yet vermemeleri yüzünden geç kalmış olan bir tercüme için Hamdi, bizim odaya kadar gelmiş, oldukça sert bir sesle:
«Daha ne kadar bekliyeceğiz? Size acele işim var, gideceğim, dedim. Hâlâ Macar şirketinden gelen mektubun tercümesini getirmediniz!» diye bağırmıştı.'
Öteki, iskemlesinden süratle doğrularak:
«Ben bitirdim efendim! Hanımlar bir türlü yazamadılar. Kendilerine başka işler verilmiş!» dedi.
«Ben size bu işin hepsinden acele olduğunu söylemedim mi?»
«Evet efendim, ben de onlara söyledim!»
Hamdi daha çok bağırdı:
«Bana cevap vereceğinize size havale edilen işi yapın!»
Ve kapıyı vurarak çıktı.
Raif Efendi de onun arkasından çıkarak daktilolara tekrar yalvarmıya gitti.
Ben, bütün bu mânâsız sahne esnasında bana küçük bir nazar atmıya bile lüzum görmiyen Hamdiyi düşündüm. Bu sırada tekrar içeri giren almanca mütercimi, yerine geçerek başını önüne eğdi. Yüzünde insanı hayret, hattâ hiddete sevkeden o sarsılmaz sükûn vardı. Eline bir kurşunkalem alarak bir kâğıdı karalamıya başladı. Yazı
yazmıyor, birtakım çizgiler çiziyordu. Fakat bu hareketi, sinirli bir adamın, farkında olmadan, herhangi bir şeyle meşgul olması değildi. Hattâ dudaklarının kenarında, sarı bıyıklarının hemen alt tarafında, kendinden emin bir tebessümün belirdiğini görür gibiydim. Eli kâğıdın üzerinde ağır ağır hareket ediyor ve o, ikide birde durup gözlerini küçülterek, önüne bakıyordu. Gördüğü şeyden memnun olduğunu, yüzünü saran o belli belirsiz gülümsemeden anlıyordum. Nihayet kalemi yanına bıraktı, karaladığı kâğıdı uzun uzun seyretti. Ben gözlerimi hiç ayırmadan ona bakıyordum. Bu sefer yüzünde yepyeni bir ifadenin pey-
Sayfa:Kürk Mantolu Madonna.djvu/17
Görünüm
Bu sayfa doğrulanmış
17
KÜRK MANTOLU MADONNA