birinin kaçırdığı kadın, kurtulma şansı olmadığını anlayınca, utançla yaşamaktansa intiharı seçer ve ölür (el-İsfehânî, 1927: XI,22). Bu olayda câhiliye kadınının nâmûs ve şerefine olan düşkünlüğü görülmektedir.
Câhiliye toplumunda falcılar, kâhineler, bilginler ve ev hanımlarından oluşan mevkileri yüksek bir elit kadın tabakası mevcut idi. Bunlardan birisi olan Halil el-Huzâî'nin kızının, müslümanlarca kutsal olan Kâbe'nin anahtarını Mekke'de uzun bir müddet elinde bulundurduğu ve daha sonra bu işi Kureyş'in büyüğü olan Kusayy'a devrettiği çok bilinen bir husustur. Ayrıca, Mekke'nin fethi esnasında yine Kâ'be'nin anahtarının bir kadının, Havze Ümm-ü Osman b. Talha'nın elinde olduğunu ve uzun süre anahtarı Hz. Peygamber'e devretmediğini Müslim, Sahihi'nde rivâyet etmektedir (Müslim, 1982: 1,509). İsfehânî'nin diğer bir rivâyetinden, Câhiliye kadınının erkeklerle birlikte savaşlara katıldığı anlaşılmaktadır (el-İsfehâni, 1927: III,136). Ayrıca eski Arap şiirinde bununla ilgili hususlara çok yerde rastlamak mümkündür.
Siyasî alanda Câhiliye kadınının rolüne gelince, burada kaynakların ön plana çıkardığı kadın, Kureyş liderlerinden Utbe'nin kızı ve Emevî Oğulları önderlerinden Ebû Süfyân'ın karısı olan Hind'dir. Bu asırda kadının siyasete katılım ve etkisinin en önemli örneği olarak onun Hz. Peygamber'e ve yeni dine karşı olan tutumu meşhurdur. Hz. Hamza'nın ciğerini dişlemesi olayı ise, bazılarına göre kesin olmayıp tartışmalıdır. Hattâ bunun Hind vasıtasıyla Emevîler aleyhine Abbasîler tarafından yapılmış bir uydurma olduğunu söyleyenler vardır (A.İ.Hasen, 1981: 113).
Câhiliye kadınının kabîlevi bir toplum sistemi içerisinde kendisini alçaltıcı bazı hususlar da mevcuttu. Bunlar daha çok âile ve evlilik hayatıyla ilgilidir. Meselâ, kız çocuklarının diri olarak toprağa gömülüp yok edilmeleri hâdisesi, kadınların mehr ya da başlık parasının çok yüksek tutulması, kadını her yönden en az kendisine denk biriyle evlendirme konusunda aşırı titiz davranılması bunlardandır. Bunun yanında, altı çeşit evlenme biçimi içerisinde en çirkin olanlarından birisi, "ortaklaşa evlilik" (zevâcü'l- müşâreke) adıyla anılanıydı ki, bu evlilikte bir kadına on taneye kadar kardeşler aynı 3