«Siz zannettiğim kadar çocuk değilsiniz!» dedi. Gözleri, kararsız ve ürkek, üzerimde dolaşıyordu. Biraz büyükçe olan alt dudağını daha çok dışarı çıkarmış, böylece, ağlamak üzere bulunan küçük bir kız halini almıştı. Gözleri bunun akisne olarak, düşünceli ve araştırıcı idi. Kısa bir zaman içinde yüzünün nekadar çok ifade değiştirdiğine hayret ediyordum.
«Bana hayatınıza, memleketinize, zeytin ağaçlarına dair birçok şeyler anlatabilirsiniz!» diye söze başladı. «Ben size çocukluğumu ve babama ait hatırlıyabildiğim bazı şeyleri söylerim. Her halde konuşacak söz bulmakta sıkıntı çekmeyiz... Fakat burada nekadar çok gürültü oluyor. Galiba salon boş da onun için... Zavallılar çalgılarının gürültüsü ile hiç olmazsa patronu neşelendirmek istiyorlar... Ah, siz böyle yerlerin patronlarının ne demek olduğunu bir bilseniz!»
«Çok mu kabadırlar?»
«Hem nasıl! İşte erkekleri yakından tanımak için bu da bir vesiledir. Meselâ bizim Atlantik’in sahibi gayet nazik bir adamdır. Yalnız müşterilere karşı değil, kendisiyle alış verişi olmıyan her kadına karşı... Muhakkak ki, onun kabaresinde çalışmasam, bana bir baron kadar ince kur yapar ve beni kibarlığına hayran ederdi. Fakat kendisinden para alan insanlara karşı birdenbire değişiyor ve buna galiba «Meslek ahlâkı» diyor. «Kazanç ahlâkı»
dese daha doğru olacak. Çünkü insafsızlığa ve bazan terbiyesizliğe kadar varan kabalığı, müessesenin ciddiyetini korumak arzusundan ziyade, aldatılmak korkusundan ileri geliyor. İhtimal ki iyi bir aile babası veya dürüst bir vatandaş olan bu adamın nasıl bizden sadece sesimizi, gülüşümüzü, vücudumuzu değil, insanlığımızı da satmamızı istediğini görseniz irkilirsiniz...»
Uzak bir tedai ile, sözünü kestim:
«Babanız neci idi?» dedim.
«Söylememiş miydim? Avukattı. Neden sordunuz?
Sayfa:Kürk Mantolu Madonna.djvu/108
Görünüm
Bu sayfa doğrulanmış
108
KÜRK MANTOLU MADONNA