114
Burundili gençler. Afrikalılar çok espirili insanlar. Bir şakayı çabuk kavrıyorlar ve hemen tepki veriyorlar.
Burundi’nin başkenti Bujumbura’da bir otelde spor kulübü üyeliği, 1980.
ganyika Gölü’nde orta büyüklükteki gemilerle sanayi balıkçılığı yapıyorlardı ki, bu sektör hep Yunan balıkçıların elindeydi. Aynı Victoria Gölü ve Nyassa Gölü’nde olduğu gibi aktif sanayi balıkçılığı yapıyorlardı.
Zaire’ye gitmiştim. Orada büyük bir Hutu sığınma kampında, “hangi balıkçılık için nelere ihtiyaç olduğu” üzerine bir araştırma, bir anket çalışması yaptım. Kimse o tarafa gitmek istemezdi. O yöreler çok tehlikeliydi. Tutsi askerleri yolları kesip haraç alıyorlardı ve çok sayıda cinayet işleniyordu. Ben öldürülmeyeceğimi düşünüp gittim. İnanılmaz derecede mağdur bir toplumla karşılaştım. Açlıktan insanlar sinek yiyorlardı ve göldeki su aygırlarını yakalamaya çalışıyorlardı. Onlara, “Ellerinizle balık tutmak ister misiniz? Neye ihtiyacınız var?” diye sordum. Onlar da bana, “Mzungu (beyaz adam demek), gölde bolca küçük balık var; ama bizim ağımız ve lambamız yok,” dediler. Gece lambasıyla balık tutmayı Yunanlılardan öğrenmişlerdi.
Benim hazırladığım bir rapor ve buna bağlı bir planım vardı. Bu kapsamda 400 bin dolarlık balıkçılık malzemeleri alabileceğim bir de bütçem. Bu bütçenin tamamı ağlar için kullanılabilir durumdaydı. Bu ağları almak için Birleşmiş Milletler’in kurallarına göre bu alımları açık ihaleyle yapmak gerekiyordu. Ağları ithal eden beş firma vardı ve ben beş firmaya da teklif vermeleri için davet mektubu gönderdim.
1978-1979 yıllarında Burundi’de garip bir hastalık yayılmaya başladı. Bir anda kilo kaybediyorsunuz ve doktorlar sizde hiçbir eksiklik görmemesine rağmen, sararıp üç hafta içinde ölüyorsunuz. Burundililer bunun cin, yani “djinn” işi olduğunu düşünüyorlardı; fakat birkaç yıl sonra Fransız doktorlar bu hastalığa “AIDS” adını verdiler. Yıllar sonra Kongo’da bu virüsü bir tür maymunda buldular. Fakat maymunlar bu virüsten etkilenmiyorlar.