leceğimiz devletlere meyl-i vifakını, hasılı bazı rical-ı hükümetimizin öteden beri tenkid edegeldiğimiz temayül-ü marufundan tecridini âdetâ alkışlarız.>>
'Yeni Yol' 5 Teşrinievvel'de çıkmağa başlamıştı, 31 Teşrinievvel'de Hükümet, «mündericat-1 muzırresinden dolayı», derginin memleket ithalini men etti. Bu yasak o zamandan beri o kadar sıkı tatbik edildi ki bugün dahi Türkiye'de bir 'Yeni Yol' koleksiyonu bulmak imkânsızdır. Hatta 'Yeni Yol koleksiyonu bulunmadığı gibi Ali Kemal'a veya o zamana dair incelemelerde 'Yeni Yol'a referans bile yoktur. Yalnız Yahya Kemal, Ali Kemal portresinde, dergiyi zikretmektedir, ama yanlışlarla, 'Yeni Yol'u okumadığı anlaşılmaktadır. Memlekete ithal yasağı üzerine 'Yeni Yol kapanmıştır. Topu topu beş sayısı çıkmıştır. Tek bir koleksiyon vardır, o da Paris'te Doğu Dilleri Mektebinin kütüphanesinde.
Dergisinin memlekete ithalinin yasaklanması Ali Kemal için büyük bir darbe idi, sesini duyurmak imkânından mahrum edilmişti. Müebbed sürgüne de mahkum edilmişti. Tam o sırada daha da büyük bir felâkete uğradı. Karısı vefat etti, oğlunu dünyaya getirdikten az sonra. Olayı, duyduğu acıyı Fitret te şöyle anlatmaktadır:
Lakin bu saadet çok sürmemiştir, zevce Fitret'i doğururken, henüz yirmibeş yaşında, hüsnünün, sabahatının evc-i ikbalinde sönmüştü, nur topu gibi iki çocuğunu doya doya olsun sevemeden, dedikleri gibi dünyasına doymadan vefat etmişti. Bu felâketten sonra zavallı zeve kalben perişan olmuştu, en can alacak yerinden vurulmuştu, çünkü refikasını var kudret-i kalbiyle seviyordu. O mateme karşı yanık yanık, için için:
Hemrahım idin bu yolda, ey mah!
Hemrahını terk eder mi hemrah?
diye figan ediyordu. Çünkü böyle bir sevda öyle bir sekteye uğrarsa sevdazedeyi madamülhayat, zedeler, sarsar...
Ali Kemal ruhen zedelenmişti, hayatının en aci fasıllarından birini yaşıyordu. Ama işte tam o zaman, sanki kaderinden öç almak için, kitaplarından belki en önemlisini Fitret'i yazdı. Fitret bir sentezdir, Ali Kemal'ın siyasî, edebî, içtimai tüm görüşlerinin sentezi. Romandır, çünkü hayaldır. Fakat gerçeklere dayanan bir hayal. Romandaki kişiler hayalidir, olaylar da. Ama hem kişiler, hem olaylar gerçek kişileri, olmuş olayları andırmaktadırlar, on- ların imajlarıdır. Meselâ Fitret Wilfred dir, Ali Kemal'ın İngiliz zevcesinden olan oğlu. Roman onun hakkında. Ali Kemal Fitret ismini Wilfred'e benzerliğinden dolayı seçmiştir. Romanda hare- ket azdır, anlatmalar, konuşmalar çoktur. Niçin bu tarzda yazdığını Ali Kemal kitabın başında izah etmektedir. Fitret bir fikir kitabıdır, macera hikâyesi değildir. Kısmen bir otobiyografidir. çünkü romanda bahsi geçen olay ve şahıslar, çoğunlukla, Ali Kemal'ın yaşadığı olaylar, tanıdığı şahıslardır.
Romanda Ali Kemal'ın ismi Selman'dır. 60 yaşındadır, oğlu Fitret de 20 yaşında, Ali Kemal kitabı yazdığı vakit 40, 41 yaşında idi. Sene de 1910, 1911 idi. Demek ki romanda hayal ettiği Türkiye, 1930, 1931 Türkiyesidir. Romanın esas yapısı, konuşmalardır, çoğu baba ile oğul arasında. Ali Kemal, Selman Beyin ağzından fikirlerini açıklıyor, görüşlerini savunuyor. Mesela öyle bir hasbihalde Selman Bey Türklerin de, diğer medenî milletler gibi, büyük fikir eserleri yaratmaları üzerinde durup şunları söylüyor:
«Bir gün gelir,... bizden de Tolstoy, Sienkiviç, İbsen gibi cihanpesent müellifler yetişir. Türkçe yazılmış bir eser, bilfarz bir hikâye elsine-yi umumiyeye tercüme edilebilmek şeref-i alelâlini ihraz eyler. Bu kavim bu nimete ermek için ancak bir nühbe-yi islaha muhtaçtır. O da Şarktan sıyrılarak büsbütün garba dalmak, her hususca usul-ı irfan-ı garbi meşk edinmektir. Yoksa fıtraten akvam-ı saireyi şarkiyeye benzemez. O istidad-1 teâliye mazhardır, çünkü evvelemirde vaktiyle medeniyetlerin mehdi lahdı olmuş bir iklimin perverdesidir. Saniyen uruk-u muhtelifenin mahsulüdür. Böyle yerlerde, böyle yetişen akvamın istidad-1 fitrîsi ve kesbîsi daima harikulâdedir. -Hasılı, itikadımca, tekrar ederim, biz Osmanlıların en ziyade muhtaç olduğumuz, girive-yi şarktan, o engelden, o taassuptan kurtularak bir terbiye-yi garbiyeye mazhar olabilmektir. Şimdiye kadar her cihetce feyzimize, ikbalimize hail kesilen bu nakısamızdır. Bu nakışamız ki içimizde ne kadar köklemiştir. Bu gün bile bu mütaleaları- mazı dinliyenlerimizden yüzde lâakal yetmişi beni, ihtimal, mahkûm ederler, hiç olmazsa hiffetle, hoppalıkla mahkûm ederler. Ederler de fenalık o ki bütün o tuttukları medhul yoldan asla şaşmazlar. O yolun medhul olduğuna ise en sarih burhan hâlimiz, hal-i hazır-1 perişanımız olduğunu bile görmezler, teslim etmezler.- Oğlum, bu memleketin evladından-
175