Mukarin: Yakın.
Musir, Israr eden, direten.
Mutmain: Tatmin olunmuş, şüphesi kalmamış.
Mücazatı Bir suça karşı ceza verme.
Mukatele: Birbirini öldürme, vuruşmea.
Mülhakat: Merkeze bağlı yerler, ekler, bağlantılar.
Münafik: İkiyüzlülük eden, fitneci,
Mürasele: Mektuplaşma, haberleşme.
Mürd: Ölmüş, gebermiş. (Hayvanlar hakkında kullanılır)
Mürettip: Tertip eden, sıraya koyan, hazırlayan (Kullanıldığı
türkçece «kışkırtan» anlamına kullanılmıştır.
Müsademat: Çarpışmalar.
Müsaleha: Barışma, uzlaşma.
Müsaraat: Süratled avranmea.
Müşareket: Ortaklık, bir işde başkalarıyle birlikte bulunma.
Müşarünileyh: Kendisine işaret olunan, (Osmanlı yazı dilinde büyük rütbe taşıyanlar hakkında kulanılır. Mu- maileyh ise daha aşağı rütbede olanlar, merkum da büsbütün rütbesiz olanlar hakkında kullanı- lır.)
Müşevvik; Teşvik eden, kışkırtan.
Mütehattim: Son derece lüzumlu.
Müyesser: Nasip olan.
Nagihan: Birdenbire. Nifak: Gammazlık, arayı açmak.
Nikat: Noktalar. Geniş anlamlı bir sözcük, Kullanıldığıt ürkçede «cihet», «yön» anlamına gelmektedir. Paymalı Ayak altına alma horlama, hork ullanmak.
Rehayap. Kurtulan.
Revabıt: Rabıtalan, ilgiler.
Rüfeka. Arkadaşlar.
Sandıkemini: Resmi bir dairenini veznedarı, Sefk-i demâ: Kan akıtma.
Selef: İşde diğerlerinden önce bulunmuş olan. Semere: Meyva, fayda, kâr.
Serapa: Baştan ayağa, bütün, hep.
Şamil İçine alan, kapsayan.
Şenayi: Kötü, fena, ayıp şeyler.
Taaccüp: Şaşakalama, şaşırma.
Tahassül: Netice olarak ortaya yıkma.
157