Saadet

Vikikaynak, özgür kütüphane
Saadet

Kardeşim Ali Nusrete


Kavâfil-i beşeriyyet, şikestesâk-ı tüvân,
Yürür sükût ile feyfâ-yı zindegânîde;
Çölün hayâtı gibi hep kurur, kalır sûzan
Hayat-ı kafile bir ahker-i nihânîde

Bütün bu kafilenin dest-i ıztırâbında
Siyâhdâne-i eyyâmı sübha-i 'ömrün;
Bütün bu kafilenin rûh-ı pür azabında
Harîk-i hâili bir teşnegî-i hâr ü mürrün...

Geçer bu kafileler hep elemle peyderpey;
Geçen bu kafilelerden vücûd alır gûyâ
Bütün şu 'arz-ı tebi bîhuzur eden bir şey,
Çölün hayat-ı remâdiyesinde bir rü'yâ.
 
O daima yanan, âsûde, bîzebân çölde
Bu ihtizâr ile şedd-i merâhil eyler iken
Uyûn-ı kafile keşf etti bir uzak gölde
Bir arz-ı hüsn ü safâ, bir mazalle-i rûşen!

Bir âşiyân-ı müzehher ki pür tuyûr u zılâl,
Büyük bir arz-ı bahârî ki halkı hep sermest;
Muhât-ı zemzeme bir çeşmesâr-ı sâfzülâl
Ki hep kadınları raksân-ı neşve, destbedest.

Bu dürre-i iremârâsı arz-ı sâfilenin,
Bu hoş cezîre-i şâdâb edince arz-ı likâ
Uyûn-ı hasreti merkûz kaldı kafilenin
O sâhil-i tarab u şevka, pür sürûr u ziyâ,

O ihtirâk-ı ataştan yanan dudaklarda
Tezehhür etti soluk bir tebessüm-i hayran;
Tef ü ta'abla çöken, çatlayan yanaklarda
Belirdi titreyerek bir tarâvet-i heyecan...

Cilâ-yı hûn-ı tahassürle mümtelî gözler,
Teb-i ümîd ile diller müsahhar ü mahmûm,
Bürehnesîne, küşâdedehân, perişanser,
Bu halk-ı kafile birden so 'arza etti hücum;

Bacaklarındaki son iktidârı sarfederek
Bütün bu teşneler arz-ı latîfe saldırdı;
Cedîr-i hürmet olan her vücûdu inciterek
Nahîf olanları ezdi, düşürdü, kaldırdı....

Yoruldu hepsi bu müt'ib, uzun mücadeleden;
Bu anda arsa-i reyyânda her şey oldu harâb..
Bu anda çıktı bütün sadr-ı zâr-ı kafileden
Revânhırâş u cigerder, derin bir: «âh, serâb!..»

Yürür o kafile hâlâ, şikestesâk-ı tüvân,
Yürür sakût ile feyfâ-yı zindegânîde;
Durur fütûr u tevekkülle mürtekiz el'ân
Nigâh-ı kafile bir lücce-i nihânîde...

Cenab Şahabeddin