Sayfa:YENİ TÜRK EDEBİYATINDA BİR KURMACA ÖGESİ OLARAK TİYATRO VE DİĞER SAHNE SANATLARI.pdf/26

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfada istinsah sırasında bir sorun oluştu

SN: 2548-0472

2020-15:

Yeni Türk Edebiyatında Bir Kurmaca Ögesi Olarak Tiyatro ve Diğer Sahne Sanatları

Hikâyesi anlatılan karakterlerin yalnız yaşayan ve anlaşılmayan 'münzevi sanatçı' portesine uyan hüzünlü palyaçolar, oyuncular veya cambazlar olduğu görülür. Toplumdan uzak, ayrıksı tipler olarak betimlenen bu sanatçılar gerek dış görünümleri gerek iç dünyalarıyla uyumsuz tiplerdir. Aynı zamanda iyi birer tiyatro izleyicisi olan bu karakterler, paraya önem vermeyen, günübirlik yaşayan sanatçı ruhlu kişilerdir. Buna uygun olarak, “Komedya-Trajedya” Aygır Fatma, Son Sığınak, İbiş'in Rüyası, “Kumpanya”da olduğu gibi, yüksek idealler ve büyük heveslerle başlasalar da eserlerin çoğu zaman hüzünlü ve buruk bir sonla bittikleri dikkat çeker. Bu neredeyse hiç değişmeyen yapı, yazarların sahne sanatlarının özünde buldukları komedi-dram çatışmasından kaynaklanır. Bununla birlikte, tiyatroları, gezici kumpanyaları anlatan çoğu eserde karşımıza çıkan karnavalesk ve Diyonisosçu estetiğin, işlenen malzemenin eserin biçimini de etkisi altına aldığını gösteren coşkulu, çoğulcu/çok sesli, bol karakterli ve bol diyaloglu yapılar ortaya çıkardığı gözlenir.

Son olarak söz konusu eserlerin yazarlarına bakıldığında, Türk edebiyatında “klasik”, 'kanonik' veya 'yüksek edebiyat" içinde sayılabilecek yazarların sahne sanatlarına özel bir ilgi gösterdikleri iddia edilebilir. Bu incelemede ele alınan Nahid Sırı Örik, Halide Edip Adıvar, Sait Faik Abasıyanık gibi isimlerin yanı sıra, Reşat Nuri Güntekin, Haldun Taner ve Oğuz Atay gibi hem tiyatro eserleri veren hem de tiyatroyu kurmaca dâhil eden önemli yazarların başında gelirler. Bunun dışında, yakın dönemde eser veren yazarların modern tiyatro işledikleri görülürken (Örik hariç tutulmak üzere) daha eski yazarların başta tuluat tiyatrosu olmak üzere geleneksel Türk sahne sanatlarına ağırlık verdikleri söylenebilir. Türlü eksikliklerine ve imkânsızlıklarına rağmen, Türk yazarlarının kaybolmaya yüz tutan eğlence şekilleri olarak geleneksel Türk sahne sanatlarına sevgiyle baktıkları, bu sanatların icracılarını saygıyla yâd ettikleri dikkat çeker.