Sayfa:Fethullah-Gülen-Davası-İddianamesi.pdf/25

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa doğrulanmış

İslam cemaatlerinden birine dahil olan her fert manevi bir şirketin üyesi demektir. (Sayfa: 174).

İkinci Dünya savaşında Hitler Rusya’da nasıl arkadan gelenler üzerinden geçebilsin diye tanklarının bazılarını bataklıklara yığmışsa aynı şekilde bir nesil de arkadan gelen nesillerin kurtulması adına kendini feda etmelidir. Türkiye’de şu anda yaşanan süreç budur. (Sayfa :110).

Hiç şüpheniz olmasın zaman Müslümanları birleştirmektedir. Şimdilik net olarak keyfi veya kemmi bir umudumuz yoksa da, nasıl anne karnında ceninin doğmasına -olağanüstü şartlar dışında- kesin gözüyle bakılıyorsa öyle, bizim durumumuz da, şu anda artık doğum yaklaşmış bir cenin gibi kabul edilebilir.

Evet bu millet bugün olmazsa da yarın mutlaka sorumsuz insanların elinden dünya idaresini almak zorundadır. (Sayfa: 112).

İzmir 1996 baskılı Fasıldan Fasıla 1 isimli kitapta bu konuda yazılanlar

Dini mübin-i İslam’a hizmet eden her fert neferdir. Dolayısıyla bu hizmetlerde askeri disiplin çok önemlidir. Şeklen asker değiliz, ama ruhen askeriz ve öyle de olmalıyız. Hatta öyle olmak mecburiyetindeyiz. Bu sebeple İslami hizmetlerde nefer olduğunu idrak edemeyen ve neferliğe ters tutumlar içine giren herkes, mutlaka ve mutlaka bunun cezasını çeker. (Sayfa: 125).

Şu anda Dünyada dini sistemler adına büyük bir boşluk yaşanıyor. Kamu nizamının her sahada bitişi ve tükenişi, sistem arayışını daha da hızlandırdı. Ancak karşı cephenin insanları da boş durmuyor. Boş durmuyor ve bu boşluğu başka şeylerle doldurmaya çalışıyorlar. Daha önce de aynı şeyler olmuştu. Materyalizm ve Marksizmin yetersizliğini sezen batı, alternatifini yine kendi içinden çıkarmış, materyalizm boşluğunu Bergson’un ruhçuluğu ile doldurmaya ve gerçeğe olan ihtiyacı çarpıtmaya çalışmıştır.

Bergson da bir Yahudidir. Allah inancı yerine vicdanı, cennet yerine de vicdan huzurunu ikame etmeye çalışan bir Yahudi. Maddecilik yıkılmaya yüz tuttuğunda batılılar Bergson’un ruh anlayışını insanlığa bir din gibi takdim ettiler. Şimdi eğer topyekün insanlığa ait bir boşluğu biz inandığımız din ile dolduramaz ve bunu kısa zamanda gerçekleştiremezsek aynı oyun yine tekrar edilecek ve insanlık nice sapık yollara yönlendirilecektir. Bu sebeple de daha hızlı bir tempo ile çalışmamız gerekmektedir ve az dahi olsa durmak hatadır. (Sayfa:168).

“Fasıldan Fasıla 2” isimli kitapta ise şunlar yazılmaktadır;

Plan ve programlar önce tasavvurlar ile başlar. Sonra akıl sürecine girenler ve birer düşünce ve fikir olurlar. Sonra bu düşüncelerin hayata geçirilmesi için vasat ve ortamın müsait hale gelmesi de şarttır. Demek oluyor ki meselelerin bir düşünce ve fikir olarak hazırlanması, bir de bu düşünce ve fikirlerin hayata geçirilmesi yönleri var. Biz bunların bütününe plan ve program diyoruz. (Sayfa: 118-119).

“Fasıldan Fasıla 2” isimli kitapta bu konuda şu hususlar yazılmıştır;

Birisi irşatta muvaffak olduğu halde, cephede hiç iradesi yoktur. İrşattaki başarısına bakıp da cephede vazifelendirirseniz büyük bir fiyasko ile karşılaşırsınız. Binaenaleyh hizmetin selameti için insanlar iyi tanınmalı ve sonra istihdam edilmelidir. (Sayfa: 140).

Hizmet içinde önde gelen arkadaşlar her an kendi durumlarını gözden geçirmekle beraber, hizmet içinde her şahsı mutlaka kabiliyetlerine göre vazifelendirmeyi de ihmal etmemelidirler. Vazife bizim hayatımızdır... Bu itibarla her bir ferde önde bu işi planlayanlar tarafından mutlaka birer vazife tevdii edilmelidir. (Sayfa: 149).

Günümüzde, kaderin bir cilvesi olarak gözde ve gönülde bir hayli hizmet eri var. Bunlar kabiliyet ve liyakatlarını aşan önemli sorumluluklar altında bulunuyorlar. Bu arada bunlar “Şöhret ayn-ı riyadır, kalbi öldüren zehirli bir beladır” anlayışından hareketle, gösteriş ve alayiş endişesi ile gaybubet etmeyi, bir kenara çekilmeyi de düşünüyorlar. Bence bunun üzerinde çok ciddi düşünmek lazım. Zira bazen hizmetteki