Köy Yaşamında Engelli Birey Olma Deneyimi: Nitel Bir Araştırma Örneği
arasında yer alan Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından 2002 yılında yapılan Türkiye Özürlüler Araştırması (DİE, 2002) sonuçlarına göre Türkiye'de yaşayan engelli bireyler, toplam nüfusun %12,29'nu oluşturmaktadır. Yine 2010 yılında Türkiye İstatistik Kurumunun gerçekleştirdiği Özürlülerin Sorun ve Beklentileri Araştırması (TÜİK, 2010), sonuçlarına göre Türkiye'de yaşayan engelli bireylerin %62,4'ü kentte, %37,6'sı ise köyde yaşamaktadır.
Ulusal ve uluslararası literatür incelendiğinde engellilik sosyolojisiyle ilgili çalışmaların hızla arttığı görülse de yapılan çalışmalar arasında engelliliği sosyo-mekânsal etkileşim çerçevesinde ele alan çalışmaların yeterli sayıda olmadığı görülmektedir. Engellilik ve sosyo-mekân ilişkili çalışmalar (Kaplan ve Öztürk 2004, Atıcı 2007, Koca 2010, Çağlar 2012, Uslu ve Shakouri 2012, Yılmaz ve Çakırer Özservet 2013, Sağlık, Sağlık ve Kelkit 2014, Gleeson 2011, Seekins ve diğerleri 2011) genellikle engelli bireylerin kentte bağımsız hareket etmesi ve evrensel tasarım gibi alanlarda yoğunlaşmaktadır. Bu çalışmalar arasında yer alan Gleeson (2011)'ın, Can Technology Overcome the Disabling City? başlıklı çalışmasında, Kuzey Amerika, İngiltere, Avustralya gibi çağdaş ülkelerdeki erişilemezlik ve çevresel dışlanma sorunlarını kentsel açıdan ele alarak engelli bireylerin ayrımcılığa maruz kaldıklarını belirtmektedir. Seekins ve diğerleri (2011) ise, The Future of Disability and Rehabilition in Rural Communities isimli çalışmalarında kırsal Amerika' da yaşayan engelli bireylerin karşılaştıkları güçlükleri eğitim, istihdam ve ekonomik katılım, sağlık, bağımsız yaşam ve sosyal hizmetler alt başlıklarında inceleyerek, kırsal Amerika ve engelliliğin birbirine entegre edilmesi gerektiğini ifade etmektedir.
Bu nedenle engelliğin köy yaşamında nasıl inşa edildiği, köyde yaşayan engelli bireylerin ne gibi sosyo-demografik, sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel özelliklere sahip olduğu, hangi olumlu ya da olumsuz şatlarla karşılaştıkları, kentte yaşayan engelli bireylere kıyasla yaşadıkları sosyal engellenmelerin karşılaştırılması odağında çalışmalara ihtiyaç vardır.
Bireyler ve toplumlar arasındaki sosyal ilişkiler, bireylerin ve toplumların yaşam alanı olarak kullandıkları mekânlarla doğrudan ilişkilidir. Kurulu çevre içerisinde hayatlarını sürdüren bireylerle sosyal mekânlar birbirlerinin yaşamlarını etkileyerek toplumların kimliklerinin oluşmasını sağlar. Hem mekân hem de toplum birbirini üretir, yapılandırır ve değiştirir. Böylece toplum mekânı inşa ederken, mekân da toplumda sosyal ilişkilerin oluşmasında ve şekillenmesinde etkili olur (Işık, 1994' den aktaran Önver Şiriner, 2014, s.40-43). Toplumsal ilişkilerde mekânlar, bedenlerin nasıl algılanacağını belirleyen önemli bir dinamiktir. Günlük yaşam içerisinde normal ve normal olmayan bedenler aynı mekânı deneyimlerken farklı yaşantılar üretir, toplumsal olanla karşılıklı ilişki içerisinde bulunurlar. Mekânın deneyimlenmesinde ilk araç olan beden, mekânı keşfederek etkileşime girer ve deneyimlediği mekânı kendi bedenine uyum sağlayacak bir dönüşüme uğratmaya çalışır (Önver Şiriner, 2014, s. 41). Bu durum bedenin dâhil olduğu sosyo-mekânın yaratmış olduğu sınırlılıklar içerisinde kültürel olarak tanımlanmasına yol açar.
98