Sayfa:The Transcultural Critic Sabahattin Ali and Beyond.pdf/123

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa istinsah edilmiş
Mufassal Cermenistân Seyâhatnâmesi
117
 

i’ tefsîr edüp haddinden fazla takarrüb eylediğinde fakîre müddet-i hayâtında işlememiş olduğu günâhı işletti. Ba-dehu, kâfî değilmiş gibi, hicâbından al al olan ruhlarımı bûs edüp, bilâ te’eddüb bir kahkaha dahi attı. Arkasından hafif hafif kulağıma sokulup: “Yeni sene pek güzel, değil mi?” deyü su’al eyledi. Fakîr ise kemâl-i te’essürümden kısık kısık: “Pek güzel, ah!…. Pek güzel!” deyü cevâb ettim. Bir müddet dahi gezindikte gayrı vakıt ilerleyüp hanelerine ayrıldılar. Esnâ-yı müfârakatta, bu ahşam ikmâl edilemeyen vazife-i irşâdı itmâm içün bir dahi nerede buluşacağımızı su’âl eyledim. Onlar dahi şehrin kenârındaki kebîr Katolik Kilisesinde ertesi ahşam hâzır olacaklarını va’d eylediler. Ben hâneme gidüp bir hâb-ı lâtife müstağrak oldum...

Ertesi gün ahşam üzeri ol ibadetgâh-ı pür dalâle gidüp kar altında taht es-sıfır on beş derecede beklediğim halde onlara müsâdif olamadım. Belki dâhil-i deyrdedirler, deyü içerü girmek istedim. Âdâb u erkân-ı Nasârâya vâkıf olmadığımdan önümden giden bir ihtiyâra teba’iyyet eyledim. Anınla berâber mâ-i mukaddese parmağım daldırup istavroz ihrâc eyledim. Diz üstü gelüp Hıristos’a du’a eyledim. Bunları hep ol bî-dînleri dîn-i hakka imâle içün yaptığımı düşündükçe bir hayli müsterîh olurdum. Lâkin dâhil-i deyrde envâ’-i ibâdât ile mu’azzeb olup taganiyyât-ı hıristianiyyede pes perdeden iştirâk eylediğim halde bir dürlü ol hatunlar müsâdif-i nazarım olmazdı. Hengâm-i hurûcda herkesten evvel kapunun yanında gidüp çıkanları birer birer tedkik eyledimse de tesâdüf eylemek mümkin olmadı. Ol zaman, mel’ûnelerin niyyet-i hayr-hâhânemi istişmâm eyleyerek da’vete icâbet eylemediklerini, ta’bir-âmiyanesiyle ‘atladığımı’ hissettim.. Ammâ te’essürüm füzûn olmadı, çünki dîn-i mübîn-i İslâm içün bu denlü cihâdlar yapılup kahramanlıklar gösterilür, canlar erzân kılınurken bir müddet ayazda beklemekle, bir mıkdâr tekeffür etmekten ibâret olan benim gazâm tabii hâ’iz-i ehemmiyet olamazdı. Hudâ’yı lem-yezel günahlarımdan bir kısmını bu gazâ içün nisyân eylerse ne mutlu!

Bu vukuu’âttan berü Potsdam kariyyesinde şâyân-ı kayd vak’a görülmediğinden Seyahâtnâme’miz böyle resîde-i hadd-i hitâm oldu.

Sadaka’llah ül-’azim

İhtar: Bu cerîde-i bî-i’tibârın kimlere kırâ’at ettirilebileceği yalnız Pertev Nailî Mollanın re’yine terk edilmiştir. Ve dahi bu sahifelerin arkası boş olduğundan ol mahalle not yazılup resim yapılmasının men’i de yine kendisine mevdû’dur. Âciz, bu işin sonradan farkına varup kâğıd ziyân eylediğini anlamışsa da iş işten geçmişti.

Bu Seyahâtnâme’nin on üç sahifede hitâm bulduğu şimdi müsâdif-i nazarımız oldu. Lâkin Efendilerimiz Nasâradan olmadıklarından teşe’üm buyurmazlar.

15 Kânûn-ı Sânî 1929