İçeriğe atla

Sağduyu Tanrısızlığın İlmihali/Allah'ın Lütfu Denilen Şey Boş Bir Kelimeden İbarettir

Vikikaynak, özgür kütüphane

Zayıf yaratıkların ihtiyaçlarını sağlayarak, tanrısallık gösterisiyle cömertlik etmeye, özen göstermeye Allah'ın lütfu denir. Ancak insan gözünü açar açmaz Allah'ın kimseyle ilgilenmediğini görür. Allah'ın lütfu ve iyiliği, bu dünyada oturanların büyük çoğunluğu için tümüyle uykudadır. İnsanların mutlu diye adlandırdığı çok küçük bir miktarına karşılık, çok büyük bir mutsuzlar kafilesi baskı altında inlemekte ve yoksulluk içinde sararıp solmaktadır. Ezmekte oldukları esirlerden daha mutlu olmayan birkaç karanlık zorbanın savurganlıklarına lokma olsun diye ağızlarından lokmaları çekilip alınan milletler yok mudur?1

Tumturaklı sözler ve övünmeyle, hocalar, Allah'ın iyiliklerini, cömertliklerini açıklarken ve Allah'ın iyiliğine güvenmemizi isterken, ani felaketlerin huzurunda, bu aynı hocaların, "Allah'ın lütfu insanların beyhude projeleriyle eğleniyor, isteklerini alt üst ediyor, insanların çok çalışmasına gülüyor, insanların olgun zihinlerini çelmekten zevk alıyor" diye bayağı bir şekilde sızlandıkları görülmüyor mu? Peki, insan türüyle alay eden, insan türüyle eğlenen bir Allah'ın lütfuna nasıl güvenilir? Hareket tarzını açıklayamadığım bir hafiyenin bilinmeyen edalı yürüyüşünü hayranlıkla görmem benden nasıl istenebilir?

Hakkında eserleriyle karar veriniz diyeceksiniz; esasen ben de eserleriyle karar veriyorum ve buluyorum ki, bu eserler benim için bazen yararlı, bazen zararlıdır.

Bu dünyada insan türünün her bireyi için kötülüklerden çok iyilik vardır diyerek, iyiliklerin Allah'ı haklı çıkardığı, akladığı zehabına kapılıyorlar. Varsayalım ki, bu Allah lütfunun bize verdiği iyilik yüzdür ve kötülükler ondur; herhalde bu kıyas ve kabulden, yüz derece iyiliğe karşı, Allah'ın lütfunun on derece kötülüğe bulaşmış varlığını, varsayılan mükemmellikle birleştirmek nasıl mümkündür?

Bütün kitaplar, Allah'ın lütfunu ve özenini özellikle yüceltmeye yönelik ve en dalkavukça övgülerle doludur. Bunlar okunurken sanılır ki, insanın bu dünyada mutlu yaşaması için hiçbir çaba göstermesine gerek yoktur. Oysa, insan çalışmazsa bir günden fazla zor yaşar. Görüyorum ki, insan yaşamak için kan, ter dökmek, çift sürmek, avlamak, balık tutmak, kesintisiz çalışmak zorundadır; bu ikinci etkenler, yani insan çaba ve çalışması olmaksızın, başlangıç etkeni (herhalde ülkelerin çoğunda) insanın muhtaç olduğu şeylerden hiçbirini elde etmiyor. Her ne zaman bu yeryüzünün neresinde göz gezdirecek olsam vahşi ve uygar insanı, "Lütfu rabbani" ile sürekli bir mücadele içinde görürüm. Tanrısal lütfun kasırgalarla, fırtınalarla, donlarla, dolularla, su baskınlarıyla, kuraklıklarla, insanın çalışmasını çoğu kez yararsız kılan ve emeklerini berhava eden afetlerle yönelttiği darbelere karşı, insan, savunma durumu almak zorundadır. Sözün kısası, insan türünün mutluluk nedenini hazırlamakla meşgul olduğu iddia edilen bu tanrısal lütfun kötülük dolaplarından korunmak için, insanoğullarının durmadan meşgul bulunduğunu görüyorum.

İnsanların büyük şehirler kurdukları her yerden ırmaklar geçirmiş olduğundan dolayı, bir sofu tanrısal lütfu son derece hayranlıkla, saygıyla yüceltiyordu. Eşyanın oluşunda "Allah"ın velinimete yaraşan amacını açıkça gördüklerini öne süren bilginlerin muhakeme tarzı ne kadar doğruysa, bu adamın muhakeme tarzı da ancak o kadar doğru değil midir?

1 Bu kitap yazılırken her tarafta kişisel saltanat hüküm sürmekteydi. Bundan 27 yıl önce Hintliler'den bir bölümü İngiliz yönetimine karşı ayaklandığı ve Büyük Britanya devleti, bu isyanlara karşı, müthiş yıkımı nedeniyle insanlara karşı kullanılması devletler arasında yasak olan "dumdum" kurşunu kullandığı zaman, bize, "Kahriyat"ın içeriğinden "Hint kıyamilerinin yadı ulvilerine" manzumesi ilham olmuştu. Bu manzume,

Tabiatın gazabında, gurubu fecrinde,
Nücumu zahiresinde, semayı safında,
Görür gözüm beşerin aksi rengi mihnetini;
beşer ki olmada birkaç harisü bet emelin
Zebunu pençei iğfalü itisafında

kıtasıyla başlıyor ve,

İbade cebr ile ey hükmeden sitemgerler!
Bugün bulunmasa da "Tell" gibi bir ok atacak,
Bizim gelince o pürnuru saf ferdamız,
Siyah kalbinize hançeri nedem batacak.

kıtasıyla son buluyordu. Yarınların parlaklığı ve saflığı genişlemeye ve derinleşmeye devam edecektir. Felekten şikâyet ederken bir şairimizin:

Alır bin ehlidilin mayei maişetini
Eder bir ahmağın iftarına bahayı reçel

tarzında sızlanmasına konu olan feleğin zorba ekonomik zulmü de, sağduyunun zaferi ve zihin açıklığı, halkın gelişmesi sayesinde sona ermeye yüz tutacak, her durumda şiddetini yitirecektir. (Kenar notu 1925. A.C.)