Takvimden Bir Yaprak
Düşündüm:Bu keşmekeş cihan ne vakte kadar böyle sürecek: İskenderlerden, Daralardan, Hülagülerden tutdurdum... Nakaratım şu oldu: Ne vakit dünya ma'mur ve abadan idi? Kayd-ı dünyadan azade kalmak, « sana ısmarladılar mı bu yalan dünyayı » deyübde zevke dalmak mümkün değil mi? Nasreddin Hoca merhum bile dünyada rahat olmadığını görmüş, başını dinlendirmek içün mezara girmiş. Orada bile rahat bulamamış. Fincancı katırlarını ürkütmüş. kuşe-i vahdete çekilmek isteyenlere dimişki: Fincancı katırlarını ürkütmezseniz rahat idersiniz... Öyle bir hikmet ki otuz sene devr-i istibdadda « azıcık aşım, ağrısız başım » diye yalnız kendi başını düşünenlere rehber-i hareket oldu. Belki nazırların, valilerin, mutasarrıfların da siyasi programı bu idi. Tahayyül idiyorum: Hoca Nasreddin merhumun ruhaniyetinden bir sual sorulsa:
- Nasıl rahat idelim, bütün Avrupa diplomatlarının dillerinde gezen « sulh ve mesalemet-i umumiye » yi nasıl elden kaçırmayalım?
Acaba merhumdan şöyle bir nida gelir mi:
-Almanya İmparatorluğunu ürkütmeyiniz...
25 Teşrin-i Evvel 324 - Almanya ile Fransa ihtilafında Almanya'nın ve İmparatorun müsalemet-i umumiyeye tesiri