İçeriğe atla

Sayfa:Sırça Köşk.pdf/11

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa istinsah edilmiş

bile ayakta durulmuyor... Süvari Bey'le avarya için konuşalım!”

Yolcuların yanında yapılan bu münakaşadan sonra ikisi beraber yukarıya, süvariye çıktılar. En havaleli mal olan portakalların denize atılmasına karar verildi. İkinci kaptanın nezareti altında iki yüz elli sandık bordadan aşağıya fırlatıldı, sonra gemi kâtibi avarya evrakını usulü dairesinde tanzim etti. Tüccar Osman Yiğit'in sigortadan üç bin sandık portakalın parasını alabilmesi için bu evrakın düzgün olması lazımdı.

Ertesi gün öğleye doğru hava sertliğini kaybetti, akşamüstü büsbütün sakinledi. Birkaç gün daha gürültüsüz, patırtısız bir yolculuktan sonra, gece saat sekiz sularında, vapur İstanbul'a vardı. Sirkeci rıhtımına yanaştı. Boşalan yolcuların, telaşlı gidip gelmeleri arasında, tayfalar koşuşuyorlar, ambarları açıyorlardı. Bu aralık ufak tefek, çil yüzlü, incecik burunlu, yakası kürklü paltolu bir adam, dar merdivenden inmeye çalışanları itip arkalarına baktırarak vapura girdi, süvarinin kamarasına çıktı. İkinci kaptanla vapur kâtibi de oradalardı.

Çil yüzlü adam:

“Geçmiş olsun Süvari Bey!” diye söze başladı. “Acentadan öğrendim, Osman Yiğit'in portakalları avarya olmuş. Neyse sağlık olsun... Muamele tamam mı?”

Kâtip:

“Bizimki tamam!” diyerek bir deste kâğıt gösterdi. “Yarın acentaya gider, üst tarafını tamamlarız!”

Süvari, o kalın ve cızırtılı sesiyle:

“Halil Eğinli"” dedi. “Nasılsın? Senin malların ziyan olmasına canım sıkıldı doğrusu, ama ne yaparsın, başka tüccarın malını atamazdım. En sonra Osman Yiğit'in portakallarını almıştım, en üstte onlar duruyordu. Şimdi sen portakalsız kaldın. Gelecek partiyi beklersin artık!”

Halil Eğinli:

“Gemide başka portakal da var mı?” diye sordu.

“Birkaç bin sandık da Dörtyol malı var. İskenderun'dan aldık...”

Öteki, kurnaz kurnaz gülerek:

14