Sayfa:ATTİLÂ İLHAN’IN ÖZGÜN TOPLUMCU-GERÇEKÇİLİK ANLAYIŞI “SOSYAL REALİZM”.pdf/2

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa istinsah edilmiş

1.Giriş: Türkiye’de Toplumcu-Gerçekçiliğin Üç Aşaması Ve “Sosyal Realizm”

Ben, toplumcu sanat geleneğimizle batılı toplumcu sanat tutumları arasında bir bileşim denedim. Kendime göre bir bileşim. Doğruluğu, yanlışlığı ve her şeyiyle sorumluluğunu elbet taşıyorum. Fakat, başlangıçtan bu yana devrimsel planda tarihin akışına karşıt düşmedim. Buna inanıyorum. (Attilâ İlhan, ‘İkinci Yeni’ Savaşı)

Teorik temelleri Karl Marx ve Friedrich Engels’in felsefi çalışmalarına ve muhtelif mektuplarındaki eser eleştirilerine[1] dayanan, belli bir edebi eser nezdinde “resmi” başlangıcı Rusya’da Maksim Gorki’nin Ana adlı romanına kadar götürülen, sistemleştirilmesi ve bir anlamda “resmi sanat/edebiyat anlayışı” şeklinde ortaya konulması ise yine aynı ülkede 1934’te Jdanov ile Gorki öncülüğündeki 1. Sovyet Yazarlar Kongresi’nde somutluk kazanan toplumcu-gerçekçilik,[2] 20. yüzyıla damgasını vuran modern sanat ve edebiyat akımlarından birisidir. Macar estetikçi Georg Lukàcs’ın gerçekçiliğe dönük sınıflandırmasında “eleştirel gerçekçilik” ile “doğalcılık”tan sonra gelen ve en yetkin gerçekçilik aşaması olarak konumlandırılan,[3] Marksizm’in estetikteki izdüşümü olarak özlü bir şekilde betimleyebileceğimiz toplumcu-gerçekçilik; Türk edebiyatına Meşrutiyet’in son yıllarında girmiş ve hemen hemen 1980’lere kadar Türkiye’deki baskın sanat ve edebiyat akımlarından birisi olarak öne çıkmıştır.

Toplumcu-gerçekçiliğin Türkiye’deki edebi seyrinin üç aşamada belirdiğini söyleyebiliriz: İlk aşama, Meşrutiyet’in son yılları ile Cumhuriyet’in ilk yıllarını kapsayan döneme; daha açık bir şekilde söylersek, Metin Kayahan Özgül tarafından “ehl-i iştirakiyyûn” (Özgül, 2000: 551) kategorisinde değerlendirilen Yaşar Nezihe Bükülmez, Rasim Haşmet, Abdülaziz Mecdi Tolun gibi şairlerin propagandist bir mahiyette eserler ortaya koyduğu döneme denk düşer. Bu aşamayı, erken toplumculuk aşaması olarak adlandırmak mümkündür. Erken toplumculuk aşamasında kaleme alınanlar diğer aşamalardakine nazaran sayıca az olduğu gibi hemen hemen şiir türünde ağırlık kazanır. Söz konusu şiirlerde, teorik dayanak olan Marksizm, salt sınıf çatışmasıyla ve zengin-fakir diyalektiği üzerinden ele alınır; diyalektik-materyalizmin ve materyalist estetiğin kaideleri estetik düzlem içerisinde hemen hemen belirsiz kalır. Biçimsel açıdan son derece zayıf olan ve propaganda yönü ağır basan bu aşamanın



  1. Söz konusu eser eleştirileri için bk.: (Marx - Engels, 2009)
  2. Bu hususta detaylı bilgi için bk.: (Oktay, 2000).
  3. Lukàcs, gerçekçiliği tarihsel olarak üç türde idrak eder. Türlerden biri, eleştirel gerçekçiliktir. Bu gerçekçilikte toplumsal meselelere net bir şekilde değinilir; ancak bu meselelere dönük reçete sunulmaz. Bir diğer tür, doğalcılıktır (natüralizm). Bu tür gerçekçilikte ayrıntılara gidilerek toplumsal meseleler de gözden kaçırılmış olur. Üçüncü ve Lukàcs’ın savunduğu tür gerçekçilik ise toplumcu-gerçekçiliktir. Bu gerçekçilik türünde eleştirel-gerçekçilikteki gibi toplumsal meselelere değinilir; ancak bununla da kalınmaz, söz konusu meselelere dönük bir reçete de sunulur (Moran, 2007: 55).