İçeriğe atla

Sayfa:Ömrüm.pdf/103

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfada istinsah sırasında bir sorun oluştu

Hilafet ve Saltanatı meşru rejim olarak kabul ettiği için bunların organı olan İstanbul Hükümetini tutardı. Tutmakla beraber ge- rektiğinde tenkit etmekten çekinmezdi. Meselâ, Anzavur çetele- rini Kuva-yı Milliyeye saldırdığı için Damat Ferid Hükümetini şiddetle yermiştir. Milli Hareketin başında Ali Kemal'ın Babıâli'yi tutması, bir bakımdan, normal idi. Memleket otorite -pek kısırlı olmakla be- raber henüz İstanbul Hükümetinde idi. Dışa karşı muhatap yi- ne o idi. Ali Kemal'ın Kuva-yı Milliyeyi ve Ankara Hükümetini reddetmesi de, Babıâliyi tutmasının tabiî neticesi idi. Fakat son- ra vaziyet değişti. Yunan istilâsı durakladı. Tüm cephelerde milli mukavemet arttı. Bazen galebe de çaldı. İçte ve dışta Ankara'nın yıldızı parladı, İstanbul'unki söndü. Ama Ali Kemal yine tutum değiştirmedi. 1921 yılının ilkbaharında, Birinci İnönü Zaferinden sonra Londra'da bir konferans toplandı. Artık Sèvres antlaşmasının tas- diki değil, Türkiye lehine tadili mevzuubahis idi. Müttefikler hem İstanbul, hem Ankara Hükümetinin temsilci göndermesini iste- diler. Sadrazam Tevfik Paşa daveti Ankara'ya iletti, müşterek he- yet halinde Londra'ya gidilmesini önerdi. Ali Kemal da bu müna- sebetle şunu yazdı: «Sadrazam Paşa'nın Mustafa Kemal Paşa'ya konferansın ka- rarı münasebetiyle çektiği telgraf siyaset ve nezaketin parlak bir enmüzeci idi. Görülüyor ki Hükümet-i Merkezi Ankara ile bir zemin-i itilaf hazırlayarak Londra'da hukuk-u milliye- ti magsubemizi ihkak ve iade ettirmek için her fedakârlığı ihtiyar eylemekte kusur etmiyor. Fakat aceba bu hulus-u ni- yete karşı öbür taraftan mukabele nedir? Takdir midir? Yok- sa bermutad kadirnaşinazlık mıdır?>> Konferansda heyetler birleşmediler, Türk tezini Ankara'nın temsilcisi savundu, İstanbul'unki sustu. Konferansdan netice çık- madı, harbe devam edildi. İnönü'de Yunanlılar ikinci defa olarak yenildiler, ama sonra tekrar hücuma geçtiler. Eskişehir ile Af- yon'u zaptettiler. Sakarya'da durduruldular, sonra gerilediler. Sakarya muharebesinden az evvel Ali Kemal, Kuva-yi Milliyeye muhalif olmanın ne demek olduğunu şöyle izah etti: 186 «... bir muhalif refahiyetini, rizkini, hayatını tehlikeye soka- rak nasıl senelerce İttihad ve Terakkiye karşı manen, yani kalemen, kal'en çabaladı ise Kuva-yı Milliye'nin aleyhinde ayni suretle bezl-i içtihat eyler. Zira vicdanen ve irfanen ka- nidir ki tıpkı selefi gibi bu şirzime de sevk-i ihtiras ile, ihti- ras-1 hâkimine ve hükümet perestane ile bu mülkü yeniden yeniye badirelere sevketmektedir. O olmasaydı İtilâf devlet- leriye musalahalarımız böyle sürüncemeye uğramazdı, o yüz- den de Hükümetce ve halkca perişan olmazdık. O olmasaydı Anadolu İstanbul'dan, yani gövde kafadan ayrılmazdı...... Hasılı, o olmasaydı Yunanistan gibi bir hasım-ı ezelî hanşer-i ihanetini fırsattan istifade ile âdeta Anadolu'nun bağrına sokmazdı, ordulariyle Eskişehir havzasına kadar inemezdi. Ciddi muhalif vatanını, milletini candan sevdiği için bütün bu hükümleri kanaat-ı vicdaniye ve siyasîyesine müsteniden verir, verdikten sonra da ne rütbe ile, ne memuriyet ile, ne para ile azminden, içtihadinden döner. Evet, Anadolu Türk- künün, o muazzez vatandaşını hamaset-i fitriyesini bilir. Yu- nan gibi bir aduya şerait-i mütesaviye ile galip geleceğini id- dia eyler. Hatta bütün milletin bir kitle gibi istilâ-yı mühine karşı gelmesini özler...>> Evet, Ali Kemal'ın kanaatı iki ayrı silojisme dayalı idi (1) Kuva- yı Milliye İttihad ve Terakki'nin yeni versiyonudur. İttihad ve Terakki memleketi nasıl felakete sürüklemiş ise Kuva-yı Milliye de ayni şeyi yapacaktır. (2) Türk ve Yunan orduları arasında harbe hazırlık bakımından büyük bir dengesizlik vardır. Kurtu- luşu askerî değil, siyasî alanda aramak lazımdır. Ama tarih gös- terdi ki bu silojismlerin premisleri yanlış idi. Kuva-yı Milliye İtti- had ve Terakki'nin yeni versiyonu değildi, memleketi batırmadı, kurtardı. Türk ordusu da handikaplarına rağmen galip geldi, ne- tice siyasi alanda değil, askerî alanda alındı. Sakarya'dan sonra Yunanistan'ı durumu kritikleşti. Cephe- de bedbinlik, memlekette ikilik peyda oldu. Anadolu'yu tahliye pahasına harbe son verilmesini isteyenler çoğaldı. İngiltere Yu- nanistan'ı kendi haline bıraktı, Türkiye'ye karşı aldığı tutumun- da izolasyona düştü. Ankara Hükümetinin yıldızı daha da par- ladı, Babıâli'ninki daha da söndü. Büyük Taarruzun ârifesine ge- lindi. Ankara'da fikir ayrılığı vardı. O tarihe kadar kazanılmış olanla yetinip harbe son verilmesini isteyenler çoktu. Ali Kemal da bir başmakalesinde şunları yazdı: «... bugün Ankara bile anladı ki bu dava, bu dava-yı milli-. miz böyle harp ve darp ile bitmez, ancak sulh ve selametle faslolunur... Harp ve darp siyasetinin adem-i muvaffakiye- tiyle içtihatları iflasa çıktıktan sonra Ankara yârânına teret- tüp eden vazife-yi hamiyet itizaldır, Hilafet ve Saltanatı tem- 187