fif hafif sallanıyor ve başparmağı havada daireler çizer gibi kımıldıyordu. Nasıl doğduğunu anlamadığım bir arzu ile bu eli yakaladım ve avcunun içini öptüm. Derhal yumuşak, fakat kati bir hareketle kolunu çekti. Bunun üzerinde hiç bir şey konuşmadık ve gezintimize devam ettik. Fakat o andaki ciddiliği, bir daha bu şekildeki hislerime kapılmakdan beni menedecek kadar açık ve kuvvetli idi. Bazan aramızda aşk meselelerinden bahsettiğimiz olurdu. Onun bu mevzuu nekadar lâkayt, nekadar kendinden uzak bir şeymiş gibi incelediğini gördükçe içimde garip bir ezilme duyardım. Evet, her şeye razı olmuş, onun bütün
şartlarını kabul etmiştim. Fakat buna rağmen, bazan sözü maharetle kendimize nakleder, dostluğumuzu tahlile kalkardım. Benim fikrimce aşk diye ayrı, mücerret bir mefhum yoktu. İnsanlar arasında çeşit çeşit kendini gösteren bütün sevgiler, sempatiler bir nevi aşktı. Yalnız yerine göre isim ve şekil değiştiriyorlardı. Kadınla erkek arasındaki sevgiye hakikî ismini vermemek bir nevi kendimizi aldatmaktan başka bir şey değildi.
O zaman Maria şehadet parmağını sallıyarak gülüyor:
«Hayır dostum, hayır!» diyordu. «Aşk hiç de sizin söylediğiniz basit sempati veya bazan derin olabilen sevgi değildir. O büsbütün başka, bizim tahlil edemediğimiz öyle bir histir ki, nereden geldiğini bilmediğimiz gibi, günün birinde nereye kaçıp gittiğini de bilmeyiz. Halbuki arkadaşlık devamlıdır ve anlaşmıya bağlıdır. Nasıl başladığını gösterebilir ve bozulursa bunun sebeplerini tahlil edebiliriz. Aşka girmiyen şey ise tahlildir. Sonra düşünün, dünyada hepimizin hoşlandığımız birçok kimseler, meselâ benim hakikaten sevdiğim birçok dostlarım vardır. (Muhterem Beyefendinin bunların en başında geldiğini söyliyebilirim.) Şimdi ben bütün bu insanlara âşık mıyım ?»
Ben fikrimde ısrar ederek:
Sayfa:Kürk Mantolu Madonna.djvu/115
Görünüm
Bu sayfa doğrulanmış
115
Kürk Mantolu Madonna