— Bir hoca Alim var! -diye bağırdı.
Ötekiler,
— Her kime?
— Topçularlı İrfan Beyimize!...
— Ala ala hey!...
Artık bütün iskeledekilere maskara olmuş, kaçacak delik arıyordum. Bereket vapur geldi de, kendimi vapura dar attım!
Etem artık boyuna yeni sevgilisinden bahsediyor; boyuna bana, koynundan onun resmini çıkarıp gösteriyor; boyuna gittikçe yaklaşan Hidrellezde yapacağımız eşsiz âlemi sayıklıyor. Etem, sözde, dün gece sevgilisini rüyasında görmüş, kız ona demiş ki:
— Etem, bu sıralarda dolaşır tepeniz üzerinde bir kara bulut... İlle velâkin yoktur ziyancığı... Çünkü bu bulut yaz bulutudur; bugün, yarın sıyrılacak, arkasından açılacak havanız... Olacak gene günleriniz eskisi gibi süt limanlık...
Etem, bizim evin geniş bahçesinde bu rüyasını bana anlatırken bir şopar gelip bahçe kapısından Etem'i çağırdı:
— Hoy Etem dayı, hoy Etem dayı sekerdan! Ale kapis mani mani! (Orada ne yapıyorsun? Gel çabuk kapıya.)
Etem hemen çapayı bırakıp bahçe kapısına koştu:
— Ne o, ulan, sümüklü şopar, ne istersin?
Çocuk orada beni görünce bu sefer Türkçe söylendi: