Sayfa:Fethullah-Gülen-Davası-İddianamesi.pdf/26

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa doğrulanmış

konumu itibariyle “Olmazsa olmaz” bir yerde bulunan arkadaş, değişik mülahazalarla bir kenara çekilse öyle zannederim ki bu davranışı ile sevap değil, ihtimal günah ile kazanabilir. Çünkü daha yapılması gereken dünya kadar iş var. Alttan gelecek kadro henüz bu işleri yapacak hem daha iyi yapabilecek kapasitede değil... bu itibarla bizim bütün düşünce ve davranışlarımızda hizmet gemisinin yürümesi hedeflenmeli, ahireti kazanmak için gönderildiğimiz şu dünya kışlasında, askerlik çok iyi yapılmalı, her hareketimizde “Rıza-i İlahi” amaçlanmalı ve cennete gitme bile ola ki -hemen hemen herkes bunun iştiyaki ile kavruluyor- bu hedeflere ulaşmayı geciktiriyor ise bundan şimdilik vazgeçilmelidir. (Sayfa : 345).

FETHULLAH GÜLEN SAİD-İ NURSİ'NİN DEVAMIDIR

Fethullah GÜLEN her fırsatta kendi deyimleri ile Bediüzzaman dedikleri Said-i Nursi’nin müridi olduğunu ortaya koyan sözler söylemektedir. Kurduğu örgütün de Nurculuk öğretisi doğrultusunda kurulduğunu açıklıyor. Said-i Nursi'yi “Asrın Çilekeşi, çağın büyüğü, kamil-i mürşit, ruhların hekimi” gibi sözlerle övüyor.

Said-i Nursi hakkında “Fasıldan Fasıla 2” isimli kitapta yazılanlar;

Bununla beraber Bediüzzaman gibi bir insan dünyanın neresinde olursa olsun, insan yetiştirdiği taktirde o her zaman dünya ile oynayabilir. Tabii ki bu gibi meselelerde zaman ayarlaması, yapılmak istenen işin çapına göre hesap edilmelidir.

Hazreti Isa cihan kapılarını yetiştirdiği 11 adam ile zorladı. İmparatorlukları dize getirdi. Ne var ki bu mesele kendisinden sonra asırlarca devam eden belli bir zaman dilimi içinde vücuda geldi. Efendimiz ise bir kadın, bir köle ve bir insanla başlattığı bir işte, kısa zamanda yeri yerinden oynattı. Başlangıçta kimse böyle bir neticeye ihtimal bile vermiyordu. Haddimi aşarak bende aynı şeyi söylüyorum. 5-10 insan ile cihanı fethetmeniz mümkündür. Kaldı ki o büyük zatın (Bediüzzaman) aştığı çığırın mahiyeti bugün ortadadır ve şimdiye kadar olanlar da ileride olabilecekleri ihtar mahiyetindedir. Bütün bunları hepimiz apaçık görüp müşahede edebiliyoruz. (Sayfa:198).

Bediüzzaman üzerinde titizlikle durulup düşünülmesi, araştırılıp, insanlığa tanıtılması gerekli bir simadır. O İslam Alemi’nin inanç, moral ve vicdani enginliğini, hem de en katıksız ve müessir bir şekilde ortaya koyan çağın bir numaralı simasıdır. Ona ve onun düşüncelerine hissi mülahazalarla yaklaşmak, onu ve eserini anmak sayılmaz. Duygusallık, onun her zaman uğrunda yiğitçe tavır ortaya koyduğu ve gürül gürül anlattığı meselelerin ciddiyeti ile telif edilemez.

O bütün ömrünü kitap ve sünnetin gölgesinde tecrübe ve mantığın kanatları altında, derin bir aşk ve heyecanla beraber, hep bir muhakeme insanı olarak sürdürmüştür.

Bediüzzaman’ın yüksek mefkuresi, yaşadığı çağı düşünüp söylemesi, sadeliği, insani enginliği, vefası, dostlarına bağlılığı, iffeti, tevazuu, konusunda şimdiye kadar pek çok şey yazıldı ve söylendi. Aslında her biri başlı başına kitap mevzuu teşkil edecek olan yukarıdaki vasıflar, onun da kitaplarında sıkça üzerinde durduğu konulardır. Ayrıca hala aramızda hayatta iken onun yanında bulunma bahtiyarlığına erişmiş ve onun ruhi enginliği, fikri zenginliği ile tanışmış dünya kadar insanlar var ki, bunlar da canlı birer kitap gibi bu konunun sadık şahitleri. (Sayfa: 200-203).

Evet Bediüzzaman milletin fikri seviyesizliklerle sürüm sürüm yaşadığı ve içtimai dertlerin buhran halini aldığı, ülkenin hemen her yanında ürperten yüzlerce hadise ile yüz yüze gelindiği, her tarafta İslam'ın ve milli değerlerin enkaz enkaz üst üste yıkılıp gittiği iftiran bir dönemin, düşünen, çareler arayan, teşhis ve tespitlerde bulunan, sonra da rahatsızlıklara reçeteler sunan bir hekim olmuştur. (Sayfa: 203).

Koskoca bir milletin mahv ve izmihaline göz yumup lakayt kalmak, bu aslan yürekli insanın tabiatına aykırıdır. (Sayfa: 207).

Eğer Bediüzzaman soluk soluk ülkenin dört bir yanına mesajlarını sunduğu zaman, onu anlayacak birkaç yüz aydın düşüncelerinde ona destek olabilseydi, ihtimal bugün