çok sıkıyor gibiydi. Yalnız kaldığımız zamanlar bundan şikâyet etmiş, hattâ bir kere:
«Yahu, ne oluyor bunlara? Hemen ölüyor muyuz?» diye söylenmişti. «Ölsek ne olacak sanki... Onlara ne? Ben onlar için neyim?...» sonra, daha acı ve insafsız bir tavırla ilâve etmişti:
«Ben onlar için hiçbir şey değilim... Hiçbir şey değildim... Senelerden beri ayni evde beraber yaşadık... Bu adam kimdir diye merak etmediler... Şimdi çekilip gideceğimden korkuyorlar...»
«Aman Raif Bey,» dedim. «Bunlar ne biçim lâflar... Gerçi biraz fazla telâş ediyorlar, ama bunu böyle tefsir etmek doğru değil... Karınız ve kızınız!»
«Evet, karım ve kızım... Ama işte o kadar...»
Başını öte tarafa çevirdi. Son sözlerinden bir şey anlamamış ve başka bir şey sormaktan çekinmiştim.
Nurettin Bey, ev halkını teskin için bir dahiliye mütehassısı getirdi. Bu adam uzun uzun muayeneden sonra hastalığın zatürrie olduğunu söyledi ve etrafındakilerin şaşkınlığını görünce:
«Yok canım, o kadar mühim değil... Maşallah bünyesi mukavim, kalbi de sağlam, atlatır. Yalnız dikkat etmek lâzım... Üşütmeyin. Hattâ hastaneye kaldırsanız daha iyi olur!» dedi.
Mihriye hanım hastane lâfını duyunca büsbütün kendini bıraktı. Holdeki iskemlelerden birine çökerek avaz avaz ağlamıya başladı. Nurettin Bey de, haysiyetine dokunulmuş gibi yüzünü buruşturarak:
«Ne münasebet?» dedi. «Evinde her halde hastaneden iyi bakılır!»
Doktor omuzlarını silkerek gitti.
Raif Efendi evvelâ hastaneye gitmeği istiyor, «Orada hiç olmazsa kafamı dinlerim!» diyordu. Yalnız kalmak istediği her halinden belli idi, fakat etrafındakilerin bunu nekadar şiddetle reddettiklerini görünce, o da sesini çı-
Sayfa:Kürk Mantolu Madonna.djvu/37
Görünüm
Bu sayfa doğrulanmış
37
KÜRK MANTOLU MADONNA