Sayfa:Çingeneler - Bilgi Yayınevi 1972.pdf/281

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa istinsah edilmiş

Bahar geldiği için Etem'le birlikte arasıra buluşup akşamları şöyle, ufaktan, kır âlemleri yapıyoruz. Bakalım, bu Hıdrellezde Etem, beni yakın köylerden birine götürüp orada çingenesi bol bir ovada, bana hiç görmediğim yepyeni bir Hıdrellez âlemi seyrettirecekmiş... Dünkü sümbülî havada onunla Topkapı'da bir briçkaya atladık; Tepebağı, Yılanlı ayazma yolu ile Veliefendi'ye gittik... Akşam üstü orada Etem'le tatlı tatlı muhabbet ederken, ellerinde tef ve yanlarında bir kocakarı ile Sulukule'li birkaç küçük kız yanımıza geldiler.

Etem hemen ciddiyetini takındı:

— Yüz verme cenabetlere!

Fakat versek de, vermesek de onlar hemen yanıbaşımızda ahenge başladılar. Ve kocakarıları bana sokuldu,

— Ha bakayım, kıravatlım, bana bir cigara tosla da içeyim. Zere başım döndü, tütünsüzlükten...

Benden cigarayı alınca Etem'e döndü.

— Ha bakayım, sen de bir kibrit uzat ta köylü dayı şu zıkkımı yakayım!

Sulukuleli kocakarı, Etem'in göçebe bir çingene olduğunu farkedememiş, onu köylü sanmıştı!

Etem, kibriti uzatarak sordu:

— Sen nerelisin kocakarı?...

— Ben mi? Topkapılıyım!

— Topkapı, Edirnekapı'yı bırak da şinci, de ki halis Sulukuleliyim!

— Ne var, beğenmedin mi Sulukule'yi? İstanbul'da öyle havadar yer var mı başka? Önü, ardı yemyeşil bahçelik; sağı solu ağaçlık; gölgelik; ortasından akar sanki bülbülderesi!!...

283