43
sıl yiyecek sebze bulunabileceği ve hindistan cevizinin nasıl kullanılacağı konularında çok yardımcı oldular. Biz Hollandalılar Papua Yeni Gine'ye ilkel bir topluma yardım etmek için gitmiştik. Fakat tam tersi olmuştu. Babam Endonezyalılardan balıkçılığı, annem de Papualı ve Amboneseli kadınlardan yiyecek bulup, pişirmeyi öğrenmişti. Bir ters sömürgecilik söz konusuydu. Aslında bu durum belki de her zaman böyleydi. Yani işgalden, iktidardan sonra orada yaşayanlarla fikir alışverişi önemli hale geliyor.
Biz çocukken çok balık yerdik, belki de o yüzden dişlerim oldukça sağlıklıdır. Annem bir gün, “Dişler çok önemli, büyüdüğünde eğer çürük dişlerin olursa sevgilini nasıl öpeceksin?" diye sormuştu ve “Bir insan hayatta çok başarılı ya da zengin olsa da, eğer dişleri kötüyse, son model araba ona yakışmaz," demişti. Ben hâlâ insanların dişlerine bakıyorum ve onlara not veriyorum. Biz orada diş macunu bulamadık. Fakat Endonezyalılar bu konuda da bizi eğittiler. Onlar özel bambu ağacından kendilerine kürdan yapıyor ve her yemekten sonra kürdan kullanıyorlardı. Endonezyalılar çok temiz insanlar. Günde iki kez veya daha fazla banyo yapıyorlardı. Papualılar çekiç, çivi gibi aletleri olmadığı için ihtiyaçları olan malzemeleri ahşabı ya da tahtayı sıkıştırarak elde ediyorlardı. Böylece benim de öğrendiğim doğal bir çözüm yolu bulmuşlardı.
Doom Adası'nda üç yıl kaldık, sonra babamı başkent Hollandia'ya çağırdılar. Orada tüm Papua Yeni Gine'deki denizler üzerine yaptığı araştırmalarına ve balıkçılık eğitimine devam etti. Biz çocukken, ben yedi, ağabeyim sekiz ve ablam dokuz yaşına kadar, o cennette büyüdük. Sorong-Doom'la ilgili hiçbir şey hatırlamıyorum. Zaten ağabeyim, "Carel, ev bizim evimiz değil, babam memur ve ev devlete ait, hiç önemli değil, boş ver nostaljiyi," demişti. Oradan Hollandia'ya taşındık ve orası bambaşka bir cennetti. Yedi yaşıma kadar oradaydık ve o günleri çok iyi hatırlıyorum.
Yukarıdaki evde 25 Aralık 1948'de saat 12.30'da doğdum. Sağ taraftaki oda babamın çalışma ofisi, deniz yükseldiğinde su eve kadar gelirdi ve balıkçılar tekneleriyle gelip bize balık satarlardı. Akşamları terastan görünen çok güzel bir deniz manzarası vardı.
Evimizin 2009 yılında, 60 yıl sonra, çekilen bir fotoğrafı. Ağabeyim Tom ve ben çocukluğumuzun adasını tekrar ziyaret ettik ve "güzel" evimizi bulduk. Evimizden geriye çok az şey kalmış. Sadece evin temeli ve birkaç çürük kalas.