Sayfa:MİZAH, TANRI DAN BİR ARMAĞAN MI YOKSA ŞEYTANIN GETİRDİĞİ BİR CEZA YÖNTEMİ Mİ?.pdf/3

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa doğrulanmış

folklor / edebiyat


olan mizahın kökeni, insanlık kültür tarihinde her zaman olumluluğu ve mutlu olmayı simgelememiştir.

Antik Yunan’da Atinalıların ses tonu yükselmeden kelime ve fikirlerle yapılan tartışmalarına, geleneksel nezaketlerine rağmen, kölelere karşı acımasız tutumları da söz konusuydu. Fikirlerin özgürce tartışıldığı, konuşma/ karar verme merkezleri olan Antik Yunan ‘agora ve forum’ları, Roma İmparatorluğu döneminde, halkın düşünüp sorgulamaması ve dolayısıyla da yönetimde söz sahibi olmaması amacıyla oluşturulan eğlence merkezlerine dönüştürüldü. Gün, üç zaman dilimine ayrılarak sabahları adi hırsızlıkları yapan kölelerle hayvanlara, öğle saatleri diğer kölelerle kölelere, günün en önemli eğlence zamanı olan akşamlar ise, gladyatör dövüşlerine ayrıldı. Özel dövüş eğitimi verilen ayrıcalıklı köle olan gladyatörlere, seyircileri kan, vahşet ve acımasızlıkla eğlendirme misyonu yüklendi. Rakibini hemen öldürmesi yasak olan gladyatör, kurbana ne kadar acı çektirir ve kan dökerse, Roma halkının objesi insan olan bu gösteriden aldığı haz, mutluluk, keyif ve gülme de o derece artardı (Meijer 2008: 5-7). İnsanoğlunun acımasızlık ve şiddetten keyif alarak gülme isteği, Orta Çağ Avrupasında da ivme kazanarak süregeldi. İnsanoğlunun içindeki acımasızlık, negatif ve hastalıklı gülüşler, Filistin, Afganistan, Bosna, Irak gibi bölgelerdeki sözde medeniyet getirme adına, dinî, etnik ve ideolojik anlamda farklı olanlara ‘terörist yaftası’ vurarak insanlık dışı eylemlerin uygulanmasından haz duyulmasıyla hâlâ varlığını sürdürmektedir.


Sosyal Normların Cezalandırma Yaptırımı Boyutunda ‘Sosyal Ceza Olarak Gülme’

Erikson’a göre “Kimlik, psiko-sosyal anlamda fertteki ego sentezinin ve gruptaki rolünün tamamlanmasına dayanır.” ve sosyal psikolojide sosyal kimlik olarak, gruplar arası davranışlar sonucu ortaya çıkan bir kavram olma özelliği gösterir. Tajfel ve Turner’ın Sosyal Kimlik Kuramı’na göre, fertler kendilerini, ait oldukları sosyal grupların üyelik şartları içinde tanımlar. Birey, milliyet, cinsiyet, din, meslek gibi aynı sosyal kategorizasyonları benimseyen kişilerin oluşturduğu sosyal grubun üyesidir. Bu yüzden gruplar arasındaki sosyal karşılaştırmalar sosyal kimliği de açıklar. Sosyal kimliği insanların sosyal belirticilerinin bir toplamı olduğunu söyleyen Turner, spesifik sınırlandırmalarda ben (self) kavramının toplum içinde temsili olarak karşımıza çıktığını söyler (Erikson 1968 ve Turner 1984’ten aktaran Sözen 1991: 94).

Aitlik duygusuyla yalnızlıktan ve endişelerden arınan insan, kendi sosyal grubunun üyelik şartları içinde birey kimliğini tanımlar. Sosyal normlar tarafından şekillendirilen; insanlık tarihiyle var olan sosyal gruplar, insan ilişkilerini düzenleyerek toplumsal bağların kuvvetlenmesine sebep olur ve sosyal kimlikleri şekillendirir. Bayram, düğün, ölüm gibi nedenlerle yapılan toplantı ve ziyaretler, hemşehri dernekleri ve faaliyetleri, festivaller, şenlikler, sıra geceleri, kadın kabul günleri, mezuniyet törenleri, eski mezun toplantıları, sosyal grup ve 51