Sağduyu Tanrısızlığın İlmihali/Felsefe Aracılığıyla Edinilen Ahlak Erdem İçin Yeterlidir
Muhakemeye, düşünmeye girişen her insan, görevlerini öğrenmekten, insanlar arasındaki ilişkileri keşfetmekten, kendi yaratılışını düşünmekten, ihtiyaçlarını, eğilimlerini, arzularını belirlemekten ve seçmekten ve kendi mutluluğu için gerekli olan kimselere borçlu olduğunu görmekten kendini alıkoyamaz. Bu düşünce, topluluk halinde yaşayan bireyleri, kendileri için en esaslı ahlak bilincine doğal olarak eriştirir. Kendisini gözden geçirmeyi, eşyanın ilkelerini incelemeyi ve araştırmayı seven her insanda, çok tehlikeli ihtiraslar bulunmaması bilinen ve kuraldışı ahlaki durumlardandır. En kuvvetli ihtirası gerçeğe ulaşmak, en büyük teorik isteği de gerçeği başkalarına göstermek olur. Felsefe, kalbi ve zekâyı eğitmeye özgüdür. Ahlak ve namus yönünden düşünen ve muhakeme eden kimse, asla muhakeme etmemeyi ilke sayan kimse üzerinde açık bir üstünlüğe ve önceliğe sahip değil midir?
Cehalet, rahiplere ve insan türünün ezicilerine yararlıysa da, toplum için çok zararlıdır. Aydınlık kültürden yoksun olan insan, muhakeme yetisini kullanamaz. Muhakeme ve kültürden de yoksun olan kimse ise, her an cinayete sürüklenebilen bir vahşidir. Ahlak ya da görevler bilimi, insanın ve ilişkilerinin incelenmesiyle kazanılır. Kendi kendine asla düşünmeyen kimse, gerçek ahlakı bilmez ve erdem yolunda pek emin olmayan adımlarla yürür. İnsanlar ne kadar az muhakemede bulunurlarsa, o kadar kötüdürler. Vahşiler, hükümdarlar, makam sahipleri, halkın ayaktakımı, insanların en kötüleridir. Çünkü, insanların en az düşüncede, en az akıl yürütmede bulunanlarıdır.
Sofu asla düşünmez ve kendini akıl yürütmekten korur. Bir görüş ileri sürmekten, her inceleme ve araştırmadan korkar, her sultayı izler. Ve çoğunlukla toplumdan uzak bir vicdan, hatalı bir vicdan, ona, kötülük yapmayı kutsal bir görev kılar. İnanmayan, körü körüne iman etmeyen kimse akıl yürütürse tecrübeye başvurur ve tecrübeyi, inceleme yapılmaksızın verilen karara tercih eder. Eğer iyi akıl yürütür, iyi muhakemede bulunursa vicdanı aydınlanır. Ham hayallerinden başka nedenleri olmayan ve aklı asla dinlemeyen sofudan çok gerçek nedenler; iyilik etmek, dürüst davranmak için gerçek gerekçeler bulur. İhtiraslarını dengelemesi, ihtiraslarına karşı durması için, yeterli ölçüde güçlü değil midir? Kendisini zaptetmesi gereken en gerçek çıkarları tanımayacak kadar dar kafalı mıdır? Bu durumda, beğenilmeyen tabiatlı ve kötü olur. Ancak, bu durumda, dine ve yüksek ahlak kurallarına rağmen, bu dinin yasakladığı yaratılış yolunu izlemekten geri kalmayan birçok müminden ne daha kötü, ne daha iyi olur. Bundan dolayı, mümin bir katil, hiçbir şeye inanmayan katilden daha az mı korkulu ve sakıncalıdır? Sofu bir zorba, sofu olmayan bir zorbadan daha az mı zorbadır?