XVI ncı asır Işıklarındandır. Rumelinde Dobruca’da doğdu. Güzellere karşı ifrat derecede temayül gösteriyordu. Nihayet bir içki meclisinde yakışıklı bir dilber tarafından öldürüldü. Lâtifi diyor ki:
«Eğerçi tarz-ı gazelde çendan yedi yok idi. Ammâ ekser menâkıb-ı eimme-i izâm ve İmâmîler âdetince Düvâzde İmâm der idi».
Aynı eserde şairin şu manzume parçası kayıdlıdır:
Hâzin-i huld-i berin Şâh selâmün aleyk
Sâki-i mâ-i main Şâh selâmün aleyk
Medhin içün Mustafâ şânına dedi Lâfetâ
Kâşif-i Kul innemâ Şâh selâmün aleyk
XVI ncı asır kızılbaşlarındandır. Âşık Çelebi, onun için «Akçe koyunlu’dan bir kimesne imiş» diyor. Şah İsmail mensublarından bulunduğunu da «Kelimâtmdan tasavvufa çalışmış sôfî, belki Hurûfî olmak fehm olunur. Eğerçi eş’ârı ilâhî gûnedir, ammâ Şâhî gûnedir» cümleleriyle anlatmak istiyor.
Nebâtî, on beş yıl kadar Engürus’ta esaret hayatı geçirmiş, kurtulduktan sonra 930 (M. 1523) senelerinde Niğebolu’ya giderek orada iskele kâtipliği etmişti. Âşık Çelebi diyor ki:
«Fakîr tâmâm dîvânın ve manzum ve mensûr bazı dâstanın gördüm. Eşeddülbelâ alelenbiyâ mazmûnun nazm edüb mahbus olduğun iş’âr etmiştir».
Nebâtî’nin âşıkane ve hakîmâne mahiyette bazı manzumelerine tesadüf ettim. Fakat kızılbaşlığı terennüm eden şiirlerine henüz rastlamadım.