Sayfa:Osman Kavala Başvurusu.pdf/77

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa istinsah edilmiş

Başvuru Numarası : 2018/1073
Karar Tarihi : 22/5/2019

KARŞIOY GEREKÇESİ

Mahkememiz, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması ve tutukluluk incelemelerinin hâkim önüne çıkarılmaksızın yapılması sebepleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkin bireysel başvuruda ilk iddianın kabul edilebilir olduğuna, ancak kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine; tutukluluk incelemelerinin hâkim önüne çıkarılmaksızın yapılmasına ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanmasına ilişkin iddianın ise açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

Oybirliğiyle verilen son iki iddiayla ilgili kabul edilemezlik kararlarına katılmakla birlikte tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediği yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.

Başvuru konusu somut olayda, başvurucunun anayasal düzeni ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme suçlarından tutuklanmasına karar verilmiştir.

Tutuklama kararının gerekçesinde, soruşturma dosyasındaki yakalama, arama ve elkoyma tutanakları, iletişim tespit tutanakları, fiziki takip tutanakları, dijital inceleme tutanakları, fotoğraflar, açık kaynak tespitleri, başvurucunun savunmaları ve hakkındaki ifadeler ile diğer belgelere dayanılarak ve kaçma, delilleri yok etme, gizleme, tanık ve mağdurlar üzerinde baskı oluşturma şüphesinin bulunduğu ve tutuklama tedbirinin Anayasanın 13. maddesinde belirtilen ölçülülük ilkesine uygun olduğu belirtilerek 5271 sayılı Kanunun 100. ve devamı maddeleri uyarınca başvurucunun tutuklanmasına karar verilmiştir.

Anayasanın 13. maddesinde temel hak ve hürriyetlere getirilecek sınırlamaların ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmekte, 5271 sayılı Kanunun tutuklama nedenlerini belirleyen 100. maddesinin (1) numaralı fıkrası ile tutuklama kararını düzenleyen 101. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise, tutuklama için kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama nedeninin varlığı yanında tutuklama tedbirinin ölçülü olması da aranmakta ve bunları gösteren delillerin “somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösteril[mesi]” şart koşulmaktadır.

Kararda da belirtildiği üzere, kamuoyunda Gezi olayları olarak bilinen olaylarla ilgili olarak 2013 yılında başlatılan soruşturmaya şüpheli sıfatıyla dahil edilen (§ 11) başvurucu hakkında iletişim tespiti de dahil olmak üzere delil toplandığı ve bu deliller soruşturma makamlarının elinde olmasına rağmen başvurucunun dört yıldan daha uzun bir süre geçtikten sonra 1/11/2017 tarihinde tutuklandığı; tutuklama kararındaki ve 9/2/2019 tarihli iddianamedeki delillerin büyük bir kısmının da 2013 yılında başlatılan soruşturma dosyasındaki delillerden oluştuğu görülmektedir.

Bilindiği gibi, ölçülülük ilkesini oluşturan üç alt ilkeden biri olan gereklilik ilkesi, ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını, yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını ifade etmektedir. Tutuklama kararında, Anayasanın 13. maddesinde belirtilen ölçülülük ilkesi uyarınca daha hafif olan adli

77