Nutuk/9. bölüm/İstanbul'da mevki-i iktidara getirilen Tevfik Paşa Kabinesi bizimle temas ve münasebet arıyor

Vikikaynak, özgür kütüphane

Bu telgrafnamede, İstanbul ile Zonguldak arasında Fransız telsiziyle muhabereye Fransız Mümessili’nin muvafakati alındığından bahis olunduktan sonra, “hükümet ile bir itilâf esası kabul olundu mu? Kabul olunduysa, nerede telâki mümkün ve oraya hangi tarîkle gelmek münasip olacağı” sorulmakta idi.

İstanbul Posta ve Telgraf Müdür-i Umumîsi Orhan Şemsettin imzalı 11 Teşrinisani 336 tarihli bir emir de Kastamonu Posta ve Telgraf Başmüdüriyeti’ne vürûd ediyordu. Bu emir Ereğli Müdüriyeti’ne gönderilen gayr-i resmî bir mektubun zarfından çıkıyordu. Emir aynen şudur:

Madde 1– Anadolu ile pâyitaht arasında telgraf muhaberâtının bir an evvel tesisi mültezemdir.

Madde 2– Bu maksadın temîni zımnında bir taraftan Sapanca ile Geyve arasındaki hatt-ı kebîr üzerinde kabil-i tamir olan tellerin sür’atle ıslahı ve diğer cihetten de mühim ameliyat ve inşaata ihtiyaç gösteren İzmit, Kandıra, İncili meyânesinin inşa ve tamirine başlanılması muvâfık görülmektedir.

Madde 3– Tamirat-ı mebhûseyi icraya memur olan İstanbul Fen Müfettişi Bekir Bey maiyetinde bir başçavuş ve mikdar-ı kâfi çavuşla İzmit’e müteheyyi-i harekettir.

Madde 4– Dahiliye Nezaret-i Celîlesinin vesikasını hâmil olan memûrîn-i mumaileyhümün hasbe’l-icâb herhangi tarafta ameliyata lüzum gördüklerinde haklarında müzâheret ve muâvenet-i lâzime ifası cihetinin taraf-ı behiyelerinden makam-ı âidiyle bi’l-muhabere temîni himem-i kâr-âgâhîlerinden muntazardır.

11 Teşrinisani 336

Bu telgraf üzerine, icap edenlere verdiğimiz emir, İstanbul ile temastan tevakki ve telgraf hatlarını tamir bahanesiyle gelen olursa tevkifi lüzumuna dairdi. Efendiler, İzzet Paşa’nın bi’l-vasıta gönderdiği şifre telgrafnamesine cevap vermeyi, memur-ı mahsusla gönderdiğimiz notların tarafından mütâlaa edilmiş olduğu haberine ta’lîk ediyordum. İzzet Paşa’nın, tarafımızdan verilen ma’lumâta muttali olduktan sonra da fikrinde sebat edip etmemekte olduğunu anlamak istiyordum. Bu husus anlaşıldıktan sonra, İzzet Paşa’ya aradaki vasıtalarla şu cevâbı verdim:

Zât-ı devletleri ve Salih Paşa Hazretlerinin de dahil bulunmaları muktezi olan heyetle en sehîl ve serî olarak Bilecik’te telâki mümkündür. İstanbul’dan ya Sapanca’ya kadar şimendifer ve oradan otomobille veyahut bahren Bursa’ya ve yine oradan otomobille Bilecik’e teşrif buyurulabilir. Mebhûs istikametler üzerinde şimdiden icap edenlere tebligat yapılmıştır. Kânunuevvel’in ikisine kadar Bilecik’te bulunacak vechile seyahatin tanzim buyurulmasını ve İstanbul’dan yevm ve tarîk-i hareketin şimdiye kadar kullanılan vasıta ile Zonguldak’a iş’âr buyurulmasını ricâ ederim. Seyahatin mümkün olduğu kadar dağdağasız icrası hatıra kabilinden arz olunur. 25/26 Teşrinisani 336.

Efendiler, İstanbul’da, 23/24 Teşrinisani 336 tarihinde yazılıp İstanbul’a muvâsalat etmiş olan memur-ı mahsusun imzasıyla İnebolu’ya gönderilen ve oradan 27 Teşrinisani’de Ankara’ya çekilen bir telgrafnamede, şu ma’lumât veriliyordu:

“Bugün 23.11.336’da İzzet Paşa nezdinde bulunduğum esnada, Hariciye Nâzırı, vaziyet-i ahîre-i siyasiye hakkında âtideki beyânâtta bulunmuştur:”

Yeni gelen İngiliz Sefiri, Ermenistan, Gürcistan ve bir zaman sonra İzmir mesâil-i mühimmesinde Hükümet-i Osmaniye lehine bir suret-i hallin temîn edileceğini söylemiş. Bu müsait vaziyetten istifade ederek memleketin temîn-i âtisine sarf-ı makderet edilerek bu fırsat kaybedilmemelidir. Şayet Ankara, zaman kazanmak arzusunda ise bile, bir temas hâsıl ederek mukarrerât-ı âtiye müştereken temîn edilmelidir.

Dedikten sonra şu satırlar ilâve olunuyor:

Beyânâta ilâveten İzzet Paşa’nın, kendisine tarafımızdan gönderilen hulâsada “şimdiye kadar olan mücadelâtın bugün bahş ve temîn etmekte olduğu müsaadelerden istifade vazifemizdir” cümlesine istinâden, eğer Anadolu, gönderilecek heyeti kabul etmezse, şahsen benimle temas ederek maksadımızı şahsen kararlaştırmalıyız. Buna da muvafakat etmedikleri takdirde, mevzu-i bahis cümledeki fikirden feragat anlaşılacağından artık Kabine’de bulunmayarak istifa edeceğini ve arzu edersek İstanbul’u nazar-ı dikkate almayarak kendisinin de Anadolu’ya geleceğini söylemiş.

Efendiler, aynı telgrafnamede, İstanbul matbûatında İzzet Paşa’ya atfen şu beyânâtın da intişar ettiği mündericti:

Hükümetin Anadolu’ya bir memur-ı mahsus i’zâmından maksadı Ankara’dakilerle bir temas hâsıl olup olmayacağını anlamak içindi. Avdet eden memur, bu temasın temîn edilebileceğini anlattı ve muhhaberât da temîn edildi. Tâbiatıyla icabının icrasına tevessül edeceğiz.

Bu tarz-ı beyânâtın, Anadolu’nun nokta-i nazarına muvâfık olamayacağı ve tekzîbi lâzım geldiği mütâlaasına karşı buna Kabine muvafakat etmemiş, maahaza İzzet Paşa, Tercüman-ı Hakikat gazetesiyle şu beyânâtta da bulunmuş:

Menâfi-i âliye-i memleket, şimdilik bu meselede matbûatın ihtiyâr-ı sükût etmesini âmirdir. Binâenaleyh bir iki gün daha beyânâtta bulunmakta mazurum.

Efendiler, Tevfik Paşa, Ahmet İzzet Paşa, Salih Paşa, zamanın büyük adamları gibi tanınmışlardı. Millet bunları âkıl, müdebbir, dûr-endîş biliyordu. Bu sebeple, Damat Ferit Paşa çekilip de yerine ileri gelenleri bu zevâttan ibaret bir kabine mevki-i iktidara gelince, herkeste türlü türlü ümitler uyandı. Tevfik Paşa Kabinesi ilk anda Ankara ile temas ve münasebet arayınca, efkâr-ı umumiyede hüsn-i niyetine hükmolunmamak için sebep tasavvur olunamadı. Herkes, Tevfik Paşa Kabinesi’nin mevki-i iktidara gelmesini fâl-i hayr addetti. Bu kabinenin, memleket ve milletin azamî menâfiini temîn çare ve vasıtalarını bulmadan hükümete gelmiş olmalarını kabul etmek ve ettirmek cidden müşkil idi. Bâ-husûs, kendileri de İstanbul mahâfilinde ve matbûatta kullandıkları tarz-ı lisanla umûmun telâkkisini teyid edecek vaziyet almış bulunuyorlardı.