Sayfa:Çingeneler - Bilgi Yayınevi 1972.pdf/148

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa istinsah edilmiş

mahzun, durgun kadın bu soluk, baygın sonbahar günlerinde gönlümde öyle tütüyor ki...

Bereket versin, tirşe gözlü Gülizar'a... Nazlı aklıma geldikçe Gülizar'a gidiyor; koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi dedikleri gibi, ben de şimdi Nazlı'nın bulunmadığı bu yerde Gülizar'la dertleşiyorum. Topçular'daki çadırlara oturan harmancılardan çoğu Büyükdere'ye gittikleri halde, Gülizar'ın oturduğu çadırdakiler hâlâ bizim civardalar... Anlaşılan, onlar bu kışı Bayrampaşa ile Topkapı arasında bahçıvan kulübelerinden birinde geçireceklermiş...

Kâfir Etem de şimdi Topkapı taraflarında bir handa yatıp kalkıyor ve bu son günlerde bana o kadar sokuluyor, yüzüme o kadar gülüyor ki, hani ne yalan söyleyeyim, onu gördükçe ilk hatıralarım canlanıyor; o az aydınlık, çok durgun yaz gecesinde Nazlı'dan ilk dinlediğimiz yanık çingene ninnisi; ondan sonra, ertesi günler Topçular'daki harman yerinde yaptığımız akşam safaları, sabah kahvaltıları aklıma geliyor ve hınzır Etem'in Nazlı'ya yapmak istediği sarkıntılıklara rağmen, kendisini görünce hemen Nazlı, gözümün önünde canlanıyor.

Hınzır Etem, benimle her buluştukça, bana öyle tatlı tarafından şeyler açıyor; gönlümü okşuyor; yüreğimi serinlendiriyor ki, ben âdeta bu ne idüğü belirsiz herife gittikçe ısınıyorum. Gülizar ise, bana, boyuna Etem'le az ve seyrek görüşmemi, ona hiç bir şey açmamamı, onun çok çapkın, çok hovarda ve gözü pek bir adam olduğunu söylüyor.

Dün akşam o yağmurlu, rüzgârlı ve soğuk

150