Nutuk/3. bölüm/Ali Rıza Paşa Kabinesi'ni tutmak kararı
Efendiler, Ali Rıza Paşa Kabinesi’nin malûmumuz olan mahiyet-i terkibine rağmen, muhafazasına ve mümkün olduğu kadar takviyesine neden lüzum görüldüğünü bir nebze ima etmiştim.
Amasya’dan, Sivas’a avdetimizden sonra Heyet-i Temsiliye ve diğer mevcut rüfeka ile akdettiğimiz ictimâda Amasya mülâkatı ve sâire hakkında arkadaşlara uzun uzadıya izâhât verdim. Bu ictimâda, Heyet-i Temsiliye mukarrerâtı zabıtnamesinin 29 Teşrinievvel 335 günü müzakeresine ait sahifesinde, aynen mukayyed olan şu kararı tesbit ettik:
Başta Sadrazam Ali Rıza Paşa olmak üzere cümlesinin âciz, nazar-ı şâhânede bir mevki tutmak istiyen zevâttan oldukları, kısmen harekât-ı milliyeye lehdâr ve kısmen de aleyhdâr bulundukları, maahaza zât-ı şâhânenin ilk fırsatta, bunları ıskat ile yerine istibdadı idâme edebilecek bir heyet getirmek istiyeceği cihetle Meclis-i Millî teşekkül edip vezâif-i teşriiyesini ifaya mübaşeret edinciye kadar Heyet-i Temsiliye’nin bu kabineyi muhafaza etmesinin, vatan ve millet için hayırlı bir suret olduğu, kabul olundu.
Fi’l-hakika, bu kararımızı tatbik ettik. Bunu teyid eden bir hususu bu münasebetle arz edeyim: İstanbul’daki teşkilâ tımız, mevsûk istihbârata müstenid olduğunu bildirdiği bazı ma’lumâtı 31 Teşrinievvel 35 tarihinde bize iblâğ etti. O ma’lumât şu idi:
“İki günden beri Kiraz Hamdi Paşa mâbeyne gidiyor, iki üç saat huzurda kalıyor ve şu karar tesbit olunuyor. Müşir Zeki Paşa taht-ı riyâsetinde bir kabine teşkil edilecek, Hamdi Paşa Harbiye Nâzırı, Prens Sabahattin Bey Hariciye Nâzırı, Tevfik Hamdi Bey Dahiliye, Eşref, Mahir Sait ve sâire diğer nezaretleri alacaktır. Bunlardan Sabahattin ve Mahir Sait’e henüz teklifat olmamıştır. Zât-ı şâhâne, Ali Rıza Paşa’ya, vakt-i münasibinde, belki bugünlerde istifa teklif edecektir. Bu meselede, evvelce faaliyetinden bahsolunan blok, bir cemiyet-i hafiye vardır.” Bu ma’lumât üzerine, Cemal Paşa’ya, 2 Teşrinisani 335’te Sadrazam’ın hiçbir sebep ve bahane ile mevkiini terk etmemesi lüzum-ı kat’îsinin bildirilmesi ve bu takdirde bütün memleketin İstanbul ile suret-i katiyede kat’-ı alâka edeceği bildirildi (Vesika: 176). Rumeli ve Anadolu’da bulunan bütün kumandanlara da vaziyetten ve Cemal Paşa’ya yazılan telgraftan ma’lumât verildi ve vaziyetten, temasta bulunulan Müdafaa-i Hukuk Heyet-i Merkeziyelerini haberdâr etmek lüzumu da bildirildi (Vesika: 177).
Efendiler, Salih Paşa’nın, İstanbul’a avdeti üzerine, 21 Teşrinievvel tarihli protokolda mezkûr olan ve mühim olduğunu ma’rûzâtım sırasında işaret eylediğim nokta üzerinde, yani Meclis-i Mebusan’ın mahall-i ictimâı hakkında, hükümetle aramızda münakaşa başladı. Hükümetin Cemal Paşa vasıtasıyla yazdıkları, bizim dermeyan ettiğimiz mütâlaat bir defa daha mütâlaaya değer itikadındayım. Bu muhhaberâtımızın esasını Büyük Millet Meclisi’nin ilk ictimâına ait zabıtnamede görebileceğiniz cihetle burada, ondan tekrar bahsetmiyeceğim.
Ancak Efendiler, bu husustaki muhaberât ve münakaşât yalnız hükümet-i merkeziye ve Cemal Paşa ile cereyân etmekle kalmıyor. Bütün memleketin ve bilhassa İstanbul’daki teşkilâtımızın, bu meseleye dair nokta-i nazarını anlamak icap ediyordu. Burada, bu cihetlere müteallik bazı ma’lumât arz edeceğim.