için dualar falan filan da göndersin benim mezarıma... Ve gene görürsen süyleyesin ona ki ben kalıbı, kıyafeti değiştirdikten sonra benim canım icin dağıtsın şoparlara idirellezde birer parça pilâv ile yoğurt... Dağıtsın yaz günleri mahalle aralarında dolaşan çocuklara birer parça böğürtlen, birer parça koca yemiş... Dağıtsın herhangi çadırlarda ihtiyar olmuş kalmış, yatalak aylara, maymunlara birer parça suda ıslanmış ekmek, mısır falan filan...
Gel gelelim şinci, görecek olursan bir günün bir saatında mangaptut Nazlıyı, herhangi bir yerde, süyleyesin ona da bakmasın benim günahıma, bağışlasın benim kusurlarımı cahilliğime, helâl etsin o da hakçığını bana Ve eğerleyim seni ki, bu yaz, çıkacak olur isen Topçulardaki bizim çadırların yanına, alasın kemançeni eline, çalasın orada bir avşam vakti, gün kavuşurken yuvasına, benim canım için kabadan bir çifte telli, kabadan bir karşılama, kabadan bir düğün havası... Sonracığıma gene çalasın kendi sevdiğin müzika havalarından birtakım ayak polkacıkları... Süyleyesin bizim çadırlardaki kocakarılara sarsınlar, sarmalasınlar benim tulumcuğumu, koysunlar benim yatağımın başıma güzelce, üzerine taksınlar biraz gelincik, biraz papatya, birazcık ta yulaf otu, falan filan... Onu koysunlar orada tam kırk gün, kırk gece... Yaniya mezarda benim kara suratım soluncasına kadar... Ve gene yolun düşer ise günün birinde Vidos, Hazinedar taraflarına, bulasın orada bizim eski çeribaşı Maruf ağa ile yeni çeribaşı Arif ağayı, onlara diyesin: benim, Vidoslu ayıcı İstavro ile arkadaş maymuncu Miço da vardır, tastamam üç gümüş mecidiye
