Nutuk/5. bölüm/İtilâf Kuvvetlerinin telgrafla memlekete yapmak istedikleri tebliğ-i resmî

Vikikaynak, özgür kütüphane

Efendiler, Kuvâ-yı İtilâfiye İstanbul telgraf merkezini işgal ettikten sonra memlekete telgrafla bir tebliğ-i resmî yapmak istediler. Tarafımızdan vuku bulan ikaz ve ihtar üzerine –bazı merkezler müstesna– bu tebliğ-i resmî alınmadı. Alanlar ve cevap verenlerden belli başlıları şunlardır: İzmit Mutasarrıfı Suat Bey (Vesika: 256), Konya Valisi Suphi Bey (Vesika: 257).

Tebliğ-i Resmî

Beş buçuk sene evvel Memâlik-i Osmaniye’nin mukadderâ tını her nasılsa elde etmiş olan İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin rüesâsı, Alman telkinatına kapılarak Devlet ve Millet-i Osmaniye’yi Harb-i Umumî’ye iştirak ettirdiler. Bu haksız ve meş’ûm siyasetin neticesi malûmdur. Devlet ve millet-i Osmaniye bin türlü felâket geçirdikten sonra öyle bir mağlûbiyete dûçâr oldu ki İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin rüesâsı bile bir mütarekename akdederek firâr etmekten başka bir çare bulamadılar. Mütarekenamenin akdini müteakib, Düvel-i İtilâfiyeye bir vazife terettüb etti. İşbu vazife eski memâlik-i Osmaniye’nin bütün ahalisinin bilâ-tefrîk-i cins ü mezhep saadet-i müstakbelelerini, inkişaflarını, hayat-ı ictimâiye ve iktisadiyelerini temîn edecek bir sulhün temellerini atmaktan ibaret idi. Sulh Konferansı, bu vazifenin ifası ile meşgûl iken firâri İttihat ve Terakki erkânının mürevvic-i efkârı bulunan bazı eşhâs, teşkilât-ı milliye nâm-ı müstearı altında bir tertip teşkil ederek ve Pâdişâh ile hükümet-i merkeziyenin evâmirini hiç addetmekle harbin netâyic-i elîmesinden büsbütün tükenmiş olan ahaliyi askerlik için toplamak, anâsır-ı muhtelife meyânında nifak çıkarmak, iane-i milliye bahanesiyle ahaliyi soymak gibi ef’âle cür’et ettiler ve bu vechile sulh değil, adeta yeni bir muharebe devrini açmaya teşebbüs eylediler. Bu teşvikat ve tahrikâta rağmen Sulh Konferansı vazifesine devam etti ve nihayet İstanbul’un Türk idâresinde kalmasına karar vermiştir. İşbu karar kulûb-i Osmaniye’yi müsterih edecektir. Ancak, bu kararlarını Bâbıâli’ye tebliğ ettikleri zaman, icrasının ne gibi şerâite tâbi olduğunu da ihtar eylediler. İşbu şerâit, vilâyât-ı Osmaniye’de bulunan Hıristiyanların hayatlarını tehlikeye ma’rûz bırakmamak ve elyevm Düvel-i İtilâfiye ile müttefiklerinin kuvâ-yı askeriyeleri aleyhinde mütemâdiyen vuku bulmakta olan hücumlara hitam vermekten ibaret idi. Hükümet-i merkeziye bu ihtara karşı, bir dereceye kadar hüsn-i niyet göstermiş ise de, Teşkilât-ı Milliye nâm-ı müstearı altında hareket eden eşhâs, maa’t-teessüf teşvikat ve tahrikâtlarından vazgeçmek istemediler. Bilakis, hükümeti kendi hareketlerine iştirak ettirmeye teşebbüs eylediler. Herkesin kemâl-i heves ile beklediği sulh için büyük bir tehlike teşkil eden bu vaziyete karşı, Düvel-i İtilâfiye, yakında taht-ı karara alınacak ahkâm-ı sulhiyenin tatbikini temîn edebilmek üzere, tedâbîr-i lâzimeyi teemmül etmeye mecbur oldular. Bunun için, bir tek çare buldular. Bu da, İstanbul’u muvakkaten işgal etmek idi. İşbu karar, bugün mevki-i icraya vaz’edildiğinden, efkâr-ı umumiyeyi berâ-yı tenvîr nikatı âtiye tasrih olunur:

1– İşgal muvakkattir. 2– Düvel-i İtilâfiye’nin niyeti, makam-ı saltanatın nüfûzunu kırmak değil, bilakis, idâre-i Osmaniye’de kalacak memâlikte o nüfûzu takviye ve tahkim etmektir. 3– Düvel-i İtilâfiye’nin niyeti, yine Türkleri Dersaadet’ten mahrum etmemektedir. Fakat maazallahü tealâ taşrada iğtişaş-ı umumî veya katliâm gibi vukuât zuhûr ederse, bu kararın ta’dîli muhtemeldir. 4– Bu nazik zamanda, Müslim olsun, gayr-i Müslim olsun herkesin vazifesi, kendi işine gücüne bakmak, asayişin temînine hizmet etmek, Devlet-i Osmaniye’nin enkazından yeni bir Türkiye’nin ihdâsı için son bir ümidi cinnetleriyle mahvetmek isteyenlerin iğfâlâtına kapılmamak ve hâlen makarr-ı saltanat kalan İstanbul’dan ita olunacak evâmire itaat etmektir.

Bâlâda zikrolunan teşvikata iştirak eden eşhâsın bazıları, Dersaadet’te derdest olunarak, onlar tabii kendi ef’âlinden ve bi’l-âhire o ef’âlin neticesi olarak vukuu melhuz ahvâlden mes’ûl tutulacaktır.

Kuvve-i İşgaliye

Bu tebliğ münasebetiyle derhal şu ta’mîmi yaptım:

16 Mart 1920
Umum Vali ve Kumandanlara ve
Müdafaa-i Hukuk Heyetlerine

İstanbul’un, İtilâf Devletleri tarafından bi’l-müsaademe cebren işgali tahakkuk etmiştir. Bu su-i kastten bi’l-istifade birçok makasid-i hıyanetkârâne sahiplerinin milleti iğfale teşebbüsleri muhtemeldir. Nitekim tebligat-ı resmiye şeklinde imzasız bazı beyannamelerin neşredilmek istenildiğine kesb-i ıttılâ ediyoruz. Yanlış harekâta mahal kalmamak ve hakayık-ı ahvâle mugayir heyecanlar tevlîdine meydan verilmemek üzere bu gibi işâata kat’iyen atf-ı ehemmiyet edilmemesi lâzımdır. Vaziyet-i hakikiyeyi takip eden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, milleti tenvîr edecektir.

Mustafa Kemal