istediğime emin ol... Ne yapayım? Ağzımda dün akşamki içkilerin burukluğundan, sırtımda gittikçe artan ağrılardanbaşka hiç bir şey hissetmiyorum.»
Bir müddet sustu. Gözlerini kapadı. Yüzüne tatlı bir yumuşaklık geldi. Çocukluğuna ait bir masal söylermiş kadar tatlı bir sesle:
«Dün akşam, hele buraya geldikten sonra, bir an neler ümidetmiştim... Sihirli bir el tarafından tamamen değiştirileceğimi, ruhumda, küçük kız çocukları gibi masum, fakat ayni zamanda bütün hayatımı kavrıyacak kadar kuvvetli heyecanlar duyacağımı, bu sabah uykudan, başka bir dünyaya doğar gibi uyanacağımı sanmıştım. Fakat hakikat nekadar başka... Hava her zamanki gibi kapalı; odam soğuk... Yanımda, her şeye rağmen bana yabancı, bütün yakınlığına rağmen benden ayrı, benden başka bir insan... Adalelerimde yorgunluk ve başımda ağrı...»
Tekrar yatağına girerek, arka üstü uzandı. Eliyle gözlerini kapadı ve devam etti:
«Demek ki insanlar birbirine ancak muayyen bir hadde kadar yaklaşabiliyorlar ve ondan sonra, daha fazla sokulmak için atılan her adım daha çok uzaklaştırıyor. Seninle aramızdaki yakınlaşmanın bir hududu, bir sonu olmamasını nekadar isterdim. Beni asıl, bu ümidin de boşa çıkması üzüyor... Bundan sonra kendimizi aldatmıya lüzum yok... Artık eskisi gibi apaçık konuşamayız... İki delişmen arkadaş gibi elele verip dolaşamayız... Bunları ne diye, neyin uğrunda feda ettik? Hiç!.. Mevcudolmıyan bir şeye malik olalım derken mevcudolanları kaybettik... Her şey bitti mi? Zannetmem. İkimizin de çocuk olmadığımızı biliyorum. Yalnız bir müddet dinlenmek ve birbirimizden uzak kalmak lâzım. Tâ birbirimizi tekrar görmek ihtiyacını şiddetle duyuncıya kadar... Hadi artık git Raif. Bu an gelince ben seni ararım; belki tekrar dost olur ve bu sefer daha akıllı davranırız. Birbirimizden, verebileceğimizden fazla şeyler beklemeyiz ve istemeyiz... Hadi artık