Sayfa:Ceza hukukunda nefret ve ayrımcılık.pdf/193

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa istinsah edilmiş
SONUÇ

Nefret ve ayrımcılığın suç teşkil eden davranışlara dönüşüm süreci hukuki olarak toplumdan topluma farklılık göstermekte ise de her iki kavram benzer tarihi, kültürel ve sosyal nedenlerle değişerek günümüze kadar gelmiştir. Küreselleşen dünya ile insan yaşamı, toplumsal kurallar ve hukuki yaptırımlar yapısal olarak değişmiştir. Yaşanan göçler, savaşlar ve toplumsal büyük olaylar sonucunda meydana gelen büyük göçler ile farklı dil, ırk, din, renk ve etnik kökenden insanlar bir arada yaşamaya başlamıştır. Nitekim nefret suçlarına ilişkin ilk yasal düzenlemeler birçok ırktan insanın bir arada yaşadığı ABD'de ortaya çıkmıştır. ABD ile başlayan nefret yasaları yapma eğilimi daha sonra Avrupa ülkeleri arasında ve tüm dünyada hızla yayılmıştır. Bununla birlikte ayrımcılıkla mücadele kapsamında ülkeler, tıpkı nefret yasaları gibi ayrımcılık yasaları yapma yahut kanunlarında ayrımcılığı yasaklayan hükümlere yer verme ihtiyacı hissetmişlerdir.

Modem toplumlarda, insan haklarına verilen önemin artması ile uluslararası hukukta ve ülkelerin yerel hukuk kurallarında bazı haklara yer vermeleri gerektiği tartışılmaz hale gelmiştir. İnsan haklarına verilen değer ve eşitlik kavramlarının önemi artmıştır. Buna bağlı olarak eşitliği sağlamak ve ayrımcılığı önlemek gibi kurallar hukuk kurallarının temeli haline gelmiştir. Devletlerin kendi iç hukuklarında hemen her alanda eşitlik ilkesi esas alınarak kanunlar yapılmış, uluslararası antlaşmalar ile devletlerin bireylere bu hakların güvencesini sağlamasının temelleri atılmıştır.

TCK kapsamında yapılan ilk düzenlemede “ayrımcılık suçu” yer almaktayken, 6529 sayılı Kanun ile kanun hükmüne “nefret” kavramı eklenmiştir. Hem yasa maddesinin başlığına hem de içeriğine yapılan bu ekleme ile bu suç artık kişilerin sahip oldukları bir takım karakteristik özelliklerden ötürü duyulan nefret sebebiyle işlenebilen bir suç haline gelmiştir. Bireylere karşı duyulan nefretin somut hale gelerek kanunda belirlenen bazı seçimlik hareketlerle vuku bulması yaptırıma tabi tutulmuştur. Bu anlamda Kanun, yapılan bu değişiklik ile insan hakları ve Uluslararası Ceza Hukuku alanında olumlu yönde ilerlemektedir.

Ancak bazı yazarlar, Ceza Kanununda ayrımcılık yasağının düzenlenmesini bu ilkenin Anayasal olması nedeniyle eleştirmektedir. Yapılan bu eleştiride doğruluk payı olsa


5 Bulut, s. 188.

181