Sayfa:Bektaşi Şairleri ve Nefesleri 19 Asıra Kadar Cilt 1-2.pdf/360

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa istinsah edilmiş
117
ŞİRÎ

tarihi mezkûrda vefat ederek Hacı Bektaş tekkesi civarında ayrıca bir mahalle defnedilmiş ve üzerine mükellef bir türbe yapılmak suretiyle çelebilik makamına tâbi bir zaviye ihdas edilmiştir. Mezkûr türbeyi, Çelebi Cemaleddin Efendi merhum tamir ettirmiştir.

Mihrabî Baba merhum, «Şirî» nin bu son Bektaş Çelebi olduğunu tasrih etmişti. Bu mes’eleyi, Darülfünun Edebiyat Fakültesi müdürü iken 337 de vefat eden Rumelihisarındaki Şehitlik dergâhı postnişini Nafi Babazade Mahmut Bey Babaya sormuştum.O da, Hacı Bektaşi Velinin şiirleri olmayıp gerek bu nefesin, gerek Şirî mahlâslı devriyenin Bektaş Çelebi’ye ait olduğunu söyledi. Yalnız bu Bektaş Çelebi’nin hangi Bektaş Çelebiolduğunu kat’iyetle söylemek imkânsızdır, dedi.

Anadoluda bulunduğum sıralarda bu mes’eleyi bizzat Cemaleddin Çelebi Ef. den istifsar etmiştim. Cevabî mektubunda, İbrahim Mihrabî merhumun beyanatını teyit ve Şirî’nin Hacı Feyzullah Çelebi’nin oğlu Bektaş Çelebi olduğunu tasrih eylemişti.» Baki Bey’in verdiği bu izahlar da, neşrettiğimiz manzumelerin hangi Bektaş Çelebi’ye ait olduğunu tayin etmemize imkân bırakmıyor. Herhalde yeni bir vesika bulununcaya kadar kat’î bir şey söyliyemiyeceğiz.

Yalnız Şirî’nin Bülbülüm redifli manzumesini 1135 (M. 1722) de yazılmış bir Misalî divanında mukayyed buluyoruz. Bu mahlasla yazılan şiirlerin XVI ncı asırda yaşayan Ali Bey ismindeki iki şairden birine ait bulunması da ihtimal dahilindedir. Bu şairlerden biri Silistreli Hersekzade Ali Beydir ki 988 (M. 1580) de vefat etmiştir. Diğeri 1001 (M. 1592)de ölen Tireli Ali Bey'dir. Silistreli Ali Bey'i Hasan Çelebi «Rafizî» lerden göstermeğe çalışmaktadır. Heersekzade Ali Bey’in de Gülşenî tarikatine mensup olduğunu biliyoruz.


  Şu halde bu şiirleri yalnız Hacı Bektaş Çelebi’lerden birine değil, Şirî mahlasını kullanan bu şairlere, hususiyle birincisine isnad etmek de mümkünüdür. Fakat bu şairin Şirî mahlâsiyle birlikte Hacı Bektaş mahlasını da kullandığına bakılır ve öteden beri Bektaşiler arasında şâyi olan rivayet, tercihen kabul edilirse bu manzumeleri şimdilik 1175 (M. 1762)