Nutuk/3. bölüm/Ali Rıza Paşa Kabinesi düşman iftira ve mugalatalarına hakikat diye inanıyor

Vikikaynak, özgür kütüphane

Efendiler, İstanbul’da hükümetin gözü önünde ve ıttılâı dahilinde cereyân etmiş ve etmekte bulunan teşebbüsât-ı denâ etkârânenin ve bu teşebbüslerin bütün memlekette âsâr-ı meş’ûmesine delâlet-i sarîhada bulunan tezâhürâtın, hakikî menşe ve âmilleri hakkında hükümet-i merkeziyenin, Heyet-i Temsiliye’den ziyade vukûf ve ma’lumât hâsıl etmiş bulunacağına hâlâ şüphe edilebilir mi?

Efendiler, bu vukûf ve ma’lumât sahibi olan bir hükümet ricâlinin, düşmanların mahzâ taglît ve ızlâl maksadıyla olan iftirâât ve işâatına hakikat nazarıyla bakıp, yine onların tavsiyelerini çare ve tedbir olarak tatbike kalkışacaklarına ihtimal verilebilir mi?

Bu suallere cevap vermek için heyet-i aliyyenizi it’âb-ı zihne sâik olmaktan ictinâben, Ali Rıza Paşa Kabinesi’nin fikrini tercüme eden Harbiye Nâzırı Cemal Paşa’ya sözü terk etmeyi tercih ederim.

Efendiler, itiraf ederim ki ben Cemal Paşa’nın bu hususta verdiği şifre telgrafın mâna ve medlûlünü anlamakta dûçâr-ı müşkilât ve hayret oldum ve kendilerinden telgrafnamelerinin tekrarını talep ettim. Nâzır Paşa, 9 Kânunuevvel 335 günü aynen arz edeceğim, yekdiğerini vely eden telgrafnameleri keşîde buyurdular.

9 Kânunuevvel 35
Sivas’ta K.O. 3 Kumandanlığı’na

Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine:

Tekrarı talep buyurulan telgrafname ber-vech-i âti maruzdur:

Hükümetin, Sulh Konferansı’na davet olunmak hususunda metâlibde bulunduğu malûmdur. Musalâhanın hüsn-i neticeye iktirânı, gidecek murahhaslarımızın emniyet ve itimâd-ı millîyi hâiz, hem de icrâât-ı dahiliyede hükmü nâfiz bir hükümeti temsil etmesiyle ancak kabil olabilir. Mümessilîn-i ecnebiye taraflarından, dahilde emniyet ve asayişin tesis ve takriri, musırrâne tavsiye olunuyor ve Anadolu’da bir katliâma uğrıyacakları endişesiyle dûçâr-ı havf u huşyet olan ahali-i Hıristiyaniye’nin, fevc fevc taht-ı işgalde bulunan yerlere iltica etmekte bulundukları müessir ve câlib-i dikkat bir lisan ile söyleniyor. Gerçi, mevâki-i meşgûleye ve ale’l-husus Adana havalisine gidenler, oralarda Ermeni unsurunu teksif maksadıyla azîmet etmekte iseler de Anadolu’da fikr-i intizamın ve emniyet-i kalbiyenin muhtel olması sebep gösterilerek hükümet tarafından vukubulan red ve tekzîbin tesirini azaltıyor. Çünkü Heyet-i Temsiliye tarafından verilen temînata rağmen, vilâyâtta bazı kimselerin kendilerine hoş görünmeyen memurları hôd-be-hôd azil ve tebdil ve icrâât-ı hükümeti sektedar eylemek ve cebren iane veya vergi derc ve cibayet eylemek gibi harekât ve müdâhalâtının tamamıyla önü alınamadığından mehafil-i ecnebiyece dahi henüz endişe berdevamdır. Devletimizin berren ve bahren vaziyet-i hâzırasında, mukadderâtımız hakkında ittihâz-ı mukarrerât edecek olan devletlere karşı tehditkâr bir vaziyet alması, her halde muzırdır. Bundan başka mümessillere, Heyet-i Temsiliye namına, telgrafnameler keşîde edilmesi, memlekette iki hükümetin vücûdunu gösterdiği, Fransa mümessili tarafından alenen ifade olunmuştur. Hele bunlardan herhangi birine karşı elfâz-ı tahkîriye istimâli, mütehallik olduğumuz nezahet-i ahlâkiye ve fikr-i selim-i dûr-endîşâne ile telif edilemez. Tehlike ve musîbet anlarında, muhafaza-i vakar ve sekînet, şiar-ı millîmizden olduğu unutulmamalı ve ye’s ü fütûrun hatıra getireceği müfrit ve mühlik âmâl ve tasavvurâta, menâfi-i âliye-i vatan feda olunmamalıdır. Hukukumuzu, vaziyet-i hâzıramızda ancak siyaset ve kiyaset ve mukteza-yı hale âkilâne tevfîk-i hareketle müdafaa edebiliriz, işbu mülâhazat, nezd-i vâlâlarında malûmu i’lâm kabilinden ise de rüfekaya ve şuabâta dahi vesâyâ-yı vatanperverânede bulunmak mutlakü’l-lüzumdur. İçtimaı takarrüb eden Meclis-i Mebusan’ımızın, vatan-ı azizimizin halâs ve felâhı hususunda ittihâz olunacak tedâbîr-i hakîmâneyi takdir ile bu maksad-ı ulvînin istihsaline hasr-ı nefs ve ihtimam eyleyeceğine intizâr olunmaktadır.

Kabine’nin fikrini arz ederim.
Harbiye Nâzırı
Cemal

Efendiler, mesmûunuz olan bu telgraf muhteviyâtını tahlil ile heyet-i aliyyenizi yormayı lüzumsuz addederim. Yalnız müsaade buyurursanız, buna verdiğim cevâbı olduğu gibi arz etmekle iktifâ edeceğim.

Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretlerine

Kabine’nin fikri olmak üzere iblâğ buyurulan 9 Kânunuevvel 35 tarihli telgrafname heyetimizce mütâlaa olundu. Bu telgrafname münderecâtı dahi bunca izâhât ve ma’rûzâtımıza rağmen, iş’ârât-ı sâbıkadaki telâkkileri tekrar mahiyetinde görülmüştür. Heyet-i Temsiliye’mizin gayesi, nüfûz-ı hükümeti halelden vikaye, itimâd-ı millîyi tarsînden ibaret olduğu mükerreren teyid olunmuştur. Ma’rûzâtımızın maalesef lâyıkı vechile nazar-ı im’âna alınmadığı kanaati hâsıl olmaktadır.

1– Anadolu’da fikr-i intizam ve emniyet-i kalbiyenin muhtel olduğu doğru değildir. Belki sakıt Damat Ferit Paşa Kabinesi zamanında husûle getirilmiş olan bu ihtilâl-i efkâr ve emniyetsizlik, ahîren vahdet-i milliye sayesinde zâil olmuştur.

2– Eşhâs tarafından hod-be-hod memur azil ve tebdili vâki değildir. Yalnız Dahiliye Nezareti, harekât-ı milliyeye aleyhdârlıklarından dolayı, sâkıt kabine zamanında millet tarafından kovulan ve her tarafça isimleri ma’lûm olan memûrîni nasb ve tayindeki ısrarıyla pek mânidar bir meslek takip ediyor. Dahiliye Nezareti’nin âmâl-i milliyeye külliyen mugayir ve hâlâ Nâzır-ı Sâbık Âdil Bey ruhunun Dahiliye Nezareti’nde yaşadığını efkâr-ı umumiyeye ihsâs eyleyen icrââtı, elbette pek muhik ve meşrû’ olarak halkça mutâ’ olmamaktadır. Aynı müsteşar, aynı idâre-i umumiye-i dahiliye, aynı memûrîn müdürünün icra-yı vazifede devam eylemeleri, hakikaten hem heyet-i celîlelerini ve hem de millete karşı taahhüt altında bulunan Heyet-i Temsiliye’mizi pek müşkil bir vaziyete sokmaktadır …… tarihli telgrafname ile arz ettiğimiz Dersim Mutasarrıfı meselesi câlib-i dikkattir. Artık bu bâbda Heyet-i Temsiliye’ce yapılacak bir şey kalmamıştır. Ba’demâ da Dahiliye Nezareti’nin bu gibi icrââtı yüzünden tahassul edecek vaziyetlerin ıslahı için hüsn-i kabul ve itimâda mazhar olamadığından, istirhamatta da bulunulmayacaktır.

Son defa olarak şunu arz edelim ki, hükümet-i seniyeleri, milletin emn ü itimâdını bi-hakkın kazanmak ve bu mülk ü millete nâfi olmak arzusunda ise ki buna heyetimizin hiç şüphesi yoktur, milletin ruhuna, vaziyetin derece-i nezaketine göre bir hatt-ı hareket intihap etmeli, asıl derdi kendi içinde tedavi eylemelidir. Yoksa makam-ı iktidara gelindiğinden itibaren tutulan usûl vechile, Heyet-i Temsiliye’yi hedef ittihâz ederek aynı zemin üzerinde mütevâliyen yazı yazmakla maksat temîn edilemez.

3– Hükümet-i sakıtanın millete düşman, düşmanlara dost olarak takip etmiş olduğu siyaset-i hainânenin mirası olan Aydın cephesinde, para dercinde belki bazı uygunsuzluklar olmuş olabilir. Şu kadar ki Sivas Umumî Kongresi ile taazzuv eden vahdet-i milliye ve Harbiye Nezareti’nin himemat ve muâvenet-i vatanperverânesi sayesinde, bu gibi hallerin de önü alınmış demektir.

4– Millet, hâl-i mütarekede bulunduğu düşman devletlerden hiçbirisine tehditkâr vaziyet almış değildir. Yalnız hukuk-ı mukaddese ve meşrû’asına müdâhalâtı, lüzum-ı kat’î hâsıl olursa, silâhla dahi men’e azmeylemiştir.

5– Heyet-i Temsiliye’nin mümessillere telgraf keşîde etmesi bahsine gelince: Bu ancak protestolara inhisar etmektedir ki heyet-i celîlelerinin muvafakatına da iktirân eylemiştir. Esasen millî birliğin mümessili olmak sıfatıyla Heyet-i Temsiliye’nin millet namına bu kabîl mürâcaatlarda bulunması bir hakk-ı meşrû’udur. Eğer hükümet de aynı hassasiyeti gösterir ve milletle hem-fikir olduğunu bu kabîl fırsatlarda izhâr ve irâeye şitâbân olursa, siyasete zarar şöyle dursun, fevâid-i azîme iktitaf olunacağı bedîhîdir. Halbuki Heyet-i Celîlelerinin Adana’nın işgali gibi sarîh bir haksızlığı bile protesto eylemediğini Fransızlar söylüyorlar. Binâenaleyh Fransız mümessilinin ifadât-ı aleniyesinin hikmetini bu noktada aramalıdır. Hulâsa, şunu arz edelim ki Heyet-i Temsiliye ne ye’s ü fütûra düşmüştür ve ne de vezâif-i mukaddesesinde, selâmet-i millet ve vatana ait icâbatı idrâk edemeyecek şuursuzlukla malûldür. Milletin selâmeti namına ittihâz eylediği tedâbîr ve icrâ eylediği bi’l-umûm muâmelâtta vakar ve haysiyeti, meskenet ve zillete tercih eylemeyi esas kabul etmiştir. Siyaset, kiyaset ve mukteza-yı hale tevfîk-i hareketin ancak bu tarîkte olduğuna iman eylemiştir. Binâenaleyh, elîm hakikatler karşısında müteyakkız ve mütenebbih olan ruh-ı milletten iktibas eylediği bu esasların aksini millete tavsiye eyleyemez ve karîben ictimâını elzem addeylediği Meclis-i Mebusan’ın da aynı ruh ve his ile mütehalli olacağı ümniyesini kaviyen besler.

6 — Heyet-i Temsiliye’mizin nokta-i nazarı, ber-vech-i bâlâ arz olundu. Bu gibi hususâtta, murahhasımız olmak itibarıyla, zât-ı devletlerinin heyet-i vükelâyı tenvîr ve gayr-i vâki hususâtı kendilerine izah buyurmaklığınız lâzım olduğunu, selâmet-i memleket namına, kemâl-i hürmetle arz eyleriz.

Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal