Nutuk/3. bölüm/Cemal Paşa kabine namına irade-i milliyeye mugayir harekâttan tevakki olunacağını taahhüt ediyor

Vikikaynak, özgür kütüphane
Harbiye’den, 7.10.35
saat: 12.07 sonra
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine

Şimdiye kadar olan muhhaberâtın hulâsası:

  1. Kabine, sizinle müttehidü’l-efkâr ve irâde-i milliyenin hâkimiyetini kabul eder. Ancak bir intikam kabinesi olmaktan tehaşi eder. Kabahatlilerin tecziyesini şekl-i kanunîde icrâ etmeyi dahi muvâfık görüyor.
  2. Zarara uğramış valilerin mağduriyetlerinin ref’ ve tazmin, ehil olanların intihâb, bilhassa tayin ve ordunun şeref ve intizamını iade etmeyi tamamen deruhde eder.
  3. Devletin harice karşı şeref ve haysiyetini iade için irâde-i milliyeye ve Heyet-i Temsiliye’ye istinâd edecektir.
  4. Heyet-i Temsiliye’nin murahhası sıfatıyla ve bütün samimî ve hürmetkâr bir his ile arz ediyorum ki Heyet-i Temsiliye’nin hem hariç ve dahile karşı hâkim manasını vermeksizin Kabine’ye müzâhir halinde kalmasını ister ve bu büyük kuvvetin faidesini takdir eder. Evvel emirde, telgrafların mütekabilen ve serbest keşîdesini ve ibkaen ve müceddeden tayin olunacak vali ve kumandanların hemen hareket edebilmesini, bilhassa kabul edilen yeni İntihab-ı Mebusan Kanunu’nun tevzi ve ilân edilebilmesini pek faydalı görür.
  5. İrâde-i milliyeye mugayir harekâttan tevakki olunacağını taahhüd eder isem, teferruatının şekil ve zamanı kalır ki pek kolay olacağına itimâdım vardır. İstihlâs-ı vatana ma’tûf gayenin husûlüne, el birliğiyle hemen çalışabilmek için, teferruat üzerinde ısrar olunmamasını, muâvenet-i devletlerini bekler (a m h s n y) pek ricâ eyler ve bütün rüfeka-yı kirama da arz-ı hürmet eylerim.
Harbiye Nâzırı
Cemal

Bu telgrafa der-akab, müsbet ve samimî olan şu cevâbımızı verdik:

Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretlerine

C: Beyânât-ı devletlerine madde madde sıra ile ber-vech-i âti arz-ı cevap olunur:

1– Kabinenin bizimle müştereken ve müttehiden irâde-i milliyenin hâkimiyeti esasını kabul buyurmasına, millet namına arz-ı teşekkür eyleriz. Kabine’nin ve Heyet-i Temsiliye ve bütün teşkilât-ı milliyemizin intikam-cûlukla şaibedar olması, bizce dahi fevkalâde şâyân-ı tevakki ve tehaşidir. Bu noktada ve kabahatlilerin şekl-i kanunîde tecziyeleri lüzumunda dahi Kabine ile tamamen hem-fikiriz.

2– İkinci madde muhteviyâtından dolayı da, hassaten teşekkür ederiz. Vuku bulmuş olan ma’rûzâtta, bu noktanın tasrihine lüzum şu idi: Amal ve harekât-ı milliyeye muhalefetlerinden dolayı, millet tarafından tecrit edilen bazı vali ve kumandanlar, şekle riayet mülâhazasıyla velev muvakkaten olsun, memuriyetlerine iade edildikleri takdirde, mahallerince kabullerine imkân görülmediğinden nüfûz-ı hükümete karşı riayetsizlik vuku bulabilir endişesi idi.

3– Üçüncü madde, bilhassa mûcib-i şükrandır. İnşallah müttehiden ve müttefikan, vatan ve milletimizin saadet ve selâmetini temîn müyesser olur.

4– Kemâl-i samimiyet ve büyük temînatla arz ederiz ki Kabine ibrâz buyurduğu ciddiyet ve samimiyetine mukabil Heyet-i Temsiliye ne dahile ve ne harice karşı hiçbir vakit hâkim vaziyeti almayacak, bilakis müttehiden kabul buyrulan nikat-ı nazar dairesinde, hükümetin nüfûz ve kuvvetini tahkim ve takviyeyi, vatan ve milletin selâmeti için vazife addedecektir. Bu hususta kat’iyen şüphe ve tereddüt buyrulmamasını arz ve ricâ ederiz. Bilhassa zât-ı devletlerinin, nizamnamemizin sekizinci maddesi mûcibince doğrudan doğruya Heyet-i Temsiliye’miz azası sıfatıyla Kabine’de murahhas bulunmaları, tarafeynin icrâât ve mukarrerâtında temîn-i mutabakatı kâfil olacağı cihetle bâis-i memnuniyettir.

Artık Kabine ile teşkilât-ı milliyemiz arasında, her noktada mutabakat ve itilâf-ı enzar hâsıl olduğu tahakkuk eylediğine nazaran bi’t-tabi muhhaberât hususunda vaz’olunan takyidatın ref’ edileceği tabiidir. Ancak Heyet-i Temsiliye, bütün Anadolu ve Rumeli’deki teşkilât merakiziyle muhafaza-i irtibat mecburiyetinde olduğundan, servis tarzında vuku bulmakta olan muhhaberât-ı telgrafiyemizin kemâkân devamına müsaade buyrulmasını hassaten istirham ederiz. Burada şunu da arz edelim ki hükümet evâmirini tebliğe başladığı dakikada hiçbir tarafta bir gûnâ hâile tesâdüf etmemek ve bu suretle zerre kadar nüfûzu kesredilmemek lâzimeden bulunmakla bu hususun temîni için Heyet-i Temsiliye tarafından icap edenlere lüzumu gibi tebligatta bulunulabilmek maksadıyla kırk sekiz saat kadar zaman bırakılmasını ricâ ederiz. Heyet-i Temsiliye tarafından yapılacak tebligata esas olmak, millete emniyet bahşetmek üzere neşrini ricâ eylediğimiz Kabine Beyannamesi’nin mahrem olarak kable’n-neşr bir suretinin heyetimize lütuf buyrulmasını hassaten istirham ederiz. Çünkü bu beyannamede bir kelime, milletçe su-i tefehhümatın idâmesini mûcib olabileceğini ve Heyet-i Temsiliye’yi de millete karşı pek müşkil bir vaziyette bırakabileceğini kemâl-i samimiyetle arz eyleriz.

Heyet-i Temsiliye tarafından zât-ı şâhâneye takdim olunacak bir arîza-i şükraniye ile millete yapılacak tebligat suretini kable’l-irca zât-ı devletlerine şimdi arz edeceğiz ve bunların muhteviyâtına dair Kabine’nin vuku bulacak mütâlaatı, hürmetle nazar-ı dikkate alınacaktır. Yeni İntihab-ı Mebusan Kanunu hakkındaki mütâlaamızı ba’dehu arz etmek üzere, kanun-ı mezkûrun ne nokta-i nazardan yapılmış olduğunu lütfen işar buyurmanızı ricâ ederiz.

5 — Esâsâtta itilâf-ı tâm hâsıl olduktan sonra zât-ı devletleriyle rüfeka-yı kirâmınızın samimiyetlerine şüphe edilemeyeceğinden teferruat hakkında kendiliğinden mutabakat-ı efkârın husûl-pezîr olacağı tabiidir. Âcizleri ve bütün rüfeka-yı mesâimin en büyük hürmet ve samimiyetlerimizle zât-ı devletinizin ve dahil bulunduğunuz Kabine’nin mazhar-ı muvaffakıyât olmasına ve bu sayede istihlâs-ı vatana ma’tûf gayenin bir an evvel tecelli etmesine bütün mevcudiyetimizle çalışacağımıza emniyet buyurmanızı arz ve burada hazır olan bi’l-cümle rüfekamın selâm ve hürmetlerini takdim ederim.

Mustafa Kemal

Cemal Paşa, bu telgrafımıza o gece cevap verdi. Bunda “beyannamenin tesrî’-i neşrine zaruret hâsıl olduğunu ve fakat nikat-ı lâzimeye dikkat olunduğunu bildiriyordu” (Vesika: 135). Biz de aynı gecede, nezaket icabı olmak üzere cevap verdik (Vesika: 136).

Fakat Efendiler, Hükümet Beyannamesi’ni kable’n-neşr bize göstermek istemediği anlaşılınca, biz de millete olan beyannamemizi, bilâ-istişare neşrettik ve Pâdişâh’a olan telgrafı da aynı suretle çektik.

Efendiler, 7 Teşrinievvel 335 tarihli olan beyannamemiz, milleti, takip olunan yolda isabet ve muvaffakiyet olduğu ve muhafaza-i vahdetle, bugüne kadar olduğu gibi devam edilmesi hususunda bi’l-vesile tenvîr ve irşada ve kuvve-i maneviyeyi takviyeye medâr olmak maksatlarını ihtivâ etmekte idi (Vesika: 137)

Pâdişâh’a yazılan telgraf da millet namına teşekkürü tazammun ediyordu (Vesika 138 ve Vesika 139).

Efendiler, istitrâd kabîlinden küçük bir ma’lumât arz edeceğim. Heyetimiz, bütün memlekete müşterek arzu-yı millî icabını tatbik ettirmeye çalıştığı sırada, taht-ı işgalde bulunan İzmir’e de doğrudan doğruya tebligatta bulunuyordu. Ali Rıza Paşa Kabinesi’yle anlaşmakta olduğumuz 7 Teşrinievvel 35 tarihinde, İzmir’e de şu telgrafı veriyorduk:

İzmir Vilâyet-i Âliyesine

Şimdiye kadar vâki olan tebligat ve iş’ârâtımızın vâsıl olup icâbatının yapılmakta olup olmadığının, vâsıl olmamış ise esbâb-ı mânianın sür’at-i iş’ârı mercudur.

Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal

İzmir’in ve İzmir Valisi’nin ne hal ve şerâit dahilinde bulunduğu, şüphesiz malûmumuz idi. Tebligatımızı alıp alamayacağı meşkûk olmakla beraber, tatbik edemeyeceği tabii idi. Fakat biz bütün memleket mukadderâtıyla meşgûl ve işgal tanımayan bir kuvvet merkezi olduğunu düşmanlarımıza da bildirmekte faide görüyorduk.