadıklarının incelenmesi, varsa sorumluların cezai ve hukuki sorumluluklarının Turizm Bakanlığı Teftiş Kurulu ile Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulunca müştereken tespiti, bu konudaki devlet zararlarının belirlenerek öncelikle ilgili şirketlerden süratle tahsiline gidilmesi, bu mümkün olmadığı takdirde meydana gelen zararların sorumlularına müteselsilen tazmin ettirilmesinin yararlı olacağı mütalaa edilmektedir. Ayrıca kayıtdışı kalan oyun masaları ve oyun makinalarının süratle kayıt altına alınması gerekmektedir.

Talih Oyunu İşletmelerinin fiilen sahip oldukları oyun masaları ve oyun makinalarına rağmen, işletmelerin fiilen sahip oldukları oyun masaları ve oyun makinalarının da yerine ithal izni vererek kayıtdışı oyun masaları ve oyun makinalarının oluşmasına yol açan Turizm Bakanlığı Yetkilileri hakkında soruşturma açılması gerekmektedir.(Ek:101)

22- Komisyonumuzun 15.1.1997 gün ve 10/89-152 sayılı yazısına cevaben Başbakanlık Özelleştirme İdaresinin gönderdiği 27.01.1997 tarih ve 0599 sayılı yazısında;

“Adı geçen şahsa ait olan Emperyal Otelcilik ve Turizm Ticaret A.Ş., 23.01.1995 tarihinde açılan HAVAŞ’ın satışına ilişkin ihalede teklif verdiği, ancak sözkonusu Şirketin iştigal mevzuu ve yapısı itibariyle 4046 sayılı Özelleştirme Kanununun genel ilkelerine uygun olmadığı gözönüne alınarak adı geçen Şirket ihale dışı bırakılmıştır.

İdarenin ekte gönderdiği, Dışişleri Bakanlığının 01.03.1996 gün ve 1849-2242 sayılı yazıdan anlaşıldığına göre, Emperyal Otelcilik ve Turizm Ticaret A.Ş.’nin bu ihaleye alınmamasının asıl sebebinin, ABD Büyükelçiliğinin verdiği 23.02.1995 tarihli nota’da, HAVAŞ’ı satın almaya talip şirket sahibi Ömer Lütfi TOPAL’ın,

Bakanlığının kayıtlarına göre, 1977 yılından bugüne kadar Avrupa ve ABD’ne yönelik, teşekkül halinde uyuşturucu madde kaçakçılığına karıştığına dair kayıtlar bulunduğu, 1979 yılında Belçika’da uyuşturucu madde kaçakçılığı suçundan 5 yıl hapis cezasına mahkum edildiği, 1981 yılında Belçika’dan ABD’ne iade edilerek, burada da eroin kaçakçılığı suçundan dolayı 5 yıl hapis cezasına mahkum edildiği ve 1986 yılında anılan ülkeden sınırdışı edildiği kaydedilmekte ve bu bilgilerin HAVAŞ’ın özelleştirilmesi amacıyla verilen teklifler değerlendirilirken dikkate alınabileceği düşüncesiyle ilgili Türk makamlarının dikkatine getirilmesinde yarar görüldüğü belirtilmesi olduğu, anlaşıldığının “ bildirildiği incelenmiştir.(Ek:102)

C -SÖYLEMEZ KARDEŞLER ÇETESİYLE İLGİLİ İNCELEME[değiştir]

1- T.C. T.B.M.M. Yasadışı örgütlerin devletle olan bağlantıları ile Susurlukta meydana gelen kaza olayının ve arkasındaki ilişkilerin aydınlığa kavuşturulması amacı ile kurulan (10/89 110, 124, 125, 126) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığınca 29.11.1996 gün ve A.01.1.GEÇ/4 sayılı yazı ile İçişleri Bakanlığına yazılan yazıda “Yasadışı Örgütlerin Devletle Olan Bağlantıları ve Susurlukta Meydana Gelen Kaza Olayının ve Arkasındaki ilişkilerin Aydınlığa Kavuşturması Amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu Kurulduğu, İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından şimdiye kadar Mafia-Yasadışı Örgütler ile devlet ilişkileri ve bağlantıları, Susurlukta Meydana Gelen Kaza Olayı ve Arkasındaki İlişkiler konusunda herhangi bir rapor hazırlanmışsa bu raporların ve varsa belgelerin incelenmek üzere Komisyona gönderilmesi talep edildiği,

Komisyonun bu yazısına İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünce ayrı ayrı cevap verildiği;

A- Jandarma Genel Komutanlığının 6 Aralık 1996 tarih ve HRK:2060-90-96/Asyş.Pl.(217053) sayılı cevabi yazıda: “Söylemez Çetesi olarak anılan yaralama, adam kaçırma, alıkoyma gibi organize suçlar işlediği belirlenen çetenin elemanlarından evvelki astsubay Başçavuş Mehmet Faysal Söylemez ve Fevzi Şahin, Adana-Pozantı TEM oto yolunda güvenlik kuvvetleri ile girdikleri silahlı çatışma sonra ele geçirildiği sanıkların sorgulamaları sonucu elde edilen bilgiler doğrultusunda yapılan operasyonlarda olayla ilgisi olduğu tespit edilen (2)’si Kara Kuvvetleri Komutanlığı Mensubu, (3)’ü Hava Kuvvetleri Komutanlığı Mensubu, (1)’i 3. G.Kom.Mensubu olmak üzere toplam (6) Askeri personel, (3) Emniyet Mensubu ve (7) sivil şahıs olmak üzere toplam (16) sanık, (7) tabanca, (14) Şarjör, (300) fişek, (50)gr (C-4) patlayıcısı 2 parça C-3 TNT, 3 fünye, 186.900 DM Döviz ve 155.200.000 TL.sı’nın ele geçirildiği, sanıkları yargılanmalarının devam ettiği, Jandarma üstteğmen Can Köksal’ın Askeri Şura Kararı ile Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiğinin kesildiği” bildirilmiştir.

B- Emniyet Genel Müdürlüğünün 8.12.1997 gün ve B.O5.1.EGM.0. 60.05. 03/2694-96 sayılı cevabı yazılarında: “Konuya ilişkin Emniyet Birimlerince düzenlenen evrakın bir dosya içerisinde gönderildiği ifade edilmiştir.Adı geçen dosyanın incelenmesinde özetle: Adana’da yakalanan Faysal ve Mustafa Söylemez tarafından oluşturulduğu anlaşılan organize suç örgütü ile bazı Emniyet Görevlileri arasında ilişkiler bulunduğuna ilişkin Şanlıurfa Milletvekili Sedat Bucak tarafından ortaya atılan iddiaların Mülkiye Müfettişleri ve Polis Müfettişleri tarafından müştereken incelenmesi hakkında İçişleri Bakanlığının 19.06.1996 tarihli onayının olduğu, Emniyet Genel Müdürü Alattin Yüksel imzası ile verilen 18.07.1996 tarihli soruşturma izin onayında, Mehmet Sena, Faysal ve Mustafa Söylemez tarafından oluşturulduğu anlaşılan organize suç örgütüne katıldıkları anlaşılan 58652 sayılı Başkomiser Halim Apaydın, 122330 sayılı Komiser Yardımcısı Nazif Yavuz ile 122184 sicil sayılı Komiser Yardımcısı Mehmet Sıddık Bakır haklarında adli soruşturmanın İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığınca yürütülmekte olduğu, disiplin mevzuatı açısından her üç sanık hakkında soruşturma açılması gerektiği, Çankaya ilçesi eski Emniyet Müdürü Sedat Demir’in Söylemez Kardeşlerce işletilen Ruwors Disko Bara Çankaya Emniyet Müdürlüğünce mobilya alınması karşılığında süresiz kapatılmış olmasına rağmen, barın yeniden açılmasına izin vererek görevini kötüye kullandığının tespit edildiği, Sedat Demir’in mal varlığında izahı mümkün olmayan belirgin bir artışın görülmesi üzerine adı geçen hakkında 3628 sayılı kanuna göre işlem yapılmak üzere düzenlenen tevdi raporunun İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına intikal ettirildiği, Sedat Demir hakkında M.M.H. Kanun ve disiplin mevzuatı uyarınca soruşturma açıldığı, Söylemez Kardeşlerin İstanbul Kızıltoprakta bulunan yazıhanelerine 26.02.1996 tarihinde silahlı baskın düzenlenmesi olayında soruşturmanın Söylemez kardeşler lehine yürütülmesi ve sanıklara baskı ve kötülük yapılmaması karşılığında İstanbul Emniyet Müdürlüğü Cinayet Büro eski Amiri Erdal Durmaz’ın rüşvet aldığının tanık beyanı ile tespit edildiği, bu nedenle düzenlenen dosyanın İstanbul Cumhuriyet Savcısı Sezgin ÖZDEMİR’in yazılı talebi üzerine elden teslim edildiği, Erdal Durmaz hakkında disiplin mevzuatı açısından da soruşturma açılması gerektiği, İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun 24.10.1996 tarih ve 1996/44 sayılı kararı ile Başkomiser Halim Apaydın, Komiser Yardımcısı M.Sıddık Bakır, Komiser Yardımcısı Nazif Yavuz’un Devlet Memurluğundan çıkarılmalarına karar verildiği, Emniyet Genel Müdürlüğü Yüksek Disiplin Kurulunun ise 26.11.1996 tarih ve 199/308 sayılı kararı ile yukarıda adı geçen Emniyet Mensuplarının meslekten çıkarılmalarına karar verildiğinin bildirildiği incelenmiştir.(Ek:103)

2- Komisyon Başkanı Mehmet Elkatmış’ın imzası ile Adalet Bakanlığına gönderilen 29.11.1996 tarih ve A.01.1.GEÇ/3 sayılı yazıda; Komisyonun görev alanına giren Ömer Lütfi Topal Söylemezler Çetesi, Tevfik Ağansoy, Susurluk Olayı, 1978 Bahçelievler Katliamı, Abdi İpekçinin öldürülmesi ile ilgili tahkikat dosyalarının komisyona acilen gönderilmesinin istenildiği incelenmiştir. (Ek:74)

3- Adalet Bakanlığının 13.12.1996 tarih ve 031114 sayılı cevabı yazılarında; Susurluk, Ömer Lütfi Topal ve Bahçelievler Katliamı ile ilgili dosyaların fotokopilerinin sunulduğu diğer soruşturma ve koğuşturmalarla ilgili dosyaların daha sonra gönderileceğinin bildirildiği incelenmiştir.(Ek:74)

4- Komisyon Başkanlığınca İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yazılan 10.01.1997 tarih ve A.1.01.GEÇ.10/89-117 sayılı yazı ile kamuoyunda Söylemez Kardeşler Çetesi olarak bilinen kişilerden rüşvet aldıkları bahis ile haklarında dava açılan Halim Apaydın ve diğer Emniyet görevlileri hakkındaki dava dosyalarının onaylı birer örneğinin komisyon görevlisi Akman Akyürek’e elden teslim edilmelerinin istenildiği. incelenmiştir.(Ek:104)

5- Adalet Bakanlığınca Komisyona gönderilen 8.01.1997 tarih ve 763 sayılı yazı ile de; Söylemez Çetesi hakkında İstanbul (6) No’lu DGM’e açılan kamu davasına ait evrakların onaylı fotokopi suretleri gönderilmiştir.Buna göre;

Gerek Adalet Bakanlığı gerekse İstanbul (6) No’lu DGM Başsavcılığından komisyonumuza intikal eden bilgi ve belgeler ile İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanmış olan 27.12.1996 tarih ve Hazırlık: 1996/1321 Esas: 1996/1711 İddia: 1996/1584 sayılı iddianamenin incelenmesinde: Mehmet Sena Söylemez, Mehmet Faysal Söylemez, Mustafa Söylemez, Can Köksal, Mehmet Sıddık Bakır, Nazif Yavuz, Fevzi Şahin, Nihat Koç, Ümit Atay, Zeki Atay, Davut Şahin, Halim Apaydın, Cevdet Kocak, Kamil Türk, Numan Okman, oktay Sağlam, Muhsin Çayar, Cafer Engin, Mehmet Şükrü Engin, Şevki Anlar, Metin Savcı Felmi Uzal, Çerkes Gebeloğlu, abdullah Alaca, Süleyman Şahin’in sanık olduğu, Sanıklardan, Mehmet Sena, Mehmet Faysal ve Mustafa Söylemez ile Can Köksal, Mehmet Sıddık Bakır, Nazif Yavuz, Fevzi Şahin, Nihat Koç ve Ümit Atay haklarında Cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak, diğer sanıklar hakkında ise cürüm işlemek için oluşturulan teşekküllerin üyelerine bilerek ve isteyerek yardım etmek suçlarından dava açıldığı,

- iddianamede, sanıkların işledikleri suçlar ile ilgili olarak:

Sanıklardan Mehmet Sena Söylemez, Mehmet Faysal Söylemez ve Mustafa Söylemez’in kardeş bulundukları, 1993 yılı Kasım ayında Sason İlçe Emniyet Müdürlüğünde komiser yardımcısı olarak görevli bulunan sanık Mustafa’nın istifa ederek Ankara’ya geldiği ve birlikte Ankara’da oturan, Ankara Numune Hastanesinde görevli doktor olan sanık Mehmet Sena ile birlikte aynı evde kaldıkları, 1994 yılı Ocak ayı içinde sanık Mehmet Faysal’ın Ankara’da bulunan “Romors Disko” isimli bara ortak olduğunu, 02.04.1994 tarihinde bu yerde meydana gelen olay sonucunda “Bucak” aşiretinde Memduh Sultan Bucak ve arkadaşları Ahmet Oynak ve Vahap Akpınar’ın sanık Mustafa Söylemez ve anılan barda çalışan Sait Aydın tarafından silah ile ateş edilerek öldürüldükleri, olay sırasında Mehmet Sena’nın yaralandığı, olaydan sonra kaçan sanık Mustafa’nın, kendisini daha önce tanıdığı Samsun ilinde komiser yardımcısı olarak görevli bulunan sanık Mehmet Sıddık Bakır’ın evinde bir süre kaldığı, daha sonra İstanbul’a gelerek değişik yerlerde kaldığı ve 1994 Aralık ayında görevinden emekli olarak ayrıldığı, sanık Mehmet Sena’nın 1994 Ağustos ayında Paris’e gittiğini, 1994 Aralık ayı içinde Ankara’da bulunan “Time Out” isimli şirketin ortaklarından Aykut isimli şahıs ile sanık Mehmet Faysal’ın görüştüğü, 1995 yılı başlarında sanık Mehmet Sena’nın Paris’ten döndüğü, 1995 Şubat ayı sonlarında sanıklar Mehmet Sena ve Mehmet Faysal’ın anılan şirkete birlikte gittikleri, bu yerde görevlilerce tabancaları ile birlikte yakalandıkları, hakkında yasal işlem yapıldığı, Sanık Mehmet Ankara’da Halil Kaya isimli kişiyi tehdit ile alıkoyduğu ve kendisinden para aldığı,

1995 yılı başlarında sanık Mehmet Faysal’ın talimatı ile sanık Mehmet Sıddık Bakır’ın Mehmet Faysal ile birlikte çalışan sanık Şahin ile birlikte Siirt iline giderek, bu yerde görev yapan Üstteğmen Can Köksal’dan İkiyüzmilyon lira karşılığında, bir adet G-3 marka tüfek ve dürbün satın aldıkları ve ayrıca satın almak istedikleri diğer silahları da sipariş verdikleri, sanık Mehmet Faysal’ın talimatı üzerine anılan silah ve dürbünü İstanbul’a getirdikleri ve sanık Mehmet Faysal’a teslim ettikleri, daha sonra sipariş edilen silahların sanık Mehmet Faysal tarafından, para karşılığında sanık Can’dan alındığı, sanık Mehmet Sena’nın talimatı üzerine, sanık Can’ın bir adet Kalashınıkov marka tüfek ve bir adet tabanca temin ettiği ve Siirt İline gelen sanık Fevzi Şahin’e teslim ederek, birlikte Ankara’ya geldikleri, sanık Can’ın sanık Mehmet Sena ile tanıştığı, sanık Mehmet Sena’nın kendisinden plastik patlayıcı madde, fünye ve saniyeli fitil temin etmesini isteği, Siirt iline dönen sanık Can’ın, istenilen patlayıcı maddeleri görev yaptığı askeri birliğinden temin ettiği, sanık Mehmet Sena’nın talimatı üzerine Ankara’ya gittiği ve sanık Fevzi Şahin ile buluşarak, sanık Fevzi’nin kullandığı oto ile İskanbul’a geldikleri, sanıklar Mehmet Sena Söylemez, Mehmet Faysal Söylemez ve yakalanamayan sanık Cazım Koç ile buluştuları, sanık Mehmet Sena’nın, sanık Can’a birlikte çalışmayı önerdiği, hasımları bulunan bir şahsı öldüreceklerini, olaydan sonra kaçmak için kendilerine yardımcı olması gerektiğini açıkladığı, sanık Can’ın bu öneriyi kabul ettiği;

10/10/1995 tarihinde, İstanbul 1.Nolu DGM’nin 1996/125 Esas sayılı davasında cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçundan yargılanmakta bulunan sanıklar Mehmet Faysal Söylemez, Arif Yanık ve Abdülhalim Kahraman ile sanık Mehmet Sena Söylemez’in Tonguz Kazım Çağatan’a ait, Muhittin Yurtseven adına tapuda kayıtlı, İlimiz Kadıköy Erenköy’de bulunan arsayı, Muhittin Yurtseven’i silah ile tehdit ederek, sanık Mehmet Sena Söylemez adına, Kadıköy Tapu Sicil Müdürlüğünde kayıt ettirdikleri ve anılan arsanın Abdurrahman Gölbaşı isimli kişiye, yetmişmilyar lirası peşin olmak üzere, yüzaltmışmilyar liraya satıldığı, bu satışa aracılık yapan sanık Çerkes Geboloğlu ve yakalanamayan sanık Selahattin Can’a birer milyar lira verildiği, olay ile ilgili soruşturmanın Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 1996/7394 Hazırlık sayılı dosyası üzerinden yürütüldüğü;

1995 yılı sonlarında, sanıklar Mehmet Faysal ve Mehmet sena Söylemez’in, İstanbul 1. No’lu DGM.’nin 1996/125 Esas sayılı davasında cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçundan yargılanmakta bulunan Ahmet Söylemez ve Arif Yanık ile birlikte, mağdur Osman Aydın’ı, İlimiz Küçükcekmece İlçesinde silah ile tehdit ederek korkuttukları ve bu şekilde mağdurun kendilerine ikiyüzbin dolar vermesini sağladıkları;

10/02/1996 tarihinde, İstanbul 1. No’lu DGM.’nin 1996/125 Esas sayılı davasında, cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçundan yargılanmakta bulunan Mehmet Faysal Söylemez, Ahmet Söylemez, Abdülhalim Kahraman ve Arif Yanık ile birlikte, sanık Mehmet Sena Söylemez’in, Ömer Çetinsaya ve Selçuk Hüryaşar isimli kişileri silah ile tehdit ederek alıkoydukları, Ömer Çetinsaya’nın işyerindeki hissesini kendisini tehdit ederek, sanık Ümit Atay adına Kadıköy 12. Noterliğinde devir işlemini yaptırdıkları, sanıkların yakalanmasından sonra, İstanbul Maltepe İlçesinde yapılan aramada, Ömer Çetinsaya’dan alınan, Ümit Atay adına, düzenlenmiş vekaletnamenin ve Ömer Çetinsaya’ya imzalatılan iki adet kağıdın ele geçirildiği, olaya ilişkin Kadıköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 1996/85 Esas sayılı davasındaki yargılamanın sürdürüldüğü;

12/02/1996 tarihinde, sanıklar Mehmet Faysal ve Mehmet Sena’nın, sanık Şevki Anlar’a ait işyerinde, Yalçın ve Bülent Kılıç isimli kişileri silah ile tehdit ederek, yirmibeş adet oto ve iki adet üçmilyar liralık çek aldıkları, iki otonun gıyabi tutuklu sanık Davut Şahin adına kayıt ettirildiği, alınan üç milyar liralık çeklerden birinin sanık Şevki Anlar’a, diğerinin ise sanık Halim Apaydın’a verildiği, olay ile ilgili soruşturmanın Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığının 1996/7693 Hazırlık sayılı dosyası üzerinden yürütüldüğü;

26/02/1996 tarihinde, İstanbul 1. Nolu DGM.’nin 1996/125 Esas sayılı davasında, cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçundan yargılanmakta bulunan sanıklar Mehmet Faysal Söylemez, Barış Bedirhan Çınar, Abdülhalim Kahraman, Arif Yanık, Ahmet Söylemez ve 12/03/1996 tarihinde İnegöl İlçesinde öldürülen İbrahim Yüce ile sanık Mehmet Sena’nın, İlimiz Kadıköy İlçesi Kızıltoprak’ta bulunan işyerinde birlikte bulundukları sırada meydana gelen olayda, Komiser Yardımcısı Mehmet Hakan Fındık ve Polis Memuru Ragıp Lale’nin tabancalarının, sanıklar Mehmet Faysal ve Mehmet Sena tarafından alındığı, Sait Aydın isimli kişinin, Ömer Çetinsaya tarafından öldürüldüğü, Şeref Aydın isimli kişinin yaralandığı, Komiser yardımcısı Mehmet Hakan Fındık’tan alınan 9 mm. çaplı CZ 75 model tabancanın, sanıklar yakalandıktan sonra Ankara, Eryaman semtindeki evde yapılan aramada ele geçirildiği, olaya ilişkin Kadıköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 1996/82 Esas sayılı davasındaki yargılamanın sürdürüldüğü;

12/03/1996 tarihinde, Eskişehir Cezaevinde tutuklu bulunan Ahmet Söylemez’i ziyaretten dönen Mehmet Nasır Söylemez ve Resul Söylemez’in öldürülmesinden sorumlu tutukluları İbrahim Yüce ile sanıklar Mehmet Faysal ve Mehmet Sena’nın Yalova’da buluştukları, sanıkların otosuna binen İbrahim Yüce’nin, İnegöl İlçesinde otodan indirildiği ve sanık Mehmet Sena tarafından tabanca ile ateş edilerek öldürüldüğü, olaya ilişkin soruşturmanın İnegöl Cumhuriyet Başsavcılığının 1996/489 Hazırlık sayılı dosyası üzerinden yürütüldüğü;

04/04/1996 tarihinde, Kadıköy Kızıltoprak’taki işyerinde Sait Aydın’ın öldürülmesi, Şeref Aydın’ın yaralanmasından sorumlu tuttukları Ömer Çetinsaya nedeniyle, “Çetinsaya” ailesine karşı eylem yapmaya karar veren sanıklar Mehmet Sena, Mehmet Faysal ve Mustafa Söylemez’in, bu konuda hazırlık yaptıkları, Silopi İlçesinde Asteğmen olarak görevli bulunan sanık Mehmet Sıddık Bakır ve Emniyet Genel Müdürlüğü Bilgi İşlem Dairesinde görevli bulunan komiser yardımcısı Nazif Yavuz’u İstanbul’a çağırdıkları, İlimiz Bakırköy, Ataköy’de oturduğunu belirledikleri Ahmet Çetinsaya’yı öldürmeye karar verdikleri, sanıklar Davut Şahin ve Nazif Yavuz’un, Ahmet Çetinsaya’nın evden çıkışını bildirmek için sanık Davut’a ait oto ile Ahmet Çetinsaya’nın evinin önüne gittikleri, sanıklar Mehmet Sena, Mehmet Faysal, Mustafa ve Mehmet Sıddık’ın, sanık Mehmet Faysal’ın kullandığı, olaydan bir ay kadar önce Ankara’da sanık Halim Apaydın tarafından, kullanılması için sanık Mehmet Faysal’a verilen 06 VAM 11 plaka sayılı beyaz renkli, Tempra marka oto ile eylem yerine gittikleri, sanık Mehmet Faysal’ın otoda beklediği, diğer sanıkların lav silahları ve Kalashınıkov marka silah ile olay yerinde bekledikleri, sanık Mehmet Sıddık’ın komiser yardımcısı rütbeli üniformayı, sanık Mustafa’nın polis üniformasını giydiği, sanık Nazif Yavuz’un, evinden çıkan ve zırhlı otosuna binen Ahmet Çetinsaya’nın evinden ayrıldığını cep telefonu ile sanık Mehmet Faysal’a bildirdiği, sanık Mehmet Faysal’ın bekledikleri yerde polis otosu görmesi üzerine, diğer sanıkları da otosuna alarak eylemi gerçekleştiremeden olay yerinden ayrıldıkları, olay yerinde yapılan aramada, olayda kullanılacak lav silahlarına ait kapak ve kayışlarının bulunduğu, olayda kullanılmak istenilen silahların da sanıklara ait evlerde yapılan aramalarda ele geçirildiği;

20/04/1996 günü, sanıklar Mehmet Şükrü Engin ve Fehmi Uzal’ın topladığı bilgiler ve sanıklar Can ve Ümit Atay’ın araştırmaları sonucu “Çetinsaya” ailesinden intikam almak amacıyla, Söylemez kardeşlerin öldürmeye karar verdikleri Hakan Çetinsaya’nın işyeri ve evini belirledikleri, 34 MBM 67 sahte plakalı Mercedes marka oto ile, İlimiz Kadıköy Göztepe’de oturan Hakan Çetinsaya’nın evinin önünde sanıklar Mehmet Sena, Mustafa, Mehmet Faysal ve Can’ın bekledikleri, toplanan bilgilerden 34 VP 555 plaka sayılı beyaz renkli Mercedes marka otoyu kullandığını belirledikleri Hakan Çetinsaya’nın, anılan oto ile geldiğini gördükleri, sanıklar Mehmet Sena ve Mustafa Söylemez’in otodan inerek, anılan otoya tabancaları ile ateş ederek oto içinde bulunan Hakan Çetinsaya ve Halit Pişkinbaş’ı öldürdükleri, sanık Mehmet Faysal’ın kullandığı ve sanık Can’ın da içinde bulunduğu 34 MBM 67 sahte plakalı otoya binerek, birlikte olay yerinden kaçtıkları, olaya ilişkin Kadıköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 1996/183 Esas sayılı davasındaki yargılamanın sürdürüldüğü;

22/04/1996 tarihinde, sanık Nihat Koç’un, sanıklar Mustafa ve Mehmet Sena’nın talimatları uyarınca, sanık Can Köksal tarafından kendisine verilen el bombasını İlimiz Şişli İlçesinde bulunan Bülent Kılıç’a ait oto galerisine atarak, patlattığı, olay ile ilgili soruşturmanın Şişli Cumhuriyet Başsavcılığının 1996/12814 Hazırlık sayılı dosyası üzerinden yürütüldüğü;

12/03/1996 tarihinde meydana gelen Eskişehir İlindeki öldürme olayından sonra, sanıklar Mehmet Sena, Mehmet Faysal ve Mustafa’nın Ankara’da oturan Doğru Yol Partisi Şanlıurfa Milletvekili Edip Sedat Bucak’a karşı eylem yapmaya karar verdikleri, kendisini izlemek için Ankara Bahçelievler semtindeki Bucak’ın işyeri karşısında bulunan bir daireyi, sanık Süleyman Şahin adına satın aldıkları, ancak Bucak’ın işyerini bu yerden taşıdığını öğrenen sanıkların, satın aldıkları evi tekrar sattıkları, sanıkların TBMM binası çıkışında adı geçene eylem yapmaya karar verdikleri, ancak bu yerde bulamadıkları ve bu nedenle bu eylemden vazgeçtikleri;

Sanık Söylemez kardeşlerin, Siverek İlçesinde bulunan Edip Sedat Bucak’ın oturduğu eve yönelik, kiralayacakları bir helikopter ile gerçekleştirmeyi düşündükleri eylem için silah temin etmeye karar verdikleri, 1996 Mayıs ayı içinde sanık Mehmet Faysal’ın 1. Ordu Hava Alay’ında görevli Astsubay arkadaşı sanık Numan Okman ve onun aracılığı ile aynı yerde görevli Astsubay sanık Oktay Sağlam ile ilişki kurduğu “Lancer” isimli silahı kendilerine vermesini, anılan silahın örneğini yaptıracaklarını ve iade edeceklerini açıkladığı, sanıklar Mehmet Sena ve Can’ın bu şekilde anılan silahı sanık Astsubay Oktay Sağlam’dan aldıkları ve Ankara’ya getirdikleri, sanık Mehmet Faysal’ın Erzincan İlinde görev yapan arkadaşı Astsubay sanık Kamil Türk ile de ilişki kurduğu ve kendisinden roket mermisi ve roket motoru istediği, sanık Kamil Türk’ün öneriyi kabul ettiği ve sanık Mehmet Faysal’ın Ankara’da birlikte oturdukları Astsubay arkadaşı sanık Cevdet Kocak ve sanık Ümit Atay’ın babası olan emekli Astsubay Zeki Atay’ı Erzincan’a gönderdiği, sanık Cevdet’in, sanık Kamil türk’ten görevli olduğu askeri birliğe ait dört adet roket mermisi ve dört adet roket motorunu alarak, sanık Zeki Atay ile birlikte Ankara’ya getirdikleri, bir kısım sanıklar yakalandıktan sonra Ankara Ümitköy semtinde bulunan evde yapılan aramada anılan Lancer silahının ve roket mermileri ile motorlarının ele geçirildiği, sanık Mehmet Faysal’ın sanık Cevdet kocak ile birlikte kaldığı Ankara Eryaman Demirer Sitesindeki evde yapılan aramada ele geçirilen iki adet, helikopterler de kullanılan makineli tüfek mermilerinin de sanık Cevdet Kocak tarafından temin edildiği,

Sanık Söylemez kardeşlerin Mersin ilinde oturan, adresini belirledikleri “Bucak” aşiretinden Osman Bucak’ı öldürmeye karar verdikleri, sanık Mehmet Faysal’ın talimatı ile sanık Ümit Atay’ın Mersin’e gittiği ve Osman Bucak’ın evine yakın Soli Sitesinde ev kiraladığı ve babası sanık Zeki Atay’ın çıkardığı ikametgah belgeleri ile üç adep cep telefonu satın aldtığı, sanıklar Mehmet Sena, Mehmet Faysal ve Mustafa Söylemez ve Fevzi Şahin’in de Mersin’e gittikleri, bu yerde bekleyen sanık Ümit Atay ile buluştukları, kiralanan ve Osman Bucak’a ait evleri ve çevrelerini inceledikleri, sanık Mustafa’nın Mersin ilinde kaldığı, sanıklar Mehmet Sena, Mehmet Faysal ve Fevzi Şahin’in Pozantı İlçesinde sanık Can ile buluştukları, sanık Can’a ait 56 G 0008 plaka sayılı otoyu sanık Ümit Atay ve sanık Ümit’in Adana’dan çağırdığı ve bu yere gelen babası sanık Zeki Atay ile Mersin’e gönderdikleri, sanık Mustafa’nın siparişi üzerine sanık Can’ın getirdiği bir adet B47728Z seri sayılı Baretta marka tabanca ile, bir adet G-3 tüfeğine ait dipçiğin, Tarsus ilçesinde arama yapan görevlilerce bu otoda bulunduğu ve alıkonulduğu, sanıklar Ümit ve Zeki Atay’ın, sanık Can’a ait anılan otoyu Mersin’e götürdükleri, anahtarlarını bu evde bulunan sanık Mustafa’ya teslim ederek Adana’ya döndükleri, İstanbul’a gelen sanıklardan Mehmet Faysal ve Can’ın eylemde kullanılmak üzere, iki adet cep telefonnu bomba haline getirmesi için, İlimiz Kartal İlçesinde oturan Astsubay olarak görevli sanık Muhsin Çayan’ın evine götürdükleri, sanık Muhsin Çayan’ın sanık Can ile birlikte cep telefonlarını patlayıcı madde patlatmaya yarar hale getirdikleri, sanıklar Mehmet Faysal ve Can tarafından hazırlanan cep telefonlarından bir tanesinin fünye patlatılarak denendiği ve kullanılmaya elverişli olduğunun belirlendiği, sanıklar Mehmet Sena Söylemez, Mehmet Faysal, Can ve Fevzi’nin 06 VVS 45 plaka sayılı Mercedes marka oto ile İstanbul’dan Ankara’ya gittikleri, Ankara Ümitköy’de bulunan evde gizledikleri, sanık Can’ın görevli olduğu askeri birlikten temin ettiği plastik patlayıcıları ve fünyeleri ve silahları alarak otoya yerleştirdikleri ve Mersin iline hareket ettikleri, sanıkları izleyen ve Mersin iline gitmekte bulunduklarını öğrenen İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Cinayet Bürosu görevlilerinin 11/06/1996 günü Pozantı ilçesi girişinde Adana ve Pozantı Emniyet Müdürlüğü görevlileri ile birlikte, sanıkları yakalamak için önlem aldıkları, saat:01.15 sıralarında sanıklara ait 06 VVS 45 plaka sayılı otonun turnikeler girişinde görevlilerce durdurulduğu, görevlilerce sanıklardan, otodan inmeleri ve kimliklerini göstermeleri istenildiği, otodan inen sanıklar Fevzi Şahin ve Mehmet Sena Söylemez’in tabancaları ile görevlilere ateş ettikleri, görevli polis memurları Murat Uzun ve Ziyaettin Ferman’ın yaralandığı, görevlilerin karşılık verdikleri ve çatışma sonucunda sanıklar Fevzi Şahin ve Mehmet Sena Söylemez’in yaralı olarak, sanıklar Mehmet Faysal Söylemez ve Can Köksal ile birlikte yakalandıkları, sanık Fevzi Şahin’den Browning marka L.41666 seri sayılı 9 mm. çaplı tabanca, sanık Mehmet Sena Söylemezden Baretta marka B.45067.Z seri sayılı 9 mm. çaplı tabanca, sanık Can Köksal’dan Baretta marka B.44702.Z seri sayılı 9 mm. çaplı tabanca, sanık Mehmet Faysal Söylemez’den Browning marka 72145 seri sayılı 9 mm. çaplı ve Browning marka L.39903 seri sayılı 9 mm. çaplı tabancalar ve mermilerinin ele geçirildiği, anılan otonun bagajında yapılan aramada, çanta içerisinde Baretta marka L.11728 seri sayılı 9 mm. çaplı otomatik tabanca, bu tabancaya ait şarjörler ve altmış adet mermi, anılan tabancaya ait susturucu, bir adet kelepçe ve anahtarı, yirmi adet 9 mm. çaplı mermiler, iki adet 16 mermi kapasiteli boş şarjörler, iki parça halinde 485 ve 566 gram ağırlığında C-3 tabir edilen TNT patlayıcı, 23 gram ağırlığında C-4 plastik patlayıcı, üç adet elektrikli fünye, iki adet uzaktan kumanda ile patlayıcı madde patlatmaya elverişli hale getirilen Ericson marka cep telefonları, otonun içinde bulunan el çantası içerisinde, bir adet SHE marka 5191V seri sayılı, 7.65 mm. çaplı otomatik tabanca, bu tabancaya ait şarjör ve ondört adet mermi, 14 ve 16 mermi kapasiteli, içlerinde otuz adet 9 mm çaplı dolu mermi bulunan şarjörler, 150.000 (Yüzellibin) Alman markı, 62.000.000 TL. (Altmışikimilyon) para ele geçirildiği, sanık Fevzi Şahin’in üzerinde yapılan aramada, 28.500.000 TL (Yirmisekizmilyonbeşyüzbin) 900 (dokuzyüz) Alman markı para ve 06 VVS 45 plaka sayılı otonun yakalanamayan sanık Casim Koç adına kayıtlı bulunduğunu gösterir Trafik Tescil belgesi, sanık Mehmet Sena Söylemez’in üzerinde yapılan aramada “Samih Tosunoğlu” adına düzenlenmiş, kendi fotoğrafı yapıştırılmış sahte sürücü belgesi, 3.750.000 TL. (Üçmilyonyediyüzellibin) para, sanık Mehmet Faysal Söylemez’in üzerinde yapılan aramada 23.060.000 TL (Yirmiüçmilyonaltmışbin) ve 36.000 (Otuzaltıbin) Alman markı paranın ele geçirildiği, ele geçirilen suç eşyalarına ve suçta kullanılan 06 VVS 45 plaka sayılı otoya, 11/06/1996 günlü “Olay, yakalama, tesbit ve zaptetme tutanağı”nda görüldüğü gibi elkonulduğu;

Yakalanan sanıkları Mersin’de bekleyen sanık Mustafa’nın, daha önce kararlaştırılan şekilde 11/06/1996 günü Mersin’e gelmemeleri üzerine, Adana’da bulunan sanık Ümit’i Mersin’e çağırdığı, birlikte gelecek olan sanıkları araştırdıkları, isimleri geçen sanıkların Pozantı İlçesinde yakalandıklarını öğrendikleri, sanık Mustafa’nın, Ankara’da bulunan evlerindeki silahlar ve patlayıcı maddeleri almak için, sanık Mehmet Sıddık Bakır üzerine kayıtlı bulunan 34 MBM 27 plaka sayılı Mercedes oto ile Ankara’ya geldiği, Ankara’da oturan komiser yardımcısı sanık Nazif Yavuz’un evine gittiği, görüştükleri ve evlerde bulunan silahları İstanbul’a taşımaya karar verdikleri, 12/06/1996 günü saat 11.00 sıralarında sanıklar Mustafa ve Nazif Yavuz’un, sanık Nazif’e ait 06 VNR 05 plaka sayılı otosu ile Ankara, Eryaman Demirer Sitesi A-3/5 Kat: 11.45 sayılı eve geldikleri, yakalanan sanık Mehmet Faysal’ın, açıklamaları üzerine Emniyet görevlilerinin 11/06/1996 günü anılan eve geldikleri ve arama yaptıkları ve bu evde bekledikleri, eve gelen sanıklar Mustafa ve Nazif’in görevlileri gördükleri ve silah ile ateş ederek kaçtıkları, sanık Mustafa’nın evin önünde yakalandığı, üzerinde yapılan aramada, “Abdullah Altıok” adına düzenlenmiş, kendi fotoğrafı yapıştırılmış sahte sürücü belgesi, 9 mm. çapında 245 PZ 26350 seri sayılı Browning marka tabanca ve mermileri, bir adet cep telefonu, 34 MBM 27 plaka sayılı otoya ait motorlu araç trafik ve motorlu araç tescil belgeleri, üzerinde eylem yapmayı düşündükleri şahıslara ait isim, adres, telefon ve oto plaka numaraları yazılı bulunan liste, telsiz ile ilişki kurmaya yarayan üzerinde şifreli numaraların yazılı olduğu liste, 76.000 (Yetmişaltıbin) Alman markı ve 5.000.000 (Beşmilyon) TL. para ele geçirildiği ve 12/06/1996 günlü “Olay-yakalama ve zaptetme tutanağı”nda görüldüğü gibi bu eşyalara elkonulduğu sanığın gösterdiği 34 MBM 27 plaka sayılı otoda yapılan aramada, 308 ve 27191777 seri sayılı iki adet Salashinikov marka makinalı tüfekler, on adet şarjör, yüz adet mermi, iki adet elbombası, bir adet el telsizi, tapu senetleri, ev anahtarları ve oto tescil belgelerinin ele geçirildiği;

Sanık Mustafa’nın yakalandığı Ankara, Eryaman Demirer Sitesindeki evde yapılan aramada iki alet Lav silahı, bir adet “kanas” tipi 53406 seri sayılı Dragunov marka suikast silahı ve üç adet şarjörü, bir adet Kalashinikov marka 56/12717644/38541/3008399 seri sayılı makinalı tüfek ve dört adet şarjörü, bir adet SHE marka, numarasız makinalı tabanca, iki adet şarjörü, 9mm. çaplı Ceska marka, numarası kazınmak suretiyle yokedilmiş tabanca ve şarjörü “komiser yardımcısı M.Hakan Fındık’tan alınan tabanca”, bir adet dürbün, üç adet savunma tipi el bombası, beş adet MKE yapısı ses bombası, on adet fünye, üç adet kelepçe, bir adet askeri çelik yelek, bir adet pasaport, mermiler, onbir adet askeri rütbe apoletleri, 06 ND 777 sayılı oto plakaları, sanık Mehmet Sena’ya ait sürücü belgesi, Yusuf Yetiş Kalyoncu isimli kişiye ait nüfus cüzdanı, sekiz adet sanık Mustafa’ya ait polis koleji ve akademisinden verilen kimlikler, sanık Cevdet Kocak’a ait Astsubay kimliği, sanık Mehmet Sena’ya ait Teğmen kimliği, sanık Mustafa’ya ait nüfus cüzdanı, anılan evin sanık Cevdet Kocak ve hakkında ekli takipsizlik kararı verilen Oktay Karagöz tarafından 15 Şubat 1994 tarihinde kiralandığını gösterir kira kontratosu, sanık Mehmet Sena’ya ait nüfus cüzdanı, Ahmet Çelikhan adına düzenlenmiş pasaport, sanık Mehmet Sena’ya ait TTBO tarafından verilen kimlik ve banka kartları, 7.65 mm. çaplı tabancalara ait boş şarjör, iki adet uçaksavar mermisi, çok sayıda polis ve asker üniforması ele geçirildiği ve 11/06/1996 günlü “Kapı açma tesbit ve zaptetme tutanağı”nda görüldüğü gibi elkonulduğu;

Sanık Mehmet Sena’nın talimatı ile, sanık Nazif Yavuz tarafından kiralanan Ankara Ümitköy Korukent Gülbeyaz Sitesi 40 sayılı evde yapılan aramada, bir adet Lancer, iki adet lav silahı, dört adet roket mermisi, dört adet roket motoru, yirmisekiz adet elektrikli fünye, bir adet 65444116 seri sayılı G-3 piyade tüfeği, tüfeğe ait beş adet şarjör ve seksensekiz adet mermi ve bir adet dürbünü, 7.60 metre saniyeli fitil ele geçirildiği;

Sanık Mustafa’nın yerini gösterdiği, Ankara, Eryaman semtinde bulunan, suçta kullanılmak amacıyla satın alınan ve sanık Fevzi Şahin adına kayıtlı 06 VNR 50 plaka sayılı Mithsubishi marka minibüse de elkonulduğu;

İlimiz Maltepe İlçesi Zümrütevler Kamyoncular Sitesi B.Blok 27 sayılı, sanık Mehmet Faysal’ın gösterdiği evde yapılan aramada, bir adet pompalı tüfek ve mermisi, askeri elbiseler, Ömer Çetinsaya’dan, sanık Ümit Atay adına alınan vekaletname, Ömer Çetinsaya tarafından imzalanan iki adet boş kağıt, çeşitli arsalara ait projelerin ele geçirildiği;

Sanık Çerkes Geboloğlu’na ait İlimiz Üsküdar Selimiye Şerifkuyu Sokak 17/2 sayılı evde yapılan aramada, 9 mm. çaplı Tarıq marka 31322389 seri sayılı tabanca, 38 kalibre Cap Mauser marka 05716 seri sayılı toplu tabanca, 8 mm. çaplı gaz tabancası, yirmibeş adet 7.65 mm. çaplı mermiler, 357 Cal çaplı bir adet mermi ele geçirildiği;

Sanık Mustafa’nın, 12/06/1996 günü Ankara, Eryaman Demirer Sitesindeki evin önünde yakalandığı sırada silahlı çatışmaya girerek, yanında bulunan ve kaçan kişinin sanık Nazif Yavuz olduğunu açıklaması üzerine 14/06/1996 günü Ankara Emniyet Genel Müdürlüğü Bilgi İşlemleri Daire Başkanlığında görevli komiser yardımcısı sanık Nazif Yavuz’un yakalandığı, 06 VNR 05 plakalı Broadway marka otosuna elkonulduğu, sanık Nazif’in yukarıda açıklanan 04/04/1996 tarihinde İlimiz Bakırköy İlçesinde meydana gelen taammüden adam öldürmeye eksik kalkışma suçuna iştirak ettiği, sanık Mehmet Sena tarafından kendisine verilen 400.000 (Dörtyüzbin) Alman markını Ankara İlinde Sümerbank Yenişehir Şubesine Türk Lirası ve döviz hesabı olarak yatırdığı, 1996 Nisan ayı sonlarında, sanık Mehmet Sena’nın talimatı ile anılan hesaptan 100.000 (Yüzbin) mark alarak, sanık Mehmet Sena’ya verdiği, sanık Mehmet Sena’nın talimatı ile Ankara Ümitköy Korukent’te bulunan evi kiraladığı, anahtarlarını sanık Mehmet Faysal tarafından satın alınarak, sanık Nazif adına kayıt ettirildiği ve kendisine verildiği, sanık Mehmet Sena’nın talimatı ile görevli bulunduğu yerdeki bilgisayar kayıtlarından, sanık Mehmet Sena tarafından kendisine verilen İstanbul ve Ankara plakalı otoların sahiplerini ve adreslerini belirlediği ve sanık Mehmet Sena’ya verdiği, alınan bilgilerin bir kısmının sanık Mustafa Söylemez’in üzerinde yapılan aramada, kağıda yazılı olarak ele geçirildiği;

Sanıklar Ümit Atay ve Zeki Atay’ın 04/07/1996 tarihinde yakalandıkları, sanık Ümit Atay’dan, sanık Mehmet Faysal tarafından verilen 9 mm. çaplı L-42246 seri sayılı Browning marka tabancanın ele geçirildiği ve hakkında Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığınca işlem yapıldığı, sanık Ümit’in açıklaması üzerine Adana’da bulunan evinde 9 mm. çaplı 39279 seri sayılı Cz 75 model tabancanın da ele geçirildiği;

Sanık Halim Apaydın’ın, sanık Söylemez kardeşler ile 02/04/1994 tarihinde Ankara’da meydana gelen üç kişinin öldürülmesi olayının soruşturması sırasında, görevi nedeniyle tanıştığı, 25/02/1996 tarihinde sanık Söylemez kardeşlerin karıştığı İlimiz Kadıköy İlçesinde meydana gelen ve Sait aydın’ın öldürülmesiyle sonuçlanan olaydan sonra, sanık Mehmet Faysal’ın Ankara’da görevli bulunan sanık Halim’i aradığı, bu olay nedeniyle kendilerine yardımcı olması için İstanbul’a çağırdığı, İstanbul’a gelen sanık Halim’e 25/02/1996 günlü olayı anlattığı ve kendilerine yardım etmesini istediği, sanık Halim’in, suç tarihinde İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı olarak görevli bulunan Deniz Gökçetin ve suç tarihinde İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Bürosu amiri olarak görevli bulunan erdal Durmaz ile görüştüğünü ve kendilerine 5.000.000.000 (Beşmilyar) TL. verilmesi halinde yardımcı olacaklarını sanık Mehmet Faysal’a açıkladığı, 12/03/1996 tarihinde Eskişehir’de öldürülen Resul Söylemez ve Mehmet Faysal’ın Yalçın Kılıç’tan almış oldukları 3.000.000.000 TL (Üçmilyar) bedelli çeki teminat olarak sanık Halim’e verdikleri, bir süre sonra sanık Halim’in tanıştırdığı, Halim Karataş isimli kişinin sanık Mehmet Faysal ve ölen Resul Söylemez ile buluştuğu ve kendilerine, büro amiri Erdal Durmaz’ın 1.250.000.000 (Birmilyarikiyüzellimilyon) istediğini söylediği, sanık Mehmet Faysal’ın 1.000.000.000 TL (Birmilyar) verdiği, sanık Halim Apaydın’ın talimatı ile İstanbul’a gelen, sanık Halim’in arkadaşı Muzaffer Fidan isimli kişiden 7.500 (Yedibinbeşyüz) mark borç aldıkları ve ölen Resul Söylemez ile Halim Karataş’ın 1.000.000.000 TL (Birmilyar) ve 7.500 (Yedibinbeşyüz) mark parayı büro amiri Erdal Durmaz’a verdikleri, sanık Halim tarafından tahsil edilmek istenilen 3.000.000.000 TL (Üçmilyar) bedelli çekin daha sonra ele geçirildiği ve bu konuda soruşturma yapıldığı, olayda isimleri geçen sanıklar Halim Apaydın, Mehmet Faysal Söylemez ile Deniz Gökçetin, Erdal Durmaz, Halim Karataş haklarında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca açılan 1996/29831 Hazırlık sayılı soruşturma sonucunda, cebri irtikap, rüşvet almak, rüşvet vermek ve 3628 S.K. aykırılık suçlarından 05/09/1996 günlü iddianeme ile görevli İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına kamu davası açıldığı;

Sanıklardan Cafer Engin’in, sanık Mehmet Şükrü Engin’in kardeşi olup, suç tarihinde, Eminönü Belediye Başkanı olan Ahmet Çetinsaya’nın korumalığını yaptığı, sanık Mehmet Şükrü’nün, sanık Cafer’den, Ahmet Çetinsaya hakkında aldığı bilgileri, sanık Söylemez kardeşlere ulaştırdığı;

Sanık Metin Savcı’nın, sanık Davut Şahin’in arkadaşı olduğu, sanık Davut’un kendisinden, Ahmet Çetinsaya hakkında bilgi toplayabilecek bir şahsı bulmasını istediği, sanık Metin’in, arkadaşı sanık Mehmet Şükrü engin i, bu nedenle sanık Davut ile tanıştırdığı, birlikte sanıklar Mehmet Sena, Mehmet Faysal ve Mustafa Söylemez ile buluştukları, sanık Mehmet Şükrü’nün, Ahmet Çetinsaya hakkında bilgi toplayarak sanık Söylemez kardeşlere ulaştırmasında yardımcı olduğu;

Sanık Abdullah Alaca’nın, sanık Mehmet faysal’ın talimatı ile, 26/02/1996 günlü ilimiz Kadıköy’de meydana gelen olayda yaralanan, sanıklar Söylemez kardeşlerin yakını bulunan Şeref Aydın ile tedavi gördüğü İstanbul Numune Hastanesinde görüştüğü, sanık Fevzi Şahin’in talimatı ile, üç adet cep telefonu alarak kendisine teslim ettiği;

Açıklanan şekilde sanıklar Mehmet Sena Söylemez, Mehmet Faysal Söylemez, Mustafa Söylemez, Can Köksal, Mehmet Sıddık Bakır, Nazif Yavuz, Fevzi Şahin, Nihat Küç ve Ümit Atay’ın kasten adam öldürmek, adam kaldırmak cürümlerini işlemek için silahlı olarak teşekkül oluşturmak, sanıklar Zeki Atay, Davut Şahin, Halim Apaydın, Cevdet Kocak, Kamil Türk, Numan Okman, Oktay Sağlam, Muhsin Çayan, Cafer Engin, Mehmet Şükrü Engin, Şevki Anlar, Metin Savcı, Fehmi Uzal, Çerkes Geboloğlu, Abdullah Alaca ve Süleyman Şahin’in, cürüm işlemek için oluşturulan teşekküllerin üyelerine bilerek ve isteyerek yardım etmek suçlarını işlemiş bulundukları “Deliller” bölümünde açıklanan, birbirini doğrulayan ve tamamlayan delillerle anlaşılmış bulunduğundan;

Anılan teşekkülün yöneticileri durumunda bulunan sanıklar Mehmet Sena Söylemez, Mehmet Faysal Söylemez ve Mustafa Söylemez’in hareketlerine uyan TCK.313/2-34,31,33,40 Maddeleri;

Sanıklar Can Köksal, Mehmet Sıddık Bakır, Nazif Yavuz, Fevzi Şahin, Nihat Koç ve Ümit Atay’ın hareketlerine uyan TCK.313/2-3,31,40 Maddeleri;

Sanıklar Zeki Atay, Davut Şahin, Halim Apaydın, Cevdet kocak, Kamil Türk, Numan Okman, Oktay Sağlam, Muhsin Çayan, Cafer Engin, Mehmet Şükrü Engin, Şevki Anlar, Metin Savcı, Fehmi Uzal, Çerkes Geboloğlu, Abdullah Alaca ve Süleyman Şahin’in hareketlerine uyan TCK.314/1,40 maddeleri;

Gereğince ayrı ayrı cezalandırılmalarına karar verilmesinin talep edildiği,” incelenmiştir (Ek:105)

6- Meclis Araştırma Komisyonunca Başbakanlığa gönderilen 10.1.1997 tarih 10/89-118 sayılı yazı ile Susurluk olayına ilişkin soruşturma raporu ve eklerinin talep edildiği,

Başbakanlıkça Meclis Araştırma Komisyonumuza 6.3.1997 tarih ve 25.8... sayılı yazı ekinde gönderilen 9.1.1997 tarih ve 258 sayılı yazı ekinde gönderilen 9.1.1997 tarihli Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığınca hazırlatılmış olan raporun Söylemez Kardeşler Çetesi ile ilgili bölümünde: Söylemez Kardeşler Çetesi ile ilgisi olan emniyet görevlileri hakkında Mülkiye ve Polis Müfettişlerince yapılan soruşturmalar sonucunda:

a- İstanbul Emniyet Müdürlüğü kadrosunda görevli iken Kars ili emniyet kadrosuna atanan ve 11.11.1996 tarihli İçişleri Bakanlığı onayı ile müstafi addedilen Sedat Demir’in irtikap, rüşvet, yetki ve nüfuzunu kendisine ve başkasına çıkar sağlamak amacıyle kötüye kullanmak suçlarından dolayı 657 sayılı kanunun 125/E-g maddesine göre memuriyetten, Emniyet Örgütü Disiplin tüzüğünün 8/6,7 maddelerine göre meslekten çıkarma; hizmet içinde resmi sıfatının gerektirdiği saygınlığı ve güven duygusunu sarsacak eylem ve davranışlarda bulunmak suçundan 16 ay süreli kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile tecziye edilmesi talep edildiği, firarda olduğu için savunması alınamadığından henüz bu cezası verilemediği;

Mal varlığında 1990 yılından sonra meydana gelen fahiş artış nedeniyle 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu gereğince doğrudan soruşturma yapılması için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına konunun tevdi edildiği,

Görevini kötüye kullanma suçunu işlediği sonucuna varıldığından düzenlenen fezlekenin de Ankara Valiliği Memurun Muhakematı Komisyonuna gönderildiği,

b- İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı iken Niğde Emniyet Müdürlüğü kadrosuna atanıp, 7.11.1996 tarihli İçişleri Bakanlığı onayı ile müstafi addedilen 2. sınıf Emniyet Müdürü Deniz Gökçetin’in rüşvet almak, yaptıkları soruşturmanın Söylemezler lehine yürütülmesini sağlamak suçlarından dolayı 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/E-g maddesine göre devlet memurluğundan, Emniyet örgütü Disiplin Tüzüğünün 8/6. maddesine göre de meslekten çıkarma cezası ile tecziye edilmesinin gerektiğinin taleb edildiği, ancak firarda olması nedeniyle henüz savunması alınamadığından cezanın verilemediği,

c- İstanbul Emniyet Müdürlüğü kadrosunda görevli iken görevden uzaklaştırılan ve Devlet Güvenlik Mahkemesince tutuklanan Başkomiser Halim Ayapdın. Genel Müdürlüğün Bilgi İşlem Daire Başkanlığında görevli iken görevden uzaklaştırılan ve tutuklanan Komiser Yardımcısı Nazif Yavuz, Samsun Emniyet Müdürlüğü kadrosunda görevli iken askere giden ve tutuklanan Komiser Yardımcısı Mehmet Sıddık Bakır’ın Söylemezler Çetesi ile ilişki kurmak, yardım ve yataklık yapmak suretiyle Memuriyet sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak suçlarından 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/E-g maddesi gereğince de meslekten çıkarma cezası ile tecziye edilmelerinin teklif edildiği, İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun 24.10.1996 gün ve 1996/44 sayılı kararı ile teklif maddesine istinaden devlet memurluğundan çıkarma cezası ile tecziye edildikleri, Emniyet Genel Müdürlüğü Yüksek Disiplin Kurulunun 26.11.1996 gün ve 1996/308 sayılı kararı ile de teklif maddeleri doğrultusunda emniyet mesleğinden çıkarma cezası ile tecziye edildikleri, sanıkların işledikleri suçun 2845 sayılı Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun kapsamına girdiği ve ilgili Mahkemece tutuklandıklarından haklarında ayrıca fezleke düzenlenmediği,

d- İstanbul Emniyet Müdürlüğünde görevli iken 11.11.1996 tarihli İçişleri Bakanlığı onayı ile müstafi sayılıp, halen firarda bulunan Emniyet Amiri Erdal Durmaz’ın soruşturmaları Söylemez Çetesi Lehine yönlendirmek suretiyle görevini kötüye kullanmak ve rüşvet almak suçlarından 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/E-g maddesi gereğince devlet memurluğundan çıkarılması ve Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğünün 8/6. maddesi gereğince de emniyet mesleğinden çıkarma cezası ile tecziyesi talebiyle rapor düzenlendiği, ilgilinin firarda olması nedeniyle savunması alınamadığından yetkili disiplin kurullarınca henüz ceza verilemediği, ayrıca suçun doğrudan adli takibinin gerektiğinden konunun İstanbul C.Savcılığına da intikal ettirildiği,

e- İstanbul Emniyet Müdürlüğü kadrosunda iken önce Bursa, daha sonra Tokat Emniyet Müdürlüğü emrine atanıp, görevden uzaklaştırılan ve halen firarda bulunan Emniyet Amiri Mehmet Aslan Ünal ile İstanbul Emniyet Müdürlüğü kadrosunda görevli iken emekli olan Polis Memuru Abdülkadir Eren’in memuriyet nüfuzunu ve yetkisini kötüye kullanmak suretiyle kendilerine ve başkalarına menfaat sağladıkları suçundan Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğünün 8/7. maddesi gereğince Emniyet mesleğinden çıkarma cezası ile tecziye edilmelerini havi rapor düzenlendiği, savunmaların alınamaması nedeniyle nihai disiplin kurulu karaının henüz verilemediği, ayrıca ilgili kişiler hakkında bahsekonu suçlardan dolayı fezleke düzenlenerek T.C.K.’nun 240.maddesine göre cezalandırılmalarını temin için İstanbul Valiliği Memurin Muhakemat Komisyonuna gönderildiği,

f- Emniyet Genel Müdürlüğü Personel Daire Başkanı iken APK Uzmanlığına atanan L. Sınıf Emniyet Müdürü Tugay Turan’ın kaldığı otelin masraflarını kumarla uğraşan ve polisçe iyi tanınmayan kişilere ödettiği, Ankara’da porno film gösteren bir sinema sahibi ile sıkı dostluk ve karşılıklı menfaat ilişkisi içinde bulunduğunun hizmet dışında resmi sıfatının gerektirdiği saygınlığı ve güven duygusunu sarsıcı eylem ve davranışlarda bulunmak fiilini oluşturduğundan Emniyet Örgütü Disiplin tüzüğünün 6/B-5 maddesi gereğince 6 ay kısa süreli durdurma cezası ile tecziyesinin gerektiğini havi rapor üzerine henüz bir işlemin yapılmadığı ve disiplin cezasının verilmediği,

g-12/02/1996 tarihleri arasında İstanbul Etiler’de Don Petro barını çalıştıran Ömer Çetinsaya ve arkadaşı Selçuk Hüryaşar sonradan sanıklar arasında olduğu saptanan Barış Bedrettin Çınar ile birlikte barın güvenlik sorunu görüşmek üzere Mehmet Faysal Söylemez’in Kızıltoprak’ta (Kadıköy) olan bürosuna gittikleri, M.Faysal ve Söylemez ile arkadaşlarının anılan üç kişiyi silah zoru ile ellerinden kelepçeleyip ayrı ayrı odalara kapattıkları, kendi adamları olan Barış Bedirhan Çınar’ı serbest bırakıp, barın kendilerine devir edilmesi için Ömer Çetinsaya’ya baskı yaptıkları, Ömer Çetinsaya’nın teklifi kabul etmek zorunda kalması üzerine, Selçuk Hüryaşar’ı yanlarında alıkoyup, Ömer Çetinsaya ile birlikte Kadıköy 12. noterliğine giderek, devir işlemlerini tamamladıkları ve Selçuk Hüryaşar’ı (E-5) karayolu üzerindeki Kayalar petrole getirmesi için Barış Bedirhan Çınar’a talimat verdikleri, Kayalar petrole getirilen Selçuk Hüryaşar’da bulunan çek defterinden bir yaprağa 20 milyar liralık çek yazıp, Ömer Çetinsaya’ya ciro yaptırdıkları,

Konunun Emniyet’e intikal etmesi üzerine 26.2.1996 tarihinde Ömer Çetinsaya yanındaki iki polis memuru olduğu halde, M.Faysal Söylemez’in bürosuna gittiği, içeriye giren iki polis memuru oturdukları sırada sanıkların üzerlerine atılarak ellerindeki tabancaları gasp ettikleri, olayı gören Ömer Çetinsaya’nın tabanca ile ateş ederek Sait Aydın’ı öldürüp, Şeref Aydın’ı yaraladığı, adam kaldırma ve 6136 sayılı yasaya muhalefet eyleminin İstanbul devlet Güvenlik Mahkemesi C.Başsavcılığınca soruşturmasına başlandığı ve 27.3.1996 gün 1996/170 sayılı görevsizlik kararı ile evrakın Kadıköy C.Başsavcılığına gönderildiği ve olayla ilgili olarak Kadıköy C.Başsavcılığı tarafından 10.4.1996 tarihinde 1996/4303 hz ve 1996/85 sayılı iddianame ile 8.10.1996 tarihinde 1996/85 sayılı ek iddianame düzenlenmiş ve ayrıca Ömer Çetinsaya hakkında adam öldürmek suçundan Kadıköy C.Savcılığı tarafından soruşturma yapıldığı,

Polislerin ellerinden zorla silahlarının gasp edilmesi olayı için Emniyet Yetkilileri ile M.Faysal Söylemez arasında lehte tutanak düzenlenmesini teminen anlaşma yapıldığı, Başkomiser Halim Apaydın ile M.Faysal Söylemez arasında yapıldığı belirtilen mutabakata göre, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı ve Asayiş Müdürü Deniz Gökçetin ile Cinayet Masası Amiri Erdal Durmaz’a verilmek üzere 5 milyar liraya anlaştıkları, bu meblağdan 3 milyar lirasının galerici Yalçın Kılıç’tan gasp edilen 3.000.000.000 liralık çek ile halim Karataş ve M.Faysal Söylemez tarafından temin edilen 1.000.000.000 liranın Halim Karataş tarafından Amir Erdal Durmaz’a verildiği, 3 milyar liralık çekin Halim Karataş ve Başkomiser Halim Apaydın tarafından Toprakbank Bakırköy Şubesinden tahsiline çalışıldığı, ancak hesabın müsait olmamasından ötürü başarılamadığı, çekin tahsil için Av.İ.Turan Karataş’a verildiği, bu arada o tarihte İstanbul Asayiş Şube Müdürü olan Sedat Demir’in döviz ticareti ile iştigal eden İbrahim Genç’in ortağı Ziya Aycan’ı Asayiş Şubesine aldırıp, paranın ödenmesi için işkence yaptığı, İbrahim Genç Sedat demir’in odasına alınarak, Anılan Şahsın İzmirde bulunan bir dairesi ile Yeşil Vadi Kooperatifinde bulunan hissesini alması için teklifte bulunduğu, onun da korkarak görmediği bu iki yeri 265.000 dolar karşılığı almayı kabul ettiği ve Bünyamin Taştan ismindeki arkadaşından aldığı 12 milyar 882 milyon lira meblağı içeren çeki Sedat Demir’e ciro ettiği gibi Kent Bank’a ait 5 milyar değerindeki şahsi çekini de verdiği ve ayrıca bir milyarı aşan bir miktarı Sedat Demir ve ailesi için harcadığı,

Bundan başka Cengiz Akgül’ün işletmekte olduğu kumkapı otelinin kapanmamasına karşılık Halim Karataş ve Halim Apaydın tarafından alınan 450 milyon liranın Halim Apaydın tarafından 10.000 mark olarak Deniz Gökçetin’e verildiği, Deniz Gökçetin’in Kızıltoprak’ta husule gelen olay için rüşvet aldığı ve geliri ile mütenasip olmayacak derecede mal varlığına sahip olduğu,Emniyet Amiri Mehmet Aslan Ünal’ın Emniyet Teşkilatı mensupları arasında rüşvete aracılık yaptığı,

Parlament Oteli sahibi Gazi Doymaz ile Eskort-Gözde Oteli sahibi Levent Şeker’in Halim Karataş Aracılığı ile Emniyet Yetkililerine verilmek üzere Başkomiser Halim Apaydın’a 1450.000.000 lira rüşvet verildiği ileri sürülmektedir.

Sanıklar Emniyetteki ifadelerinin baskı ile alındığını ileri sürerek olayları kabul etmemektedir.

Jandarma Genel Komutanlığınca yapılan çalışmalar;

Jandarma Genel komutanlığından 11.12.1996 gün ve 1283 sayılı yazı ile konuya ilişkin olarak bilgi istenilmiştir.

Jandarma Genel Komutanlığından alınan 13.12.1996 gün ve 223/83 sayılı cevabi yazıda; basında Söylemezler Çetesi olarak yer alan ve içinde Silahlı Kuvvetler ve Polis Teşkilatı mensubu bazı kişilerin de bulunduğu ileri sürülen örgüt ile ilgili olarak adli işlemlere paralel şekilde ayrıca detaylı bir idari tahkikat yapılarak ihmali görülenler hakkında kanuni takibat başlatılmıştır. İdari tahkikata ait fezleke ekte sunulmuştur.

Yapılan adli ve idari tahkikat doğrultusunda yasadışı örgütsel faaliyet içerisinde yer aldığı değerlendirilen J.Ütgm. Can Köksal ve böyle bir örgütsel faaliyet içerisinde bulunmadıkları halde J.Ütğm. Can Köksal’ın kendilerinden birer silah temin ettiği anlaşılan Uzm.J.Çvş. Hasan Yıldız ile Uzm.J.Çvş.Ali Delen’in disiplin yoluyla Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişikleri kesilmiş olup, buna dair Komisyon kararları ekte sunulmuştur. davaları ilgili Mahkemelerde devam etmektedir." denildiği incelenmiştir. (Ek:82)

D-MEHMET HADİ ÖZCAN - (KOCAELİ ) ÇETESİ İLE İLGİLİ İNCELEME[değiştir]

1- Araştırma Komisyonumuzca İçişleri Bakanlığına hitaben yazılan 29.11.1996 tarih ve A.01.1.GEÇ/4 sayılı yazı ile İçişleri Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından şimdiye kadar Mafya-Yasadışı Örgütler ile Devlet ilişkileri ve bağlantıları, ayrıca Susurluk’ta meydana gelen kaza olayı ve arkasındaki ilişkiler konusunda herhangi bir rapor hazırlanıp hazırlanmadığı, hazırlanmış ise bu raporlar ile varsa belgelerin incelenmek üzere Komisyona gönderilmesinin talep edildiği incelenmiştir. (Ek: 106)

2- İçişleri Bakanlığınca Meclis Araştırma Komisyonumuza gönderilen 9.12.1996 tarih ve B.05.1.EGM.0.60.05.03/2694-96 sayılı cevabi yazıda, istenilen konularda Emniyet birimlerince düzenlenen evrakın tasdikli birer örneğinin bir klasör içinde sunulduğu,

Dosya muhteviyatının incelenmesinde ise; İçişleri Bakanlığının 12.9.1996 tarih ve 41-2062-275 sayılı soruşturma onaylarında; Cürüm işlemek için teşekkül meydana getirme vb. suçlamalar ile Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edilen Mehmet Hadi ÖZCAN ve oniki arkadaşından onbirinin tutuklandığı, konu ile ilgili olarak yürütülen soruşturma sonucunda adı geçen tutuklu sanıklar ile ilgili ve irtibatları bulunduğu iddiası ile görevini kötüye kullanmakla suçlanan Kocaeli Emniyet eski Müdürü Nihat CAMADAN hakkında soruşturma izni verildiği,

Konu ile bağlantılı olarak Kocaeli Emniyet Müdürlüğü personelinden Emniyet Müdürü Cemal ŞENCAN, Emniyet Amiri Sezai KONUKLAR, Başkomiser Oktay DURMUŞ ve polis memuru Kemal KARA ile Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Daire Başkanlığı personelinden polis memuru Alper TEKDEMİR ve Ankara Emniyet Müdürlüğü personelinden polis memuru Latif ÖZDEMİR hakkında vazifei suistimal suçlaması ile 7.8.1996 gün ve 1996/5304 sayılı iddianame düzenlenip Kocaeli Asliye Ceza Mahkemesi nezdinde dava açıldığı, ayrıca adı geçen emniyet mensupları hakkında Disiplin Soruşturması yapılması için izin verildiği incelenmiştir. (Ek:107)

3- Meclis Araştırma Komisyonunca İstanbul 3 nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi Başkanlığına hitaben yazılan 25.12.1996 tarih ve A.01.1.GEÇ/86 sayılı yazı ile sanık Mehmet Hadi ÖZCAN’ın emniyette alınan ifadesinin 28,29,30,31,32,33,34,35,36 ve 37.ci sahifelerinin eksik olduğunu ve bunların da tamamlanarak Araştırma Komisyonuna gönderilmesinin istenildiği incelenmiştir. (Ek:108)

4- İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının 26.12.1996 tarih ve 1996/3600 sayılı yazıları ile Mehmet Hadi ÖZCAN’ın Emniyette alınan ifadelerinden noksan olan sahifelerin Meclis Araştırma Komisyonu Başkanı sn. Mehmet ELKATMIŞ’a gönderilmiş olduğu incelenmiştir. (Ek:109)

5- Meclis Araştırma Komisyonunca İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazılan 10.1.1997 tarih ve A.1.01.GEÇ.10/89-123 sayılı yazı ile, Kamuoyunda Kocaeli Çetesi olarak bilinen Hadi ÖZCAN ve arkadaşları hakkında yargılaması devam eden dava dosyasının bir örneğinin Komisyon uzmanına elden teslim edilmesinin istenildiği incelenmiştir. (Ek:110)

6- İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcısı Erdal GÖKÇEN imzası ile Araştırma Komisyonu Başkanı Mehmet ELKATMIŞ’a Hadi ÖZCAN ve arkadaşlarına ait İstanbul 3 nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 1996/364 Esas sayılı dava dosyasının bir örneğinin klasör içinde gönderilmiş olduğu,

Dava dosyasının incelenmesinde, Mehmet Hadi ÖZCAN ile birlikte Metin Ali BAĞDAT, Savaş UZUN, İsmail HALİL, Muzaffer OSMANLI, Yılmaz KAYA, Seyfettin AYDIN, Metin ÇEPNİ, Hacer AĞCAN, Alaattin KESKİN, Mehmet KUTLUFAN, Selim GÖKKAYA, Mehmet İlker KAYIŞ, Şahin TEKDEMİR, Ramazan ÖZTÜRK, Tuncay ÇORA, Sahit SEKANLI, Servet SAVAŞ ve Sabahattin YAVAŞ isimli şahısların İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 4.9.1996 tarih ve Hazırlık 1996/1734, Esas 1996/1158, İddianame 1996/1078 sayılı iddianamede sanık olarak gösterildikleri, bu şahısların bir kısmının cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak, bir kısmının da cürüm işlemek için oluşturulan teşekküle yardım etmekle suçlandığı,

Teşekkülün işlediği cürümler arasında oto hırsızlığı, adam kaldırma ve fidye isteme, silahla yaralama, silahla adam öldürme, adam öldürme, adam öldürmeye kalkışma, tehditle para isteme, silahla ev taramak, tehditle para tahsil etmek, silahla oto tarama, tehditle senet tahsil etmeye kalkışmak gibi suçlar bulunduğu,

Sanık Mehmet Hadi ÖZCAN’ın kendi yönetiminde “HADİ ÖZCAN MAFYASI” adı altında cürüm işlemek için 1993 yılı içinde teşekkül meydana getirdiği, Sanık Mehmet ÖZCAN’ın (Orhan CAN) isimli sahte nüfus cüzdanı ve (Turan ŞENTÜRK) adı ile düzenlenmiş sahte sürücü belgesi kullandığı, sahte nüfus cüzdanını sanık Savaş UZUN’un temin ettiği, Sanık Mehmet ÖZCAN’ın yönettiği “HADİ ÖZCAN MAFYASI” adı altında oluşturulan bu teşekkül içinde yer alan sanıklar Metin Ali BAĞDAT, Savaş UZUN, Yılmaz KAYA, Seyfettin AYDIN, İsmail HALİL, Metin ÇEPNİ, Muzaffer OSMANLI, Hacer (Hazel) AĞCAN ve Alaattin KESKİN’in halk arasında korku, endişe ve panik yaratmak, sosyal ve ekonomik nedenlerden kaynaklanan amaçla, kasten adam öldürmek, kasten adam öldürmeye kalkışmak, yağma ve adam kaldırmak cürümlerini işlemek için fikir ve eymek birliği yaptıkları, Sanıklardan Selim GÖKKAYA, Serkan DEMİRCİ ve Mehmet KUTLUFAN’ın cürüm işlemek için oluşturulan bu teşekküle katıldıkları, Sanıklar Mehmet İlker KAYIŞ, Ramazan ÖZTÜRK, Şahin TEKDEMİR, Tuncay ÇORA, Sahit SEKANLI, Servet SAVAŞ ve Sebahattin YAVAŞ’ın bilerek ve isteyerek teşekkül mensuplarını barındırmak, erzak, silah ve sahte kimlik temin etmek suretiyle yardım ettikleri, Sanık Mehmet KULTUFAN’ın bu teşekküle katılarak, sanık Mehmet ÖZCAN’ın bilgisi altında teşekkülle anlaşmazlığa düşen mağdur Talat CESUROĞLU’nun evini silahla taradığı ve teşekkül içinde faaliyet gösterdiği,

Sanık Serkan DEMİRCİ’nin “HADİ ÖZCAN MAFYASI” olarak anılan teşekkülün lideri konusundaki Mehmet ÖZCAN ile tanışarak, teşekküle katıldığı, sanığın Mehmet ÖZCAN’ın da yanında yer alarak, Mehmet ÖZCAN’ın ev eşyalarını Gölcük’ten alıp Bursa İline naklini sağladığı, teşekkülün sürdürdüğü faaliyetlerde ve yapılan görüşmelere katıldığı, bu nedenle yapılan eylemlerden bilgisi olduğu, Mehmet ÖZCAN’ın talimatı ile Ardeşen’e gittiği, burada Mehmet ÖZCAN ve Selim GÖKKAYA ile buluştuğu, daha sonra da Muzaffer OSMANLI’nın geldiği, birlikte bulundukları Çamlıhemşin İlçesinde bir lokantada yakalandığı,

Sanık Selim GÖKKAYA’nın teşekkülün lideri Mehmet ÖZCAN ve teşekkül elemanları ile tanışarak, bu topluluk içinde yer alıp faaliyet gösterdiği Teşekkülün toplantı ve görüşmelerine katıldığı, Sanıklar Metin Ali BAĞDAT, İsmail HALİL, Savaş UZUN, Serkan DEMİRCİ, Muzaffer OSMANLI, Mehmet İlker KAYIŞ ve Sahit SEKANLI ile birlikte hareket ettiği,

Kamuoyunda Hadi ÖZCAN Çetesi olarak tanınan ve sanık Mehmet Hadi ÖZCAN’ın yönettiği teşekküle sanıklar Metin Ali BAĞDAT, Savaş UZUN, İsmail HALİL, Muzaffer OSMANLI, Yılmaz KAYA, Seyfettin AYDIN, Metin ÇEPNİ, Hacer AĞCAN, Alaattin KESKİN, Mehmet KUTLUFAN, Serkan DEMİRCİ ve Selim GÖKKAYA’nın katıldıkları,

Sanıklardan Mehmet İlker KAYIŞ, Şahin TEKDEMİR, Ramazan ÖZTÜRK, Tuncer ÇORA, Sahit SEKANLI, Servet SAVAŞ ve Sebahattin YAVAŞ’ın ise bu teşekküle bilerek ve isteyerek yardım ettiklerinin anlaşıldığı ve sanıkların cezalandırılmalarının talep edildiği, incelenmiştir. (Ek:111)

E-YAŞAR ÖZ İLE İLGİLİ İNCELEME[değiştir]

1- Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığınca 15.1.1997 tarih ve 10/89-/154 sayılı yazı ile Emniyet Genel Müdürlüğünden, Yaşar Öz isimli şahsın İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevlileri tarafından yakalanmasını müteakip, bu şahsın üzerinde çıkan belgelerin bir sureti ile yapılan işlemlere dair tahkikat evraklarının çok acele olarak Araştırma Komisyonuna elden gönderilmesinin istenildiği incelenmiştir. (Ek:112)

2- İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğünün 28.1.1997 tarih ve 28286 sayılı cevabi yazılarında:

“İlgi yazınızda talep edilen Yaşar Öz’le ilgili bilgiler 2.1.1997 günü Show TV’de objektif programında yayınlanması üzerine, arşiv kayıtlarının incelenmesi neticesinde Yaşar Öz hakkında Emniyet Genel Müdürlüğüne herhangibir bilgi intikal etmediğinin anlaşılması üzerine Emniyet Genel Müdürlüğünün 3.1.1997 gün ve 10855 sayılı faks yazıları ile gerekli bilgi ve belgelerin İstanbul Emniyet Müdürlüğünden istenilmiş olduğu ve tanzim edilen tahkikat evrakı fotokopilerinin bir suretinin yazıya ekli bir dosya ile birlikte gönderildiği,

Dosya muhteviyatının incelenmesinde ise:

a- Yaşar Öz’ün evinin aranması ile ilgili olarak 31.1.1994 tarihinde geçici zaptetme tutanağı düzenlendiği, tutanakta:

Adana Emniyet Müdürlüğünce İstanbul Emniyet Müdürlüğüne gönderilen 3.1.1994 gün ve 94/C-14 sayılı yazıda 12.1.1994 günü saat 10.40 sıralarında Şakirpaşa Havalimanından Kolonya Başkonsolosluğunca Hakkı Mercan adına düzenlenmiş TRD-356520 seri no.lu pasaportu sahte olarak kullanan Ali Rıza oğlu 1961 doğumlu Metin Bozdağ’ın yakalandığı ve bu şahsın ifadesinde sözkonusu pasaportu İstanbul Ataköy 7-8 Kısım 30/A-15 Blokta oturan Yaşar Öz isimli şahıstan temin ettiği ve verilen adreste yapılan aramada: (1) adet Smith Vesson marka 9 mm. çaplı Seri nosu silinmiş olan Parabellum tipli MOT 5904, Amerikan yapısı tabanca; MKE yapısı 9 mm çaplı 43 adet mermi, bir adet 30 Calibre markası ve numarası belirsiz toplu tabanca, (1) adet silah taşıma izin belgesi, üzerinde adı geçenin fotoğrafı bulunan Eşref Çuldar adına düzenlenmiş 2.3.1993 tarih ve 018680 nolu B sınıfı sürücü belgesi, Yaşar Öz adına İçişleri Bakanlığınca düzenlenmiş olan 27.12.1993 tarih ve TRA-220307 seri nolu Hususi Pasaport’un elde edildiğinin bir tutanakla belirtilmiş olduğu,

b- Evinde yapılan aramadan sonra Yaşar Öz’ün poliste ifadesinin alındığı ve ifadesinde: “Metin Bozdağ’ın eşinin, yanında konfeksiyon işçisi olarak çalıştığını, kendisinin 1989-1991 yılları arasında Londra’da konfeksiyon imalatı yaptığını, Metin Bozdağ’ın eşinin kendisine gelerek eşinin yasal yollardan Londra’ya gitmek istediğini söylediğini, kendisinin de Kıbrısta narenciye işleriyle uğraşan dostları olduğunu, bunların yanında çalışarak İngiltere’ye gidebileceğiri söylediğini; kendisinin ismini vermesinin bir anlamı olmadığını ve iddiayı kabul etmediğini” beyan ettiği,

c- Yaşar Öz’ün evinde yapılan aramada: üzerinde fotoğrafı ve mühür bulunan ve “Belge hamili Yaşar Öz, Genel Müdürlüğümüzde bulunduğu süre içerisinde Silah Taşımaya izinlidir. Yardımcı olunmasını rica ederim” yazısı ile Mehmet Ağar, Vali, Emniyet Genel Müdürü yazılı ve imzalı bir belgenin bulunduğu,

d- Yine Yaşar Öz’ün evinde elde edilen bir Hususi Pasaportun 35156.93 sayılı ve Tarık Ümit adına mühendis sıfatı ile alınmış olduğu, TR-A No:228576 nolu olduğu, 28 Aralık 1993 tarihinde İçişleri Bakanlığınca verildiği,

e- Yaşar Öz’ün evinde ele geçirilen bir diğer pasaportun ise Yaşar Öz adına ve Daire Başkanı sıfatı ile alınmış olduğu, TRA No: 220307 numaralı bu pasaportun da 20 Aralık 1993 tarihinde İçişleri Bakanlığınca verilmiş olduğu,

f- Üzerinde Yaşar Öz’ün fotoğrafı bulunan 16997/30.11.1976 No’lu bir adet sürücü belgesinin olduğu ve Bolu ilinden aldığı .Yine üzerinde Yaşar Öz’ün fotoğrafı bulunan ancak Eşref Çuğdar adına Ankaradan alınan 2.3.1993 tarih ve 018680 nolu sürücü belgesi olduğu,

g- Yaşar Öz’ün evinin aranmasında elde edilen bir diğer belgenin de Yaşar Öz’e ait olan Seri L05 No:86810 nolu, zayiinden dolayı Bakırköy Nüfus Müdürlüğünde 9.3.1993 tarih ve 1-50 kayıt no ile verildiği anlaşılan nüfus cüzdanı olduğu,

h- Yaşar Öz ile ilgili olarak, belgelerin geçici zapt edilmesi ve Yaşar Öz’ün ifadesinin alınmasından sonra aynı gün, 31.1.1994 tarihinde Yaşar Öz’ün serbest bırakıldığı ve 31.1.1994 tarihli Salıverme Tutanağı düzenlendikten sonra adı geçenin serbest bırakıldığı ,

ı- Yaşar Öz’ün serbest bırakılmasından sonra aynı gün 31.1.1994 tarihinde B.05.1.EGM.4.34.00.18.04.İd.194-49/94 sayılı yazı ile İstanbul Emniyet Müdürlüğünce, Emniyet Genel Müdürlüğüne Yaşar Öz hakkında yapılan işlemlerle ilgili olarak bilgi verildiği ve değerlendirmeye alınmak amacıyla aramada elde edilen silah ve belgelerin gönderilmiş olduğu,

j- İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin imzası ile İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesi Müdürlüğüne hitaben yazılan 24.12.1996 tarih ve 1996/2303 Hazırlık sayılı yazı ile “Yaşar Öz ile ilgili olarak düzenlenmiş olan Geçici Zaptetme Tutanağı’nın hangi karakol amirliği tarafından düzenlendiğinin tesbit edilmesi, tutanağa esas teşkil eden tahkikat evraklarının tümünün Savcılığa teslim ve tevdi edilmesi, Yaşar Öz’ün herhangibir suçtan dolayı emniyete intikal eden bir kaydının olup olmadığı” hususlarının sorulduğu,

k- İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesince İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesi Müdürlüğünden Yaşar Öz’le ilgili olarak istenilen bilgi ve belgelerin 24.12.1996 tarihinde Başkomiser Adnan Şahin, Komiser Levent Sevinç ve polis memuru Ali Alkan tarafından bir tutanağa bağlanarak dökümünün yapılmış olduğu,incelenmiştir.(Ek:113)

3- Yaşar Öz’le ilgili olarak Başbakanlık’ça hazırlatılan 9.1.1997 tarih ve 12-1, 17-1, 97-1, 97-2 sayılı raporda ise:

12.1.1994 günü Adana Havalimanında yapılan Pasaport kontrolü sırasında Metin Bozdağ isimli kişinin Hakkı Mercan adına düzenlenmiş olan TRD 356520 nolu pasaportu ibraz etmesi ve pasayortun sahte olduğunun anlaşılması üzerine adı geçenin pasaportu İstanbul Ataköy’de ikamet eden Yaşar Öz’den aldığını söylemesini takiben Adana Emniyet Müdürlüğünce durum 13.1.1994 gün ve C-14 sayılı faks ile İstanbul Emniyet Müdürlüğüne bildirilmiş, İstanbul Emniyet Müdürlüğünce Yaşar Öz’ün ikametgahında yapılan aramada ruhsatsız silahlar, mermiler, biri Tarık Ümit adına, diğeri kendi adına düzenlenmiş hususi pasaport, Eşref Cuğdar adına düzenlenmiş sürücü belgesi bulunarak değerlendirilmek üzere 31.1.1994 gün ve İd.194-49/94 sayılı yazı ekinde Emniyet Genel Müdürlüğüne gönderilmiştir.

Olayla ilgili ifadelerine başvurulan 3 emniyet mensubunun beyanlarına göre sözkonusu belge ve silahların Emniyet Genel Müdürüne gönderilmesi ve Yaşar Öz’ün serbest bırakılması işleminin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’ın telefon talimatı üzerine yapıldığı, İstanbul Emniyet Müdürlüğünün yazısı ve eklerinin elden adı geçen Emniyet Genel Müdürüne teslim edildiği anlaşılmaktadır, denildiği, (Ek:82)

4- Yaşar Öz ile ilgili olarak Meclis Araştırma Komisyonuna Eyüp Aşık, Meral Çatlı, Hande Birinci, Necdet Menzir, Emin Aslan, Tuncay Yılmaz ve Metin Günyol’un bilgi verdikleri,

29.1.1997 tarihinde Meclis Araştırma Komisyonuna bilgi veren Trabzon Milletvekili Eyüp Aşık “Yaşar Öz ile Mehmet Ağar’ın, ele geçirilen ilgili belgeler dolayısıyle, ilişkisinin ortaya çıktığını, hukuk nizamında böyle şeylerin olamıyacağını ve hesabının sorulması gerektiğini” söylediği, 7.1.1997 tarihinde bilgisine başvurulan Hande Birinci, Yaşar Öz’ün “uyuşturucu ticareti ile ilgisinin olup olmadığını bilmediğini”, 22.1.1997 tarihinde Meclis Araştırma Komisyonunca bilgisine başvurulan Meral Çatlı’nın Yaşar Öz’ü tanımadığı,

23.1.1997 tarihinde bilgisine başvurulan Necdet Menzir’in ise: “İstanbul Emniyet Müdürlüğü yaptığı sırada Emniyet Müdür Yardımcısı Mestan Şener’in telefon ederek bir evde yapılan aramada iki yeşil pasaport, iki silah ve bu silahların ilgili tarafından taşınabileceğini ifade eden yazılı emir bulunduğunu, daha sonra da Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’ın bunların Emniyet Genel Müdürlüğüne gönderilmesi talimatını verdiğini bildirdiğini., kendisinin de “madem talep ediliyor, şahsın aranıp aranmadığını, silahların bir olayda kullanılıp kullanılmadığına bakın ve mutlaka bu evrakları kurye marifetiyle gönderin” dediğini, iddiaların kendisine bildirildiğine göre pasaportların devlet tarafından verildiğini ve belgelerin de devlet tarafından düzenlendiğini, sahte evrak düzenlenmesinin sözkonusu olduğunu, Yaşar Öz ile ilgili olarak yakalanan silah, pasaport, sürücü belgesi vs. belgelerin Emniyet Genel Müdürlüğüne gönderildiği,i Yaşar Öz’ün yapılacak bir istihbarat operasyonunda devlet tarafından kullanılacağının Mehmet Ağar tarafından kendisine ifade edildiğini, 30.1.1997 tarihinde Meclis Araştırma Komisyonuna bilgi veren Emin Arslan, “Yaşar Öz’ün pasaport işlemlerinin çabuklaştırılması için zamanın Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’ın kendisine talimat verdiğini, Yaşar Öz ve Tarık Ümit’i Emniyet Genel Müdürmüğü Özel Kaleminde gördüğünü, 4.2.1997 tarihinde Meclis Araştırma Komisyonuna bilgi veren Emniyet Genel Müdürlüğü istihbarat ve Harekat Dairesi Eski Başkanı Tuncay Yılmaz’ın “Yaşar Öz’ün uyuşturucu ticareti yaptığına dair herhangi bir kayıt olmadığını”,

2.3.1997 tarihinde Meclis Araştırma Komisyonuna bilgi veren Metin Günyol, “Abdullah Çatlı, Oral Çelik, Haluk Kırcı, Yaşar Öz, Tarık Ümit gibi kişilerin yurt dışına çıkışta kullandıkları pasaportalrın sahte olduğu hususunda bilgilerin intikal etmesi üzerine tahkiki için yazılar geldiğinde tahkik ettirilerek Bölge Müdürlükleri vasıtasıyla arşiv araştırması yapılıp kaldırıldığını, MİT’in bu tip insanları operasyonlarda kullandığını tahmin etmediğini” belirttiği incelenmiştir.(Ek:176;190;193;200;201;209;219)

5- (10/89, 110, 124, 125, 126) Esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığınca 28.3.1997 tarih ve 10/89-319 sayı ile Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına bir yazı yazılarak Yaşar Öz hakkında 1997/822 Hazırlık numarasına kayden 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan, 1997/362 hazırlık numarasına kayden sahtecilik suçundan kamu davası açıldığı tesbitle hazırlık numaraları belirtilen evrakların birer suretinin çok acele olarak Araştırma Komisyonuna gönderilmesinin istenildiği incelenmiştir. (Ek:114)

6- Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 28.3.1997 tarih ve ceza M.1997/40 sayılı cevabi yazıları ekinde Yaşar Öz hakkında C.Başsavcılığına ait 1997/362 ve 822 sayılı hazırlık evrakların birer suretinin çıkarılarak ekli 2 dosya ile birlikte gönderildiği, ( Bakırköy C.Başsavcılığının 1997/362 Hazırlık Dosyasının tetkikinde: Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca 22.1.1997 tarih ve Hz 1997/362, Esas 1997/1075, iddianame 1997/659 sayılı iddianame düzenlenerek Sanık Eşref oğlu 1959 doğumlu, Bolu-Düzce ilçesi Dolay Köyü nüfusuna kayıtlı olup halen firarda bulunan Yaşar Öz hakkında, sahte pasaport ve sürücü belgesi Tanzim etmek ve bu şekilde tanzim edilmip pasaport ve sürücü belgelirini kullanmak ve kullanmak maksadıyla başkalarına teslim etmek suçundan Bakırköy 3. Asliye Ceza Mahkemesi nezdinde dava açılmış olduğu, Yaşar Öz hakkında 21.1.1997 tarihinde giyabi tutuklama kararı verildiği ve davanın halen Bakırköy 3. Asliye Ceza Mahkemesinde derdest olduğu Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının yukarıda tarih ve numarası belirtilen iddianamesinden anlaşıldığı,

1997/822 Hz. Sayılı dosyanın tetkikinde ise; Yaşar Öz’ün 31.1.1994 tarihinde Ataköy 7-8 Kısım 30/A-15 Bloktaki evinde yapılan aramada (1) adet Simithwesson marka 9 mm çaplı seri numarası silinmiş olan Barabellum tipli Amerikan yapısı tabanca, MKE yapısı, 9 mm çapında 43 adet mermi, bir adet 30 calibrelik markası ve seri numarası belirsiz toplu tabanca elde edildiğinden bahisle Yaşar Öz hakkında 6136 sayılı kanuna muhalefet suçundan Bakırköy 3. Asliye Ceza Mahkemesinde dava açıldığı ve davanın derdest olduğu, Bakırköy C.Başsavcılığının 22.1.1997 tarih ve Hz.1997/822, Esas 1997/1076 ve iddianame 1997/660 sayılı iddianamesinden anlaşıldığı,

Dosya içerisinde bulunan ve İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Hz. 1996/2303 sayılı Hazırlık Numaralı İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Şube Müdürlüğü Pasaport ve Vize Sahtecilik Büro Amirliğinde görevli Komiser Levent Sevinç’in 25.12.1996 tarihli ifadesinde, Yaşar Öz’ün evine polis memurlar Mustafa Nazlı Öz ve Ali Gökçe ile birlikte gittiklerini ve 31.1.1994 tarihli Geçici Zaptetme Tutanağını düzenlediklerini, Yaşar Öz’ün de kendisine “Bu belgelerin hepsi normal ve doğrudur, üzerindeki imza Genel Müdür tarafından atılmıştır. Ancak bunun haricinde sana birşey söyleyemem. Beni yetkili amirlerinle görüştür” dediğini, Yaşar Öz konusu ile ilgili olarak Emniyet Genel Müdürlüğü ile görüşmeler yapıldığını ve Emniyet Genel Müdürlüğünün emri ile Yaşar Öz’ün serbest bırakıldığını, Yaşar Öz’den zaptedilen silahlar ve eşyaları kapalı bir zarf içerisinde Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’a elden bizzat kendisinin teslim ettiğini, ancak kendisine teslim-tesellüm belgesi verilmediği, silahlar ve belgelerin de C.Savcılığına intikal ettirilmediği,

Yine tetkik edilen dosya içerisinde bulunan ve İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Savcısı Aykut Cengiz Engin tarafından alındığı anlaşılan ve İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Mestan Şener’in 27.12.1996 tarihli ifadesinde: “Emniyet Müdürü Mehmet Ağar’ın kendisini aradığını, Yaşar Öz ve Tarık Ümit isimli kişilerin yurtdışında PKK ile ilgili bir çalışma yapmak üzere görevlendirdiklerini, bu nedenle üzerinden ve evinden çıkan her türlü belgenin ve silahların kendisine gönderilmesini emrettiğini söylediği,

Kendisinin de durumu İstanbul İl Emniyet Müdürü Necdet Menzir’e ilettiğini ve Necdet Menzir’in de talimatı ile Yaşar Öz’e ait silah ve belgelerin Ankara’ya Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’a bir yazı ile elden bir zarf içerisinde Komiser Yardımcısı Levent Sevinç vasıtasıyla gönderdiklerini, Yaşar Öz’e ait Silah Taşıma izin belgesi üzerindeki imzanın bizzat Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’a ait olduğunu belirttiği,

Dosya içerisinde bulunan bir 25.12.1996 tarih ve C/407520 sayılı belgede de Yaşar Öz’ün 22.9.1992 tarihinde Mali Şube Müdürlüğünde “Pasaport tahribatı ve yurt dışına adam kaçırmak” suçundan geliş kaydı bulunduğu incelenmiştir.(Ek:115)

7- İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca Sedat Edip BUCAK ve Mehmet AĞAR haklarında hazırlanmış olan 30.1.1997 tarih ve 1997/221 Hazırlık ve 1997/1 sayılı Fezleke’de Yaşar ÖZ olayı ile ilgili bölümde aynen şu ifadelere yer verilmiştir:

Yaşar ÖZ Olayı:

Adana Şakirpaşa Havaalanında sahte pasaport ile yakalanan Metin BOZDOĞAN isimli bir şahsın bu sahte pasaportu kendisine İstanbul Ataköy adresinde oturan Yaşar ÖZ isimli bir kişinin temin ettiğini ifade etmesi üzerine, Adana Emniyet Müdürlüğünden İstanbul Emniyet Müdürlüğüne müzekkere yazılarak, ihbar mahiyetinin araştırılması ve Yaşar ÖZ’ün suç delilleri ile yakalanması ve sonucunun Adana Emniyet Müdürlüğüne bildirilmesi istenmiştir. Bu yazı üzerine İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Şube Müdürlüğü tarafından 03.01.1994 tarihinde Yaşar ÖZ’ün ikamet ettiği Ataköy 7-8 Kısım L-9 A Blok D 6 adresinde arama yapılmıştır.

Yapılan bu aramada, dosyada mübrez 31.01.1994 tarihli arama ve zapt etme tutanağında belirtildiği üzere;

- Yaşar ÖZ adına düzenlenmiş 28.12.1993 tarih ve TRA-228576 seri numaralı hususi (Yeşil) pasaport.

- Tarık ÜMİT adına düzenlenmiş 20.12.1993 tarih ve TRA-220307 seri numaralı hususi (Yeşil) pasaport.

- Üzerinde Yaşar ÖZ’ün fotoğrafı yapışık ve hüviyeti yazılı silah taşıma izin belgesi (belge hamili Yaşar ÖZ, Genel Müdürlüğümüzde teknik danışmanlık hizmeti yürüttüğünden bahisle, ülkemizde bulunduğu süre içerisinde silah taşımaya izinlidir. Yardımcı olunmasını rica ederim. Mehmet AĞAR. Vali. Emniyet Genel Müdürü-imza-mühür, yazıları bulunmaktadır)

- Bir adet Smith Wesson marka 9 mm. çaplı seri numarası silinmiş Parabellum tipli tabanca.

- Bir adet 30 calimbre, markası ve seru numarası belirsiz toplu tabanca.

- MKE yapısı 9 mm. çapında 43 adet mermi ele geçirilmiştir.

Bu belgelerin asılları ve silahlar ile birlikte Yaşar ÖZ İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Şube Müdürlüğüne teslim edilmiştir.

Olay sırasında arama yapan ve yukarıda zikredilen silah ve belgeler ile Yaşar ÖZ’ü yakalayan görevliler ile bu olayın vukuu bulduğu tarihte İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı olan ve Mali Şube Müdürlüğüne vekalet eden Mestan ŞENER ve Mali Şube Müdürlüğünde görevli Emniyet Amiri Osman Yıldırım ÖZKARACA, Büro Amiri Nihat YÜRÜTEN’in İstanbul DGM.C.Başsavcılığında alınan ifadelerine göre: Yaşar ÖZ ile ikametgahında ele geçirilen silahlar ve belgeler henüz Emniyet Müd. Mali Şube Müd.ne intikal etmeden bu olaydan haberdar olan ve o tarihte Emniyet Genel Müdürü olan Mehmet AĞAR, Mestan ŞENER’i arayarak, Yaşar ÖZ isimli kişide yakalanan silahlar ve belgelerin bir kurye ile Ankara Emniyet Genel Müdürlüğüne getirilerek kendisine teslim edilmesi ve Yaşar ÖZ’ün de serbest bırakılması hususunda emir ve talimat vermiştir. Mestan ŞENER’in, bu olayı ve talimatları, olay tarihinde İstanbul İl Emniyet Müdürü olan Necdet MENZİR’i intikal ettirmesi üzerine, Necdet MENZİR’de silahlar üzerinde inceleme yapıldıktan sonra, Emniyet Genel Müdürünün emirleri doğrultusunda işlem yapılması hususunda talimat vermiştir. Emniyet Genel Müdürü Mehmet AĞAR’ın bu emir ve talimatı gereğince, Yaşar ÖZ İstanbul Emniyet Müdürlüğünden serbest bırakılmış, ikametgahında ele geçirilen silahlar ile belge asılları bir zarfa konularak Levent SEVİNÇ isimli Komiser Yardımcısı (aramayı yapan, silah ve belgeleri bulan ekip amiri) kurye olarak görevlendirilmiş ve emniyet Genel Müdürlüğüne hitaben yazılan 31 Ocak 1994 tarih ve 194-49/94 sayılı yazı ile silah ve belgeler Ankara emniyet Genel Müdürlüğüne gönderilmiştir. Kurye olarak görevlendirilen komiser yardımcısı Levent SEVİNÇ’in ifadesinde belirttiği üzere, bu silahlar ve belgeleri kendisi Emniyet Genel Müdürlüğüne götürmüş ve Emniyet Genel Müdürü Mehmet AĞAR’a bizzat teslim etmiştir. Bu teslimden sonra Emniyet Genel Müdürü Özel Kaleminden tesellüm belgesi istenmiş “Biz teslim alındığını faksla İstanbul Emniyet Müdürlüğüne bildireceğiz” denilerek tesellüm belgesi verilmemiştir.

Susurluk Olayı ile ilgili olarak İstanbul DGM.C.Başsavcılığınca yapılan hazırlık tahkikatı sırasında bu olayın savcılığımıza ihbar ve intikal ettirilmesini müteakip, iddiaların müstenidatı olan evraklar ilgili Şube Müdürlüğünden celp edilmiş ve evrak münderecatı nazara alınarak Ankara Emniyet Genel müdürlüğüne yazılan 26.12.1996 tarih ve 1996/2303 Hazırlık sayılı müzekkeremiz ile, Emniyet Genel Müdürüne teslim edilen belge ve silahların akibeti sorulmuş ve Emniyet Genel Müdürlüğünde bulunuyorsa İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi istenmiştir. Emniyet Genel Müdürlüğünün 03.01.1997 tarih ve 010990 sayılı cevabi yazısında...mezkür belge, silah ve mermilerin başkanlıklarında bulunmadığı, akibetleri hakkında bilgi sahibi olmadıkları ve ayrıca İstanbul Emniyet Müdürlüğü yazısının da arşiv kayıtlarına girmediği bildirilmiştir.

Ayrıca, Yaşar ÖZ ve Tarık ÜMİT adlarına düzenlenen hususi (Yeşil) pasaportlarının müstenidatı olan belgeler istenmiştir. Emniyet Genel Müdürlüğünün 27.12.1996 tarih ve 290979 sayılı cevabi yazısı ve ekindeki belgelere göre; Yaşar ÖZ’ün görev ünvanı Turizm Bakanlığında Daire Başkanı olarak gösterilmiş bir talep formu ve ekinde de Turizm Bakanlığında görevli iki kişinin imza sirküleri olduğu görülmüştür. Tarık ÜMİT adına düzenlenen hususi pasaportun mühendis ünvanı ile düzenlendiği ancak bahse konu pasaportun düzenlenmesine ilişkin talep formunun bulunmadığı bildirilmiştir.

Yapılan araştırmada, Yaşar ÖZ adına düzenlenen silah taşıma izin belgesinde belirtilen ünvan ve görev ile hususi pasaport verilmesine esas teşkil eden ünvan ve görevinde gerçek olmadıkları tesbit edilmiştir. Aksine İst.Emn.Md.Asayiş Şubesi İnfaz Büro Amirliğinin 25.12.1996 tarih ve İ/94.020773 sayılı bilgi formuna göre, muhtelif suçlardan gıyabi tutuklama kararları ile arandığı, müteakip araştırmalarda da yurtdışında uyuşturucu ticareti ve kaçakçılığı ile ilişkili bulunduğu anlaşılmıştır.

Bu olay ile fezlekenin yukarıdaki bölümlerinde izah ve ifade edilen (silah taşıma ve hususi pasaportlar ile ilgili) olaylarda benzerlik dikkat çekicidir. Şöyleki; Mehmet ÖZBAY sahte kimlikli Abdullah ÇATLI’ya verilen silah taşıma belgesi ile Yaşar ÖZ’e verilen silah taşıma izin belgesi aynı niteliktedir, bu belgeler ile her ikisine de, istediği yerde istediği sayıda ve nitelikte silah taşıma imtiyazı tanımakta ve güvenlik görevlileri tarafından yakalandıklarında, haklarında yasal işlem yapılmasını önleme imkânı vermektedir. Nitekim, silahlar ve sahte belgelerle yakalanan Yaşar ÖZ, bu belge dikkate alanırak İstanbul Emniyet Müdürlüğünden serbest bırakılmış, hakkında herhangi bir yasal işlem yapılmamış ve durumu ilgili C.Başsavcılığına da intikal ettirilmemiştir.

Yaşar ÖZ adına düzenlenen ve üzerinde Emniyet Genel Müdürü olarak isim ve imzası bulunan Mehmet AĞAR’a (silahlar ve diğer belgelerle birlikte) bu belge bizzat teslim edilmiş olmasına rağmen, belgenin mahiyeti ve üzerindeki isim ve imza hakkında herhangi bir şekilde sahtecilik veya gerçeğe aykırılık beyan ve iddiasında bulunulmamıştır. Bu durum bu belgenin altında imzası bulunanın bilgisi ve istemi doğrultusunda düzenlendiği sonuç ve kanaatini oluşturmuştur. Keza Yaşar ÖZ adına düzenlenen hususi pasaport evrakının incelenmesinde, Mehmet ÖZBAY sahte kimliği ile Abdulah ÇATLI’ya verilen hususi pasaportta olduğu gibi. Çok basit bir inceleme ile sahteliği kolayca belirlenecek imza sirküleri yeterli görülerek, başkaca hiçbir araştırma ve inceleme yapılmadan hususi pasaport düzenlendiği görülmüştür. Bu hususta yukarıdaki fiil ve hareketler ile birlikte değerlendirildiğinde, bu kişiler adına hususi pasaport düzenlenmesinde de, o tarihte Emniyet Genel Müdürü olan Mehmet AĞAR’ın bilgi ve talimatı bulunduğu sonucu doğmaktadır.

Abdullah ÇATLI’nın eşi Meral ÇATLI’nın İstanbul DGM.C.Başsavcılığındaki ifadesinde belirttiği üzere Yaşar ÖZ’ün Meral ÇATLI ile yakın akraba olduğu belirlenmiştir. Ayrıca, Tarık ÜMİT’le Yaşar ÖZ arasında, Yaşar ÖZ’ün bir eroin olayında Almanya’da yakalanmasında ihbarcı olarak Tarık ÜMİT’ten şüphelenmesi sebebiyle aralarında ihtilaf bulunduğu ve Tarık ÜMİT’in kaybolması olayında Yaşar ÖZ’ün de adının geçtiği ve hakkında şüpheler bulunduğu, -Tarık ÜMİT olayının araştırmasını yapan Jn.Ast.Sb. Ahmet ALTINTAŞ’ın çalışmaları sırasında- bu hususun da iddia ve ifade edildiği anlaşılmıştır. Nitekim, Yaşar ÖZ’ün ikametgahında yapılan aramada ele geçirilen belgeler arasında Tarık ÜMİT adına düzenlenmiş hususi (Yeşil) pasaportta bulunmuş ancak, o olay sebebiyle Yaşar ÖZ hakkında herhangi bir yasal işlem yapılmadığından ve halen de Yaşar ÖZ yakalanamadığından, bu pasaportun Yaşar ÖZ’ün evinde bulunma sebebi tesbit edilememiştir. Hakkındaki bu belge ve delillerle Yaşar ÖZ’ün de, yukarıda isimleri geçen kişiler arasındaki yasaya aykırı ilişkiler ağında yeraldığı anlaşılmıştır.

Yaşar ÖZ halen yakalanamamış olup hakkında, cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçundan İstanbul DGM.C.Başsavcılığı’nca tahkikatı sürdürülmektedir. Yaşar ÖZ hakkında ayrıca sahtecilik ve 6136 Sayılı Kanuna muhalefet suçlarından evrak tefrik edilerek, kanuni gereğinin takdir ve ifası için, görevsizlik kararı ile Bakırköy C.Başsavcılığı’na gönderilmiştir” denildiği incelenmiştir. (Ek: 44)

8- Aynı fezlekenin ekinde bulunan “Hazırlık evrakı üzerinde yapılan diğer işlemler” başlığını taşıyan bölümde: Yaşar ÖZ ile ilgili olarak:

a) Yaşar ÖZ isimli kişi hakkında Emniyet Genel Müdürlüğü’nde Teknik Danışmanlık yürüttüğünden bahisle düzenlenen evrakta sahtecilik bulunduğu nazara alınarak Mehmet AĞAR hakkındaki evrak tefrik edilerek 1997/9-1 sayılı görevsizlik kararı ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.

b) Yaşar ÖZ’de yakalanan silahlar, sahte belgeler ve pasaportlar ile ilgili evrak tefrik edilerek, Yaşar ÖZ hakkında evrakta sahtecilik, 6136 sayılı Kanuna muhalefet olay tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğünde görevli olanlar hakkında da İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 1997/10-2 sayılı görevsizlik kararı ile evrak Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmiştir” denildiği incelenmiştir. (Ek:44)

 9- Yaşar ÖZ’ün muhtelif suçlardan dolayı hakkında gıyabi tutuklama kararlarının bulunduğu, bunun İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğünün 25.12.1996 tarih ve 1/94.020773 sayılı yazılarından anlaşıldığı incelenmiştir. (Ek: 116)

10- 10/89 Sayılı Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığınca 2.4.1997 tarih ve 10/89-335 sayılı yazı ile Emniyet Genel Müdürlüğü İnterpol Daire Başkanlığına Yaşar ÖZ’ün 12.12.1995 tarihinde Amerika Birleşik Devletlerinde yakalanan 2 kg. eroinle ilgisi olup olmadığı hususlarının acele olarak bildirilmesinin istenildiği incelenmiştir. (Ek: 117)

11- Emniyet Genel Müdürlüğünce Yaşar ÖZ’le ilgili olarak Meclis Araştırma Komisyonuna sunulan 2.4.1997 tarih ve 2513 sayılı cevabi yazı ekinde özetle:

“1995 yılı Kasım ayı süresince, DEA ve A.B.D. Gümrük yetkilileri, Denya Mehmet Organizasyonu tarafından yapılan uyuşturucu madde kaçakçılığı ile ilgili bir soruşturma başlatmıştır. Müteakip görüşmeler, Türk uyruklu Erdal AYDIN’ın, ABD’ye 10 kg. Eroin maddesi getirmesiyle sonuçlanmıştır.

AYDIN, 06.12.1995 tarihinde, ABD, New Jersey kentindeki Newark Uluslararası Havaalanında Metin DOKUR, Mehmet ERCENGİZ ve Yaşar ÖZ tarafından karşılanmıştır. AYDIN, gizli görevlilere bir eroin örneği sağlamıştır ve buna bağlı olarak, ERCENGİZ’den eroin maddesini temin etmiştir.

12.12.1995 tarihinde, Mehmet ERCENGİZ, New York’taki Erdal AYDIN’ın kendisini beklediği yer olan GRAND HYATT Oteline gelmiştir. Bir süre sonra, AYDIN 2 Kg. Eroin teslimatı için parayı teslim almak amacıyla otelden dışarı çıkarken yakalanmıştır.

Daha sonra Mehmet ERCENGİZ, yapılan sorgulamasında 2 Kg.lık Eroin teslimatındaki rolünü kabul ederek, o gün önceden Yaşar ÖZ’ün talimatıyla, Virginia, Arlington kentindeki THE HOLIDAY INN Otelinde Metin DOKUR isimli kuryeden eroini aldığını belirtmiştir.

13.12.1995 tarihinde, HOLİDAY INN Otelinde, Metin DOKUR yakalandıktan sonra verdiği ifadesinde, 29.11.1995 günü (veya yakın bir tarihte) Türkiye’den ABD’ye kaçırdığı 2 Kg. eroini korumak ve taşımaktan dolayı kendisine ödeme yapılmasını beklediğini ve ABD’ye gelmeden önce, Yaşar ÖZ ile İstanbul’da saklandığı valizi gözetim altında bulundurduğunu, sözkonusu eroini valize Yaşar ÖZ’ün yerleştirdiğini belirtmiş ve Washington İnterpolü de Yaşar ÖZ’ün ABD’ye giriş-çıkış yaptığını teyid etmiştir.Bu olayda, Yaşar ÖZ yakalanamamıştır.” denildiği incelenmiştir.(Ek:118)

F- TEVFİK NURULLAH AĞANSOY CİNAYETİ İLE İLGİLİ İNCELEME :[değiştir]

1- 29.11.1996 tarih ve A.01.1.GEÇ/4 sayı ile Meclis Araştırma Komisyonumuzca İçişleri Bakanlığına bir yazı yazılarak, İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünce Mafya-Yasadışı Örgütler ile Devlet ilişkileri ve bağlantıları, ayrıca Susurluk’ta meydana gelen kaza olayı ve arkasındaki ilişkiler konusunda herhangi bir rapor hazırlanıp hazırlanmadığı, varsa bu raporların ve belgelerin incelenmek üzere acele talep edildiği incelenmiştir.

İçişleri Bakanlığınca (10/89,110,124,125,126) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonumuza gönderilen 9.12.1996 tarih ve B.05.1.İGM.0.60.05.03/2694-96 sayılı cevabi yazıda konuya ilişkin Emniyet Birimlerince düzenlenen evrakın tastikli birer örneğinin bir dosya içinde ve yazı ekinde gönderildiği, dosya muhteviyatının incelenmesinde;

İstanbul-Bebek taksi durağı önünde bulunan çay bahçesinde plakası belirlenemeyen otodan inen şahıslarca 28.8.1996 günü saat 01.00 sularında açılan ateş sonucu çatışma çıktığı, karşılıklı ateş sonucu Tevfik Nurullah AĞANSOY, Başbakanlık Koruma Müdürlüğünde görevli 73880 sicil sayılı polis memuru Celal BABÜR’ün ağır yaralanarak kaldırıldığı hastanede öldüğü, yine Başbakanlık Koruma Müdürlüğünde görevli 102228 sicil sayılı polis memuru Ferda TEMEL’in yaralanmış olduğu ve Şişli Etfal Hastanesinde tedavisinin yapıldığı,adı geçen polis memurlarının, Başbakanlık Koruma Müdürlüğü emrinde oldukları ve Doğruyol Partisi Genel Başkanı Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Sn.Prof.Dr.Tansu ÇİLLER’in korumasında görevlendirilmiş oldukları,

Sayın ÇİLLER’in İstanbul’a çok sık seyahatler nedeniyle ikametgahları ile aile fertlerinin korunması önem arzettiğinden, İstanbul’daki hizmet araçlarının hazırlanması, gerekli koruma tedbirlerinin alınması ve yakın koruma hizmetlerinin en iyi şekilde yürütülmesi amacıyla istanbul’da görevlendirilmiş oldukları,

Sözkonusu polis memurlarının olay saatinde saldırı sonucu öldürülen Tevfik Nurullah AĞANSOY’un yanında ne amaçla bulunduklarının belli olmadığı,

İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğünün 20 Eylül 1996 tarihli soruşturma onayında ise konu ile ilgili inceleme yapan polis müfettişlerinin:

Polis memuru Ferda TEMEL’in, silah kullanmadığını söylemesine rağmen alınan ekspertiz raporuna göre olay yerinde elde edilen boş kovanların bir kısmının adı geçenin silahından atıldığının tesbit edildiği, bu nedenle polis memuru Ferda TEMEL’in öldürme ve yaralama olayına sebep olduğunun düşünülebileceği,

Mafya olarak bilinen Tevfik AĞANSOY ve adamlarının yanında Başbakanlık Koruma Müdürlüğüne mensup iki polis memurunun bulunmaları ve gezmelerinin çok dikkat çekici ve vahim bir durum olarak müşaahade edildiği, birlikteliklerinin sebeninin ise menfaat olduğunun düşünüldüğü,

Tevfik AĞANSOY’un koruma görevini yapan polis memuru Hacı AKPINAR’ın ise Tevfik AĞANSOY gibi bir adamın tavassutuyla araba alması ve bedelinin ödenip ödenmediğinin tereddüt yaratmasının da polis memurunun görevine uygun bir davranış olmadığı;Yazıda belirtilen sebeplerden dolayı Başbakanlık Koruma Müdürlüğünde görevli polis memurları Celal BABÜR (müteveffa), Ferda TEMEL ve Hacı AKPINAR haklarında eylemlerine uygun olarak T.C.K.’nun ve Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğünün ilgili maddelerine göre adli ve idari yönden soruşturma yapılması görüş ve kanaatına varılmış olmakla;

Adı geçenler hakkında silah kullanma, yaralama, öldürme, mafya tabir edilen çeteyle ilişki kurarak nüfuzunu kötüye kullanmak sureyitle çıkar sağlamak suçlarından dolayı M.M.H.K. hükümleri muvacehesinde adli ve idari yönden soruşturma yapılması gerektiğini ifade ettikleri, Polis Başmüfettişleri Yaşar GÖKIŞIK ve İbrahim KAYA tarafından birlikte düzenlenen 1966/684 sayılı soruşturma raporunda olayda adı geçen polis memurları hakkında çeşitli disiplin cezalarının verilmesinin öngörüldüğü incelenmiştir.(Ek:119)

2- Meclis Araştırma Komisyonunca Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve İstihbarat Daire Başkanlığına hitaben yazılan 14.2.1997 tarih ve 10/89-229 sayılı yazı ile, Nurullah Tevfik AĞANSOY isimli şahsın Almanya’da yakalanması üzerine, Almanya Güvenlik makamlarının bu şahsın el yazısı ile alınmış ifadesinin bir suretinin acele olarak Komisyona gönderilmesinin istenildiği incelenmiştir.(Ek:120)

3- Emniyet Genel Müdürlüğünün 20.2.1997 tarih ve 44422 sayılı cevabi yazılarında ise Yaşar ve Ayşe’den olma Bitlis İli Zeydan Mah. nüfusuna kayıtlı 1960 doğumlu Nurullah Tevfik AĞANSOY’a ait dairede kayıtlı 45948 nolu dosyanın tetkikinde sözkonusu el yazısı ifade tutanağına rastlanmadığının bildirildiği incelenmiştir. (Ek:121)

4- Yine, Emniyet Genel Müdürlüğünce, Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığına sunulmuş olan 28 Şubat 1997 tarih ve 990010 sayılı cevabi yazıda, Nurullah Tevfik AĞANSOY’un el yazısı ifadesinin Almanya İnterpol’ünden talep edildiği ve alınan cevabi yazıda ise, adı geçen hakkında çıkartılan tevkif müzekkereleri kapsamında ihtiyaç duyulan herhangi bir tutanak var ise, bunun istinabe yoluyla talep edilmesinin gerektiğinin bildirildiği,bu nedenle şahısla ilgili herhangi bir adli evrakın Adalet ve Dışişleri Bakanlıkları kanalıyla uluslararası istinabe hükümleri uyarınca talep edilmesinin uygun olacağının bildirildiği incelenmiştir.(Ek:122)

5- (10/89,110,124,125,126) sayılı Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığınca Adalet Bakanlığına hitaben yazılan 29.11.1996 tarih ve GEÇ/3 sayılı yazıda Tevfik AĞANSOY dosyasının incelenmek üzere Komisyona gönderilmesinin talep edildiği,

Adalet Bakanlığınca Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığına sunulan 24.12.1996 tarih ve 32451 sayılı cevabi yazıda, Tevfik AĞANSOY’un öldürülmesi olayı ile ilgili İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 1996/410 esas sayılı kamu davası dosyalarının onaylı fotokopi suretlerinin yazıya ekli olarak sunulduğunun bildirildiği incelenmiştir. (Ek:123)

6- Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığınca Şişli Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen 7.2.1997 tarih ve 10/89-221 sayılı yazı ile Nurullah Tevfik AĞANSOY’un Engin CİVAN olayı nedeniyle Türkiye’de ve yurtdışında alınan ifadelerinin bir örneğinin çok acele olarak Araştırma Komisyonuna gönderilmesinin istenildiği incelenmiştir. (Ek:124)

7- Şişli Cumhuriyet Başsavcılığınca Araştırma Komisyonuna sunulan 17.2.1997 tarih ve 1997/738 D.M. sayılı cevabi yazıda; Nurullah Tevfik AĞANSOY hakkındaki evrakın İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinde dava dosyasında kayıtlı bulunduğunu, istenilen bilgilerin Komisyona verilmesi için İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesine bilgi verilmiş olduğunu ve yazı cevabının adı geçen Mahkemeden takip edilmesi gerektiği,

Nurullah Tevfik AĞANSOY’un öldürülmesi olayı ile ilgili olarak İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 1996/410 esas sayılı dava dosyasının incelenmesinde;

Alaaddin ÇAKICI, Adnan ÇİÇEK, Kenan Ali GÜRSEL, Ahmet ATLILAR, Aydın GÖKER, Yener ÜÇÜNCÜ, Ferdi HEYBET, Kamil ÖZKILIÇ, Hasan TAŞKIN, Ramazan VURMAZ adlı şahısların sanık oldukları, taammüden adam öldürmek, kasten adam öldürmek, adam öldürmeye teşebbüs, silahla yaralama ve 6136 sayılı Kanuna muhalefetle suçlandıkları,

Alaaddin ÇAKICI’nın azmettirmesi sonucu Tevfik Nurullah AĞANSOY’u öldürme işini üstlenen, planlayan ve diğer sanıklardan bir grup oluşturarak iş bölümü yapıp onları silahlandırarak öldürme suçuna azmettiren Adnan ÇİÇEK ile Kenan Ali GÜRSEL aynı zamanda olay günü bizzat kendileri de olaya katılıp silahlarıyla ateş ettikleri sanık Ahmet ATLILAR’da olay gününden önce kendisine temin edilen telefon ve araba ile Tevfik Nurullah AĞANSOY’u yakın takibe alıp izleyerek diğer sanıklara yerini bildirip diğer sanıkların olay yerine silahlarıyla gelmesini temin etmesi ve kendisi de silahıyla olaya katılması ve ateş etmesi, diğer sanıklar Yener ÜÇÜNCÜ, Aydın GÖKER, Ferda HEYBET, Kamil ÖZKILIÇ ve Hasan TAŞKIN’ın olay gününden önce azmettirilmeleri sonucu Tevfik Nurullah AĞANSOY’u öldürmek suçunu gerçekleştirmeyi kabul edip tertibat alarak birçok defa olayı gerçekleştirmeye çalışmaları, gerçekleştirememeleri neticede olay günü yukarıda izahına çalıştığımız şekilde birlikte hareket ederek silahlarıyla olaya katılıp ateş etmeleri, bu atışları sırasında Tevfik Nurullah AĞANSOY’u birçok yerinden yaralayıp öldürmeleri, Celal BABÜR’ü de yaaralayıp öldürmeleri, Ayşe Gülçin BALABAN’ı da yaralayıp öldürmeleri, Ferda TEMEL’i, Burak ÇALIŞKAN’ı ve Emrah ÇİFTÇİ’yi de öldürmeye teşebbüs derecesinde yaralamaları, Gültekin ALKOR’u da ayrıca silahla yaralamaları fiillerinden sanıklar Adnan ÇİÇEK, Kenan Ali GÜRSEL, Ahmet ATLILAR, Aydın GÖKER, Yener ÜÇÜNCÜ, Ferda HEYBET ve Kamil ÖZKILIÇ’ın ayrı ayrı eylemlerine uyan T.C.K. nun 450/4, 31, 33, 448, 31, 33, 448, 31, 33, 448, 62, 31, 33, 448, 62, 31, 33, 448, 62, 31, 33, 456/1, 457/1 ve 6136 Sayılı Kanunun 13/1. maddeleri gereğince ayrı ayrı tecziyelerine,

Karar verilmesinin talep edildiği,

Maktül Nurullah Tevfik AĞANSOY’un Emlak Bankası Eski Genel Müdürlerinden Engin CİVAN’ın silahla yaralanması olayında suça azmettiren kişi sıfatıyla sanık olduğu,Meclis Araştırma Komisyonunca Başbakanlığa gönderilen 10.01.1997 tarih ve 10/89-118 sayılı yazı ile Susurluk olayına ilişkin soruşturma raporu ve eklerinin talep edildiği,

Başbakanlıkça Meclis Araştırma Komisyonumuza 6.3.1997 tarih ve 258 sayılı yazı ekinde gönderilen 9.1.1997 tarihli Başbakanlık Teftiş Kurulunca hazırlatılmış olan raporun Tevfik Ağansoy’la ilgili bölümünde.

Emniyet Genel Müdürlüğünden alınan 06.12.1996 gün ve 2675-96 sayılı yazının eki 1 nolu dosyanın tetkikinden;Polis Memurları Celal Babür ile Ferda Temel’in Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Sn.Prof.Dr.Tansu Çiller’in koruma görevlileri oldukları, Sayın Tansu Çiller’in İstanbul’a çok sık seyahatleri ve İstanbul’daki ikametgahları ve aile fertlerininde korunması amacıyla adı geçen polis memurlarının İstanbul’da görevlendirildikleri, 28.08.1996 günü gecesi İstanbul Bebek’te Tevfik Ağansoy’un öldürülmesi olayı sırasında beraberinde olan Polis Memuru Celal Babür’ün öldüğü, Polis Memuru Ferta Temel’in yaralandığı, olay üzerine Emniyet Genel Müdürlüğünce iki Polis Başmüfettişine inceleme yaptırıldığı, Ferda Temel hakkında düzenlenen 02/2/1996 gün ve 1996/684 sayılı raporda Hizmet dışında resmi sıfatının gerektirdiği, saygınlığı ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunduğu gerekçesiyle 6 ay süreli kademe ilerlemesinin durdurulması cezasıyla tecziyesinin teklif edildiği, işlemin henüz sonuçlanmadığı anlaşılmaktıdır. Ayrıca, Ferda Temel hakkında adam öldürmek suçundan T.C.K.’nun 49 uncu maddesi gereğince İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 17.10.1996 tarih ve Hz:96/36903 sayılı İddianame ile İstanbul 2.Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmış olduğu bildirildiği incelenmiştir.(Ek:125)

G-MEHMET ALİ YAPRAK’IN KAÇIRILMASI İLE İLGİLİ İNCELEME[değiştir]

1- (10/89,110,124,125,126) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonumuzca Gaziantep Valiliğine yazılan 10/1/1997 tarih ve 10/89-/137 sayılı yazı ile “Basında çıkan haberlerde Mehmet Ali Yaprak” isimli şahsın taşıma ruhsatı bulunduğu, sabıka ve suç fişleri olmasına rağmen bu ruhsatı kanuna aykırı bir şekilde aldığının belirtilmesi nedeniyle bu şahsın silah taşıma ruhsatına ilişkin dosyanın ve varsa suç fişlerinin ve diğer bilgi ve belgelerin acele olarak Araştırma Komisyonuna gönderilmesinin talep edildiği incelenmiştir.(Ek:126)

2- Gaziantep Valiliğince Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığına sunulan 16.01.1997 tarih ve 871 sayılı cevabı yazıda:

Mehmet Ali Yaprak’ın 26.04.1995 tarihinde silah bulundurma ruhsatı almak için müracaat ettiği, yapılan tahkikatta ve belgelerin tetkikinde silah bulundurma ruhsatı almasında mani halinin bulunmadığının tesbit edildiği ve 23.11.1995 tarihinde silah bulundurma ruhsatı verildiği,

Mehmet Ali Yaprak’ın 11.01.1996 tarihli müracaatında ise bulundurma ruhsatlı silahını can güvenliğinden bahisle taşıma ruhsatına çevrilmesini istediği, bu talebinin de 30.03.1996 gün ve 152 sayılı İçişleri Bakanı onayı ile uygun görüldüğünü,

Mehmet Ali Yaprak’ın 4 ayrı suçtan sabıkası bulunduğunu, ruhsatsız tabanca ve mermi bulundurmak suçundan Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 1981/308 sayılı kararıyla bir yıl hapis ve 500 TL ağır para cezasına çarptırılmış olduğunu, bir suçtan beraat ve 2 suçtan da hakkında takipsizlik kararı verilmiş olduğu,

91/1779 “Ateşli silahlarla işlenen cürümlerden hükümlü bulunanlara” silah ruhsatı verilemiyeceğinin belirtildiği, Ancak; İçişleri Bakanlığının 7.06.1995 gün ve 1269-98 sayılı genelgesi ile Ateşli Silahları ruhsatsız taşımak ve bulundurmak veya bulundurma ruhsatlı silahı taşımak suçunun, ateşli silahla işlenen cürümlerden sayılamıyacağı ve bu suçlardan 1 yıl ve daha az cezaya mahkum olanlara başka mani hal yok ise Yönetmeliğin 16.maddesi uyarınca silah ruhsatı verilmesi gerektiği,

Mehmet Ali Yaprak’ın silahla suç işlemediği, silah ve mermi bulundurmak suçu işlediğinden ve bu suçtan aldığı ceza 12 ayı geçmediğinden silah ruhsatı almasında kanuni bir engel olmadığı ve yönetmeliğin 7.maddesinin (a) bendine istinaden İçişleri Bakanı Ülkü Güney tarafından kendisine silah taşıma izni verildiğinin bildirildiği ve yazıya silah ruhsatı ile ilgili işlemli evrakların eklendiği incelenmiştir.(Ek:127)

3- İçişleri Bakanlığınca Gaziantep Valiliğine gönderilen 22.09.1993 tarih ve 240652 sayılı yazıda ise, Mehmet Ali Yaprak’ın Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şube Müdürlüğünde 10.07.1988 tarihinde 2313 sayılı Kanuna Muhalefet, eroin yapımında kullanılan madde kaçakçılığı suçundan 1988/C-44 sayılı turuncu renkli yakalandı kaşeli örnek fişinin mevcut olduğu, yine aynı şahsın Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü, Narkotik Şube Müdürlüğünde 22.08.1988 tarihinde “eroin imal etmek suçundan 1989/C-35 sayılı yakalandı kaşeli örnek-3 fişinin olduğu,

Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şube Müdürlüğünde 25.11.1988 gün ve 1988/C-62 sayılı örnek 3 fişine istinaden açılmış yakalandı kaşeli örnek 2 turuncu renkli “eroin imal etmek ve satmak suçundan fişinin mevcut olduğu, Gaziantep Emniyet Müdürlüğünün 16.09.1985 gün ve 1985/C-41 sayılı örnek 3 fişine istinaden açılmış “Yakalandı” kaşeli “İslami Cihat Örgütüne tehditle para toplamak” suçundan turuncu renk örnek 2 fişinin mevcut olduğu, adı geçen şahsın durumunun 1.06.1991 gün ve 20883 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 91/1779 karar sayılı Yönetmeliğin 16. maddesinin (a) bendi kapsamına girdiği anlaşıldığından sözkonusu şahsa silah satın aldırılarak taşıma veya bulundurma ruhsatı verilmesinin mümkün olmadığının bildirildiği incelenmiştir.(Ek:128)

4- 10/89 sayılı Meclis Araştırma Komisyonunca Emniyet Genel Müdürlüğüne yazılan 15.01.1997 tarih ve 10/89/155 sayılı yazı ile, Ahmet ve Bedriye oğlu 1949 Nizip doğumlu Mehmet Ali Yaprak’ın suç ve diğer fiş bilgilerinin çok acele olarak Araştırma Komisyonuna gönderilmesinin istenildiği incelenmiştir.(Ek:129)

5- İçişleri Bakanlığınca Meclis Araştırma Komisyonuna verilen 23.01.1997 tarih ve 026077 sayılı cevabi yazıda:

12.07.1988 tarihinde Diyarbakır Narkotik Şube Müdürlüğü ekiplerince 27 HD 786 plakalı minibüste yapılan aramada; 2.5 litrelik cam şişeler içerisinde 12 adet hidroklorik asit, 2.5 litrelik cam şişeler içerisinde sülfirik asit, 131 kg. aseton, 153 kg. eter, 23 kg. setik asit, 222 kg. 750 gr. sadyum karbonat, 2 kg. 424 gr. prokayın maddeleri ele geçirildiği, minibüs sürücüsü İlyas Şahin’in alınan ifadesinde; yakalaanan maddelerin Diyarbakır Tıp Fakültesinin siparişi olduğunu beyan ettiği, ancak Diyarbakır Tıp Fakültesi ile yapılan temasta böyle bir siparişlerinin bulunmadığını beyan etmeleri üzerine, kimyasal maddelerin ait olduğu “NOBEL MEDİKAL A.Ş.”nin sahibi olan M.Ali Yaprak isimli şahsın Gaziantep ilinde 14.07.1988 tarihinde yakalanarak Diyarbakır D.G.M.’ne sevk edildiği, kayıtların tetkikinden anlaşıldığı,

8.11.1988 tarihinde Diyarbakır Emniyet Müdürlüğünce yapılan operasyonda 124 kg. 65 gr. eroin maddesi imalatı olayında, eroin imalatcılarına kimyasal madde ve tıbbi malzeme temin etmek ve satmak suçundan Gaziantep ilinde yakalanarak 15.12.1988 tarihinde Diyarbakır D.G.M.’ce ilk sorgusuna mütakip serbest bırakıldığı,

02.08.1989 tarihinde Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü ekiplerince, Merkez Küçükçelikli Mezrasında yapılan operasyon neticesinde; 13 kg. 526 eroin maddesi, 2 kg. 482 gr. bazmorfin ve eroin maddesi imalatında kullanılan asitanhidrit maddesi elde edilmesi olayına adının karıştığı ve 22.08.1989 tarihinde yakalanarak sevkedildiği ve Diyarbakır D.G.M.’since serbest bırakıldığı,

Ayrıca Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkanlığı Parmak İzi Arşivinde Ahmet Bedriye oğlu 1949 Nizip doğumlu Mehmet Ali Yapraak’ın ruhsatasız silah taşımak, adam dövmek, 1918 ve 2313 sayılı kanunlara muhalefetten Ek’te fotokopisi gönderilen parmak izi suç sicili olduğu anlaşılmıştır.

Sözkonusu şahsın 04.09.1985 tarihinde Gaziantep ili Mütercim Asım Caddesi Sadıkoğlu Sokak No 6 sayılı yerde Tıbbi malzeme satıcılığı yapan kardeşi Osman Yaprak’dan para alabilmek için, Ömer oğlu 1962 doğumlu Cengiz Aydın, Fazlı oğlu 1965 doğumlu Abidin Yaşamalı, Abdülgani oğlu 1954 doğumlu Nuri Kutlu ve Hasan oğlu 1962 doğumlu Mustafa Kiraz’ı kiraladığı, bu şahısların kendilerini islami Cihat Örgütü mensubu olarak gösterip, para gasp etmek sucundan suçüstü yakalandıkları, Emniyette alınan ifadelerinde kendilerini kiralayanın Mehmet Ali Yaprak olduğunu itiraf ettikleri ve Osman Yaprak’ın davacı olması üzerine, 15.10.1985 günü kendiliğinden teslim olduğu ve suçu kabul etmediği, hakkında düzenlenen tahkikat evrakıyla birlikte Gaziantep ili Sıkıyönetim Komutan Yardımcılığına sevk edildiği, kayıtların tetkikinden anlaşıldığı,

Mehmet Ali Yaprak, B.Esin Çiloğlu, A.Muhtar Daşar ve A.Kadir Şüküroğlu’nun kurmuş oldukları Bahçelievler Mh. İsmail Paşa Sk. No: 5 Şahinbey Gaziantep adresinde faaliyet gösteren Yaprak Televizyonu bulunduğunun ifade edildiği incelenmiştir.(Ek:130)

6- Meclis Araştırma Komisyonunca Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığına yazılan 10.01.1997 tarih ve 10/89-/138 sayılı yazı ile, Mehmet Ali Yaprak isimli şahsın kaçırılması olayı ile ilgili olarak Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılaan tahkikatla ilgili olarak bu konuda dava açılıp açılmadığı, açılan dava varsa evrakların tasdikli birer suretinin acele olarak Araştırma Komisyonuna gönderilmesinin istenildiği incelenmiştir. (Ek:131)

7- Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığınca Araştırma Komisyonu üyesi M.Bedri İncetahtacı’ya soruşturma dosyasının elden verildiği ve soruşturma dosyasının tetkikinde:

Mehmet Ali Yaprak’ın kaçırılması olayı ile ilgili olarak Mehmet Ali Yaprak’ın 1.06.1996 tarihinde mahalli polisce ifadesinin alınmış olduğu, bu ifadesinde kendisini kaçıran şahısları tanımadığını, eşgalini vermiş olduğu şahısları görecek olursa tanıyabileceğini belirttiği,

Polisce yapılan soruşturmanın Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığına intikal ettirildiği ve Cumhuriyet Savcılığınca Müfit Samet, Turgay Maraşlı ve Mehmet Yahya Efe ile kaçırıldığını iddia eden Mehmet Ali Yaprak’ın yüzleştirildiklerini Cumhuriyet Savcılığınca düzenlenen tutanaklarda da Mehmet Ali Yaprak’ın kendisini kaçıran kişilerin adı geçen şahıslar olmadığını belirtmiş olduğu incelenmiştir.(Ek:132)

8- Meclis Araştırma Komisyonunca Başbakanlığa gönderilen 10.01.1997 tarih ve 10/89-118 sayılı yazı ile Susurluk olayına ilişkin soruşturma raporu ve eklerinin talep edildiği incelenmiştir.

Başbakanlıkça Meclis Araştırma Komisyonuna 6.3.1997 tarih ve 258 sayılı yazı ekinde gönderilen 9.1.1997 tarihli Başbakanlık Teftiş Kurulunca hazırlatılmış olan raporun M.Ali Yaprak’ın kaçırılması olayı ile ilgili bölümünde;

25.5.1996 günü Gaziantep Yaprak TV Sahibi M.Ali Yaprak’ın kimliği belirlenemeyen kişilerce bir otaya bindirilerek zorla kaçırıldığı, 6 gün süreyle alıkonulduğu, 75.000 DM ile cep telefonu ve ruhsatlı silahının gaspedildiği, daha sonra Hilvan İlçesi sınırında Serbest bırakıldığından bahisle yapılan soruşturmada Gaziantep Cbaşsavcılığının 1996/6503 Hazırlık, 1996/284 sayılı Daimi Arama ve Takipsizlik kararı ile 15.11.1996 tarihinde karar verildiği anlaşılmış dosya yeniden ele aldırtılarak Hazırlıktaki aynı sayı ile koğuşturması sürdürülmesi sağlanmıştır.

M.Ali Yaprak’ın kaçırılması ve fidye istenmesi olayı ile ilgili olarak G.Antep C.Başsavcılığının 1996/6503 hz. nosu ile soruşturma sürdürüldüğü, olayın faillerinin olduğu sanılan Müfit Senet’in aldırılan parmak izi olayda kullanıldığı iddia edilen araçtaki parmak iziyle aynı olduğu, bu değerlendirmenin tartışılmadığı, Müfit Sement’in talimatla alınan ifadesinin yine Haluk Kırcı’nın firarına sebebiyet verdiği ileri sürülen Sedat Demir hakkında takipsizlik kararını veren İstanbul C.Savcısı Sezgin Özdemir tarafından alındığı, ayrıca Gaziantep C.Savcısı Akın İnal’ın tahkikatı derinleştirmeden tüm delilleri değerlendirmeden takipsizlik kararı ve daimi arama kararı verdiği, evrakın 5.12.1996 tarihinde yeniden ele aldırıldığı, müşteki M.Ali Yaprak’ın gerek poliste ve gerekse Savcılıkta vermiş olduğu ifadelerinde ve şüphelendiği şahıslar hakkında ve 6 gün alıkonulduğu yerler için yüzleştirme ve yer gösterme zaptı yapılmadığı bu hususların İçişleri Bakanlığının Emniyet Genel Müdürlüğü çıkışlı 29.11.1996 gün ve 262991 sayılı yazısında zikredilmiş olduğu incelenmiştir.(Ek:82)

H-DİLEK ÖRNEK İLE İLGİLİ İNCELEME[değiştir]

1- TBMM’de Kurulan (10/89,110,124,125,126) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığımızca İstanbul DGM Başsavcılığına yazılan 10.01.1997 gün ve A.1.01.GEÇ.10/89-125 sayılı yazı ile “Komisyonumuzca alınan karar gereğince; Susurluk Kazası sonrasında Başsavcılığınız tarafından başlatılan bir suç işlemek için teşekkül kurmak eylemi ile ilgili olarak yapılan tahkikata dair son duruma dair evraklar ile celbedilen evrakların birer suretinin Komisyonumuz görevlisi Akman AKYÜREK’e elden teslim edilmesinin” talep edildiği incelenmiştir.(Ek:133)

2- Komisyon Başkanlığımızca İstanbul DGM Başsavcılığına yazılan 10.01.1997 gün ve A.1.01.GEÇ.10/89-146 sayılı yazı ile “Komisyonumuzca alınan karar gereğince kara para aklama operasyonu sırasında yakalanan kurde Dilek ÖRNEK ve arkadaşları hakkında yapılan tahkikata ilişkin evrakların birer suretinin Komisyonumuz görevlisi Akman AKYÜREK’e elden teslim edilmesinin” talep edildiği incelenmiştir.(Ek:134)

3- İstanbul DGM Cumhuriyet Başsavcılığının 27.2.1997 gün ve 1997/440 sayılı cevabi yazısı ekinde “Dilek ÖRNEK ve arkadaşlarına ait tahkikat evraklarının bir suretinin” Komisyonumuza gönderildiği bildirilmiş olup, dosyanın muhteviyatında bulunan İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığınca hazırlanan Hazırlık: 1996/2637, Esas: 1997/211 İddianame:

Dilek ÖRNEK, Youssef Gharachehdaghi, Ercan DOĞAN ve Ayhan AKÇA adlı şahısların sanık oldukları, ruhsatsız uyuşturucu madde ihracı maksadı ile teşekkül oluşturmak ve bu teşekküle dahil olmak, 4208 Sayılı Kara paranın aklanmasının önlenmesine dair Kanuna muhalefetle suçlandıkları ve 23.12.1996 tarihinde Dilek ÖRNEK, Youssef Gharachehdaghı’nin 10.01.1997 tarihinde Ercan DOĞAN’ın tutuklanmış oldukları ve tutukluluklarının devam ettiği,

Aynı zamanda Hollanda vatandaşı olan ve uzun süredir yurtdışında yaşıyan Dilek ÖRNEK’in sık sık yurda giriş-çıkış yaptığı ve PKK adına faaliyet yürüttüğünün polise ihbar edilmesi üzerine, 15.12.1996 günü İstanbul Atatürk Havaalanından yurda giriş yaparken üzerinde ve valizinde çok miktarda çeşiştil ülke paraları ile yakalandığı, Dilek ÖRNEK’in anlatımında: Bu paranın ülke dışına çıkarılan uyuşturucunun satışından elde edildiği, her defasında havaalanında kendisini karşılayan Mehmet ve Latif ALAKEL kardeşlere getirdiği paraları teslim ettiği, onların da bu paraları Feramez adını kullanan Youssef Gharachehdaghı isimli kişiye teslim ettikleri, bu kişinin Lokman Ghodsi Makbood Alam isimli bir ortağı olduğu ve Kapalıçarşıdaki halen kapalı olan Azer Döviz Bürosunun bunlara ait olduğu ve bu kişilerin Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şubedeki kayıtlarından daha önce de Hurşit HAN isimli kişinin yakalattığı uyuşturucu işine de karıştıkları, şubedeki resimlerinden Dilek ÖRNEK tarafından bu kişilerin teşhis edildikleri,

Feramez ismi ile tanınan Youssef GHARACHEHDAGHI ve Ayhan AKÇA dışındaki yakalanan kişilerin olayla ilgisi bulunamadığından serbest bırakıldığı,

İstanbul DGM Başsavcılığının İstanbul (6) No’lu DGM’nin 1996/13 Esas sayılı dosyaya konu 1996/1967 hazırlık dosyasında, hakkında ek takipsizlik kararı verilen Mehmet ALAKEL’in kullandığı Narkotik Şube elemanlarınca daha önceden bilinen 3422034 plakalı BMW otonun, Avcılar’da bir evin önünde park halinde görülmesi üzerine, adı geçenin yakalanmasını teminen kapı açtırıldığında Ayhan AKÇA isimli polis memurunun çıktığı,

Dilek ÖRNEK, Youssef GKHARACHEHDAGHI ve Ayhan AKÇA dışındaki yakalanan kişilerin olayla ilgisi bulunamadığından serbest bırakıldığı,

Dilek ÖRNEK’in suç ortaklarından Ercan DOĞAN da, Antalya Havalimanında yurtdışına çıkarken yakalanarak İstanbul Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şubeye gönderildiği,

Öte yandan olayla ilgileri bulunduğu sonucuna varılan Mehmet ALAKEL, Abdüllatif ALAKEL, Lokman GHODSİ, Makbood ALAM ile Dilek ÖRNEK’in yurda girişlerinde üzeri ve eşyası aranmaksızın serbestçe geçişini sağlayan Gümrük Muhafaza Memuru Vahdettin SEYLAN isimli şahısların yakalanamadığı, haklarında Gıyabi Tevkif kararı alındığı, tefrikli 1997/342 evrak üzerinden aranmalarına devam edildiği,

Ayhan AKÇA dışındaki sanıklar haklarındaki soruşturmanın tamamlanması üzerine çıkarıldıkları Mahkemede fiillerini ikrar etmekle mahkemece tutuklanmışlar, Ayhan AKÇA serbest bırakılmıştır.

El konulan eşya:

Sanık Dilek ÖRNEK’in üzerinde ele geçen yabancı paralar ile Türk parası kendisine iade olunmuş, valizindeki paralar ise son olarak banka görevlilerine saydırıldığından, 27.536.000 İspanyol Pesetası, 4.793.000 Portekiz Eksüdosu (emanet/8. sıra), 5 adet 2.000.lik sahte İspanyol Pesetası (emanet/7.sıra),

Sanık Youssef CHARACHEHDAGHI’dan elde edilen Amerikan Bankasına ait 25.lik 7 koçan boş çek yaprağı (emanet/1.sıra), 3 adet cep telefonu (emanet/4.sıra), 50 İngiliz Sterlini, 220 Amerikan Doları ve 8085 Alman Markı (Emanet/8.sırada olup, Mehmet ALAKEL’in elinde bulunan 3660 Alman Markı ile aynı hesaba alınarak, toplam 11.745.Alman Markı olarak kayıt edildiği), 34 MC 449 Plakalı BMW marka oto ve Hüseyin ABDÜLKASIM’a ait olup devamlı olarak sanığın kullandığı anlaşılan 34 PZY 78 plakalı Doğan marka otolar (Emniyet Müdürlüğü otoparkında),

Sanık Ercan DOĞAN’dan elde edilen 13.770 Alman Markı, 8.000 Hollanda Guldeni, 20 Amerikan doları ve 1 adet cep telefonu (ek-emanet /1-2.sıra),

Gıyabi Tevkifli sanık Abdüllatif ALAKEL’e ait banka hesap defteri (Emanet/2.sıra), muhtelif kapı anahtarları (Emanet/3.sıra), Ayhan AKÇA’nın kullandığı 34 L 2034 Plaka sayılı BMW marka oto (emniyet Müdürlüğü Otoparkında),

Gıyabi tevkifli sanık Mehmet ALAKEL’e ait muhtelif kapı anahtarları (Emanet/3.sıra), ev araması sırasında bulunan 3660 Alman Markı (Emanet/8.sırada 11,745 Alman Markı içinde), Mehmet Murat UZUNBOY’dan ele geçirilen ve Mehmet ALAKEL’e ait olduğu tesbit edilen 1 adet cep telefonu (Emanet/6.sıra), 34 TER 65 plaka sayılı oto (emniyet Müdürlüğü Otoparkında),

Gıyabi tevkifli sanık Lokman Ghodsı MAHBOOD ALAM’ın evinde yapılan aramada, eşi Simin Lotfi JAVİD’den alınan 1 adet cep telefonu (Emanet/5.sıra),

Mehmet ALAKEL ile Abdullatif ALAKEL’e ait evlerde yapılan aramada zabt edilen ve emanetin 9. sırasına kayıt edilen, soruşturma sırasında da kadın eşyası olduğu anlaşılan birtakım altın, ziynet eşyası, saat gibi eşya mahkeme kararı ile sahiplerine iade edilmiştir.

Olayın hukuki durumu:

Uyuşturucu madde kaçakçıları tarafından, yurtdışına gönderilen uyuşturucu maddelerin Avrupanın çeşitli ülkelerinde satıldığı ve elde olunan paraların, kaçakçıların yurtdışı bağlantılarında toplanarak, kuryeler aracılığı ile yurda sokulduğu ve bir elden dağıtımının yapıldığı bilinmektedir.

Soruşturma sonucuna göre, olayda Garo GÖKOĞLU, Ercan DOĞAN ile açık kimliği tesbit edilemeyen SÜLO isimli şahısların, satıştan gelen parayı topladıkları, bunlardan Ercan DOĞAN’ın bir ara nikahsız yaşadığı eşi Fatma KUNT ile bu kişinin akrabaları Dilek ÖRNEK, Yıldız ÖRNEK, İhsan ÖRNEK, Ali KUNT ve Murat AŞKAR aracılığı ile, yine Garo GÖKOĞLU’nun yeğeni Parseh KÖROĞLU ve onunla birlikte yaşayan Birigitte BAARSLAF ve yine Simon ACLACOĞLU vasıtası ile Türkiye’ye gönderdikleri, burada Azer Döviz Bürosunda çalışan Mehmet ve Abdüllatif ALAKEL’in kuryeyi karşılayıp, parayı Feramez adı ile bilinen Youssef GHARACHEHDAGHI’a aktardığı, bu suretle Azer Döviz Bürosunda Lokman Ghodsi Mahbood ALAM’a ulaşan yabancı paranın sonradan uyuşturucu kaçakçılarına ödendiği anlaşılmaktadır.

Lokman Ghodsı Mahbood ALAM isimli İran uyruklu şahıs döviz işi ile uğraşmakla birlikte, Hurşit AHN ve arkadaşları hakkındaki 7.9.1996 suç tarihi ve halen İstanbul (6) Nolu DGM.nin 1996/13 Esas sayılı dosyasına konu, teşekkül halinde eroin ithali suçunun 9.nolu sanığı olup İran yolu ile yurda giren uyuşturucunun, işlenerek yurtdışına satışı sonucu elde edilen parayı akladığı iddiası ile yargılanmakta olduğu, o tarihten beri firarda olan bu şahsın olayımızda da aynı rolü, yardımcıları Youssef GHARACHEHDAGHI, Mehmet ve Abdüllatif ALAKEL isimli şerikleri ile birlikte üstlendiği görülmektedir.

Bahsedilen davanın hazırlık soruşturması sırasında Mehmet ALAKEL için de takibat yapılmış ancak; adı geçen sanık delil yetersizliği nedeni ile serbest bırakılmış ve hakkında ek takipsizlik kararı verilmiştir.

Uyuşturucunun yurtdışına gönderilmesi, orada satışı ve bedelinin kurye aracılığı ile yurda sokularak döviz bürosunda aklanmak sureti ile uyuşturucu kaçakçılarına dağıtılması şeklinde gelişen olayın “Ruhsatsız olarak uyuşturucu ihraç etmek” ve “Uyuşturucu satışından elde edilen paranın başkalarınca bulundurulması” olmak üzere iki özellik arz ettiği ortadadır.

Ruhsatsız uyuşturucu ihraç etmek fiili, TCK.nın 403/2. maddesinde tarif edilmektedir. Olayda, ihraç fiilini işleyenler belli olmamakla birlikte, uyuşturucunun ihracı ve paranın yurda girişi safahatında birden fazla kişinin bu suçu işlemek için önceden anlaşarak irade birliğine vardıkları izahtan varestedir. Kuryelerin yaklaşık iki yıldan beri para getirdikleri, dosya kapsamından anlaşılmakla, uyuşturucunun birden fazla ihraçı sözkonusu edilmesine rağmen, cins ve miktarı bilinmemektedir. Diğer bir deyişle, ortada uyuşturucu bulunmamaktadır. Bu nedenle sanıkların fiili TCK.nın 403/10. maddesi kapsamında kalmaktadır.

Uyuşturucu satışından elde edilen para, 4208 S.K.nın 2/a maddesi uyarınca “karapara” olarak tarif edilmektedir. TCK.nın 403. Maddesindeki fiilin işlenmesi sureti ile elde edilen paranın başkalarınca iktisap edilmesi, bulundurulması, kullanılması, zilliyet yada malikinin değiştirilmesi ise, kara para aklama suçu olarak aynı maddede belirtilmiştir.

Sanıklar ve hukuki durumları :

Sanıklardan Dilek ÖRNEK, Youssef GHARACHEHDAGHI ve Ercan DOĞAN’ın yukarıda olayların özetlendiği gibi cereyan ettiğini itiraf ettikleri ve dolayısıyla suçlarını ikrar ettiklerinden,

Sanık Dilek ÖRNEK’in, uyuşturucu ihracı maksadı ile oluşturulan teşekküle sonradan dahil olmaktan ve birden fazla karapara bulundurmak ve karaparanın başkalarınca iktisap edilmesi ve zilyetliğinin değiştirilmesi fiilinden sorumlu olduğu,

Sanık Youssef GHARACHEHDAGHI’nin, yurtdışına eroin ihracı maksadı ile kurulan teşekküle dahil olduğu ve uyuşturucunun satışından elde edilen karaparayı “bulundurduğu, zilyetliğinin değiştirilmesi ve başkalarınca iktisabını sağladığı” nedeni ile bu fiillerinden sorumlu olduğu,

Sanık Ercan DOĞAN’ın, uyuşturucu ihracı maksatı ile oluşturulan teşekküle Azer Döviz Bürosunu ziyaret ederek ve olayın ayrıntılarını bilerek dahil olmaktan ve birden fazla karapara bulundurmak ve karaparanın başkalarınca iktisap edilmesi ve zilyedinin değişmesi fiillerine kuryeleri azmettirmekten sorumlu olduğu,

Sanık Ayhan AKÇA’nın esasen Özel Harekat Dairesi Başkan Vekili İbrahim ŞAHİN’in koruma polisi olup, haklarında gıyabi tevkif kararı bulunan Mehmet ve Abdüllatif ALAKEL ve Lokman Ghodsı Mahbood ALAM ile yakın ilişki içinde bulunduğu sanık Abdüllatif’e ait 1996 model BMW otomobilin emrine tahsis edildiği, karaparanın aklandığı Azer Döviz Bürosuna sık sık uğradığı, adları belirtilen kişilerin yurtdışına eroin göndermek üzere oluşturdukları teşekküle bu suretle dahil olduğu ve yurda gelen karaparanın taşınmasına da aracılık etmek sureti ile kara para bulundurduğu ve bu parayı başkalarının iktisabına yardımcı olduğu sebebi ile teşekküle dahil olmak ve karapara bulundurma fiillerinden sorumlu olduğu,

Tefrikli dosya:

Sanık Dilek ÖRNEK’e gümrükten geçiş kolaylığı sağlayan Mehmet SAYLAN, karaparayı teslim alan Mehmet ve Abdüllatif ALAKEL, parayı aklayan Lokman Ghodsı Mahbood ALAM halen firarda olup, tefrik edilen 1997/342 hazkırlık sayılı dosyada haklarındaki gıyabi tevkifin infazına intizar edilmektedir.

Dosyamız sanıklarının tutuklu olmaları nedeni ile kamu davasının gecikmemesini teminen iddianamenin tanzimi lüzumu hasıl olmuştur.

SONUÇ :

Açıklanan nedenler ile sanıkların duruşmalarının 2845 S.K.nın 20. maddesine göre yapılarak, yukarıda gösterilen sevk maddeleri uyarınca sanıkların cezalandırılması, emanete alınan suçta kullanılan ve suçtan hasıl olan eşyanın TCK.36 Md. uyarınca ZORALIMINA, karar verilmesinin talep edildiği, incelenmiştir. (Ek:135)

I-ANAVATAN PARTİSİ GENEL BAŞKANI MESUT YILMAZ’A BUDAPEŞTE’DE YAPILAN SALDIRI İLE İLGİLİ İNCELEME[değiştir]

1- 10/89 sayılı TBMM Araştırma Komisyonu Başkanlığınca Emniyet Genel Müdürlüğüne yazılan 10.1.1997 tarih ve 10/89-111 sayılı yazı ile Mesut Yılmaz’a Budapeşte’de yapılan saldırıya ilişkin olarak yapılan tahkikata dair dosyanın bir suretinin Meclis Araştırma Komisyonuna gönderilmesinin talep edildiği incelenmiştir. (Ek:136)

2- İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğünün Bila tarih ve 96/1910 sayılı cevabi yazıları ile 24.11.1996 günü Macaristan’ın Budapeşte Kentindeki Hilton otelinde Mesut Yılmaz’a yönelik yapılan saldırı ile ilgili olarak sürdürülen yurtiçi ve yurtdışı tahkikatları ihtiva eden dosyanın bir klasör içinde gönderildiğinin bildirildiği,dosya muhteviyatının incelenmesinde:

Saldırıyı gerçekleştirenlerin 20.4.1970 Demirtaş doğumlu, Eşref ve Nazife oğlu Veysel Özerdem, 04.04.1960 Elazığ doğumlu Ahmet ve Ayten oğlu İsmail Koçkaya ile açık kimlikleri henüz belirlenememiş olan Ziya Kortu ve Veysel Özgür oldukları,

Konu ile ilgili olarak Mesut Yılmaz’ın yakın korumalığını yapan polis memurları Hüseyin Arslan, Yaşar Günaydın’ın 26.11.1996 tarihlerinde ifadelerine başvurulmuş olduğu,

Türk İnterpol’ünden Macaristan İnterpol’üne 25.11.1996 tarihinde faks çekilerek bilgi talep edildiği, 27.11.1996 tarihinde Macaristan İnterpol Şefi Zoltan Nagy ile yapılan görüşmede alınan telefon notunda, Mesut yılmaz’ın Macaristan polisine şikayette bulunmadığı, bu nedenle yasalarına göre bir tahkikat yapmadıklarını, bu aşamadan sonra ancak Türk Büyükelçiliğinin başvurusu üzerine bir tahkikat yapılabileceğini, 27.11.1996 tarihinde böyle bir başvuruda bulunulduğunu, yapılacak çalışmalardan bilgi vereceklerini ifade ettiği, Mesut Yılmaz’a saldırıda bulundukları ileri sürülen İsmail Koçkaya, Veysel Öerdem, Cengiz Korkut ve Veysel Özgür adlı şahısların Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Nücadele Daire Başkanlığının Arşivinde yapılan fiş tetkiki neticesinde ilişik kayıtlarının bulunmadığı,

İsmail Koçkaya’nın Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesinde 1995/190 esas sayılı dosyada gıyabi tutuklu olduğu ve yargılamasının devam ettiği,

Anavatan Partisi Genel Başkanı Mesut Yılmaz’a, 24.11.1996 günü bulunduğu Budapeşte’deki Hilton otelinde saat: 17.00 sularında yapılan saldırıyla ilgili olarak 25.11.1996 tarihinde Budapeşte İnterpolüne acele ibareli bir mesaj çekilerek bilgi talep edildiği,

Öte yandan, saldırıyla ilgisi bulunabileceğine dair duyum alınan 20.4.1970 Aşağı Demirtaş doğumlu, Elazığ nüfusuna kayıtlı, Eşref ve Nazife oğlu Veysel Özerdem, 4.4.1960 Elazığ doğumlu, ahmet ve Ayten oğlu İsmail Koçkaya, Veysel Özgür ve Cengiz Korkurt isimli şahıslar hakkında daire Başkanlığımızca yapılan tetkikler neticesinde;

İsmail Koçkaya’nın 7.2.1995 tarihinde Atatürk Havalimanından ülkemize girişiyle birlikte 27.2.1996 tarihinde yine aynı limandan çıkış yaptığı,Veysel Özerdem’in 8.8.1995 tarihinde Dereköy Hudut Kapısından ülkemize girişiyle birlikte 9.9.1995 tarihinde Kapıkule Hudut Kapısından çıkış yaptığı,1952 doğumlu Veysel Özgür isimli şahsın 25.7.1995 tarihinde Kapıkule Hudut Kapısından çıkışıyla birlikte 12.8.1995 tarihinde yine aynı kapıdan giriş yaptığı,1953 doğumlu Veysel Özgür isimli diğer bir şahsın da 22.10.1994 tarihinde Kapıkule Hudut Kapısından çıkış yaptığı tesbid edildiği,

Şahıslar hakkında KİHBİ Başkanlığından da bilgi talep edilmiş olup, Kaçakcılık, Temüh, Asayiş, yabancılar, Bilgi İşlem ve İstihbarat Daire Başkanlıkları ile de koordineli olarak çalışıldığı,

Yukarıda adı geçen şahıslardan İsmail Koçkaya ile Macaristan’da yaşayan Türklerden Hasan Karabacak’ın resimleri ayrıca Mesut Yılmaz’ın korumalarına teşhis amacıyla gösterilmiş olup, sanık ile benzerlikleri olmadığı da tesbit edildiği,

Sözkonusu ülke İnterpolüne 26.11.1996 tarihinde çekilen acele ibareli ikinci bir mesajla da; Mesut Yılmaz’ın korumalarından öğrenilen sanığın eşkali verilerek, korumaları ile arasında geçen mücadeleden dolayı yaralanmış olabileceğinden bahisle Macaristan’daki hastahane kayıtlarından da araştırılması talep edildiği,

Emniyet Genel Müdürlüğünce İstanbul Emniyet Müdürlüğüne yazılan 27.12.1996 tarih ve 291144 sayılı yazı ile Baran ve Refiye oğlu 20.6.1961 Ankara doğumlu Aydın İpekli’nin sahibi yada ortak olduğu şirketlerin adı ile adreslerinin ve kimlerle ortak olduğunun sorulduğu,

İstanbul Emniyet Müdürlüğünce, Emniyet Genel Müdürlüğüne verilen 3 Ocak 1997 tarih ve 96/675 sayılı cevabi yazıda: Sultan Tekstil Sanayi Ltd.Şirketinin 7.4.1992 tarihinde Küçükçekmece Cumhuriyet Mahallesi, Aşık Veysel Cad. 68/A sayılı adreste, baba ve anne Boran-Refiye İpekli tarafından kurulduğu, 7.8.1992 tarihinde aydın İpekli ile ablası Serpil İpekli’nin de ortak edildiği, 22.11.1993 tarihinde baba Baran İpekli’nin ölümü üzerine, babalarına ait hisseler Refiye-Aydın-Serpil ve Gülay Aydın isimli şahıslara devredildiği, 23.11.1993 tarihinde Refiye İpekli’nin tüm hissesinin, Gülay aydın’ın tüm hissesinin ve Aydın İpekli’ye ait bir miktar hissenin kendisini Mehmet Özbay olarak tanıtan ve yurtdışında tanıdıkları olduğunu söyledikleri şahsa ait olduğu, Mehmet Özbay’ın bu hisseleri 100 bin DM karşılığında aldığı, Mehmet Özbay’ın satın aldığı hisselerin resmi işlemlerinin Mehmet Özbay’ın eşi Meral Çaatlı adına yapıldığı, 26.1.1995 tarihinde resmi olarak Meral Çatlı adına kayıtlı bulunan hisselerin Aydın İpekli ve Serpil İpekli üzerine devredilmiş olduğu,

Slovak İnterpolünden alınan 28.11.1996 gün ve 12785/NUİ-96-GA sayılı mesajda Mesut Yılmaz’a saldırıda bulundukları anlaşılan Veysel Özerdem, Ziya Korkut ve Cengiz Korkut’un lacivert bir minibüsle Slovak Sınırını geçmiş olduklarının anlaşıldığı,

Dışişleri Bakanlığı İstihbarat ve Araştırma Genel Müdürlüğünün 3 Aralık 1996 tarih ve 3633 sayılı yazıları ile İçişleri Bakanlığı (Emn.Gn.Md)’ne verdiği bilgide, sanıkların Çek Cumhuriyetinde olduklarının öğrenildiği,

Saldırı olayına adı karışan Ziya Korkut, İsmail Koçkaya ve Veysel Özerdem haklarında Ankara 10. Sulh Ceza Mahkemesince 10.12.1996 tarihinde giyabi tevkif kararı verildiği, Adı geçen şahısların yurtdışında yakalanmaları ve suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesinin 12. maddesine istinaden ülkemize iadelerinin temini için İnterpol’e üye tüm ülkelere 12.12.1996 tarihinde “Dağıtımlı” yazı gönderilmiş ve bu meyanda her üç (3) şahıs için Kırmızı Bülten düzenlenerek İnterpol Genel Sekreterliğine iletildiğinin ek bilgi notundan anlaşıldığı,

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca Adalet Bakanlığına yazılan 11.12.1996 tarih ve 3/14292 sayılı yazı ile Mesut Yılmaz’a saldırıda bulunan sanıklardan Veysel Özerdem, İsmail Koçkaya ve Ziya Korkut’un Çek Cumhuriyetinde bulunmalarının muhtemel olduğu belirtilerek yakalanmaları ve yargılanmak üzere ülkemize iade edilmelerinin talep edildiği,

Anavatan Partisi Genel Başkanı Mesut Yılmaz tarafından 2.12.1996 tarihinde emniyet Genel Müdürlüğüne gönderilen yazıda kendisine yöneltilen saldırının Abdullah Çatlı’nın ortağı, Sultan Tekstil’in sahibi Aydın İpekli tarafından organize edildiğini iddia ettiği incelenmiştir.(Ek:137)

J-ALPASLAN PEHLİVANLI’NIN ÖLDÜRÜLMESİ İLE İLGİLİ İNCELEME[değiştir]

1- Komisyonumuzun 3.2.1997 tarih ve 205 sayılı yazı ile Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığından; Alparslan Pehlivanlı’nın ve Alparslan Pehlivanlı’yı öldüren şahsın abisinin öldürülmesi olayına ilişkin tahkikat ve dava dosyalarının bir suretinin istendiği incelenmiştir. (Ek:138)

2- Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığı 6.2.1997 tarih ve 1995/89 Hz. sayılı yazısı ile Kırıkkale milletvekili Alparslan Pehlivanlının 14.4.1994 tarihinde Keskin ilçesi yakınlarında öldürülmesi ve Alpaslan Pehlivanlı’yı öldüren Hacı Vural’ın büyük kardeşi Metin Vural’ın öldürülmesi olayı ile ilgili Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığı ve Kırıkkale Ağır Ceza mahkemesinde bulunan kararlar ve dosya suretini gönderdiği incelenmiştir. (Ek:139)

K-KARTAL DEMİRAĞ İLE İLGİLİ İNCELEME[değiştir]

1- Türkiye Cumhuriyeti 8. Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal’a Kartal Demirağ isimli şahıs tarafından, 18.6.1988 günü Ankara Atatürk Kapalı Spor Salonunda yapılan Anavatan partisi 2. Olağan Kongresinde, yapılan suikast teşebbüsü ile ilgili olarak Komisyonumuza intikal eden evrakların incelenmesi neticesinde;

Turgut Özal’ın Kartal Demirağ, teşebbüsü sonucu elinden yaralandığı, adı geçen suikastçının yaralı olarak ele geçirildiği, şahsın üzerinden Hayati İpek adına düzenlenmiş sahte kimlik çıktığı,

Davanın Ankara 1 nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinde görüldüğü 23.11.1988 tarih ve 1988/86 esas, 1988/127 karar sayılı karara bağlandığı,

Bahsi geçenin ideolojik amaçla T.C.Başbakanı Turgut Özal’ı tasarlayarak hamili bulunduğu ve emanette kayıtlı tabancasıyla iki el ateş etmek suretiyle öldürmeye tam teşebbüs suçundan, ayrıca memnu tabanca ve nüfus tezkeresinde sahtekarlık fiillerinden sorumlu tutulduğu, yargılama neticesinde; daha önce öldürmeye tam teşebbüsten hükümlü olduğu cezasını çekmekte iken cezaevinden firar ettiği, mezkür suikasti tek başına kararlaştırdığı, siyasî bir amacının bulunmadığı, geçmişteki ülkücü kişiliğinin bunda etkili olmadığı ifadesini vermiş, mahkeme 20 yıl ağır hapis ve ömür boyu kamu hizmetlerinden yasaklılık cezası vermiştir.

Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Savcılığınca olayın soruşturulması sırasında sanıkla birlikte olan, sanığı suça teşvik eden veya muzaharette bulunan, birlikte suç işleyen veya sanığın suç işlediği aleti veya vasıtayı temin eden başka kişi ya da kişilerin bulunduğu yönünde bir delil elde edilemediği ancak kişinin hedef küçültme, yerde yuvarlanarak kaçma şekliylede davranışlarından profesyonel olduğu kanaatlerinide belirtmişlerdir.

Suikastçi Kartal Demirağ 15.4.1992 tarihinde de Devlet Güvenlik Mahkemesinin 14.4.1992 tarih 1992/90 sayılı kararı gereği meşruten tahliye edildiği incelenmiştir. (Ek:140)

L- HURŞİT HAN İLE İLGİLİ İNCELEME[değiştir]

1- 10/89, 110,124, 125, 126 Esas Numaralı TBMM Araştırma Komisyonu Başkanlığınca İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen 10.1.1997 tarih ve 124 sayı yazı ile Hurşit Han ve arkadaşları hakkında devam eden eroin kaçakçılığı dava dosyasının onaylı bir örneğinin gönderilmesinin talep edildiği incelenmiştir. (Ek:141)

2- İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca 17.1.1997 tarih ve 1997/90-71 sayılı yazı ile Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığına 6.Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 1996/13 Esas sayılı Hurşit Han ve arkadaşları hakkındaki dava dosyasının birer örneğinin Meclis Araştırma Komisyonuna gönderildiğinin bildirildiği,

İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının yazılarına ekli olarak gönderilmiş bulunan 1996/13 Esas sayılı dava dosyasının incelenmesinde:

İstanbul DGM Başsavcılığınca hazırlanan 30.9.1996 tarih ve 1996/1967 Hazırlık, 1996/1311 esas ve 1996/1224 iddianame sayılı iddianame ile eroin ithal ettiği ve ticaretini yaptığı belirlenen sanıklardan Hurşit Han, Şükrü Han, Şevket Çağırtekin, Şükrü Çağırtekin, İdris Çağırtekin, Hasan Yılmaz, Muhittin Arslan, Mustafa Hanifoğlu ve İran uyruklu Lokman GHAUDSI MAHBOOD ALAAM haklarında İstanbul 6 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinde dava açılmış olduğu ve davanın devam ettiği,

Hurşit Han’ın 15.1.1995 tarihinde Bakırköy’de Afyonsakızı ve eroin ticaretine ilişkin olay, 26.6.1994 tarihinde Bakırköyde Kokain ticaretine ilişkin olay, 3.1.1995 tarihinde yine Bakırköyde eroin ve Afyonsakızı ticareti ve 8.3.1995 tarihinde Tekirdağ-Saray ilçesinde eroin ve baz morfin imal etme olayında kardeşi Şükrü Han ile baaşrolde bulundukları ve yönlendirici oldukları, bu şahısların Pakistan uyruklu Hacı İbrahim isimli uyuşturucu pazarlayan şahısla ilişki kurdukları ve bu şahıstan eroin temin etmek için anlaştıkları, Şükrü ve Hurşit Han’ın bu eroinleri Çağ-Tur Nakliye Şirketinin Mersin’de bulunan sahipleri Şükrü Çağırtekin ve İdris Çağırtekin ile temasa geçtikleri ve yurtdışına getirecekleri eroinin yer ve zaman konusunda bu şahıslarla anlaştıkları ve nakliyecilik yapan Hasan Yılmaz ve Muhittin Arslan ile de bu nakliyecilik yapan şahısların anlaşarak eroinin yurtdışından getirilmesi işini üstlendikleri ve Şevket Çağırtekin’in uyuşturucunun kilosunu 700 DM den, şoför Hasan Yılmaz’ın 40.000 DM ve Muhittin Arslan’ın da 1 milyar TL fiat üzerinden Şükrü ve Hurşit Han ile anlaştıkları,

Uyuşturucuların Ağrı Gürbulak’tan Türkiye’ye sokularak, Hurşit ve Şükrü Han’ın Sapanca’daki sahibi oldukları çiftlik evine götürüp indirmelerinin önceden kararlaştırıldığı, ancak yapılan bir ihbar sonucu Horasan’da uyuşturucuları birlikte şoförlerin yakalandığı Lokman Godsi ve Mustafa Hanifoğlu’nun belli bir komisyon karşılığında kara parayı akladıkları, Eminönünde bulunan Azer Döviz A.Ş.’yi bu amaçla kullandıkları,

Hurşit Han ve Şükrü Han’ın evlerinde, yazlığında ve villasında yapılan aramalarda satışa hazır eroin ile eroin yapımında kullanılan çeşitli malzemelerin bulunduğu,

Hurşit Han’ın eroin yapımını Yüksekova’da yaşadığı tarihlerde öğrendiği, yurt dışından eroin ithal ederek bu işin ticaretini yaptığı, adı geçen diğer şahısların da Şükrü ve Hurşit Han ile birlikte hareket ettikleri ve teşekkül halinde yurtdışından uyuşturucu madde, eroin ithal etmek ve ticaretini yapmak suçunu işledikleri, Bu nedenle Hurşit Han ve Şükrü Han’ın T.C.K.’nun 403/1, 6,7,8, 31, 33,40 ve diğer şahıslarında TCK 403/1, 6,7, 31,33,40 maddeleri uyarınca cezalandırılmalarının İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca talep edildiği ve davanın devam ettiği,

Hurşit Han 20.9.1996 tarihinde İstanbul DGM Başsavcılığınca alınan ifadesinde “Sabanca’daki çiftliğinde yakalanan su (Asit Anhidriti) kabul ettiğini, bir arkadaşının bunu saklamasını kendisinden istediğini, Bakırköy Mahkemeleri tarafından hakkında bu suçlardan dolayı gıyabi tevkif kararı verdiğinin doğru olduğunu, Silivrideki yazlığında ele geçirilen eroinin kendisine ait olduğunu, 1992 yılında kendisinden para istenilmesi üzerine korkudan PKK’ya 1 milyar TL yardımda bulunduğunu” ifade ettiği,

7-8-9 Eylül 1996 tarihlerinde görevlilerce yapılan seri operasyonlar neticesinde 1963 doğumlu Hasan Yılmaz ile 1970 doğumlu Muhittin Arslan isimli şahısların kullandıkları ve Hurşit Han’a ait olduğu ileri sürülen Tır’dan ve Hurşit Han’ın yazlık ve çiftlik evlerinde elde edildiği belirtilen uyuşturucu maddelerle ilgili olarak 17.9.1996 tarihinde İstanbul DGM C.Savcısı Aykut Cengiz Engin huzurunda Narkotik Şube Müdürlüğünde bir tutanak düzenlenmiş olduğu ve yakalanan uyuşturucuların dökümünün yapıldığı,

Hurşit Han’ın yazlık ve çiftlik evlerinde yakalanan uyuşturucu maddelerle ilgili olarak Kriminal Polis Laboratuarın da uyuşturucu madde analizi yaptırıldığı ve 18.9.1996 tarih ve 13026 sayılı ekspertiz raporunda yakalanan uyuşturucuların saf morfin, eroin ve asit anhidrit maddeleri olduğu incelenmiştir.(Ek:142)

M- AHMET TEKİN BAYKAL ÇETESİ İLE İLGİLİ İNCELEME[değiştir]

1-25.10.1996 günü Torbalı ilçesinde çetebaşına ait benzinlikte silahlı çete oluşturmak adam öldürmek, adam yaralamak, haraç toplamak amacıyla Ege bölgesinde kurulmuştur. Bu çeteyle ilgili olarak 91 kişi hakkında fezleke hazırlanmıştır.

Bu çeteden 46 kişinin yakalandığı, 1991 yılından bu yana 18 kişiyi öldürdükleri, 7 kişiyi yaraladıkları, adam kaçırma, işkence, haraç toplamak ayrıca şahısların arazi, para vs. nedeni ile aralarında oluşan ihtilafları, gayrilazımi yollardan çözme yoluna girdikleri, bu çetenin 4 adet tam otomatik tüfek, 2 adet dürbünlü tüfek, 16 adet tam otomatik tabanca, 6 adet pompalı tüfek, 31 adet şarjör, 870 adet fişek ve mermi yakalanmıştır. Suçların bizzat çete elebaşısı Ahmet Tekin Baykal’ın talimatı ile işlendiği zabıtanın üzerlerine fazla gelmemesi için suçların bir kısmının faili meçhul kalmamasına özen gösterdikleri, tanık, müşteki ve mağdurlar üzerinde korku oluşturdukları. Çetebaşı Ahmet Tekin Baykal’ın halen firarda olduğu incelenmiştir.(Ek:143)

N- EŞREF BİTLİS OLAYI İLE İLGİLİ İNCELEME[değiştir]

1- Komisyonumuzun 10.01.1997 tarih ve 108 sayılı yazısı ile Kara Kuvvetleri Komutanlığından “Eşref Bitlis Paşanın ölümüne yolaçan uçak kazası ile ilgili yapılan tahkikat dosyasının tasdikli bir suretinin gönderilmesinin istendiği incelenmiştir. (Ek:144)

2- Kara Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı 20 Ocak 1997 tarih ve 1993/291 sayılı cevabi yazısında,

17 Şubat 1993 günü PTT ANKARA Posta İşleme Merkezine düşen ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis ile üç subay ve bir astsubayın şehit olmaları sonucunu doğuran 10011 kuyruk numaralı Beechcraft Super King Air B200 marka askeri uçakla ilgili olarak verilen 1993/273-239 sayılı kovuşturmaya yer olmadığı kararı ve dosya Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesince istenildiğinden ilgili Mahkemeye gönderildiği ve halen Savcılığa iade edilmediği Dosyanın tasdikli suretlerinin Ankara 13 ncü Asliye Hukuk Mahkemesinden istenebileceğini bildirdiği incelenmiştir. (Ek:145)

3- Komisyonumuzun 10.1.1997 tarih ve 131 sayılı yazısı ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından “Ankara 13. Asliye Hukuk mahkemesinde devam etmekte olan, bir uçak kazasında vefat eden eski Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis’in yakınları tarafından açılan tazminat davasının bir suretinin gönderilmesinin istendiği incelenmiştir. (Ek: 146)

4- Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 6.2.1997 tarih ve 5/11309 sayılı cevabi yazısı ekinde; Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1994/151 sayılı dava dosyasını gönderdiği incelenmiştir. (Ek:147)

5- Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 4.3.1997 tarih ve 5/11309 sayılı 2. bir yazı ile Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 4.3.1997 tarih ve 1994/151 esas sayılı müzekkereleri ve ekindeki torba içindeki evrakı mahkemeye iade edilmek üzere tetkik edilmek için gönderdiği incelenmiştir. (Ek:148)

6- Komisyonumuzun 12.3.1997 tarih ve 272 sayılı yazısı ile; Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 4.3.1997 tarih ve 1994/151 esas sayılı dosyanın bir nüsha fotokopisi çekilerek, iade edildiği incelenmiştir.(Ek:149)

O- TARIK ÜMİT’İN KAYBOLMASI OLAYI İLE İLGİLİ İNCELEME[değiştir]

1- Komisyonumuzun 10.01.1997 tarih ve 110 sayılı yazısı ile İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığından Silivri Jandarma bölgesinde aracı bulunan ve kendisinden iki seneden beri haber alınamayan Tarık ÜMİT ile ilgili yapılan işlemler dosyasının tasdikli bir suretinin gönderilmesinin istendiği incelenmiştir.(Ek:150)

2- İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığının 17 Ocak 1987 tarih ve 14911 sayılı cevabi yazısı ekinde talep edilen dosyanın gönderildiği incelenmiştir. (Ek:151)

3- Komisyonumuzun 22.01.1997 tarih ve 171 sayılı yazısı ile Jandarma Genel Komutanlığından Tarık ÜMİT isimli şahsın kaybolmasından sonra İstanbul İl Jandarma Alay Komutanlığı tarafından yapılan istihbarat çalışmaları ile bu çalışmalar sırasında gözaltına alınan ve bilgisine başvurulan şahıslarla ilgili tutanak bilgi ve belgelerin gönderilmesinin istendiği incelenmiştir. (Ek:152)

4- Jandarma Genel Komutanlığının 23 Ocak 1997 tarih ve 19164 sayılı cevabi yazısında, konuya ilişkin olarak doğrudan ve dolaylı araştırma ve soruşturmalara zaman içinde devam edilmişse de, herhangi bir ipucu olmadığından tutanak tanzim edilemediği ve gözaltına alınan da bulunmadığı bildirildiği incelenmiştir.(Ek:153)

5- Komisyonumuzun 23.01.1997 tarih ve 174 sayılı yazısı ile Sakarya Emniyet Müdürlüğünden, bilgisine başvurulmasına karar verilen Dr. Cemalettin ÜMİT’in 28.01.1997 günü saat 12.30’da Komisyonumuzda bulunması için tebligat yapılmasının istendiği incelenmiştir. (Ek:154)

6- Sakarya Emniyet Müdürlüğünün 27.01.1997 tarih ve 482 Fax sayılı cevabi yazısında, Dr. Cemalettin ÜMİT, İstanbul’da ikamet ettiğinden İstanbul telefonunun öğrenilip arandığı, kendisine ulaşılamadığından eşinin telefonla bilgilendirildiği, incelenmiştir.(Ek:155)

7- Komisyonumuzun 28.3.1997 tarih ve 324 sayılı yazısı ile Adalet Bakanlığı Adli Sicil Genel Müdürlüğünden Tarık ÜMİT’in sabıka kaydının gönderilmesinin istendiği incelenmiştir. (Ek:156)

8- Adli Sicil Genel Müdürlüğünün 28.3.1997 tarih ve bila sayılı yazısı ile Tarık ÜMİT’in sabıka kaydının gönderildiği incelenmiştir. (Ek:157)

9- İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi C.Başsavcılığınca Mehmet AĞAR ve Sedat Edip BUCAK haklarında hazırlanmış bulunan 30.1.1997 tarih ve 1997/221 Hazırlık ve 1997/1 sayılı Fezlekede: Tarık ÜMİT olayı ile ilgili olarak:

“ 04.03.1995 tarihinde Silivri İlçesi Kılıçlı Köyü yakınlarında bir otomobilin terkedilmiş olarak bulunması üzerine ilgili Karakol Komutanı ve İlçe Jandarma Komutanlığının yaptığı araştırmalar sonunda bu otomobilin Tarık ÜMİT isimli kişiye ait olduğu tesbit edilmiş ve Tarık ÜMİT’in ailesi (Kızı Hande ve amcası Cemalettin ÜMİT)nin adresleri araştırılıp bulunarak soruşturma başlatılmıştır.

Tarık ÜMİT’in kızı Hande BİRİNCİ ve amcası Cemalettin ÜMİT’in İstanbul DGM.C.Başsavcılığınca alınan ifadeleri, Kadıköy C.Başsavcılığına, Silivri C.Başsavcılığına ve idari mercilere verdikleri dilekçeler münderecaatına göre;

Tarık ÜMİT’in 3 Mart 1995 tarihinde İstanbul Erenköy Divan Pastanesinde oturduğu sırada yanına gelen Ziya ve Ayhan isimli iki polis memuru ile kısa bir süre konuştukları (o sırada Tarık ÜMİT’in yanında Baha ŞEN isimli bir şahıs ve bir bayan arkadaşı bulunmaktadır.) bu polis memurlarının, Tarık ÜMİT’e “İbrahim ağabey gelmedi. O seni evde bekliyor. Ona gideceğiz” dedikleri bu görüşmeden sonra oradan birlikte ayrıldıkları ve Tarık ÜMİT’in bir daha bulunamadığı anlaşılmıştır.

Milli İstihbarat Teşkilatında istihbarat elemanı olarak kullanıldığı belirlenen Tarık ÜMİT’in orada amiri olan Mehmet EYMÜR’ün araştırmaları ve ayrıca Ahmet ALTINTAŞ isimli Jandarma İstihbarat görevlisi astsubayın yaptığı araştırmalarda, Tarık ÜMİT’in en son yaptığı telefon görüşmesi tesbit edilmiş ve son görüşmenin Avşar KEDEROĞLU isimli kişi adına kayıtlı cep telefonu ile yapıldığı belirlenmiştir. Jandarma İstihbarat görevlisi Ahmet ALTINTAŞ tarafından Avşar KEDEROĞLU bulunmuş, Tarık ÜMİT’le görüşme sebebi araştırılmış ancak, Avşar KEDEROĞLU’nun Tarık ÜMİT’i hiç tanımadığı herhangi bir görüşme yapmadığı ve bu telefon kendi adına kayıtlı olmakla beraber, olay günlerine tekabül eden dönemde bu telefonu Özel Harekat Dairesinde görevli Ayhan AKÇA ile Ziya BANDIRMALIOĞLU’nun Avşar’dan aldıkları ve kullandıkları anlaşılmıştır.

Bunun üzerine Avşar KEDEROĞLU aracılığı ile Jandarma Astsubay Ahmet ALTINTAŞ Ayhan AKÇA ile görüşme yapmak üzere buluşmuşlardır. Ataköy civarında bir parkta Ahmet Altıntaş Ayhan AKÇA’yı beklemiş buraya Ayhan AKÇA, Ayhan ÇARKIN’la birlikte gelmişlerdir. Jn. Astsubaydan görüşme sebebini öğrenmişler ve bunun üzerine kendileri hakkında araştırma ve soruşturma yapamıyacağını ifade ederek onunla münakaşa yapmışlardır. Bu münakaşayı müteakip buluşma yerine yakın Ataköy Polis Karaakoluna gidilerek orada görüşmeye devam edilmiştir. Ataköy Karakolundaki bu görüşme sırasında ayhan AKÇA ve Ayhan ÇARKIN ile o sırada Ankara’da bulunan Özel Harekat Daire Başkanvekili İbrahim ŞAHİN telefon görüşmesi yapmışlar ve Jn.Astsubay Ahmet ALTINTAŞ’ı orada telefonla arayan İbharim ŞAHİN “Sen kim oluyorsun, bu polisler hakkında araştırma yapıyorsun” diyerek onu ikaz etmiş ve bu olaya karışmamasını söyleyerek müdahalede bulunmuş ve araştırmanın devamını engellemiştir.

Yine Hande BİRİNCİ ve Cemalettin ÜMİT’in ifadelerine göre Jn. Astsubay Ahmet ALTINTAŞ’ın yaptığı bu araştırmalar sırasında Mit Kontrterör Merkez Yöneticisi olan Mehmet EYMÜR’ün de iki kişiyi görevlendirdiği ve Hande BİRİNCİ ile gerek telefonla gerek bizzat yaptığı görüşmelerde ona hitaben “Babanı Abdullah ÇATLI, Sami HOŞTAN ve Haluk KIRCI kaçırdılar, bu hususta hemen basına açıklama yap ve ilgili yerlere dilekçeler ver, ayrıca babanın kaçırılmasında Korkut EKEN’in de rolü var” diyerek onu uyardığı anlaşılmıştır.

Cemalettin ÜMİT’in ifadesi ve ifadesine ek olarak ibraz ettiği ve o tarihte Adalet Bakanı olan Mehmet AĞAR’a hitaben yazdığı mektup ve Mehmet EYMÜR’ün beyanlarına göre, Tarık ÜMİT’in kaybolmasından sonra Mehmet EYMÜR’ün, o tarihte Emniyet Genel Müdürü olan Mehmet AĞAR ve Özel Harekat Daire Başkanvekili olan İbrahim ŞAHİN ile görüşmeler yaptıkları, bu görüşmeler de Tarık ÜMİT’in, Abdullah ÇATLI ve adamları tarafından sorgulandığını ve serbest bırakılması hususunda yardımcı olmasını istediği, adı geçenlerin de “bakarız” dedikleri ancak herhangi bir sonuç alınamadığı anlaşılmıştır.

Olayı araştıran Jn.Ast.Sb.Ahmet ALTINTAŞ’a yukarıda belirtildiği şekilde yapılan müdahaleler sebebiyle araştırmayı devam ettirememiş ve kısa bir süre sonra da başka toplumsal olaylarda da görevlendirilmiş ve bilahare İl Jandarma Alay Komutanlığına tayin edilmiştir.

Silivri C.Başsavcılığından suretleri celp edilen, bu olayla ilgili 1995/627 Hazırlık sayılı evrakın tetkikinde; hazırlık tahkikatının devam ettirildiği ve henüz olay faillerinin somut delillerle tesbit edilemediği, bulunamadığı görülmüştür.

İstanbul DGM.C.Başsavcılığınca celp edilerek 27.01.1997 tarihinde sanık sıfatı ile ifadesi alınan Ziya BANDIRMALIOĞLU isimli polis memuru (ifadesi alındıktan sonra İstanbul 2 Nolu DGM. Yedek Üyeliğinde tutuklanmış, işlemleri yapıldığı sırada firar etmiştir.) Bu olayın başlangıç bölümünü yukarıda izah edildiği şekilde teyid etmiştir. Şöyleki; Tarık ÜMİT ile eski tarihlerden beri tanıştıkları 2 Mart 1995 tarihinde kendisinin Ankara’da bulunduğu sırada Tarık ÜMİT’in onu telefonla arayarak görüşmek üzere İstanbul’a çağırdığını, 3 Mart 1995 tarihinde İstanbul’a gelen Ziya BANDIRMALIOĞLU’nun Avşar KEDEROĞLU isimli arkadaşını Halkalı Gümrük Semtinde bulunan tır garajına gittiğini ve oradan Avşar KEDEROĞLU’na ait cep telefonu ile Tarık ÜMİT’i aradığını ve aynı gün 18.00’de Erenköy Bağdat Caddesi Divan Pastanesinde buluşmayı kararlaştırdıklarını ifade etmiştir. Aynı gün saat 19.00-20.00 sıralarında Bağdat Caddesi Divan Pastanesine geldiğini söyleyen Ziya BANDIRMALIOĞLU, orada Tarık ÜMİT’in yanında bir bay ve bayan arkadaşının oturduğunu, onlarla birlikte Tarık ÜMİT’le yaklaşık yarım saat oturup hal hatır sorduklarını ve bay ve bayanın kalkmasını müteakip kendilerinin de kalktıkları, Tarık ÜMİT’in 3-4 paket çikolata yaptırarak arkadaşlara dağıtılmak üzere kendisine verdiğini ve pastahane önünde vedalaşarak ayrıldıklarını belirtmiş ve iddia edildiği gibi, Tarık ÜMİT’in yanına giderken yanında başka bir arkadaşının olmadığını, Dündar KILIÇ isimli kişi hakkında yapılacak bir operasyon ile ilgili olarak ne önceki tarihlerde ne de pastanedeki buluşmalarında herhangi bir konuşmalarının olmadığını ifade etmiştir.

Bu buluşmanın amacını, eskiden beri tanıdığı Tarık ÜMİT’e sadece hal hatır sormak maksadıyla izah etmeye çalışmış ise de; Ankara ilinden telefonla aranarak irtibat kurulması, Ziya BANDIRMALIOĞLU’nun İstanbul’a geldiğinde Tarık ÜMİT’le tekrar telefon görüşmeleri yaptıktan sonra Bağdat Caddesi Divan Pastanesinde biraraya gelmeleri, sadece hal hatır sorduk gibi basit bir sebeple izahı inandırıcı bulunmamıştır. Aksine bu buluşma safhaları (iddialara konu olan) önemli bir olay ve sebebin bulunduğu kanaatini oluşturmuştur.” denildiği incelenmiştir.(Ek:44)

10- Komisyonumuzca Emniyet Genel Müdürlüğüne gönderilen 2.4.1997 tarih ve 331 sayılı yazı ile, Özel Harekat Dairesi Başkan Vekili İbrahim ŞAHİN ve Ayhan AKÇA’nın 2.3.1995 tarihinde Diyarbakır’da görevli olduklarını belirten görev onayı, gidiş-dönüş tarihleri, bu göreve gidişleri ile ilgili uçak biletlerinin fotokopileri ile, hangi acentadan aldıkları, bilet ücretlerinin ne şekilde ödendiği, uçakla dönmüşler ise hangi şehire indiklerinin acele bildirilmesinin istenildiği incelenmiştir. (Ek:158)

11- Emniyet Genel Müdürlüğünce Meclis Araştırma Komisyonumuza gönderilen 2.4.1997 gün ve 276 sayılı cevabi yazıda:

“2.3.1995 günü İbrahim ŞAHİN ile Ayhan AKÇA’nın H.H.Y. 257 sefer sayılı uçağı ile saat 10.00’da Diyarbakır’dan Ankara’ya hareket ettikleri, İbrahim ŞAHİN’in 2352405877736 numaralı bilet, Ayhan AKÇA’nın ise 2352405877738 nolu bilet ile Ankara’ya hareket ettikleri, bu seyahatleri ile ilgili olarak adı geçenler hakkında herhangi bir geçici görev onayının bulunmadığı ve kendilerine herhangi bir ödemenin yapılmadığı incelenmiştir.(Ek:159)

P- YÜKSEKOVA ÇETESİ İLE İLGİLİ İNCELEME[değiştir]

1- Komisyonun 29.11.1996 gün ve A.01.1.GEÇ/4 sayılı yazısına, İçişleri Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünce ayrı ayrı cevap verildiği,

A- Jandarma Genel Komutanlığının 6 Aralık 1996 tarih ve HRK: 2060-90-96/ASYŞ.Pl.(217053) sayılı cevabi yazıda:

Hakkari-Yüksekova’daki Necip Baskın’ın evine 22 Eylül 1996 günü saat 03.00 sıralarında terörist kıyafeti ile gelen Komiser Fatih ÖZALTAN, itirafçı Kahraman BİLGİÇ ve GKK Mehmet Emin ERGEN’in adı geçen şahsı alarak Yüksekova Emniyet Müdürlüğü Özel Harekat binasına götürdükleri, tetöristler tarafından kaçırıldığı görüntüsü vererek yakınlarından 200.000 DM. fidye istedikleri sanıkların alınan ihbar üzerine Yüksekova J.Tak.Snr.A.K.lığınca suçüstü yakalandığı, olayla ilgisi görülen (1) Komiser, (1) Polis Memuru, (1) itirafçı ve (3) GKK.’nın adli makamlara sevk edilerek ilk sorgularını müteakip tutuklandığı, bu hususta adli işlemlere de devam edildiği,

B- Emniyet Genel Müdürlüğünün 9.12.1996 tarih ve B.05.1.EGM.0.60.05.03/ 2694-96 sayılı cevabi yazılarında “konuya ilişkin Emniyet birimlerince düzenlenen evrakın bir dosya içerisinde gönderildiği”, belirtilmiş,

Adı geçen dosyanın incelenmesinde;

a- Yüksekova İlçe Jandarma Komutanlığınca hazırlanan 23 Eylül 1996 tarihli vukuat raporunda; Olayın mahiyetinin 22 Eylül 1996 tarihli vukuat raporunda belirtildiği ve olaya adı karışan Kahraman BİLGİÇ ile GK Korucuları Mehmet Emin ERGEN, Necmettin HAZEYİ, Osman ERGEN, Abdülkerim ÖZCÜK ve Osman ÖZPAZAR’ın gözlem altına alındığı, Komiser Fatih ve 2 polis memuru hakkında da Kaymakamlıkça idari soruşturma, Cumhuriyet Savcılığınca da adli soruşturmanın yürütüleceği, olayın da; PKK terör örgütü süsü verilerek adam kaçırma, hürriyeti tahdit ve fidye isteme suçu olarak sıfat kazandığı,

b- Necip BASKIN’ın kaçırma olayına adı karışan Kahraman BİLGİÇ’in 22.9.1996 tarihli ifadesinde konuyla ilgili ve daha önce gerçekleştirdiği eylemlerle ilgili bilgi verdiği,

c- Osman ERGEN’in 22.9.1996 tarihli ifadelerinde kaçırma olayındaki rolünü anlattığı,

d- GKK Mehmet Emin ERGEN 23.9.1996 tarihli ifadesinde; kendisinin kaçırma olayı ile ilgisinin olmadığını söylediği,

e-GKK Osman ÖZPAZAR 23.9.1996 tarihli ifadesinde kaçırma olayına katıldığını söylediği,

f- GKK Abdulkerim ÖZCÜK 23.9.1996 tarihli ifadesinde kaçırma olayına katıldığını söylediği,

g- Hakkari İl Emniyet Müdürlüğünün 23.9.1996 tarihli Valilikten aldığı onayla; Necip BASKIN’ı kaçırma olayına adı karışan polis memurları Fatih ÖZHAN, Azmi AYDIN ve Abdulkadir BAYRAM’ın görevden uzaklaştırıldığı,

h- Hakkari İl Emniyet Müdürlüğünün Emniyet Genel Müdürlüğüne yazdığı 23.9.1996 tarih ve 719/96 sayılı yazısıyla, Necip BASKIN’ı kaçırma olayına karışıp Valilikçe açığa alınan polis memurları hakkındaki soruşturmanın Teftiş Kurulu Müfettişlerince yapılmasını talep ettiği,

ı- Emniyet Genel Müdürü Alaattin YÜKSEL imzasıyla Teftiş Kurulu Başkanlığına yazılan 24.9.1996 tarih ve 223/15728 sayılı yazı ile olayda adı geçen polis memurları hakkında soruşturma emri verdiği,

j- Hakkari İl Emniyet Müdürlüğünün, Emniyet Genel Müdürlüğüne yazdığı 13.10.1996 tarihli fax mesajı ile; Necip BASKIN’ı kaçırma olayına adı karışan polis memurlarından Abdulkadir BAYRAM ile GKK Osman ERGEN’in Yüksekova Sulh Ceza Mahkemesince serbest bırakıldığı, polis memurları Fatih ÖZHAN ve Yusuf Azmi AYDIN ile GKKorucuları Osman ÖZPAZAR, Abdülkerim ÖZCÜK ve Necmettin HAZEYİ’nin Yüksekova Sulh Ceza Mahkemesince tutuklandıklarının bildirildiği incelenmiştir.(Ek:160)

2- Komisyonun 10.1.1997 tarih ve 139 sayılı yazısı ile Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığından, “Yüksekova Çetesi” olarak bilinen ve birkısım güvenlik görevlilerinin karıştığı adam kaçırma ve tehdit olayına ilişkin yapılan tahkikata dair evrakın tasdikli birer suretinin gönderilmesini talep ettiği incelenmiştir.(Ek:161)

3- Komisyonun bu yazısına Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığınca 27.2.1997 tarih ve 1997/1171 sayılı yazısı ile verilen cevabi yazıda; olayla ilgili soruşturma evraklarının 15.10.1996 tarih ve 1996/960 hazırlık 1996/117 sayılı görevsizlik kararı ile Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiğine dair kararın gönderildiği incelenmiştir.(Ek:162)

4- Komisyonun 16.1.1997 tarih ve 159 sayılı yazısı ile Diyarbakır DGM Başsavcılığından “Yüksekova Çetesi olarak bilinen ve birkısım güvenlik görevlilerinin karıştığı adam kaçırma ve tehdit olayına” ilişkin yapılan tahkikata dair evrakın tasdikli birer suretini istediği incelenmiştir. (Ek.163)

5- Diyarbakır DGM Başsavcılığının 12.3.1997 tarih ve 1996/3885 Hz.sayılı yazısı ekinde gönderilen hazırlık soruşturmasına ait evrakta;

Kahraman BİLGİÇ, Fatih ÖZHAN, Yusuf Azmi AYDIN, Abdulkerim ÖZCÜK, Osman ÖZPAZAR, Necmettin HAZEYİ, Abdülkadir BAYRAM, Mehmet Emin ERGEN ve Osman ERGEN haklarında;

a- Cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak,

b- Teşekkül halinde para almak için adam kaldırmak,

c- Teşekkül halinde birden fazla kişiyi öldürmeye eksik teşebbüs,

Suçlarından iddianame tanzim edildiği,1997/298 sayılı iddianamede;

Sanıklardan Kahraman BİLGİÇ’in 1991-1994 yıllarında PKK Terör örgütü adına faaliyetlerde bulunduğu, 1994 yılında teslim olmasına müteakip Hakkari, Yüksekova ve Çukurca Bölgelerinde yapılan operasyonlarda Güvenlik Kuvvetlerine yardımcı olduğu,

Fatih ÖZHAN, Yusuf Azmi AYDIN ve Abdulkadir BAYRAM’ın Hakkari Özel Harekat Şubesinde Polis Memuru olarak görevli oldukları, ancak zaman zaman çevre ilçelerde de geçici olarak görevlendirildikleri ve operasyonlara katıldıkları,

Diğer sanıklar Mehmet Emin ERGEN, Osman ERGEN, Necmettin HAZEYİ, Abdulkerim ÖZCÜK (Korucu Kadir olarak tanınıp biliniyor) ve Osman ÖZPAZAR’ın ise Yüksekova İlçesi yazılı kamp köyünde geçici köy korucusu olarak görev yaptıkları,

Sanıkların önce Yüksekova Vezirli Köyünden örgüt adına hayvanların kaçırılmasını kararlaştırdıkları, ancak bu eylemi gerçekleştirmedikleri,

Yukarıdaki olayın konuşulması sırasında sanıklardan geçici köy korucusu olarak Abdulkerim ÖZCÜK (Korucu Kadir) ve Necmettin HAZEYİ’nin sanık Kahraman BİLGİÇ’e, “Tahir BASKIN ve Faris BASKIN’ın çok zengin ve örgüte yardım eden kişiler olduklarını belirtip PKK adına bu kişilerden para alınmasını” teklif ettikleri,

Kahraman BİLGİÇ’in bu teklifi kabul ettiği, kaçıracakları kişiyi saklamak için yer aradıkları, ertesi gün görüşmelerinde Kadir’in yer bulamadığını söylediği, o sırada Kadir’in Özel Harekatta görevli Komiser Fatih dediği, Fatih ÖZHAN’la telefonla görüştüğü, Kadir’in konuşmasından sonra telefonu alan Kahraman BİLGİÇ’in, Fatih ÖZHAN’ı kaçırma olayına yardımcı olması için çağırdığı, kısa bir süre sonra yanında akrep şoförü ile birlikte 3 kişi (diğer polis sanıklar) oldukları halde eve geldikleri Kahraman ve diğer sanıklar tarafından kaçırma ve para isteme olayının Fatih’e açıklanarak yardımının istenmesi üzerine, teklifi kabul ederek “adam kaçırıldıktan sonra Emniyete götürülüp parayı getirene kadar bekliyeceğiz” dediği ve bu olayı bu şekilde planladığı;

Kahraman ve geçici köy koruyucusu olan sanıklar adamı aldıktan sonra Yüksekova-Yazılı Köyü arasına getirecekler, buradan Fatih alıp Emniyete götürüp 2-3 gün saklıyacak, sonra adamları havaalanı mevkiine çağıracaklar, burada Kahraman BİLGİÇ, Abdulkadir ÖZCÜK birkaç GKK ile Özel Harekattan birkaç polis bulunacak, para alındıktan sonra PKK kıyafeti giydirilmiş ve eline iğnesi kırık bir silah verilmiş kaçırılan kişi ile parayı getiren kişiler verilen işaret üzerine, PKK’lılarla çıkan bir çatışma süsü verilerek olay yerinde öldüreceklerdi.

Planın uygulanmasında, bir aksama olmaması için önceden sanık Kahraman BİLGİÇ ile Fatih ÖZHAN’ın birlikte Fatih’e ait Mazda otomobil ile olayın gerçekleştirileceği yerde keşif yaptıkları,

Bu şekilde, gerçekleştirilecek eylem için tüm plan ve hazırlıklar tamamlandıktan sonra, 21.09.1996 günü gecesi sanık Kahraman ve geçici köy korucusu olan diğer sanıkların Mehmet Emin ERGEN’in evinde PKK Terör Örgütüne özgü kıyafetleri giydikleri, bu esnada sanık Fatih’in de yanlarında olduğu ve Kahraman’a “Çektar Engizek” adına düzenlenen PKK’lı kimliğini verdiği, Kahraman’ın ise daha önceki operasyonlarda elde edilen ERNK mühürlü bir makbuza kürtçe olarak 200.000 Mark yazarak hazırladığı, bu hazırlık bittikten sonra sanık Fatih ÖZHAN ile diğer polis memuru sanıkların köyden ayrılıp ilçeye döndükleri,

Sanıkların saat 23.00 sıralarında Mehmet Emin ERGEN’in evinden ayrılıp yaya olarak Vezirli köyüne gittikleri, köyde önce Abdullah BASKIN’ın evine giderek sorduklarında hanımı tarafından Abdullah BASKIN’ın Yüksekova’ya gittiğinin söylenmesi üzerine, Necmettin HAZEYİ’nin gösterdiği Necip BASKIN’ın evine gidildiği, evin kapısı çalınmadan köpeklerin havlaması üzerine birisinin “kim var orada, kimsiniz” diye seslendiği, sanık Kahraman’ın “Biz Hevalız” diye karşılık verdiği,

Bu cevap üzerine kapının açılmasından sonra, sanık Kahraman’ın içeri girdiği, sanık Ozman ÖZPAZAR ve Abdulkerim ÖZCÜK’ün kapıda bekledikleri, Osman ERGEN ile Necmettin HAZEYİ’nin ise emniyet için bahçede tedbir aldıkları,

İçeri giren sanık Kahraman BİLGİÇ ile içerde uyuyan ve gürültüler üzerine uyanan Necip ve İlhan BASKIN’la aralarında terör örgütünde yer alan iki teröristle ilgili geçen kısa konuşmadan sonra, sanık Kahraman tarafından önceden hazırlanan para makbuzunun İlhan BASKIN’a verildiği, Necip BASKIN’ın evin dışına çıkarılarak Yüksekova yolunu göstermesinin istenildiği, bu esnada sanık Kahraman dışında yüzleri maskeli olan diğer sanıkların yanlarına geldiği, birlikte ilçeye doğru yürümeye başladıkları, belli bir yere gelindiğinde sanık Kahraman tarafından Necip BASKIN’ın gözlerinin bir puşi ile bağlandığı üzerine kar başlığı geçirildiği, Necip’in sorması üzerine “gözlerinin buluşmaya gelecek örgütün milislerini tanımaması için” kapatıldığının söylendiği,

İlçe ile yazılı kamp köyü arasındaki buluşma noktasına gelindiğinde burada kaçırılan Necip BASKIN’ı alacak sanık Fatih ve arkadaşlarının olmadığı görülüp bir süre beklendiği gelmeyince Kahraman tarafından Abdulkerim ÖZCÜK ile Osman ERGEN’in Fatih’e telefon etmek üzere yazılı kamp köyüne gönderildiği,

Buna rağmen Fatih’in gelmemesi üzerine bu defa sanık Kahraman’ın köye gittiği bu sırada Fatih ve arkadaşlarının akrep denilen araçla köye geldikleri, yaptıkları görüşmede Necip’in bu araçla götürülmesi sakıncalı bulunduğundan, birlikte ilçeye dönerek, Fatih’e ait Mazda araç ve akrep ile tekrar buluşma noktasına gelip Necip’i mazda otoya bindirip ilçeye götürdükleri, Necip’in götürülmesinden sonra Geçici Köy Koruyucusu olan sanıkların köylerine döndükleri,

Sanıklar Kahraman, Fatih ve diğer polis memuru sanıklar tarafından Emniyet Müdürlüğüne saat 03.30 civarında götürülen Necip’in binaya ana giriş kapısından sokulmayıp Yusuf Azmi AYDIN’ın kapıdaki nöbetçi polis memurlarını oyalamasından yararlanılarak, arka taraftan ve duvardan atlatılmak suretiyle gizlice sokulduğu, binanın üst katında bulunan Özel Harekata ait bir odaya kapatıldığı,

Necip BASKIN’ın kaçırılarak hapsedilmesinden sonra Kahraman’ın polis Fatih ve arkadaşları tarafından yazılı kamp köyüne götürülerek Mehmet Emin ERGEN’in evine bırakıldığı,

Geceyi Mehmet Emin’in evinde geçiren sanığın 22.09.1996 günü komando taburunda bulunduğu sırada Fatih ÖZHAN’ın telefonla araması üzerine Emniyet Müdürlüğünde buluştukları ve bu aşamadan sonra yapılacakları yeniden gözden geçirdikten sonra ilçe merkezine gittikleri,

Sanık Fatih’in 22.09.1996 günü saat 16.00 sıralarında ilçedeki bir fotoğrafçı dükkanından, önce Hakkari Terörle Mücadele Şube Müdürünü, onu bulamayınca Emniyet Müdürünü arayarak “bir PKK’lı milis yakaladıklarını, akşam örgütün toplantı yapacağı yeri belirlediklerini, operasyon yapacaklarını ve kuvvetlerinin yeterli olduğunu” bildirerek, olaya yasal bir görünüm kazandırmaya çalıştığı, Emniyet Müdürünün de olaydan kendisine bildirilen bu şekli ile haberdar olduğu,

Daha sonra sanık Kahraman’ın bir telefon kulübesinden Baskın ailesine telefon ederek emaneti (200.000 Alman Markını) hazırlamalarını istediği, ancak bu konuşmada parayı nereye getireceklerini söylemediği,

Diğer yandan Necip BASKIN’ın açıklandığı şekilde sanıklar tarafından kaçırılmasından sonra Baskın ailesinden Tahir BASKIN tarafından olayın İlçe Jandarma Komutanlığına ve Yüksekova 21. inci Jandarma Sınır Tabur Komutanlığına ihbar edilmesi üzerine, sanık Kahraman’ın Tabur Komutanı Yarbay Hami ÇAKIR tarafından tabura çağrılarak bilgisinin olup olmadığının sorulduğu, sanığın Tabur Komutanına bilgisi olmadığını bildirdiği, ancak daha sonra Tabur Komutanı Yarbay Hami ÇAKIR’ın sanığı tekrar çağırtıp fidye makbuzu verilen İlhan BASKIN’la yüzleştirmesi üzerine sanık Kahraman’ın olayı itiraf ederek ayrıntılı olarak anlattığı ve bunun sonucu sanıklar hakkında yasal soruşturmaya başlandığı,

Bu arada sanık Kahraman’ın Tabur Komutanı Yarbay Hami ÇAKIR’la birinci görüşmesinden sonra Tabur Gazinosunda sanık Abdulkerim ÖZCÜK ile karşılaştığı Abdulkerim’e “olayın Tabur Komutanına şikayet edildiğini ve durumu Fatih ÖZHAN’a bildirmesini” söylediği, muhtemelen bu durumun Fatih’e iletilmesi üzerine Necip BASKIN’ın aynı gece saat 22.00 sıralarında serbest bırakıldığı,

Yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan olayda tüm sanıkların Necip BASKIN’ın fidye almak amacıyla kaçırılmasından bilgileri olduğu, alınacak paradan tüm sanıklara pay verileceği,

Bu suretle sanıkların tamamının Cürüm İşlemek İçin Teşekkül Oluşturmak ve Teşekkül Halinde Para Almak İçin Adam Kaldırmak suçlarını,

Sanıklar Kahraman BİLGİÇ, Fatih ÖZHAN, Yusuf Azmi AYDIN ve Abdulkadir BAYRAM’ın ayrıca Teşekkül Halinde Birden Fazla Adam Öldürmeye Eksik Teşebbüs suçunu işledikleri,

Sanık Kahraman BİLGİÇ’in 26.09.1996 tarihli Emniyet Müfettişlerince tespit edilen ifadesi, Yüksekova Cumhuriyet Savcılığınca tespit edilen 26.09.1996 ve 14.10.1996 tarihli ifadeleri, DGM. Başsavcılığınca tespit edilen 05.12.1996 ve 26.02.1997 tarihli ifadeleri, diğer sanıkların, Yüksekova Cumhuriyet Savcılığı, Sulh Ceza Mahkemesi ve DGM. Başsavcılığınca tespit edilen ifadeleri, yüzleştirme tutanakları, mağdur, müşteki ve tanıkların beyanıyla anlaşılmıştır.

Bu nedenle sanıkların yargılanmalarının 2845 sayılı Kanun Hükümlerince yapılarak;

a- Sanıkların tamamının; Cürüm İşlemek İçin Teşekkül Oluşturmak suçundan eylemlerine uyan TCK’nun 313/1-2-4-5 madde ve fıkraları uyarınca, Teşekkül Halinde Para Almak İçin Adam Kaldırmak suçundan eylemlerine uyan TCK’nun 499. maddesi uyarınca ayrı ayrı cezalandırılmalarına,

b- Sanıklar Kahraman BİLGİÇ, Fatih ÖZHAN, Yusuf Azmi AYDIN ve Abdulkadir BAYRAM’ın Teşekkül Halinde Birden Ziyade Kişiyi Öldürmeye Eksik Teşebbüs suçundan eylemlerine uyan TCK’nun 450/5-9 ve 61. Md ve Fıkraları uyarınca ayrı ayrı cezalandırılmalarına,

c- Sanık Kahraman BİLGİÇ dışındaki sanıklar TCK 279. maddesi anlamında memur olduklarından ve işledikleri cürümlerde memuriyetlerine ait kuvvet ve vasıtaları kullandıklarından haklarında hükmedilecek cezaların TCK’nun 281. maddesi uyarınca arttırılmasına,

d- Tüm sanıklar hakkında TCK’nun 31,33 ve 40. maddelerinin uygulanmasına karar verilmesinin talep edildiği incelenmiştir.(Ek:164)

6- Diyarbakır DGM Cumhuriyet Başsavcılığınca, “1991-1994 yıllarında Devlet hakimiyeti altındaki topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya yönelik silahlı eylemde bulunmak” suçundan Kahraman BİLGİÇ hakkında ayrıca 4.3.1997 tarih ve 1997/708 hazırlık numarasıyla tanzim edilen ikinci bir iddianamede de;

Sanığın 1991 yılında Mersin’de ikamet ederken gittiği Mersin HEP İl binasında kendisine yapılan propagandalar ve arkadaşının babası Yusuf isimli şahsın propagandaları sonucu PKK terör örgütünün görüşlerini benimsediği,

Mersin’de Terörle Mücadele yasasına karşı düzenlenen açlık grevlerine katıldığı,

Daha sonra örgüte katılmaya karar veren sanığın Lokman ORAL ile birlikte Mersin’den otobüse bindirilerek Cizre ilçesine gönderildiği,

Cizre’de bir milis tarafından karşılandığı, birkaç gün milisin evinde kaldıktan sonra aynı milis tarafından Silopi ile Cudi dağına götürülerek PKK örgüt mensuplarına teslim edildiğini,

Böylece 1991 yılı 6. ayında PKK terör örgütüne katılan sanığın teslim edildiği grupla birlikte örgütün Kuzey Irak’taki Hakurk Kampına gittiği,

Hakurk Kampında askeri ve siyasî eğitim gören sanığa kaleşnikof silah ve Havar kod adı verildiği,

1991-1992 yıllarını Kuzey Irak’taki örgüt kamplarında geçiren sanığın 1993 yılında Bölük Komutanı olarak görevlendirildiği ve Bölüğü ile birlikte Çukurca kırsalına geldiği, 1993 yılı sonları ve 1994 yılı başlarında Çukurca Alan düzü mevkiinde üstlendikleri,

Çukurca’da kaldıkları sürede beyanına göre silahlı çatışmaya katılmadıkları, aşağıdaki eylemleri gerçekleştirdikleri,

Eylem 1- 1993 yılı sonları veya 1994 yılı başlarında Hakkari-Çukurca yolunun kesilerek araçların durdurulması, yolculara PKK Terör Örgütünün propagandasının yapılması,

Eylem 2- Birinci eylemden yaklaşık bir ay kadar sonra yine Hakkari-Çukurca yolunun kesilerek araçların durdurulması, yolculara örgüt propagandasının yapılması,

Bu eylemlerden birinde durdurulan araçlardaki yolculardan ikisinin teröristlerce götürüldüğü, bilahare aynı gece serbest bırakıldıkları,

1994 yılı Nisan ayında 1993 yılı değerlendirmesi, 1994 yılının planlanması amacıyla Kuzey Irak’taki örgüt kamplarında gerçekleştirilen toplantıya katılan sanığın bu toplantılarda diğer örgüt mensuplarıyla bazı konularda ihtilafa düşüp tartışmalara girmesi nedeniyle silah ve telsiziyle birlikte örgütten kaçtığı, peşmergeler vasıtasıyla Türk Güvenlik Kuvvetlerine teslim edildiği,

Silopi, Şırnak ve Hakkari’ye götürüldüğü, beyanlarının alındığı ancak alınan beyanları Devlet Güvenlik Mahkemesine iletilmediği için hakkında sanık olarak işlem yapılmadığı ve kayıtların tetkikinde de hakkında soruşturma yapılıp kamu davası açılmadığının anlaşıldığı,

Ancak sanığın teslim olduğu 1994 yılında tutuklandığı tarihe kadar Hakkari, Çukurca ve Yüksekova bölgesinde ayrıca Kuzey Irak’taki örgüt kamplarına yönelik operasyonlar da Güvenlik Kuvvetlerine örgüt kampları, sığınak, depolar, barınma noktalarını ve örgüte yardım edenlerle ilgili bilgiler vermek suretiyle yardımcı olduğu, DGM Savcılığınca alınan beyanları ile anlaşılmış olup,

Sanığın samimi beyanları ile atılı suçu işlediği anlaşıldığından 2845 sayılı Kanun Hükümlerince yargılanmasının yapılarak eylemine uyan T.C.Kanununun 125,31,33,40 maddelerince cezalandırılmasının talep edildiği incelenmiştir.(Ek:165)

7-Komisyonun 6.2.1997 tarih ve 211 sayılı yazısı ile Mardin Emniyet Müdürlüğünden Kahraman BİLGİÇ’in hangi tarihten itibaren arandığının bildirilmesinin istendiği incelenmiştir.(Ek:166)

8- Mardin İl Emniyet Müdürlüğünün 7.2.1997 tarih ve 114/97 sayılı cevabi yazısında; 31.7.1993 tarihinde yakalanarak hakkında işlem yapılan Davut GÜNDÜZ’ün ifadesinde Kahraman BİLGİÇ’in eylem ve faaliyetlerinden bahsetmesi nedeniyle bu tarihten itibaren arama kayıtlarına alındığını, 24.9.1996 tarihinde de Hakkari İl Jandarma Komutanlığınca yakalanınca düşümünün yapıldığı incelenmiştir.(Ek:167)

9- Yüksekova’da ölü bulunan 3 kişi (Şemsettin Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münir Sarıtaş’ın) ile Abdullah Canan’ın kaçırılması ve ölü bulunması ile ilgili olarak 1995 yılında soruşturma açıldığı ve Yüksekova C.Başsavcılığının 27.12.1995 tarihli ve 1995/223 ve 224 sayılı Görevsizlik Kararları ile dosyanın 21.J.Sınır Tümen Komutanlığı Askeri Savcılığına gönderildiği,

Bu Savcılığın da anılan suçların askeri suç olmadığı, o askerler aleyhine ve askeri mahalde işlenmediği kanaati ile, 28 Mayıs 1996 tarih ve 1996/14 sayılı Görevsizlik Kararı ile Diyarbakır Devlet G.M. Başsavcılığına gönderildiği ve tahkikatın devam ettiği incelenmiştir.(Ek:168)

10- Komisyonun 6.2.1997 tarih ve 212 sayılı yazısı ile Diyarbakır DGM Başsavcılığından Binbaşı Mehmet Emin YURDAKUL hakkında yapılan tahkikatlara dair evrak ile Abdullah CANAN isimli şahsın Hakkari/Yüksekova’da kaçırıldıktan sonra ölü bulunması ile ilgili evrakın örneğinin istendiği incelenmiştir. (Ek:169)

11- Diyarbakır DGM Başsavcılığının 12.3.1997 tarih ve 1996/3885 Hz. sayılı yazısı ekinde gönderilen hazırlık soruşturmasına ait evrakta;

Kamuoyunda Yüksekova Çetesi olarak bilinen ve çete oluşturarak fidye almak amacıyla adam kaçırmak suçuyla ilgili polis memurları Fatih Özhan, Yusuf Azmi Aydın, Abdülkadir Bayram, itirafçı, Kahraman Bilgi, GK Korucuları Abdülkerim Özcük, Osman Özpazar, Necmettin Hanefi, Mehmet Emin Ergen, Abidin Durna ve Nusret Aslan haklarında Yüksekova C.Savcılığının 15.10.1996 gün ve Hz.no:1996/960 ve 22.10.1005 tarih ve 1996/3385 numaralı hazırlık sırasına kayıt edilerek hazırlık soruşturmasına başlanılarak;

a) Jandarma Genel Komutanlığının 12.11.1996 gün ve AD.MÜŞ:7200-145-1996 (191824) sayılı yazısının ekinde gönderilen sanıklardan itirafçı Kahraman Bilgiç’in ilk ifadesini tesbit eden Jandarma Astsubay Kıdemli Başçavuş Hüseyin Oğuz’un yazılı ifadesi üzerine, anılan kişinin Savcılığa celbedilerek 30.11.1996 tarihinde tanık sıfatı ile ifadesinin tesbit edildiği,

b) Jandarma Astsubay Kıdemli Başçavuş Hüseyin Oğuz’un ifadesinin tesbitinden sonra sanıklardan itirafçı Kahraman Bilgiç (HAVAR KOD ADLI) de 5.12.1996 tarihinde Savcılığa celbedilerek isnad edilen suçlar ve iddialar ile ilgili ifadesi alındıktan sonra 17.12.1996 tarihinde tutuklu sanıklardan polis memurları Fatih Özhan ve Yusuf Azmi Aydın ile GKK’su sanıklar Abdülkerim Özcük, Osman Özpazar ve Necmettin Haneyi’nin de ifadeleri alındığı,

c) Sanıkların ifadelerinin tesbitinden sonra yapılan değerlendirme sonucu diğer sanıklarla birlikte çete oluşturarak fidye almak amacıyla adam kaçırmak suçunu işledikleri kanaati oluşan tutuksuz sanıklar Mehmet Emin Ergen ve Osman Ergen hakkında Savcılığın 10.12.1996 gün ve 1996/3385 Hz.Ü.H.sayılı yazısı ile gıyabi tutuklama talebinde bulunulduğu, bu sanıkların Diyarbakır 3 Nolu DGM Yedek üyeliğinin 11.12.1996 gün ve 1996/464 Müt. sayılı kararı ile gıyaben tutuklandıkları, sanıklar hakkındaki gıyabi tutuklama kararları Yüksekova Sulh ceza mahkemesinin 12.12.1996 gün ve 1996/164 sayılı ve 20.12.1996 gün ve 1996/167 sayılı kararları ile vicahiye çevrildiği,

Sanıklardan Kahraman Bilgiç’in Yüksekova ilçe jandarma komutanlığında tesbit edilen ilk ifadesinin bulunduğu video kaset ile altıbuçuk sahife olduğu belirtilen ifade tutanakları savcılığın 28.11.1996 gün ve 1996/3385 hz.Ü.H. sayılı yazısı ile Yüksekova ilçe jandarma komutanlığından istendiği, bu komutanlığın 29.11.1996 gün ve HRK:7130-1795-96/4817 sayılı cevabi yazısında kaset ve ifade tutanaklarının bulunmadğı bildirildiği,Ancak, tanık Jandarma Astsubay Başçavuş Hüseyin Oğuz’un ve itirafçı sanık Kahraman Bilgiç’in Savcılıkça tesbit edilen ifadelerine göre sözü edilen video kaset ve altıbuçuk sahifelik sanık Kahraman Bilgiç’e ait ifade tutanaklarının mevcut olduğu kanaati oluştuğundan, Savcılığın 10.12.1996 gün ve 1996/3385 Hz.Ü.H. sayılı yazısı ile sözkonusu video kaset ve ifade tutanaklarının temini ile gönderilmesi için Diyarbakır Jandarma Asayiş Komutanlığından talepte bulunulduğu, aynı yazı bilgi için Jandarma Genel Komutanlığına gönderilmişse de, bu yazıya hala cevap alınamadığı,

Ayrıca, itirafçı sanık Kahraman Bilgiç’in olayın ortaya çıkmasından sonra ilk ifadesinin tesbitine katılan Yüksekova ilçe jandarma komutanlığında görevli Jandarma Teğmen Yalçın, Jandarma Astsubay Aydın, Jandarma Astsubay Atilla Aras ve Jandarma Uzman Çavuş Mustafa isimli görevlilerin ifadelerine başvurulmak üzere çağrıldıkları, ancak halen Savcılığa başvurmadıklarından ifadelerinin alınamadığı,

Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yaptığı hazırlık soruşturması sonucu sanıkların üzerine atılı suçun TCK’nun 313. maddesinde anlatılan suça uyması, bu suçları kovuşturma görevinin de 2845 sayılı Kanunun 9. maddesi gereğince Devlet Güvenlik Mahkemesi C.Başsavcılığının görev alanına girmesi nedeniyle görevsizlik kararı vererek, Diyarbakır DGM C.Başsavcılığına gönderilmesine karar verdiği, Yüksekova Çetesi diye tabir edilen, Tabur Komutanı Binbaşı M.Emin Yurdakul başta olmak üzere bazı askeri personel ile polis memurları ve GK Korucuları hakkında adam kaçırma ve öldürme, eroin ve silah kaçakçılığı gibi suçlarla ilgili olarak Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığınca başlatılan tahkikatın devam ettiği incelenmiştir.(Ek:170)

12- Komisyonun 27.3.1997 tarih ve 318 sayılı yazısı üzerine; Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığının 28.3.1997 tarihinde gönderdiği 519 sayılı cevabi yazı ve eklerinin incelenmesinde de;

a- Necip Baskın isimli şahsın fidye almak amacıyla kaçırılması olayı ile ilgili (9) Sanık hakkında “Cürüm İşlemek için Teşekkül oluşturmak, Teşekkül halinde para almak için Adam kaldırmak ve Teşekkül halinde birden fazla kişiyi öldürmeye eksik teşebbüs” Suçlarından Diyarbakır (1) Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinde;

Sanık Kahraman Bilgiç hakkında “Devlet Hakimiyeti altındaki Topraklardan bir kısmını Devlet İdaresinden ayırmaya yönelik silahlı eylemde bulunmak “Suçundan Diyarbakır (1) Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinde, kamu davası açıldığı,

b- Bu olaylarla ilgili suçlanan iddianamede yazılı olanlar dışındaki sanıklardan,

Piyade Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul, Piyade Yüzbaşı, Nihat Yiğiter, Piyade Yüzbaşı Bülent Yetüt, Levz.Asb.Üst.çvş. Ali Kurtoğlu, Yüksekova Belediye Başkanı Ali ihsan zeydan, Yüksekova Et ve Balık Kurumu Müdürü Mustafa Koca, Korucu İsmet Ölmez, Korucu Kemal Ölmez, Korucu Cemal Ölmez, Korucu Hasan Öztunç, Polis Memuru Enver Çırak, Şoför Oğuz Baygüneş, İtirafçı Kahraman Bilgiç’in tutuklu oldukları, 4.3.1997 tarihinde tutuklandığı belirtilen Albay Hamdi Pozraz’ın değişen delil durumu ve ileride maduriyetine meydan verilmemesi için Diyarbakır 3. No’lu DGM Başkanlığının 27.3.1997 tarihli kararı ile tahliye edildiği; Firari sanık Oğuz Baygüneş’in de gıyabi tutuklanmasına karar verildiği,

c- Havar Kod adlı Kahraman Bilgiç’in teslim olduktan sonra verdiği ifadeler üzerine haklarında işlem yapılan sanıklarla ilgili Diyarbakır (4) Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 1994/837 Esas Nolu Dava dosyasında sürdürülen yargılama sırasında Tanık olarak dinlenmesine karar verilen Kahraman Bilgiç’in 26.4.1995 tarihli Tutanakla öldüğüne ilişkin 2 Ekim 1995 tarihli Hakkari il jandarma Komutanlığı çıkışlı yazısında bahsedilen kişinin; aslen Suriye-TEBKA Köyü nüfusuna kayıtlı Fevzi oğlu, Zelve’den olma 1975 doğumlu HAVAR (KK) Şirga Sirko olduğu,

d- Bir kısım Görsel ve yazılı Basında bir takım iddialarda bulunan Murat İpek ve Murat Demir haklarında Başsavcılığımızın 1997/697 Hz. numarasında soruşturma başlatılmış olup yakalanmaları için Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü ile Emniyet Genel Müdürlüğüne müzekkereler yazılarak sonucun beklenmekte olduğu incelenmiştir.(Ek:171)

13- Komisyonun 14.2.1997 tarih ve 227 sayılı yazısı ile Jandarma Genel Komutanlığı (Hakkari İl Jandarma Komutanlığından; Mardin Ömerli Kayagöze Köyü nüfusuna kayıtlı Reşat-Gülperi oğlu 1976 doğumlu Kahraman BİLGİÇ’in hangi tarihte Komutanlıkça yakalandığının ve kendisinin hangi tarihten beri güvenlik hizmetlerinde kullanıldığının bildirilmesinin istendiği incelenmiştir. (Ek:172)

14- İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığının 7 Mart 1997 tarih ve 56633 sayılı cevabi yazıda Kahraman Bilgiç’in;

a- Hakkari İli Yüksekova İlçe Jandarma Komutanlığınca 22 Eylül 1996 tarihinde; 6136 sayılı kanuna muhalefet, adam kaçırarak fidye istemek suçlarından yakalandığı, hakkında yasal işlem yapılarak 22 Ekim 1996’da adli mercilere teslim edilerek tutuklandığı ve halen Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesinde yapılan yargılanmasının devam ettiği,

b- Anılan şahsın, Jandarma tarafından yakalanmadan önceki tarihlerde, Hakkari İlinde Güvenlik Kuvvetlerine yer gösterme, kılavuzluk gibi faaliyetlerde yardımcı olduğu, daha fazla bilgiye ihtiyaç duyulması halinde konunun Olağanüstü Hal Bölge Valiliğinden sorulması gerektiğinin bildirildiği incelenmiştir.(Ek:173)

15- Hakkari İl Jandarma Komutanlığında, İstihbarat Subay Vekili olarak görev yapan Jandarma Astsubay Hüseyin Oğuz, 18 Ekim 1996 tarihinde Jandarma Genel Komutanlığında (Hakim Albay Sadrettin Aktaş tarafından alınan) ve 18 Şubat 1997 tarihinde Komisyonu- muzda verdiği ifadelerde;

Hakkari ilinde istihbarat elemanı olarak çalışan bazı korucuların PKK ile işbirliği yaptıklarını ve güvenlik güçleri hakkında PKK örgütüne bilgi verdiklerini, bunun sonucunda bazı güvenlik güçlerinin PKK tarafından pusuya düşürüldüğünü farkettiğini, (örnek olarak; Korucubaşı Zeki KARATAŞ’ın Roşat kod adlı PKK militanına telsizle “Eval, mecburen biz de sizden yanayız” dediğini ve aynı şahsın terörist gruplarına erzak götürdüğünü duyduğu,)

Ayrıca; Hakkari’de devlet yanlısı görünen bazı kişilerin (ki bunlar itirafçı, korucu veya diğer sivil kişilerin) bu konumlarını kullanarak çeşitli şekillerde menfaat temin ettikleri, bazı kamu görevlilerinin, özellikle bazı polis ve asker kişilerin de onlarla işbirliği içinde menfaat temin ettiklerini, bu arada uyuşturucu madde ve silah kaçakçılığına bulaştıkları, ayrıca masum vatandaşları kaçırarak fidye istedikleri öldürme suçları işlediklerini,

Yine Hakkari’de yetkili bazı Silahlı Kuvvetler mensuplarının “Silahlı Kuvvetlerin adı lekelenmesin” gerekçesi ile anılan suçlara bulaşan bazı görevliler hakkındaki suçlamaları örtbas eğiliminde olduklarını iddia etmekte, buna örnek olarak da bizzat yaşadığı, tanık olduğu ya da duyduğu bazı olayları anlatmaktadır.

Örnek olarak;

a-Hakkari Jandarma Komutanlığında görevlendirildiğinde, çalışacağı odada daha önce çalışmış J.Binbaşı İbrahim İŞGÜDAR’a ait çekmecede biri 14’lü Saddam, diğeri tanımadığı bir silah bulduğunu, buna ilişkin J. Astsb. Atilla ARAS ve Mehmet ismindeki bir erle tutanak tutarak imzaladıklarını, sonra tabancaları Albay Komutan Yardımcısı J.Yarb. Mesut KURU’ya, daha sonra da İl J.Al.Kom. Necati KILIÇKAYA’ya götürdüğünü, O’nun emri ile tabancaları Kd.Bçvş. Arif ÖZKAN’a teslim ettiğini, ancak Alay K.’nın Binbaşı hakkında hiçbir işlem yapmadığını, yalnızca Merkez Karakol Komutanlığı tarafından “buluntu silah” olarak tutanak tutularak öylece Savcılığa intikal ettirildiğini, 20 Eylül 1997 tarihinde uyuşturucu madde kaçakçılığı nedeniyle gözaltına alınan bazı kişileri sorgulamak üzere 10 günlüğüne Yüksekova ilçesinde görevlendirildiğini, ertesi gün Anavatan Partisi ilçe Başkanı Tahir Baskın isimli şahsın, yeğeni Necip Baskın’ın kaçırıldığını ihbar etmek üzere Jandarma Sınır Komutanlığına başvurduğunu ve olayın tanığı olan İlhan baskın’ın eşkal tarifi üzerine Dağ Komanda Tugayında barınan Kahraman Bilgiç adındaki itirafçıdan şüphelendiklerini ve sorgusuna başvurduklarını, bu konuda uzman olması nedeniyle sorguda bizzat bulunduğunu ve adı geçenin ifadelerini tutanağa geçirdiklerini,

b- Kahraman Bilgiç’in tutanağını kendisinin de imzaladığı bu sorgusunda;

b-1) (5. maddede geniş şekilde anlatılan olay hakkında) Necip Baskın’ı Korucu timbaşı Mehmet Emin ERGEN, Korucular; Abdülkerim ÖZCÜK, Necmeddin HAZEYİ, Osman ÖZPINAR, Osman ERGEN, Özel Harekat Polis Memurları Fatih ÖZHAN, Yusuf Azmi AYDIN ve Abdülkadir BAYRAM ile birlikte planlayıp kaçırdıklarını ve 200.000 mark fidye istediklerini, ayrıca fidye ödemeye gelenlerle birlikte PKK ile çatışma süsü vererek öldürmeyi planladıklarını, ancak yakınlarının jandarmaya şikayeti üzerine adı geçeni bıraktıkları, (bu şahısların önce Tahir ismindeki MHP İlçe Başkanı ile birlikte hayvan kaçırmayı planladıkları, daha sonra bundan vazgeçtikleri),

b-2) (K.BİLGİÇ) Cebinden çıkan “Ağustos ayının 15’inden sonra ara” notunun ve üzerindeki (05326154381) No’lu cep telefonunun daha önce Hakkari’de çalışan ve Ankara’ya tayin olan Çukurca Jan.Kom.Taburundan J.Ord. Astb. Yüce Karademir’e ait olduğunu, kendisi ile Çukurca’da tanıştığını, adı geçen Astsubayın Ankaraya giderken, banka araçlarını soymak amacı ile 7 adet lav, 1 bomba atar, 1 RBK, 2 Kaleş, 2 tabanca ve 1 Uzi Marka tabanca götürdüğünü, kendisi ile de irtibat kurması için bu notu ve telefonu verdiğini, (Bu ifade üzerine daha sonra bu astsubayın evinde yapılan aramada bu silahların bulunduğu ve mahkemeye verildiği, halen Van’da tutuklu olduğu)

b-3) Kemal Ölmez isimli şahıs adına Yüksekovada ikamet eden Naci Düşünmez’e telefon ettiğini, “PKK’ya yardım ettiğini, bu nedenle dostları olan Özel Timde hakkında işlem yaptırmamak için 10 bin mark istediğini, bunun 3 bin markını kendisi (K.BİLGİÇ) aldığını,

b-4) Abdullah CANAN’ın kaybolması nedeni ile Yakup EDİŞ ve Burhan ÖLMEZ vasıtası ile önce Yakup Ediş’in evinde, bilahare Hakkari Şener Otelde, Mehmet CANAN ve birkaç kişi ile görüştüğünü ve Abdullah CANAN’ın akibetini öğrenmek için Yakup EDİŞ’ten 5 bin mark aldığını, adam bulunursa 20 bin marka tamamlanacağını, paranın bin markını harcadığını, 4 bin markını koyun alması için Burhan Ölmez’e verdiğini, (K.Bilgiç, Diyarbakır DGM’de bu olayı doğrulamakta, ancak Burhan ÖLMEZ’e 3 bin mark verdiğini söylemektedir.)

(Hüseyin OĞUZ, Abdullah Canan olayı ile ilgili olarak, tutanakta olmamakla birlikte Kahraman Bilgiç’in sorgu sırasında kendisine; “M.Emin Yurdakul’un Abdullah Canan’ı tabura aldırdığını, bir hafta sorguladığını, daha sonra beraberinde getirdiği ve üsteğmen olarak tanıttığı 2 itirafçıya öldürttüğünü” söylediğini, binbaşının adı geçince bu hususun tutanaktan çıkartıldığını, daha sonra bir gece Mehmet CANAN’ı Jandarmaya gizlice çağırarak şikayetini aldığını ve K.BİLGİÇ ile yüzleştirdiğini, bu sırada da K, BİLGİÇ’in hem sözkonusu parayı aldığını söylediğini, hem de “Binbaşı M.Emin YURDAKUL’un Abdullah AYDIN’ı yol aramasında aldırdığını “ söylediğini iddia etmekte,

H.OĞUZ, Jandarma Genel Komutanlığına verdiği ifade de aynı konuda; 1996 yılı Ocak ayındaa bir operasyonda 3 çobanın öldürülmesi ile ilgili olarak, M.Emin Yurdakul’un Kahraman Bilgiç’e “Oğlum, biz Abdullah Canan’ı nasıl öldürdük, delil bırakmadık, tanık olmasın diye üçüncü çıbanı da yok etmeniz lazım” dediğini, bunun üzerine K.Bilgiç’in de M-16 silahıyla 3. çobanı da öldürdüğünü beyan etmektedir.

Ancak Kahraman Bilgiç, Diyarbakır DGM’de verdiği ifadede, “Yüksekova Jandarmada böyle bir ifade vermediğini, zaten bu tarihte M.Emin Yurdakul’un tayininin çıktığını” söylemekktedir.) (Ancak yapılan araştırmada M.Emin Yurdakul’un bu tarihte Yüksekova’da görevli olduğu, 1996 Haziran ayında ayrıldığı anlaşılmıştır.)

(Abdullah Caanan’ın kaçırılması ile ilgili olarak bazı yayın organlarında T.S.K. aleyhine çıkan yayınları incelemek üzere Tugay komutanlığınca yapılan idari soruşturmada ifade veren Binbaşı M.Emin Yurdakul 29.2.1996 tarihli ifadesinde “Tugay Komutanlığına çekilen mesaj gereği alınan bir ihbarı teyit maksadı ile sadece askeri konvoy ve askeri malzeme aranarak herhangi bir malzemeye rastlanmadığından 9.30 da kışlaya dönüldüğünü, arama faaliyetinin askeri konvoydaki askeri personelin aranmasına yönelik olup gözetim altına alınanın olmadığını” belirttiği, tanık olarak ifadesi alınan diğer askeri personel de aynı doğrultuda ifade kullanmışlarsa da;

Hakkari Yüksekova C.Savcılığınca konuyla ilgili olarak tanık sıfatıyla ifadesi alınan Ahmet Koca isimli şahista 29.1.1996 tarihli ifadesinde özetle; “Bahise konu olay günü Hakkariye giderken Keremağa Köprüsünü geçince pilank çeşmesi civarında 20-30 kadar sivil arabının hangi birliğe ait olduğunu bilmediği askeri personel tarafından saat 9-10 sıralarında aramaya tabi tutulduğunu, Yüksekova’ya döndüğünde de Abdullah Canan’ın Hakkariye gittiğini ve geriye dönmediğini duyduğunu, ancak onun aranıp aranmadığını bilmediğini” belirttiği, buradan da aramanın sadece askeri araçlarla sınırlı tutulmadığı anlaşılmakta,

İddiaların odak noktasını oluşturan Yüksekova Tabur Kamutanı M.Emin Yurdakul ise komisyona verdiği ifadede özetle; İtirafçı Kahraman Bilgiç’i operasyonlar dışında özel olarak kullanmadığını, buralarda da Tugay Komutanının emri doğrultusunda hareket ettiğini, Belediye Başkanının hanımına silah verme, toz alma ve Abdullah Canan ile Ağaçlı Köyündeki 3 şahsın kaçırılıp öldürülmesine yönelik iddiaların tamamen asılsız ve Silahlı Kuvvetleri yıpratmaya yönelik olduğunu belirtmiştir.)

(Aynı olayla ilgili olarak CHP Genel Merkezince görevlendirilen milletvekillerince hazırlanan raporda; Kahraman BİLGİÇ’i kastederek, Tugayda görevli saçları amerikan traşlı bir kişinin “Abdullah CANAN bizde, Yüksekova Tabur Komutanı bu şahsı infaz etmemiz için bize verdi. Biz de hakkkındaki istihbaratları değerlendirdik. İnfazı engelleyeceğiz, A.CANAN’ın infazını önleyebiliriz.” diyerek Mehmet CANAN’la 20 bin marka pazarlık yaptığı, bunun 12 bin markını aldığı, 8 bin markını da A.CANAN bırakılınca verilmek üzere mutabakata varıldığı, İkinci kez Esat CANAN ve Musa ANIK da yanlarında olduğu halde bu şahsın Mehmet CANAN’a aynı şeyleri söylediği, yani Abdullah CANAN’ın kendilerinde olduğu ve kurtaracağını söylediği, Esat CANAN’ın bu konuyu Tugay Komutanına ve Valiye anlattığı, Tugay Komutanının bir kaç gün sonra Esat CANAN’a “Ben o şahısla görüştüm. o sizden para almak için bunu yapmış, sizden de 5 bin mark almış” dediği belirtilmektedir.) (Aynı olayla ilgili olarak Esat CANAN da Komisyonumuza verdiği beyanda; CHP Raporunda anlatılan olayı, yani Kahraman BİLGİÇ’in Mehmet CANAN’la Abdullah CANAN’ın taburda olduğuna ilişkin konuşmasını ve para alma olayını aynen terar etmekte ve binbaşının Abdullah CANAN’ın arabasını dere yatağına ittiğini iddia etmekte ve A.AYDIN’ın cesedinin Bayramın 2. günü Jadarma tarafından bulunduğunu belirtmektidir.)

b-5) Tabur Komutanı Mehmet Emin YURDAKUL komutasında Konuklu Köyünde yapılan bir operasyonda 13 kilo eroin ve 4 tabanca bulduğunu, eroin sahiplerinin yakalandığı halde geceden bırakıldığını, tabancaların üçünü tabur komutanının götürdüğünü, bir tabancayı Yüksekova Belediye Başkanının karısına hediye ettiğini,

b-6) M.Emin YURDAKUL’un taburunda çalışan ve kendisi ile samimi olan Ali ismindeki Astsubayın İzmir’de eroin ile yakalandığını, M.Emin Yurdakul’un ismini vermemesi için bu astsubayın ailesine bir miktar para (480 veya 580 milyon TL) gönderdiğini, bu eroinin tahminen Çukurca Köyünde yakalanan eroin olduğunu,

b-7) Kurmay Başkanı Hamdi POYRAZ’ın Kemal ve İsmet ÖLMEZ ile bir Kuzey Iraklıyı ve kendisini Çığlı Köyüne gönderdiğini, yolda güvenlik güçleri aramasın diye bir de not yazdığını, kendisinin askeri koğuşta yattığını, K.Iraklının Irak’a geçip, sonra geri döndüğünü, ertesi günü Kemal ve İsmet’in elinde bir paket olduğu halde Hakkariye döndüklerini, bu paketi Hamdi POYRAZ’a teslim ettiklerini, pakette ne olduğunu bilmediğini, ama silah ve uyuşturucu olabileceğini, ancak adı geçenlerin paketi jandarmanın görmesini istemediklerini, (K.Bilgiç DGM’deki ifadesinde, bu pakette ceviz ve bal olabileceğini ifade etmektedir.)

b-8) Çolak Hasan, İsmet ve Kemal Ölmez’in Kurmay Başkanı aracılığı ile beyanname yaptırıp Irak’tan koyun getirip sattıklarını,

b-9) Yüksekova Belediye Başkanı A.İhsan Zeydan Güvenlik Güçleri tarafından arandığında M.Emin Yurdakul’un bunu kendisine haber verdiğini, O’nun da Yüksekova’dan kaçtığını, uzun süre gelmediğini,

b-10) Belediye Başkanı Ali İhsan Zeydan’ın seçimlerden önce gösterdiği adamların yakalanıp daha sonra M.Emin Yurdakul tarafından para karşılığında serbest bırakıldığını, bir seferinde M.Emin Yurdakul’un Belediye Başkanının abisine (Mustafa Zeydan’a) “Seni seçimlerde kazandıracağım, benim 5 milyarımı hazırla” dediğini,

M.Emin Yurdakul’un operasyonlar sırasında, bazı köylüleri PKK’lı oldukları gerekçesi ile gözaltına aldırdığını, bilahare Belediye Başkanı Ali İhsan Zeydan’ın araya girmesiyle bu şahısların 1000 mark karşılığı serbest bırakıldığını,

(Adı geçen Jandarmada verdiği ve tutanağa geçen ilk ifadesinde, para karşılığı serbest bırakma konusuna değinmemiş, ancak bir gün taburun bahçesinde Tabur komutanı, A.İhsan ZEYDAN, abisi ve kendisi otururken tabur komutanının A.İhsan ZEYDAN’a hitaben; “Size seçimleri kazandıracağım. Benim beş milyarımı hazırla” dediğini,

Kahraman Bilgiç, Diyarbakır DGM’de verdiği ifadede de; “1995 yılı sonlarında yapılan genel seçimler öncesi şu anda belediye başkanı olan Ali İhsan Zeydan (Doğruyol Partisinden) özellikle seçimlerde kendilerine oy verilmesini sağlamak amacıyla tabur komutanı Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul’dan kendilerine muhalif olan özellikle HADEP eğilimli seçmenlerin görüşlerini değiştirmek amacıyla gözaltına alınmalarını istediğini, bu yönde bildiği kadarıyla bir köyden 4-5 kişi gözaltına alındığını, bunun üzerine bu vatandaşların yakınlarının tabur komutanı ile yakın ilişki içerisinde olduğunu bildikleri Ali İhsan Zeydan’ın yanına giderek serbest bırakılmaları için talepte bulunduklarını, bunun sonucunda bu kişilerin serbest bırakıldıklarını, ancak serbest bırakılmalarında herhangi bir şekilde para verilmesi olayı olmadığını, bu hususun doğru olmadığını, yapılan seçimde HADEP’in büyük bir çoğunluğa ulaştığını, barajı aşabilseydi, Hakkari’deki bütün milletvekillerini alacağını, ancak barajı aşamadığı için milletvekili çıkaramadığını, Ali İhsan Zeydan’ın amcası olan Mustafa Zeydan’ın milletvekili seçildiğini belirtmiştir.)

b-11) 1996 bahar aylarında M.Emin Yurdakul komutasındaki askeri timlerle özel harekatçıların Yüksekovanın bir köyünde yaptıkları bir operasyon sırasında bir sığınakta bol miktarda mark, dolar, İran dinarı (tümen) ve Türk Lirası bulunduğunu, bu olayla işlem yapılmadığını, (Kahraman Bilgiç, Diyarbakır DGM’de verdiği ifadede, bu olayı kısmen doğrulamakta, sözüedilen olayın Karlı Köyünde olduğunu, bulunan paranın 200 mark ve isabet olarak parçalanmış az bir miktar İran Tümeni bulunduğunu, dolar ve Türk Parası olmadığını, bunun tutanaklarının da tutulduğunu)

b-12) (Kahraman BİLGİÇ’in) Kemal Ölmez’in isteğiyle Yüksekova’da Vahyettin ASLAN’dan “örgüte yardım yapıyormuşsun” diye tehditle para istediğini, şahsın Kemal ile kendisine 10’ar bin mark göndereceğini bildirdiğini, ancak paranın gelmediğini,

b-13) Yüksekova sınır tabur komutanı Yarbay Kamber OĞUZ’un bir gün kendisine (K.BİLGİÇ’e ) “Sana gerekirse panzer veririm, gideceğin yere gidersin, sözde örgüt adına para toplarsın” dediğini, o zaman bu olaylara girmediği için kabul etmediğini,

c- Hüseyin Oğuz, Kahraman Bilgiç’in anlattıkları dışında kendi araştırma ve duyumlarını da şöyle sıralamaktadır:

c-1) Yüksekova’da market sahibi Fakin Mengeç’den tehdit edilerek para istendiği, kendisinin C.Başsavcılığına dilekçe verdiği, dilekçenin Emniyete havale edildiği, bundan sonra tehdit edilmediği, buradan tehditin polislerden geldiği kanaatına vardığı,

c-2) 1996 yılı Eylül ayında Tugay civarında pusuya düşürülerek 2 astsubay 4 erin şehit edilmesi hadisesinde, astsubayın telsizle yardım istemesine rağmen yardım gönderilmediğini, operasyona da 2 gün sonra başlandığını, Tugaya 1–2 km mesafedeki Otluca Köyünden 5 yaşında çocuklar dahil bir çok insanın sözkonusu pusuda teröristlere yardım ettikleri gerekçesi ile Tugaya götürüldüğünü, bunlardan 5 kişinin eline 5 kaleşnikof verilerek tutanak tutulduğu ve bunların daha sonhra öldürüldüğü, daha sonra bu köyün boşaltıldığını ve köyden 2 bin koyunun Tugaya götürülerek kesildiğini, bu olaylar üzerine daha önce devlet yanlısı olan bu köyden 24 kkişinin kırsala çıkarak örgüte katıldığını, böylece örgütün gücüne güç katıldığını,

d- Tugayın ve İl Jandarmanın koyun, odun temin etmek gibi bütün ihalelerini; Çolak Hasan, İsmet ve Kemal Ölez’lere verildiğini bunlardan İsmet Ölmez 3 yıl önceye kadar otobüs muavinliği yaparken şu anda İzmir Ödemiş’te Salça ve Konserve Fabrikası sahibi olduklarını, Çolak Hasan da hademe iken apartman inşa ettirdiğini, kısaca bu kişiler devletten yana görünerek, esrar, eroin ve silah kaçakçılığı yaptıklarını, bu işin içinde Kurmay Başkanı Hamdi Poyraz’ın da bulunduğunu,

(Kendisinin Yüksekova Jandarma’da verdiği ilk ifade tutanağında olmamakla birlikte Kahraman Bilgiç DGM’de soru üzerine verdiği ifadede bu durumu ÖLMEZ’lerle ilgili iddiayı doğrulamakta, hatta, bu kişilerin KAŞURAN aşiretinin ileri gelenlerinden olduklarını, hem askerle, hem de polisle yakın dialog içinde olduklarını, bu konumlarını da kullanarak silah ve uyuşturucu ticareti yaptıklarını herkesin bildiğini, hem askere, hem polise hem de PKK’ya kaçak silah sattığını tahmin ettiğini, şu anda bu kişilerin çok zengin olduğunu, İzmir’de fabrikalarının olduğunu ifade etmiştir.)

e- Uyuşturucu kaçakçılığında Van’ın bir merkez olduğunu, her tarafa sevkiyatın buradan yapıldığını, Van’da bir kadının uyuşturucunun THC (Tetro Hidro Karnobilen), yani kalite kontrolünü yaptığını, Yüksekova’nın da uyuşturucu imalinde ve Türkiyeye girişinde önemli bir merkez olduğunu, geçici köy korucularının gümrüklerdeki akrabaları vasıtasiyle sınırlardan geçiş yapıldığını, aşırı para kazanma hırsı bulunan bazı güvenlik gücü mensuplarının da uyuşturucu naklini kendi arabaları ile sağladığını, çünkü bunların arabalarının aranmadığını, özellikle istihbarat amacıyla Suriyeye gidip gelenlerin uyuşturucu taşıyıcılığı da yaptıklarını, en fazla asker ve polisin bulunduğu Van ve Hakkkari yöresinde uyuşturucu kaçakçılığının da en fazla olmasının nasıl açıklanacağı, bu şebekenin TBMM’de de uzantısının bulunduğunu,

f- Hüseyin Oğuz, komisyondaki beyanında; ayrıca evinde silah ve askeri malzeme bulunarak tutuklanan Yüce Karademir’i Van’a götürürken arabada kendisi ile konuştuğunu, bu konuşmada Yüce KARADEMİR’in kendisine;

f-1) Hakkari Merkezde petrol istasyonu olan ve kendisinin de samimi olduğu Çukurcalı ÇEKO ismindeki kişinin silah ticareti yaptığını, Çukurca Jand. Tabur Kom. kıdemli Binbaşı Cengiz YILDIRIM’ın (Halen Yarbay olup Jandarma Gen.Kom. Sınır Kaçakçılık Şb. Müdürü ) kendisine (Yüce Karademir’e) 2 sıfır kaleşnikof, 1 M-16, bir 9 mm. 16’lı Baretta verdiğini, kendisinin de bunlardan 2 kaleşnikofu halen Nigde Jandarma Komutanı olan Albay Bayram AKDOĞAN’a, bir M-16’yı da Hamdi Poyraz’a verdiğini, (Hamdi Poyraz’ın da bu silahı Kahraman Bilgiç’e verdiğini),

f-2) Kendisinin (Yüce Karademir’in) Ramazan ismindeki astsubaya 75.000.000 TL karşılığı verdiğini,

Hüseyin Oğuz, J.Gn.K. verdiği ve Diyarbakır DGM’de tekrar ettiği ifadesinde; kendi araştırmaları sonucunda;

g- Binbaşı M.Emin Yurdakul’un emrinde çalışan (1996 Temmuzunda Çorlu’ya tayini çıkan) Yüzbaşı Fethullah KARASU’nun İzmir çobançeşmede 5 katlı 270 m2 arsa üzerine 6 daire ve 2 dükkanı olduğu, İzmir Aşıkkentte kardeşleri ile birlikte dükkanı olduğu, Van’daki uyuşturucu kaçakçılarının kendisine (Hakkariden Avanta Hayat) anlamına gelen 35 HAH 65 plakalı kırmızı bir Toyoto araba hediye ettiklerini, ayrıca bu şahsın ve eşinin bankalarda 3-4 milyar nakit parası olduğunu, bütün bu servetini Yüksekova’da görev yaptığı sırada gayri meşru yollardan elde ettiğini, M.Emin Yurdakul’un mahiyetinde olduğundan birlikte faaliyette bulunduklarını, bu kişinin GATA’ya başvurarak malulen emekli olmak için uğraştığını, ancak henaz bunu başaramadığını,

h- (Jandarma Astsubay Ömer Koç’un ve Çukurca Jandarma Komutanlığı Taburunda ikmal subaylığına atanan astsubayın bildirdiğine göre); Astsubay Yüce Karademir’in 1995 yılında Jeneratörlerde kullanılan akaryakıtı Van’da sattığını,

ı- Halen Niğde İl J.K.’nda görevli Astsubay Kd.Üçvş. Metin Koç tarafından 10 adet G-3 piyade tüfeği ve 30-40 bin adet kalaşnikof mermisinin satıldığını, (bu konuyu Astsubay Ömer Koç ve Yüce Karademir’in bildiği),

i- Aynı kişilerin ve ismini bilmediği bir yüzbaşının silah kaçakçılığı yapan bir şahısla 750 milyon TL yüzünden anlaşmazlığa düştüğü, bu yüzden bu şahsı öldürerek helikopterden Kuzey Irak’a attıklarını,

k- Üzümlü Karakolu Baskınından sonra teslim olan biri Suriyeli, diğeri Mardin’li 2 kızın Tugay’a getirildiğini, sonra kaybolduklarını, halbuki Tugay’ın gözaltına yetkisinin bulunmadığını ifade ettiği,

Hüseyin OĞUZ, Kahraman BİLGİÇ’in ifadesi alındıktan sonra Albay Ersan ALKAN, Yarbay Hami ÇAKIR’la birlikte J. Sınır Taburunda “Olayların üzerine gidiyoruz” imajını vermek ve halkı devletin yanına çekmek için bir halk toplantısı yaptıklarını, bütün aşiret reislerini çağırdıklarını, Yüksekova Belediye Başkanı hariç bütün aşiret liderlerinin bu toplantıya katıldıklarını, bunlara kolonya ve çikolota ikram ettiklerini, halkın şikayetlerini dile getirdiğini,

H.Oğuz, K.Bilgiç’in ifadelerinin bir suretinin Başçavuş Aydın’a, bir suretinin Taktik Alay Komutanı Albay Ersin Alkan’a verildiğini, 4 suretinin de saklandığını, Hakkari İl Jandarma Komutanlığına mesaj çekildiğini, İl J.A.Komutanı Necati KILIÇKAYA’nın tepki göstererek “Ulan Silahlı Kuvvetleri mi hedef aldınız, Ne haliniz varsa görün, Ben bu işte yokum” dediğini,

Bunun üzerine Albay Ersan ALKAN’ın konuyu bilen ilgililerle bir odada toplanarak;

“Bu işin açığa çıkmasının sonuçta Silahlı Kuvvetlerin prestijini sarsacağını, yara alabileceğini” söyliyerek, ne yapılması gerektiğini sorduğunu, bu arada Abdullah Canan’ın PKK yanlısı olması nedeniyle öldürüldüğü görüşünün ileri sürülerek “PKK’lıları mı koruyacağız, devleti mi koruyacağız” şeklinde bir sorunun ortaya atıldığı,

Toplantıya katılan Yarbay Hami Çakır’ın “Bu işten devlet zarar görecekse burada olayın kesilmesi” yönünde görüş bildirdiğini, daha sonra da “Devleti düşünmeniz gerekir, böyle iş olmaz, bu saatten sonra ben de yokum” diyerek odadan çıktığını,

Kendisinin de “M.Emin Yurdakul’un devlet yararına faaliyet gösterdiği şüpheli, kendisi adam kaçırıp para istiyormuş” dediğini,

Bundan sonra albay Ersan’ın kendisini aradığını ve Kahraman’ın yeniden ifadesinin alınmasını istediğini, kendilerinin de Kahraman Bilgiç’in yeniden ifadesini alarak olayı Necip Baskın olayı ile sınırlayarak adliyeye sevkettiklerini,

24 Eylül 1996 günü Hakkari il Jandarma İsth. Şb. Müdürü Binbaşı Abdullah Kaya’nın Yüksekova’ya sorgu için geldiğini ve Yüce Karademir ile ilgili Kahraman Bilgiç’in geniş şekilde ifadesini tesbit ettiğini, kendisinin yazdığını,

Bu olaylar medyada çıktıktan sonra çok acele İl’e çağrıldığını, Hakkari İl J.K.İst.Şb.Md. Abdullah Kaya tarafından bir suçlu gibi odasının arandığını,

Bundan sonra kendisini gözaltında gibi hissettiğini ve eşini aradığını, eşinin de Milletvekili Mahmut Işık’ı aradığını M.Işık’ın da eşinden telefon alarak kendisini aradığını,

Hüseyin Oğuz’un Mahmut Işık ile itibatı sonucu Jandarma Genel komutanlığına çağrıldığı ve 18.10.1996 tarihinde ifadesinin alındığı, bu ifaadenin 16.21.1996 tarihinde Diyarbakır DGM’ne gönderildiği, bunun üzerine Diyarbakır DGM’nin 30.11.1996 tarihinde Hüseyin Oğuz’un tanık sıfatıyla ifadesinin alındığı, adı geçen bu ifadesinde de, Genel Komutanlıktaki ifadelerini aynen tekrar ettiği,

Daha sonra DGM’nin 5.12.1996 günü Kahraman Bilgiç’in ifadesini aldığı, K.Bilgiç’in bu ifadesinde, 22-24 Eylül 1996 tarihinde Yüksekova Jandarma Bl. Komutanlığında verdiği ifadelerini çoğunlukla kabul ettiğini, Yüksekova Savcılığında verdiği ifadesini Polis Memuru Fatih Özhan’ın psikolojik baskısı ve tehdidi ile verdiği ve yalan beyanda bulunduğunu ifade ettiği,

Daha önce teferruatıyla anlatıldığı gibi Kahraman Bilgiç’in ifadesinin alınmasından sonra, Necip Baskın olayının İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından yargıya intikal ettirildiği, Yüksekova C.Savcılığının 15.10.1996 gün ve 1996/117 sayılı Görevsizlik Kararı üzerine, davanın Diyarbakır DGM’ne intihal ettiği,

DGM’nce Necip Baskın’ın kaçırılma olayına karışan itirafçı Kahraman Bilgiç, Korucular Abdülkerim özcük, Osman Özpınar, Necmeddin Hazeyi, Mehmet Emin Ergen, Osman Ergen ve Polis Memurları Fatih Özhan, yusuf Azmi Aydın ve Abdülkadir Bayram’ın tutuklandığı ve haklarında Diyarbakır DGM Başsavcılığının 4.3.1997 tarih ve 1997/298 sayılı iddianamesi ile dava açıldığı,

Daha sonra Hüseyin Oğuz’un ifadeleri doğrultusunda Yüksekova Çetesi olarak:

Kurmay Albay Hamdi POYRAZ, Piyade Binbaşı Mehmet Emin YURDAKUL, Piyaade Yüzbaşı Nihat YİĞİTER, Piyade Yüzbaşı Bülent YETÜT, Levz.Asb.Üst.Çvş. Ali KURTOĞLU, Yüksekova Belediye Başkanı Ali İhsan ZEYDAN, Yüksekova Et ve Balık Kurumu Müdürü Mustafa KOCA, Korucu İsmet ÖLMEZ, Korucu Kemal ÖLMEZ, Korucu Cemal ÖLMEZ, Korucu Hasan ÖZTUNÇ, Polis Memuru Enver ÇIRAK, Şoför Oğuz BAYGÜNEŞ, İtirafçı Kahraman BİLGİÇ isimli kişilerin tutuklandıkları, bunlardan 4.3.1997 günü tutuklanan Kurmay Alb. Hamdi POYRAZ’ın 27.3.1997 günü serbest bırakıldığı incelenmiştir.(Ek:225)

16- CHP Genel Merkezince görevlendirilen Milletvekilleri Ercan KARAKAŞ, Mahmut IŞIK ve Mustafa YILDIZ’ın Van ve Hakkari illerinde 7-9.3.1996 tarihleri arasında yaptıkları gezi sonucunda hazırladıkları raporda komisyonumuzu ilgilendiren konularda Özetle; Yüksekova’da vatandaşların Kaymakam, Jandarma, polis ve diğer devlet kurumları ile büyük sıkıntısının olmadığı, bütün şikayetin orada bulunan Komando Taburuna, özellikle de Komutanı M.Emin YURDAKUL’a yönelik olduğu, tüm faili mechul cinayetlerin bu şahıstan kaynaklandığı, hatta bilgisi ve emri dahilinde yapıldığının ısrarla iddia edildiği,

Aynı Raporun bir başka maddesinde; Vali, Belediye Başkanı ve Tugay Komutanının halka güven verdiği, ama Tugay Komutanının alt kkademesinde daha sert bir tutum gözlendiği,

Van-Hakkari Karayolu üzerindeki yol aramalarının halkta bıkkınlık meydana getirdiği, bu aramalarda uygun olmayan davranışların sergilendiği, istihbaratın artırılarak yalnızca şüpheli araçların halkı potansiyel suçlu görmeyen görevlilerin kontrolünde aranması,Ayrıca Köy korucularından bir hayli şikayet alındığı,

Yüksekova gibi sorunlu yerlerde ileri teknik altyapıya sahip narkotik şubeleri kurulması gerektiğinin belirtildiği incelenmiştir. (Ek:49)

17- Hakkari Eski Milletvekili Esat CANAN da konumuzla ilgili olarak 05.12.1997 tarihinde Komisyonumuza verdiği beyanında; Abdullah CANAN, Mahir ve Eyüp KARABAĞ, Hacı TEKNİK, Miktar ÖZEKEN, Şemsettin YURTSEVEN, Münir SARITAŞ, Mehmet YAŞAR ve Nezir TEKÇİ’nin Mehmet Emin YURTSEVER’in ekibi tarafından öldürüldüğünü iddia ettiği incelenmiştir. (Ek:180)

18- VAN-TUR Otobüs İşletmesinin sahibi Senar ER’in Komisyonumuza verdiği 13.01.1997 tarihli beyanında 1994 yılından buyana fidye isteme olaylarının yoğunlaştığını, Yüksekova’da herkesten para toplandığını, kendisinden de sabıka kaydı için 5 bin mark istenildiğini, en çok para alma işini korucuların yaptığı, Yüksekova’da insanların kendilerini güvenlik içinde hissetmediklerini, her an evden alınıp götürülme korkusu içinde olduklarını, insanların bu nedenle isteyen herkese para vermek zorunda olduklarını, kendisinin fidye vermediğini, buna mukabil babasının kaçırıldığını, otobüslerinin yakılıp kurşunlandığını, YEŞİL, Ahmet DEMİR, Mahmut YILDIRIM adlarıyla dolaşan şahsın askerlerin içinde olduğunu, JİTEM’ci olarak bilindiğini, fakat bu şahsın sivil olduğunu, ancak yanında birkaç kişi ve elinde telsizle dolaştığını, devamlı askerlerle birlikte olduğunu, bu şahsı herkesin sesinden tanıdığını, Yeşil’in kendisi ile de birkaç kez konuştuğunu ve bir defasında kendisini ölümle tehdit ettiğini, bugüne kadar Yüksekova’da çok fidye alındığını, örneğin Selim IŞIK adlı uyuşturucu kaçakçısından 750 bin mark fidye alındığını, kendi babasının başına gelenlerden sonra fidye istendiğinde herkesin gizlice gidip verdiklerini beyan ettiği incelenmiştir.(Ek:206)