Sayfa:Çingeneler - Bilgi Yayınevi 1972.pdf/120

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa istinsah edilmiş

— Gene değilim ya, gene süt besüt çingene değilim, ille şinci sırası geldi de üyle süyledim!

Nâzım,

— İşte, dedim ya, sen karışık, bulanık, berbat, sütü bozuk bir herife benziyorsun vesselâm!...

Etem daha fazla bir hiddetle,

— Efendi ağa, topla ağzını, işitsin kulakların ağzından çıkanı! Senin karşında gördüğün Etem, kafacığının içinde tasarladığın adam diğildir. Bana derler, bizim çingeneler Gâvur Etem amma, ben, şükür mevlâya ki Allahın sevgili kuluyum ! İsterim ben, kimseciğin gönülcüğü kırılmasın; bu daracık dünyada bir karınca bilem bana darılmasın! Kalmamış bu deli dünya devletli Süleyman Efendiye bile!...

— Devletli Süleyman Efendi de kim ulan?

— Okumuş, yazmış olacaksınız, bana ne sorarsınız? Bilmez misiniz devletli Süleyman Efendiyi ki, konuşurdu yetmiş iki buçuk milletin dilinden maadası kuşların dilinden bile!...

— Bu yetmiş iki buçuk milletin, buçuğu hangisi?

— Ne saklıyacağım şinci Allahın bildiğini kuldan? O buçuk için de derler bizi... İlle velâkin kim bilsin işin aslını? Biz sanarız çingeneler kendimizi ki gelmişiz çok eskiden Hindiyanın Çinimaçin taraflarından bu yanlara... Var imiş gelir iken yanımızda bizim binlerce küp dolusu altınımız, binlerce küp dolusu gümüşümüz, binlerce küp dolusu elmasımız, binlerce küp dolusu zümrüdümüz, binlerce küp dolusu mercanımız, binlerce küp dolusu kavurmamız, binlerce küp dolusu peynirimiz, ekmeğimiz, zitinimiz, tuzumuz, biberimiz, sovanımız, sarmısağımız...

— Ulan Etem, binlerce küp dolusu altından, elmas-

66