Sağduyu Tanrısızlığın İlmihali/İnsanların Yakarışları Allah'ın Yönetiminden Hoşnut Olmadıklarını Kanıtlar
Gerçi insanlar Tanrının olgunluğuna, erdemine, iyiliğine, adaletine, güzel düzenine hayran olmaktan geri durmuyorlar. Gerçekte ise, Allah'tan asla hoşnut değildirler. Sürekli olarak semaya gönderdikleri dualar, Tanrının yönetiminden hiçbir şekilde hoşnut olmadıklarını bize göstermez mi? Allah'tan bir iyilik istemek için Allah'a yakarışta bulunmak, onun özenli iyilikseverliğine güvensizlik göstermektir.
Bir kötülükten vazgeçirmek ya da kötülüğü durdurmak için Allah'a yalvarmak, siyasetinin devamına engel olmaya çalışmaktır. Felaketlere uğrayan insanın Allah'tan yardım rica ve istirhamında bulunması, çıkarımıza asla uymaya planını lehimize düzeltmesi için, bu felaketlerin yapıcısına başvurmak demektir.
Bir iyimserin, başka bir deyişle bu dünyada her şeyi iyi bulan, olanakların en iyisinde yaşadığımızı bize söyleyen kimsenin, eğer mantıklı olsaydı, asla dua etmemesi gerekirdi. Dahası var: İnsanın daha mutlu olacağı başka bir âlemi beklememesi gerekirdi. Mümkün olan en iyi dünyadan daha iyi âlem bulunabilir mi?
Bazı ilahiyatçılar, içinde bulunduğumuz âlemden daha iyi bir âlem yaratamamış olduğunu düşündükleri için iyimserlere (Optimistlere) kâfir gözüyle baktılar. Bu ilahiyatçılara göre, iyimser olmak, yani bu dünyayı eksiksiz ve en iyi görmek, Tanrının kudretini sınırlamaktır; Allah'ın bu âlemden daha iyi (ya da daha az kötü) bir âlem yapmaya güçlü olmadığını kabul etmek suretiyle küfretmektir. Ancak bu ilahiyatçılar, şunu görmüyorlar mı: Dünyayı yarattığı zaman elinden geldiğince iyi yaptığını iddia etmek, daha iyisini yaratabileceği halde çok kötü bir dünya oluşturmak şeytanlığında bulunduğunu iddia etmekten daha az hakaret içerir. Eğer iyimser, kendi sistemiyle tanrısal büyüklüğe zarar veriyorsa, ona kâfir gözüyle bakan ilahiyatçı da her şeye gücü yeterliğini savunayım derken, ilahi zatın asalet ve lütfunu yaralayarak kâfir olur.