T.C.
YÜKSEK SEÇİM KURULU
Karar No : 4219
III-Yüksek Seçim Kurulunun 01/04/1984 tarihli ve 272, 02/04/1994 tarihli ve 334, 08/04/1994 tarihli ve 680, 03/04/2004 tarihli ve 935, 16/04/2017 tarihli ve 560, 16/04/2017 tarihli ve 573 sayılı kararları dahil bir çok kararı ile yerleşik olarak kabul ettiği üzere, Yüksek Seçim Kurulu tarafından gönderildiğinde şüphe bulunmayan hallerde, sandık kurullarının hata veya ihmali sonucu mühürlenmeyen oy zarfı ve oy pusulası ile seçmene kullandırılan oyların geçerli olduğunun kabulü gerektiği belirtilmiştir. Yüksek Kurul, burada sandık seçmen listesinde yazılı herkesin oy kullanma hakkı bulunduğunu, Anayasanın 67 ve 90/5 inci maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 No.lu Protokolün 3 üncü maddesi birlikte değerlendirildiğinde, sandık kurullarının hata veya ihmali sonucu mühürlenmeyen oy zarfı ve oy pusulası ile kullandırılan oyların geçerli kabul edilmesi gerektiğini kabul ederek, seçmen iradesine üstünlük tanımıştır.
Gerçekten de, serbest ve demokratik seçim hakkı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek 1 No.lu Protokolün 3 üncü maddesi ile güvence altına alınmıştır.
Ek 1 Protokol 3 üncü madde, sadece milletvekili seçimine ilişkin seçme hakkını düzenlemekle birlikte özü itibariyle serbest seçim hakkını önemsemekte ve koruma altına almaktadır. Zira söz konusu hak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine göre “gerçekten demokratik siyasal bir rejimin temel ilkelerinden biridir”. Mahkeme “aktif” ve “pasif” seçim hakkı, yani seçime oy kullanarak katılma hakkı ile seçimlerde aday olma hakkı arasında ayrıma gitmektedir. “Pasif” seçim hakları, oy kullanarak katılma hakkı olan “aktif” haklara göre daha az korunmaktadır. Oy kullanma hakkı, kişinin devlet yönetimine katılmasını sağlayan haklardandır. Bu nedenle, öğretide oy kullanma hakkı “katılma hakkı” olarak kabul edilmektedir.
Anayasa, Uluslararası Sözleşmeler ve seçim mevzuatı hükümleriyle koruma altına alınan temel bir hakkın kullanılması sırasında uyulması gereken kurallara aykırı davranılması halinde, somut olayla ilgili olarak yapılacak olan değerlendirmede; hakkın özünün korunması ve normun yorumunun, gerçekleşmesi beklenilen amaçla uyumlu olması gerekir.
Asıl olan temel bir hakkın korunması olup, hakkın kullanılmasına ilişkin belirlenen usul kuralları hakkın güvenli bir şekilde kullanılmasını temin eden araç niteliğindedir. Bireye tanınan hakkın güvenli şekilde kullanıldığının tespit edildiği hallerde, hakkın kullanılmasının korunmasına yönelik bir araç olan usul hükümlerinden birine aykırılığın, hakkın özünü ortadan kaldıracak şekilde yorumlanması mümkün değildir.
31 Mart 2019 Pazar günü İstanbul ilinde yapılan mahalli idareler seçiminde, sandık kurulu başkanının kamu görevlisi olmadığı bazı sandıklar dahil tüm sandıklarda, itiraz edenin de içinde bulunduğu siyasi partilerce belirlenen beş parti temsilcisi üye, sandık kurulu üyesi olarak görev almıştır. Bundan ayrı olarak siyasi partiler, sandık başı işlemlerini takip etmek üzere müşahitler de görevlendirmektedir. Bu nedenledir ki, sandık başında seçimi siyasi partilerin yaptığı kabul edilir. Oy verme işlemleri, oyların sayımı ve dökümü, buna ilişkin tutanakların tanzimi, beşi siyasi parti temsilcisi olan yedi kişilik sandık kurulu tarafından birlikte gerçekleştirilmektedir.
Özgür iradesi ile seçme hakını kullanan seçmenden, sandık kurulu başkanı ve üyelerini denetleme görevi beklenemez. Bu sorumluluk seçimi yöneten idarelere aittir. Sandık kurulu başkanının kamu görevlisi olmaması, seçmene yüklenecek bir kusur değildir. Bu nedenle, bu sandıklarda oy kullanan seçmenin oyunu geçersiz kabul ederek iradesinin yok sayılması, Anayasa, Uluslararası Sözleşmeler ve seçim mevzuatı ile güvence altına alınan en temel yurttaşlık haklarından olan seçme hakkının özüne müdahale anlamı taşır.