BAŞLARKEN
Üçüncü Türk Dil Kurultayı, Türk Dil Kurumunu kuran ve koruyan Ulu Önder KAMAL ATATÜRK'ün yüksek patronajı altında ve kendi yüce huzurlariyle Dolmabahçe Sarayında 24 Ağustos 1936 pazartesi günü saat 14 te açılmış, 31 Ağustos 1936 pazartesi günü akşamı da kapanmıştır.
Bu Kurultayın mihveri, Türk dehasının lengüistik dünyası önüne koyduğu yepyeni bir dilcilik ekolü yani «Güneş - Dil Teorisi» olmuştur. Bu bakımdan Kurultayın önemi, yalnız bir dil ve bir ülke sınırlariyle çevrilmiş değil, bütün yüreyer bilgisine yaygın olarak düşünülebilir. Türk Dil Kurumunun davetiyle on bir memleketten on beş ecnebi dil bilgininin Kurultayda bulunması da, bu önemi arttırmış ve toplantıya arsıulusal bir renk vermiştir. Bu memleketler Almanya, Avusturya, Bulgaristan, Fransa, İngiltere, İtalya, Japonya, Macaristan, Polonya, Sovyet Rusya ve Yunanistandır.
Üçüncü Türk Dil Kurultayını, Türk Dilciliğinin hızlı ilerliyişinde çok değerli bir dönüm noktası saymak haksız değildir. ,
Ulu Önder KAMÂL ATATÜRK'ün kutsal bakışı Türk Dili üzerinde durduğu gündenberi, Türk dilciliğinin attığı adımlar, hızlı olduğu kadar da özlü olmuştur:
9 Ağustos 1928 de KAMÂL ATATÜRK, Sarayburnu parkında yeni Türk alfabesini Türklüğe tanıttı. Bu ilk adım, o yılın içinde Kamutayca kanunlaştırılarak Türk çocuklarına okuma yazma yolları geniş geniş açıldı. 1929 da kurulan «Dil Encümeni» lûgat, Gramer, Derleme, Terim kolları üzerinde çalışmalara koyuldu.
12 Temmuz 1932 de KAMÂL ATATÜRK, Türk Dil Kurumunu yarattı. Bu yaratış, bütün dil tarihimizde tek ve çok büyük bir noktadır. Çünkü, o zamana kadar dilimiz üzerine ileri sürülen düşünceler, daima tek cephe üzerinde düşünülmüş, dünya ölçüsünde ilmi bir çalışma hedefi ortaya konulmamıştır.
Türk dilini bütün varlığı, bütün tarihi ve hattâ bütün tarihten öncesiyle kavrıyarak incelemek ve böylece dilimizi «bugünkü ve yarınki en güzel medeniyeti be-
